> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Dini Konular > Dini makale ve yazılar  > Hayrın Merkezindeki Üç Kavram(Müslüman ve mümin arasındaki fark)
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Hayrın Merkezindeki Üç Kavram(Müslüman ve mümin arasındaki fark)  (Okunma Sayısı 4069 defa)
11 Haziran 2011, 12:24:17
Ekvan
Varlıklar, alemler, dünyalar. (Evren).
Tecrübeli Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 19.233


« : 11 Haziran 2011, 12:24:17 »



                             Hayrın Merkezindeki Üç Kavram(Müslüman ve mümin arasındaki fark)

Ebu Yahya Suheyb b. Sinan (r.a.)'den rivayet edildiğine göre, Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

"Müminin işi hayret vericidir. Zira onun her işi hayırlıdır. Bu meziyet yalnız mümine mahsustur. Zira o sevinirse şükreder. Bu ise onun için hayırdır. Başına bela gelirse sabreder. Bu da onun için hayırdır." (Müslim)

Daha önce defalarca okuduğum ve çok net anladığımı düşündüğüm bu hadis-i şerifi, aslında çok da iyi anlamamış olduğumu fark ettim. Bunu fark etmemde en büyük etken, İsmet Özel'in "Kırk Hadis" isimli kitabında bu hadisle ilgili okuduğum yorumu oldu. Ve hadisi yeniden inceledim. Hadisin bende oluşturduğu yeni izlenimini, benim gibi dikkat etmeyenler (anladığını sanıp anlamayanlar) olabilir düşüncesiyle, bazı noktalara dikkat çekerek sizlerle paylaşmak istedim. Meraklılarına İsmet Özel'in yorumunu da okumalarını, ayrıca tavsiye ederim.

Öncelikle ben, hadisin başında geçen şaşırtıcı durumun sadece müminlere has bir özellik olduğuna daha önce dikkat etmemiştim. Oysa şimdi öğrendiğim şu ki, bir hadisi doğru anlayabilmek için, öncelikle hadiste geçen kavramlar üzerinde durmak gerekiyor. Çünkü hadislerde geçen kavramlar, gelişi güzel söylenmiş kavramlar değil. Her biri anlamayı kolaylaştıracak şekilde özenle seçilmiş ve özellikle söylenmiş sözler. Şahsım adına çoğunlukla gözden kaçırdığım noktanın bu olduğunu düşünmekteyim. Bu sebeple hadiste geçen mümin kavramını, "Müslim  Mümin  Muhsin" sıralamasını takip ederek idrak etmeliyiz ki, hadisi daha iyi anlayabilelim. İlk olarak "müslim"den başlayalım.

"Müslim" kelimesi, "esleme" kökünden gelmekte olup, teslim olan, teslim olarak selamete (kurtuluşa) eren demektir. Kişi Allah'ın iradesine boyun eğerek yani O'na teslim olarak islama girer ve müslüman adını alır. İslam'a girmek yada girmemek herkesin şahsi
kararıdır. Bu konuda kimse kimseye baskı yapma hakkına sahip değildir. Bize düşen sadece tebliğdir.

"Dinde zorlama yoktur. Doğruluk sapıklıktan tamamen ayrılmıştır. Kim tağutu inkar edip Allah’a iman ederse en sağlam kulpa yapışmış olur. Allah işitir, bilir.” (1)

Teslim olmayı kabul ederek, İslama giren kişi bilmelidir ki, islamın bazı rükunları vardır. Bunlar Rasulullah (s.a.v.) 'in hadis-i şerifiyle bize öğrettiği rükunlardır. Ömer b. Hattab (r.a.) 'dan rivayet edilen hadis şöyledir:

"İslam beş şey üzerine bina edilmiştir: Allah'tan başka ilâh olmadığına ve Rasulullah (s.a.v.)'in O'nun kulu ve peygamberi olduğuna şehadet etmek, namaz kılmak, zekat vermek, Kabe'yi haccetmek, Ramazan orucunu tutmak." (2)

Bunlar müslüman olmanın temel şartlarıdır. Nasıl ki, bir binanın temelleri sağlam olmadığı zaman yıkılma ihtimali artarsa, müslüman olan kişi de bu temel şartlan yerine getirmediği takdirde, kişinin islam binasının yıkılma ihtimali artar. Bu şartlar ayrıca imanın kalpte yerleşmesi açısından önemlidir. Az sonra açıklayacağımız iman ile islamın şartlan (buna amel de diyebiliriz) daima birbirinden ayrılmayan iki unsur olarak karşımıza çıkar. İslama girmek için temel bir iman gerekir. Ancak imanın yerleşmesi için amel gerekir. Zira bir kimsenin ameli arttıkça imanı artar. İmanı arttıkça da ameli çoğalır. Ki Rasulullah (s.a.v.), islama yeni giren ve "şimdi ne yapmam gerek" diye soranlara, öncelikle islamın şartlarını saymaktadır. Yine Allah-u Tealâ ayet-i kerimede,

"Bedeviler: "iman ettik" dediler. De ki: "Siz iman etmediniz. Ancak müslüman olduk" deyin. İman henüz kalplerinize yerleşmemiştir. Eğer Allah'a itaat ederseniz amellerinizden hiçbir şeyi eksiltmez. Çünkü Allah affedicidir, merhamet edicidir." (3)

buyurmaktadır. Buradan da anlıyoruz ki, İslamın şartlarını yerine getirmek, imanın artmasına vesile oluyor ve imanın kalbe yerleşmesini sağlıyor. Yani müslim olmadan mümin olunamıyor. Müslimlik vasfı, müminlik vasfından önce geliyor. Ancak bu müslim (müslüman) olan her kişinin mümin olacağı anlamına gelmiyor. Mümin olabilmek ayrı bir çaba gerektiriyor. Bu sebeple mümin kimdir, öğrenmemiz gerekiyor.

Mümin, "iman eden" demektir. İman ise, "emn" kökünden gelmekte olup, güvenme, verilen bir habere kalpten inanma, haberi getireni tasdik etme; bir şeye tereddüde düşmeksizin inanma demektir. İmanın hakikati, "mutlak tasdik"tir.

Hadiste geçen şaşırtıcı durumun müslümana değil, mümine has olduğuna dikkat edelim. Müminin her işi hayırdır, müslümanın değil. Neden? Çünkü mümin kişi, gönülden iman ederek, iman ettiği tüm esasları içine sindirmiş biri olarak, Allah'ın gözetimi altına giren yani emniyette olan kişidir. Aynı zamanda emniyet veren ve emniyet duyulan kişi. İşte onun her işinin hayır olması, bu emniyet duygusundan kaynaklanmaktadır. Zira o, kadere tereddütsüz iman etmiştir.

Hayrın da şerrin de Allah'tan geldiğine şehadet etmiş ve bunu sözleriyle dile getirdiği gibi kalbiyle de hiç şüphe duymayacak şekilde tasdik etmiştir. Böyle bir kişi, daima Allah'ın gözetimi altında olduğunun idrakindedir. Bu sebeple, kendisine bir nimet verildiğinde veya sevineceği bir durumla karşılaştığında şükreder. Çünkü o, bunun Allah'ın vermiş olduğu bir lütuf olduğunun ve bu nimeti nasıl kullanacağı konusunda imtihan edileceğinin farkındadır. Bu yüzden asla gurur ve kibre kapılmadan şükreder. Ve bu nimeti hayır yolunda kullanmak için çabalar. Buna en güzel örnek, Rasulullah (s.a.v.)'in Mekke'nin fethinde, devesinin üzerinde secde halinde şehre girmesidir. Gerçi Rasullulah (s.a.v.) muhsin derecesinde bir insandı. Ama vurgulamak istediğim, sıradan bir müslüman böyle bir durumda, bunun hakettiği bir başarı ve gayretinin bir sonucu olduğu düşüncesiyle kibre ve gurura kapılabilirdi. Ve yıllar önce terketmek zorunda bırakıldığı bir şehri fethetmenin gururuyla, kendisine kötülük edenlerden intikam alma yoluna gidebilirdi. Oysa Rasulullah (s.a.v.)'in kendisine kötülük eden o insanlara, nasıl davrandığını biliyoruz. İşte bu davranışlar ancak olgun bir müminin ve dahi muhsinin gösterebileceği davranışlardır. Çünkü henüz belli olgunluğa erememiş bir müslüman, böyle bir başarı elde ettiğinde yada kendisine bir nimet verildiğinde bunu tamamen kendi çabasıyla elde ettiğini ve zaten hakettiği bir başarı olduğunu düşünerek kibre kapılıp, şımarabilir. Nitekim kendisine zenginlik verilen bir çok kimsenin "ben çalıştım, kazandım, neden başkalarına verecekmişim" diyerek zekatı dahi vermeye çekindiklerini biliyoruz.

Yine bir müslüman sıkıntıya düştüğünde yada başına bir felaket geldiğinde "neden bütün dertler beni buluyor, bunu hak edecek ne yaptım, benim rahat içinde olan Ayşe'den Ahmet'ten ne eksiğim var" gibi düşünce ve sözlerle isyana düşebilir. Oysa mümin bir kişinin böyle sıkıntılı durumlarda, isyan sözcükleri ağzından çıkmadığı gibi, kalbinden de böyle düşünceler geçmez. Zira o, bunun da bir imtihan olduğunun farkındadır. Her sıkıntıyla beraber bir ferahlık olduğunun(7) ve her şerde bir hayır olduğunun(8) idrakindedir. Ona düşen sabretmektir.(9) Şikayet etmeyip sabrederek, sıkıntılı durumu kendisi için hayra dönüştürmeyi başaran kişidir mümin. İşte müminin bu durumu şaşılacak bir şeydir. Çünkü o her durumda kazanır. Ve mümin olmayan kişinin, onu anlaması gerçekten zordur. Zira sadece müminin her işi hayırdır. Başkasının değil. Müslümanın da bu hayra erişebilmesi için, mümin olma yolunda çabalaması gerekir; müminin de muhsin olma yolunda. Birbirini takip eden bu zincirin en son halkası olan “Muhsin” kavramına da kısaca değinelim.

Muhsin, "ihsan duygusu altında olan” demektir. İhsan ise "hasene" kökünden gelmekte olup, "iyilik, güzellik, uygun ve güzel olanı en güzel ve kusursuz bir şekilde yapmak" demektir. Cibril hadisi olarak bilinen hadis-i şerifte Rasulullah (s.a.v.),

"ihsan nedir?" sorusuna, "İhsan, Allah'ı görüyormuşçasına O'na kulluk etmendir. Zira sen O'nu görmesen de, O seni mutlak surette görür."(10)

buyurmuştur. Buradaki "Allah'ı görüyormuşçasına" ifadesinin "Allah'ın bizatihi görülmesinin değil, Allah'ın sıfatlarını idrak ederek kulluk etmenin istenildiği anlatılmaktadır" denmiştir.(11) İhsan ahlâkının iki yönü vardır:

1- Başkasına iyilik etmek, nimet kazandırmak, yardımcı olmak ve bütün bunları güzellikle yapmak.

2- Amelde ihsan, yani bir şeyi güzel bir bilgi ile bilmek (mesela Allah'ı) veya bir şeyi güzel bir amelle yapmak.

İhsanda, daha fazlasını vermek, daha güzeli ile karşılık vermek anlayışı vardır. İhsan, müminin yalnız ibadetle ilgili meselelerde yükümlü olduğu bir sorumluluk değil, bütün söz ve işlerindeki değişmez tavrıdır. Rasulullah (s.a.v) ,

"Allah her şeyde ihsan ile davranılmasını kullarının üzerine gerekli kılmıştır. Bundan dolayı öldürdüğünüzde güzel davranın, hayvanların kesiminde güzel davranın" (12)

buyurmuştur. Yapılan iyiliklerin hasbî ve Allah rızası için olmasının gerekliliğine de işaret eden Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

"İnsanlar bize iyi davranırsa onlara iyilik yaparız, şayet köyü davranırlarsa onlara kötülük yaparız diyen şahsiyetsizlerden olmayın. Kendinizi, insanlar iyi davranırsa onlara iyilikle mukabele etmeye, şayet kötülük yaparlarsa onlara yine iyilikle karşılık vermeye alıştırın."(13)

Muhsin kişi, daima Allah'ın gözetimi altında olduğunun bilincinde olarak, yaptığı her işi ihsan üzere yani en güzel şekilde, ibadetin amacına ve hikmetine uygun şekilde yapar. İhsan olması için ihlas gerekir. Rasulullah (s.a.v.),

"İnsanlara güzellikle davranan, Allah'a kulluk yaparken kulluğun gereği olan; kulluk yapılan zatı iyi tanımanın gereklerini yerine getiren muhsinlerin, Allah'ın rahmetine çok yakın olduğunu"

bildirmiştir.(14)

İşte müslümanın hedefi bu olmalıdır. Müslüman olmak, islam binasına girmek; muhsin olmak ise...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Hayrın Merkezindeki Üç Kavram(Müslüman ve mümin arasındaki fark)
« Posted on: 29 Mart 2024, 03:04:58 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Hayrın Merkezindeki Üç Kavram(Müslüman ve mümin arasındaki fark) rüya tabiri,Hayrın Merkezindeki Üç Kavram(Müslüman ve mümin arasındaki fark) mekke canlı, Hayrın Merkezindeki Üç Kavram(Müslüman ve mümin arasındaki fark) kabe canlı yayın, Hayrın Merkezindeki Üç Kavram(Müslüman ve mümin arasındaki fark) Üç boyutlu kuran oku Hayrın Merkezindeki Üç Kavram(Müslüman ve mümin arasındaki fark) kuran ı kerim, Hayrın Merkezindeki Üç Kavram(Müslüman ve mümin arasındaki fark) peygamber kıssaları,Hayrın Merkezindeki Üç Kavram(Müslüman ve mümin arasındaki fark) ilitam ders soruları, Hayrın Merkezindeki Üç Kavram(Müslüman ve mümin arasındaki fark) önlisans arapça,
Logged
13 Nisan 2015, 22:28:46
Hatice Akdağ 8

Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 818



« Yanıtla #1 : 13 Nisan 2015, 22:28:46 »

Esselamü Aleyküm:
Amin Seda kardeşim Yüce Rabbimiz ilmimizi Tevfik ve hidayetimizi kolaylaştırsın(amin.amin.amin)
Paylaştığınız için Allah razı olsun...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
« Son Düzenleme: 13 Nisan 2015, 22:31:15 Gönderen: Hatice Akdağ 7/B »
Kayıtlı

"EY KARANLIKLARIN GÖLGESİNDE TUTSAK EDİLMİŞ İNSAN
KALBİNİN İÇİNDE SENİ BEKLEYEN IŞIĞIN FARKINA VAR ARTIK
O IŞIK CENNET'TE EMANET EDİLDİ SANA
O EMANETLE İNDİRİLDİN DÜNYAYA
ATEŞLER İÇİNDE BİR NURLA
BEDEN ÇARMIĞINA GERİLDİN SONRA
KALBİNDE AÇAN BİR GÜLLE"
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes