๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Dini makale ve yazılar => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 23 Mayıs 2010, 15:31:47



Konu Başlığı: Rehbersiz akil felakettir
Gönderen: Sümeyye üzerinde 23 Mayıs 2010, 15:31:47
REHBERSİZ AKIL FELAKETTİR




‘Eğer gerçek müminler iseniz Allah’a ve Resulü’ne itaat edin’ (Enfal / 1)

Allahu Tealâ Hazretlerinin insanoğluna lutfettiği en önemli nimetlerden biri de akıldır. İnsanı diğer canlılardan ayıran bu özellik sayesinde iyiyi kötüden, güzeli çirkinden, doğruyu yanlıştan ayırt ederiz. Medeniyetler kurmada, savaşta, barışta; işte, evde, okulda, kısacası hayatın her safhasında kullandığımız, yararlandığımız bir dayanaktır akıl. Doğru kullanılırsa insanlığa hizmet eder, yanlış kullanıldığında ise insanlık için felakettir.
Hem tarihe, hem de günümüze göz attığımızda görülen manzara o ki; insanlar, akıl nimetini yeterince doğru kullanamamışlar. Aslında geçmişe dönmeye pek gerek yok, yaşadığımız dünyanın hali ortada. Cinayetler, tecavüzler... Gerek ferdi planda, gerekse toplumsal bünyelerde yaşanan türlü yıkımların altında eziliyor insanoğlu. Bugün insanlığın içinde bulunduğu bunalım ve karmaşa, hayranlık uyandıran teknolojiyi üretmiş olsa bile, aklın tek başına yeterli olmadığını açıkca gösteriyor.
İnsanoğlunun bu zaafını ezeli ve ebedi ilmiyle bilen Allahu Tealâ, onu yeryüzüne gönderdiği andan itibaren hak ile batılı ayırdedip, doğru yolu bulsunlar diye kitaplar ve peygamberler göndermiştir. Cenab-ı Mevla, peygamberleri vasıtasıyla insanlara, güzeli-çirkini, iyiyi-kötüyü, doğruyu-eğriyi ve hayrı-şerri öğretmiş ve insanın dünyadaki vazife ve haklarını açık olarak bildirmiştir. Böylece hem dünya hayatında, hem de sonrasında huzur ve mutluluğa ulaşmanın yolunu göstermiştir. Allahu Tealâ insanları yarattıktan sonra kendi başına bırakıp, mükemmel birer model olarak peygamberleri göndermeseydi, insanlık doğru yolu bulamazdı.
İlahi mesajın sonuncusu Kur'an-ı Kerim, son elçi de Hz. Peygamber (A.S.) Efendimizdir.
O Peygamberler Peygamberi'nin gönderildiği döneme bakılırsa; insanların kendi elleriyle yapıp ilah diye taptıkları putlar ve bu temel yanlış üzerine kurulu bir hayat modeli. Ticari meta gibi görülen kadınlar, diri diri gömülen kız çocukları. Kölelik ve daha nice vahşetle dolu bir hayat...
Bugün olduğu gibi o gün de akıl vardı elbette. Eğer akıl tek başına iyiyi, güzeli bulabiliyor idiyse, bütün bunlar niçin oluyordu?
O gün insanlık, yaşadığı vahşet ve karanlıktan Allah'ın Rasulü etrafında kenetlenerek nasıl huzur ve aydınlığa ulaştıysa, bugün ve her devirde yine aynı şekilde kurtuluşa erebilecektir. Eğer bunun dışında bir yol olsaydı, bunca zamandır insanlık bunu bulur, aradığı huzura kavuşurdu. Oysa bugüne kadar hangi felsefe, hangi fikir ve İslam'ın dışında hangi din bunu sağlayabildi? Ve niçin bugün fertler ve toplumlar böylesine bir bunalımın pençesinde kıvranıyorlar?
Dün olduğu gibi bugün de İlahi Mesaj'a ve o mesajı hayatla bütünleştiren şefkatli elçinin yoluna hava kadar, su kadar muhtacız. O sebeple Sünnet kavramı büyük önem taşıyor. Şu veya bu sebeple bu kavramı eleştirmek yerine, ancak ona sarılarak, öğrenip bugüne taşıyarak, iki cihanda huzura erebiliriz. Peygamber ahlakını model, o modeli yaşayabilmek için de Sünnet'i esas almadıkça yeryüzünde huzur, ahirette mutluluk bulma imkanı yok!
Allahu Tealâ: "Ey iman edenler! Size hayat verecek şeylere davet ettiği zaman, Allah'a ve Rasulüne uyun" (Enfal, 24) buyuruyor.
Şimdi hayat bulma zamanı. Yaratıcımıza, O'nun içimizden seçip gönderdiği rahmet peygamberine sımsıkı sarılma zamanı. Peygamber varisi rabbani alimler etrafında Allah'ın rızasına yol bulmak için kenetlenme zamanı.
Hepimizi kovalayıp durmakta olan ölüm bizi yakaladığında çok geç olacak!..
Allah'ın selamı ve rahmeti üzerinize olsun.



Mehmed Saki Erol