๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Dini makale ve yazılar => Konuyu başlatan: Zehibe üzerinde 27 Ekim 2010, 13:12:17



Konu Başlığı: Recâ
Gönderen: Zehibe üzerinde 27 Ekim 2010, 13:12:17
Recâ

İlhan Armutçuoğlu



İmam Gazali Hazretleri tahsile başladığı gençlik yıllarında kervan ile sefer esnasında bir gurup eşkiyanın baskınına uğrar. Eşkiya yolcuların nesi varsa hepsini alır götürür. Bu meyanda İmam Gazali Hazretlerinin kitaplarını da alırlar..

Her ne kadar bunlar sizin işinize yaramaz diye yalvarır ise de,eşkıya kitapları alır götürür.

Bundan böyle İmam Gazali Hazretleri eline geçirdiği eserlerin hepsini, (eşkıya korkusu üzerine) ezberler. Tahsil yolunda olan gençlerimize ilme olan iştiyak ve arzuyu anlatması bakımından bu vak’ayı arz etmiş oldum.

Bütün hayatımız boyunca havf ve recâ içinde olmamız gerekeceği gerçeğini hatırlatması bakımından İmam Gazali Hazretlerinden bazı nakiller yapmak istiyorum. Eser, orijinal Mükâşefetü’l-Kulûb:

Ebu’l-leys Semerkandiden neklen:

“Kişinin Allah’ı sevdiği, sevmediği 7 şey ile bellidir:

Dilinden bellidir. Eğer bir mü’min (erkek olsun, kadın olsun) yalan, gıybet, lâf getirip götürme, iftira, luzumsuz ve gereksiz lâflar ile dilini kirletirse, büyük mes’uliyet taşımaktadır.

Dilin kullanım sahası, her hâl ü kârda doğruyu söylemek, Yüce Allahı zikr etmek, Kur’an-ı Kerîm okumak ve ilim müzâkeresinde bulunmaktır.

Tarihte öyle anneler, babalar yaşamıştır ki, ağzımızdan yanlış kelimeler çıka bilir, mes’ûl oluruz düşünceleri ile, muhatablarına Kur’ân âyetleri okuyarak hitâb etmişler, muhatablar da kişinin ne demek istediğini anlamışlar, öylece davranmışlardır.Heyhat bunlar hep mazîde mi kaldı…

Koca Yunustan:

Söz ola kese savaşı!.

Söz ola kestire başı!.

Söz ola ağulu aşı

Yağ ile bal ide bir söz…

Yüce Mevlâmızın öyle kulları da vardır ki, otururlar, kalpten kalbe konuşurlar, müzakerelerini yaparlar, kararlarını alırlar, kalkarlar giderler...

Kalbinden bellidir. Kalbinde Yüce Allahımızın sevmediği ne varsa hepsini çıkarıp atmalıdır. Kalbin tasfiyesi, nefsin tezkiyesi mühim işlerdendir.

Sür çıkar ağyârı dilden tâ tecelli ide Hak!..

Padişah konmaz saraya hâne ma’mûr olmadan!...

Din kardeşine kin, düşmanlık, hased…bin türlü maraz taşımak ne büyük âfettir!..

Melekler ancak gördüklerini ve duyduklarını yazarlar. Ancak Yüce Allahımız, gözlerin hâin bakışlarını, kalbden geçenleri de bilir. Kimden neyi saklayacaksınız..

Şu hususu da ayrıca ifade etmeliyim:

Dünyada iki mukaddes şehir vardır ki, Mekke-i Mükerreme ve Medîne-i Münevveredir. Bu iki şehirde işlenmediği halde her hangi bir ma’siyet işleme arzusu kalblerden geçerse kişi bunlardan da mes’uldür.

İşte bu iki mukaddes şehir, sevdiğini tutar, sevmediğini atar.

Yılların tecrübesi ile görmüşüzdür ki, hacıların bir kısmı hac bitiminde Haremeynden ayrılmak istemez, bir kısmı da “Ne zaman döneceğiz?..” demeğe başlarlar…

Bir kısım bahtiyarların vefatları da Haremeynde tahakkuk eder, Cennetü’l-Muallâ ve Cennetü’l-Bakî’de kalırlar…

Lekesiz bir îman, riyasız ibâdât bir de mürşid terbiyesi üçü bir arada tahakkuk ederse, kalbler tasfiye, nefsler tezkiyeye ulaşırlar.

Bünyeyi en son terk edecek ma’nevi maraz, hubb-i câh dedikleri makam ve mevki’ sevdasıdır. Kişi bundan da kurtulursa vilâyet mertebesinin zirvelerine tırmanmış olur.

Cennete göre dünyâ varlığı cidden bir hiçtir!..

Rü’yetullah’a bir kere ersen Cennet bir hiçtir!..

Vakti nakid bil, Allah’a dayan, hikmete râm ol!..

Eğri yürürsen, yan gelip yatsan, ömrün bir hiçtir!...

Mahmud Sami Ramazanoğlu Hazretlerinden dinlemiştim: Kalbler beş kısma ayrılır:
1- Ölü kalb. 2- Hasta kalb. 3- Gafil kalb. 4- Zâkir kalb. 5- Diri kalb.

Ölü kalblerde ma’neviyyat diye bir şey kalmamıştır. Hasta kalbler hayata kavuşabilir, ihmal edildiği takdirde öle bilirler. Gafil kalbler, 24 saatte zikri ve Yüce Allah’ı hatırlamakta yarıdan az; zakir kalblerin zikri ise günlük hayatta yarıdan fazladır.

Diri kalblere gelince, 24 saatin bütününde bir nefes Yüce Allahtan gafil değil, bütün muâmelelerinde ayık ve zikir halindedir. Yani el kârda, gönül yarda…

Örnek olarak en başta Peygamber Efendimiz, bütün peygamberler, evliyânın büyükleri bu zümredendir.

Şeyh Gâlip Dede Hazretlerinden:

Ey dil!..ey dil!.. niye bu rütbede pür-gamsın sen!..

Gerçi vîrâne isen genc-i mutalsamsın sen!..

Secde-fermâ-yı melek zât-ı mükerremsin sen!..

Bildiğin gibi değil, cümleden akvemsin sen!..

Rûhsun nefha-i Cibrîl ile tev’emsin sen!..

Sırr-ı Haksın mesel-i Îsi-i Meryemsin sen!..

Hoşca bak zâtına kim zübde-i âlemsin sen!..

Merdüm-i dîde-i ekvân olan Âdemsin sen!...