> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Dini Konular > Dini makale ve yazılar  > Râbıta
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Râbıta  (Okunma Sayısı 637 defa)
25 Ekim 2010, 20:03:44
Zehibe

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 31.681



Site
« : 25 Ekim 2010, 20:03:44 »



Râbıta

On senelik tecrübesi bulunan bir imamdı. Mesleğini hep severek yapmıştı. Görevini yaparken karşılaştığı güçlüklerden yılmamıştı. Allah kendisine güzel bir ses vermişti. Hafızlığını da ikmal etmişti. Arapça ve diğer dini ilimlerdeki tahsilini de tamamlamak için kurslara gitmiş, hocalardan ders almıştı. Cemaati tarafından da seviliyordu. Cuma günleri ve diğer mübarek gün ve gecelerde onlara vaazlar, sabah ve yatsı namazlarından sonra isteyenlere Kur’an öğretirdi.

İmam Efendinin bağlı olduğu bir şeyh efendi de vardı. Talebelik yıllarından beri bu bağlılığını sürdürmüştü. Tasavvufa ilgisi rahmetli dedesinden kalma idi. Dedesi, bağlı bulunduğu şeyhin vefat etmiş bulunan şeyhinin müritlerinden birisiydi. Eksikliklerine rağmen aldığı manevi dersleri yapmak için elinden geleni yapıyor, seher vakitlerini kaçırmamaya özen gösteriyordu.

İmam Efendi bir gün aldığı bir haberle sarsıldı. Tayini, bulunduğu şehirden başka bir şehre çıkmıştı. Bu habere önce çok üzüldü. Çünkü alıştığı cemaatinden ve şeyhinden ayrılacaktı. Tayini durdurmak için girişimde bulunmayı düşündü. Şeyh efendiye danışmadan hareket etmeyeyim diyerek vaz geçti. Huzuruna çıkarak durumu açtı. “Üzülme yavrum sen yine bizimlesin,” dedi. Yemen’de olanın yanımızda yanımızda olan Yemen’de gibi olduğu vakidir. Sen vazifene devam et, Allah yardımcın olsun” dedi. İmam efendi şeyhinden aldığı bu tavsiye üzerine sevindi, teselli buldu ve gidip görevine başladı. Ancak burada kendini bir sürpriz bekliyordu. Görev yaptığı camiye yakın bir dergâh vardı. Burada selefi meşrep kimseler faaliyetlerde bulunuyordu. Tayin olunduğu caminin cemaati bunlardan oluşuyordu. Göreve başlar başlamaz hocanın selefi mi sufi mi olduğunu anlamak istediler. Sufi olduğunu anlayınca cephe aldılar. Hoca, ayrılık tohumları ekilmesin istedi ama başaramadı. İmamlığının ilk üç ayı hayal kırıklığı ile geçmişti. Ne yapacağını, nasıl bir hareket belirleyeceğini bilmiyordu. Uyumlu biri olmasına rağmen cemaatiyle anlaşamamıştı.

Şeyh efendiyi ziyarete karar verdi. Huzuruna çıktı, durumu anlattı. Yaşı seksenin üzerinde şeyh efendi onu tebessümle karşıladı. “Üzülme, vazifene devam et, Allah’ın yardımını göreceksin evladım” dedi. Selefî dergâhı ile ilişkilerinin nasıl olması gerektiğini sordu. Şeyh efendi onların dergâhına gitmesini ve orada hizmet etmesini söyledi. İmam efendi itiraz etmedi. Şeyhimin bir bildiği vardır diye düşündü. Görevinin başına döndü.

Camiye gelen kim olursa olsun samimiyet kurmaya çalıştı. Meşreple ilgili tartışmalardan kaçındı. Kendisine bu hususta sorulan soruların cevabını erteledi. Çok sıkıştırırlarsa, “Cevabımı söz ile değil hâlimle veriyorum ve bir gün siz de anlayacaksınız” dedi.

Aylar birbirini kovaladı. İmam Efendi Allah’ın yardımıyla cemaatiyle ilişkilerini yoluna koydu. Camide Kur’an ve hadis öğretimini artırdı, bu, cemaatin hoşuna gitmişti. Verdiği derslerde ilahi emir ve yasakların hayatımızda tatbiki ile ilgili sorunlar üzerinde durdu. İşsizlik, çarpık ekonomi, çocukların islami eğitimi, sağlam aile yapısının korunması gibi her müslümanın canının yandığı müşterek konular üzerinde durmaya gayret etti.

Aradan bir sene geçtikten sonra artık cemaatiyle bir sorunu kalmamıştı. Şeyhinin emrine uyarak Selefi dergâhına gitme zamanının geldiğini düşündü. Dergâha gittiğinde önceleri iyi karşılamayanlar oldu. Her fırsatta onu vicdan testinden geçirmek istiyorlardı. “Rabıtayı, sesli zikri bize bir anlat bakalım hoca” diyorlardı. Hoca da “Sufilerin iç dünyasını bilseniz tevhit konusunda sizden farklı olmadıklarını anlardınız” diyordu.

Selefi dergâhına gelen iki gurup insan vardı. Rabıta, tevessül ve sesli zikir gibi konuları açarak sufilere yüklenmek için fırsat arayanlar bir guruptu. İmam efendi onlarla hiç muhatap olmamaya çalıştı. Dergâhda çoğunluğu teşkil eden bir gurup daha vardı ki bunlar zamanlarını tefsir ve hadis çalışmalarına adamış olanlardı. Kur’an ve hadisle dolu bir hayatları vardı. “Müslüman olmanın izzetini yüreğimizde duymalıyız, Hz. Peygamber ve ashabı gibi islamı yaşamalıyız” diyorlardı. Bu gurup, ayet ve hadislerin hayatımızda yansıması üzerine yoğunlaştığından, ayrılık getiren konular üzerinde tartışmaya vakitleri yoktu. İmam Efendi bu gruba yaklaştı, onların bütün etkinliklerine katıldı. Camisinde onlara ders halkası açtı. Onlar da İmam efendiyi sevmeye başladılar.

Haftalar birbirini kovaladı. İmam Efendi selefi dergâhında aksayan yanlar gördü ve bunu yetkililere iletti. Dergâhta işlerin daha düzenli yürümesi için fikirlerini dile getirdi. Dergâh yetkilileri hocanın isteklerini kulak ardı etmedi. Onun önerilerinden bazılarının uygulaması için somut adımlar attı. Dergâhta artık sadece Kuran ve hadis eğitimi yapılmıyordu. Erkekler için meslek edindirme, bayanlar için annelik- çocuk eğitimi kursu açıldı. İmam Efendinin önerisi ile açılan bu kurslardan çok verim alındı. Dergâha gelen gençler geleceğe daha bir güvenle bakar hale geldi.

İmam Efendi yeni görev yerinde üç yılını tamamlamıştı. Görevini her zamanki gibi hakkıyla yapmaya devam etti. Geniş bir çevresi olmuştu. Bu çevreyi hayırlı işlerde kullanmak için kolları sıvadı. Pek çok hayırlı işe vesile oldu. Selefi dergâhına devam eden yüzlerce gence iş buldu. Yüzlerce genç kızın da hayırlısıyla bir yuva kurmasına vesile oldu. Bu hareketiyle dergâh mensuplarının takdirini kazandı. İnsanların çoğu onun artık şeyhine bağlılığını unuttuğunu ve selefi meşrep biri olduğunu sanmaya başladı.

Bir gün yaşlı şeyhinin şiddetli bir hastalığa yakalandığı haberini aldı. Hemen ziyaretine gitti, izin istedi, huzura kabul edildi. Gözyaşları içinde eline sarıldı, yüzünü, yanaklarını, sakalını öptü. Şeyh efendi eliyle başını sığadı, “Sen görevini yaptın Allah hizmetini kabul etsin yavrum” dedi. Çok geçmeden de rahmet-i rahman’a kavuştu.

İmam efendi şeyhinin cenazesi ile ilgili vazifeleri ifa ettikten sonra görev yaptığı şehre döndü. Herkes onun şeyhine bağlılığını sürdürdüğünü anlamıştı. Ancak bu sefer ona cephe almayı düşünmediler, hizmetlerini takdir ettiler. Eskiden cemaat içinde kendisini çok sıkıştıran birisi vardı, vaktiyle ona hep rabıtayı sorar “bu şirki nasıl savunursunuz hoca” derdi. Bu adam bir gün hocanın yanına gelerek şunları söyledi:

“Senden özür diliyorum. Sen yaptığın hizmete bağlı oldun. Anlaşılan o ki sana bu hizmet aşkını verene de bağlı kalmış, şeyhinle rabıtanı hiç koparmamışsın. Şimdi anladım ki asıl rabıta da buymuş.”

İmam efendi tebessüm etti, şunları söyledi:

“– Bunu anlamana sevindim. Allah’a hamdolsun ki bana bunu hâl diliyle anlatabilmeyi nasip eyledi.”

Şemsettin KIRIŞ

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Râbıta
« Posted on: 26 Nisan 2024, 07:23:42 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Râbıta rüya tabiri,Râbıta mekke canlı, Râbıta kabe canlı yayın, Râbıta Üç boyutlu kuran oku Râbıta kuran ı kerim, Râbıta peygamber kıssaları,Râbıta ilitam ders soruları, Râbıtaönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes