> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Dini Konular > Dini makale ve yazılar  > Put putçuluk ve putlar
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Put putçuluk ve putlar  (Okunma Sayısı 732 defa)
30 Kasım 2010, 17:36:06
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 30 Kasım 2010, 17:36:06 »



Put Putçuluk Ve Putlar


Varlıklar âleminde insan, hayvan, bitki ve cansızlar, akıl, zihin, kişinin anlama ve kavrama gücü, ruh ve beden, madde ve mana yani her şey ve her şey yaratılmış olup bunların bir tabiatı vardır. Yaratıcı, varlığı yaratırken onların kendisi ile olan münasebet ve irtibatlarını koyduğu gibi, bunlardan birinin diğer tüm yaratıklarla olan ilişkilerini ve irtibat düzelerini de koymuştur. Varlıklar âlemine şöyle bir baktığımız zaman tüm yaratıklar, A'dan Z'ye, baştan sona; ekonomik terimlerle söyleyecek olursak, işlevlerini, üretim, mübadele, tedavül, paylaşım ve tüketim alanlarından geçerek, görevlerini yapıp tamamlarlar. Yani eşyanın faaliyeti, ilk basamaktan başlayıp son basamağa kadar giderek eksiksiz bir şekilde devrini tamamlamaktadır. İşte bu faaliyete yani bir varlığın veya insanın kendisi için Allah tarafından konulmuş olan düzen içinde, kural, kanun ve şartlara uyarak faaliyet göstermesine, ibadat-u taatta bulunmasına, bir takım muamelatta bulunmasına fıkıh terimi olarak "Efal-i şer'iyye" adı verilir ki, bu fiillerin varlıkları şeri birer hükme dayanmaktadır. Mesela namaz kılmak, oruç tutmak, alış-veriş yapmak, kiraya vermek… Ve hibe etmek gibi amel ve fiiller böylece şeriatın koyduğu şartlar dairesinde meydana gelen şer’i birer hareket ve davranış olurlar. Fakat nizam ve düzene ters düşen zina, hırsızlık, küfür, adam öldürme ve puta tapma, Allah'ın koyduğu düzeni kabul etmeyip başka düzene uyma ve kurma gibi hareket ve davranışlar ise "Efal-i Hissiye" olup bunların oluşları sadece his ve gözle görmeye dayanır. Bunların meydana gelmesi için şeriattan, Allahın'ın koyduğu nizam ve düzenden bir takım kaide, kural ve kanunlar almaya ihtiyaç yoktur. (Ö. N. Bilmen, Hukuk-ı İslamiyye ve Istılahat-ı Fıkhiyye Kamusu, I, 30).   

Konumuza köprü olması bakımından bu anlattıklarımıza bir başka açıdan bakıp ayetlere dayanarak şöyle bir açıklama getirebiliriz. Allah, nizamı kurarken ve varlıkları yaratıp kanun kaide ve kuralları koyarken her varlığın ismini vermiş ve işlevini bildirmiş; yine ekonomik ifade ile söyleyecek olursak, varlıklar arasında bir iş bölümü gerçekleştirmiştir. Mesela akıllı ve şuurlu bir varlık olarak insana düşen, ancak bu düzene girmeyi kabul etmek ve düzen içinde kendisine düşen görevi üstlenip onu yerine getirmek olmalıdır. Böylece o, düzenin sahibi olan Allah'a karşı da diğer yaratıklardan farklı olarak, kendisine akıl gibi bir nimet verdiği için ona saygı duymak ve bu saygısını da sadece ona özel kılmak ve hatta Allah'ı ama sadece ve sadece Allah'ı belli zamanlarda ve belli hareket ve davranışlarıyla takdis edip teşekkürlerini bildirmelidir. Teknik ifadesiyle Allah'ın koyduğu düzenin içine giren inanç sahibi insan, ibadeti ve kulluğu sadece Allah'a yapar ve ona tahsis eder. Çünkü Allah Rab'dır; yaratıp var edendir. O'nun dışında kâinatta söz sahibi birisi yoktur; mülk O'nundur. Elinde gücü olmayan ve kimseye fayda ve zarar veremeyecek kadar aciz olanlara ibadet edilmez. "O, göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların Rabbi'dir; öyleyse O'na kulluk et ve O'na olan ibadetinde sabırlı ol. Sen hiç O'na bir adaş bilir misin?" (Meryem 19/ 65) Kuranda "Allah ile birlikte başka bir ilah edinme" buyrulurken (İsra 17/ 22) Tevrat'ta da "Karşımda başka ilahların olmayacak" (Çıkış 20/3) denilmiştir. "Rabbin, kesin olarak şunları emretti: O'ndan başkasına ibadet etmeyin, ana ve babaya iyilik edin…"(İsra 17/ 23).

Aslında ibadet kelimesinin Türkçedeki karşılığı kulluktur. Ancak bu kelime dilimizde, tapınma anlamındaki belli zamanlarda belli hareket ve şekillere, başka dillerde ritüel (ayin) denen ibadetlere indirgenmiş bir anlamda kullanılmaktadır. Hâlbuki Kuran'da geçen ibadet kavramı, bunları içermekle birlikte, anlam alanı daha da geniştir. Allah'a imandan tutun da O'nun istek ve iradesine uygun olan her türlü uygun davranışa (salih amele) kadar bütün iradi eylemler ibadettir. Bu uygun ve doğru davranış, günlük yaşamın bütün alanlarında siyasi, iktisadi, hukuki, askeri ve bu gibi tüm alanlarda gerçekleşebilir. Kuran'da sözü edilen kulluk, günlük hayatta ritüellere de belli bir zaman ayırmaktan ibaret değildir. Burada önemli olan bireyin tek, tek davranışları değil, bir bütün olarak seçtiği hayat tarzının niteliğidir. İnsanın yaratılışından gelen çift kutupluluk, onun iki zıt yönde iki farklı yaşam sürmesine imkân vermektedir. Kişi, yapacağı tercih sonucunda kendisini, ya yeryüzünde insan onuruna yaraşır bir şekilde bir hayat tarzı sürdürecek, ıslah yolunda ilerleyecek; ya da bunun tam tersi olan bir yolda, ifsat yolunda hayatına devam edecektir. (Ö. Özsoy İ. Güler, Konularına Göre Kuran, s. 351)   

Yukarıda da ifade ettiğimiz gibi, eşyanın üzerine tabiat mührünü vuran Allah'tır. Allah kendisini bize tanıttığı gibi, bütün mahlûkatı, hayvanları, ağaçları, taşları, kuşları, tüm canlı ve cansız varlıkları, dağları bağları, meyveleri ve sebzeleri tanıtmış, onların hep kendisine mahsus kanun ve kurallarını koymuş ve hatta her bir varlığa isim de vermiş ve bunları insanoğluna öğretmiştir. Onun için insan Halik'ı Halik bilip O'nu mahlûktan ayıracaktır. Böylece insan, Halik olmayana Halik deyip Halik gözüyle bakmanın, ilah olmayana tanrı diye tapmanın ve armudu elma ya da elmayı armut yapmanın yanlış ve hatta çok zararlı olduğunu bilecektir. Onun için ateşe ateş değil, tanrı gözüyle bakanlar, elleriyle put yapıp da sonra karşısına geçip tapanlar, ayvayı nar sananlar ve varlık âlemindeki düzeni tanımayıp ek ve ilave yapmaya çalışanlar veya başkalaştırmaya emek harcayanlar, bunlar başkalarını değil, sadece kendilerini aldatmış olurlar. 

İşte put, putçuluk ve putlar da böyle eşyanın tabiatına aykırı olmasıyla, çocukların evcik oynadıkları gibi, kendisini kayın valide sanıp el öptüren çocuk misali putperestler de kendi hayal dünyalarında yaşarlar. Karşısındaki dikili bir taşı veya tahta parçasını ilah sanır ve onun karşısına geçip ona perestiş ederler. Belki bunu yaparken de onun bir tahta veya taş olduğunu ve bir fayda ve zarar veremeyeceğini de bilirler. Ama ne yapalım ki, insanoğlu işte böyle; onun böyle sapıklıkları var, putunu kendisi yapar ve kendisi tapar. Bir de kalkıp "aslında biz onlara ibadet etmiyoruz; biz ancak onlara bizi Allah'a daha yakın yaklaştırsınlar diye (perestiş) ediyoruz, derler." (Zümer 39/ 3). Aslında bir dikili taşın, bir anıtın, bir kabrin veya bir türbenin ya da anıt adı verilen kabrin başına varıp onunla konuşur gibi yapmak, ona yazılı veya sözlü olarak bir vaatte bulunup söz vermek putçuluktan çok uzak olmayan bir iştir. Ne yazık ki, insan bugün bile, hayal ile gerçeği, hak ile batılı, serap ile türabı, türbe ile toprağı karıştırmış bulunmaktadır. Hz. İbrahim misali sorsanız onlara bunları niçin yapıyorsunuz? Bunlar, çağırdığınızda duyarlar mı? Size bir fayda ve zarar verirler mi, deseniz? Hayır, fakat biz atalarımızı böyle yaparken bulduk diye cevap verirler. (Şuara 26/ 72–74).

Put, Türkçeye Farsçadan geçmiş bir kelimedir. Put, doğrudan doğruya kendisine tapınmak veya bir mukaddesliği temsil etmek üzere pişmiş toprak, taş, tahta, maden ve benzerlerinden yapılmış heykel veya aynı maksatla yapılmış resim, kabartma ve oymalardır. Putlar, bir ilah veya ilaheyi, "büyük yaratıcı gücü", insan hayatına ve kaderine, bütünüyle tabiata veya teker, teker çeşitli tabiat olaylarına, doğada mevcut olan güçlere hükmeden üstün ve esrarengiz, mahiyetine akıl erdirilemeyen, netice olarak insan iradesinin üstünde büyük bir gücü ve varlığı temsil eden sembollerdir. İnsanlık tarihinde bu puta tapanları bazı materyalist sosyologlar dini hayatın ilkel bir basamağı saymışlar, puta tapıcılıktan başlayıp derece derece yükselerek "tek tanrı" inancında son bulan bir dini tekâmül ve evrimleşme yakıştırması yapmışlardır.  Hâlbuki insanlığın ilk devirlerinde, sanıldığı gibi insanlar putperest değillerdi. Saf ve arı-duru bir yaratıcı inançları vardı. Zamanla bu inanış yozlaşmış ve dejenere olmuştu. Hazret-i Âdem'den Hazret-i Nuh'a kadar olan dönemde putperestlik yaygın değildi. Ancak, Nuh kavminde işler değişti. Bu kavmin dindarlıkta temayüz etmiş; Vedd, Suva, Yeğus, Yeuk ve Nesr isminde beş önemli şahıs vardı. Bunlar bir nakle göre İdris aleyhisselamın ashabıydılar. Birbiri ardınca vefat etmeleri büyük üzüntü meydana getirdi. Geride kalanlar da onların hatırasını canlı tutmak amacıyla onlara benzeyen beş heykel yaptılar. Zaman zaman heykelleri ziyaret eder, o Salih insanların nasihatlerini birbirlerine anlatırlardı. Ne var ki, bir kaç nesil sonra gelenler, söz konusu heykelleri putlaştırarak tanrı ilan ettiler. Artık putperestlik bu topluluğun sanki resmi dini olmuştu. İnanç sapkınlığı ahlaki ve sosyal çözülmeyi de beraberinde getirince Allah Teala onlara Nuh aleyhisselam'ı peygamber olarak gönderdi. 

Putçuluğa bir başka açıdan bakarak onun arkasında yatan sebepleri veya psikolojiyi ortaya koymaya çalışanlar şöyle demişlerdir: Bu putlar, mücerret ve soyut varlığı idrak etmekte güçlük çekenlerin, idrak ve anlayışı geniş ölçüde beş duyusu ile sınırlı olan bu insanların idrak aczinden doğmuştur, denilebilir. Ancak insan ilahi kudreti hissetmiş ve ona tapma ihtiyacını duymuş, fakat taptığı varlığı gözü ile de görmek, beş duyusu ile algılamak zaafından kendisini alamayarak, onu maddeleştirmek gafletine düşmüştür demek bile çok hafif kalır. Gerek öyle ve gerekse böyle nasıl olursa olsun, putun ve putperestliğin normal düşüncede ve normal doğal-ilahi düzende iğne ucu kadar bir yeri bulunmadığı bir gerçektir. O yüzden bütün peygamberler, bir tek Allah'a davet etmişler ve ümmetlerine "Allah'a ibadet edin, Allah'a ibadet edin" demişlerdir. Nuh, Hud, Salih ve Şüayb peygamberler aynı şeyi söylemişler (A'raf 7/ 59; 69; 73; 85), hatta Meryem oğlu İsa Mesih bile İsrail Oğullarına "Benim rabbim ve sizin Rabbiniz olan Allah'a ibadet...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Put putçuluk ve putlar
« Posted on: 30 Nisan 2024, 16:34:59 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Put putçuluk ve putlar rüya tabiri,Put putçuluk ve putlar mekke canlı, Put putçuluk ve putlar kabe canlı yayın, Put putçuluk ve putlar Üç boyutlu kuran oku Put putçuluk ve putlar kuran ı kerim, Put putçuluk ve putlar peygamber kıssaları,Put putçuluk ve putlar ilitam ders soruları, Put putçuluk ve putlarönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes