> Forum > ๑۩۞۩๑ İlim Dünyası Online Dergi Dünyası ๑۩۞۩๑ > Semerkand Aylık Tasavvuf Dergileri > Kapaktakiler > Kendinden Korkan Türkiye
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Kendinden Korkan Türkiye  (Okunma Sayısı 597 defa)
06 Ekim 2011, 13:01:34
Zehibe

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 31.681



Site
« : 06 Ekim 2011, 13:01:34 »



Kendinden Korkan Türkiye



Nisan 2006 - 88.sayı


Halil AKGÜN kaleme aldı, KAPAKTAKİLER bölümünde yayınlandı.


Türkiye, uzun süredir kendinden korkma hastalığına yakalanmış durumda. Kendi tarihini, dilini, dinini, örf ve adetlerini, sanki bir yabancınınmış gibi dışlıyor, reddediyor. Oysa Türkiye’nin gücü, bu değerlerinde yatıyor. Türkiye’nin kendi olma korkusunu yenmesi, ona büyük imkanlar sağlayacak, önündeki sahte esaret zincirlerini kırmanın yolunu açacak.

Modern dünya, insanlık tarihinin hiçbir döneminde olmadığı kadar korkular ve güvensizliklerle dolu. Eskiden tabiat olaylarından ve sınırlı sayıdaki diktatörlerden korkan insanlar, bugün bunlara ilaveten devâsâ teknolojik aygıtlardan, kitle imha silahlarından, devletin gasp, hapsetme ve hatta öldürme gücünden, kimsenin kontrol edemediği ekonomik göstergelerden, kısacası kendi kendisinin ürettiği dünyadan korkuyor.

Korkmak insanî bir özelliktir. Kur’an’nın da belirttiği gibi, korku insanı terbiye eden önemli araçlardan biridir. Korkmak ve korkutmak insanı pek çok kötülükten alıkoyabilir. Nitekim Allah’ın gazabından ve cehennemden korkmak dinin temel inançlarındandır. Korkuyu insan oluşun manasına aykırı bir şey olarak topyekün reddetmek mümkün değil.

Neden korkmalıyız?


Sorun, insanın neden ne kadar korkacağını bilmesinde düğümleniyor. Bir müslüman için en büyük korku, Allah’ın rıza ve rahmetinden uzak kalmaktır. Yani bu dünyada zelil, ahirette hakir olmaktır. Din, insanın bu korkusunu gidermek, onu felaha ulaştırmak için vardır. Emir ve yasaklar, insanoğlunun en büyük korkusunun gerçekleşmemesi için gönderilmiştir.

İnsanlığın son iki asırdır girdiği modernleşme yolu, bu korkunun boş ve asılsız bir hurafe olduğunu iddia ediyor. Tarihi bu gözle okuyanlar, dinî inancı tabiat korkusuna indirgiyorlar. Onlara göre bugün insanlık pek çok mesafe katetmiş, olgunlaşmıştır. Çocukluk çağının korkularını artık bir kenara bırakmalı, özgür ve rasyonel olmalıdır.

Oysa bu iddiayı dile getiren Aydınlanma düşünürleri ve onların günümüzdeki takipçileri, modern yaşam biçiminin ne tür korkular ürettiğinin farkında değiller. Dün “Allah kerim” diyerek korkularını yenen insanlık, ontolojik bir güvenliğe sahipti. Çünkü her şeyin son tahlilde bir yüce gücün elinde olduğunu biliyordu.

Bugün insanların böyle bir dayanağı kalmadı. İnsanların hayatı uluslararası piyasaların, devlet aygıtlarının, kitle imha silahlarının insafına bırakılmış durumda. Ölümü gösterip sıtmaya razı eden sistem, insanlara “Düzenin adamı ol; yoksa mahvolursun!” diyor. Son bir asırda savaşlarda ölen milyonlarca insan, korkunun modern ve dünyevî niteliğine işaret ediyor.

Fakat buradaki büyük tuzağa dikkat çekmemiz lazım: İnsanın gündelik hayattaki korkularına yenik düşerek asıl büyük korkusunu unutması, bu dünyadaki imtihanı kaybetmesi demektir. Kur’an’ın Mekke müşriklerine yaptığı çağrıyı hatırlayın: “Rızık korkusundan dolayı kız çocuklarınızı öldürmeyin!” Yani geçim korkusu gerekçesiyle daha büyük bir günah işlemeyin.

Bugün insanlığın “Allah korkusu”nu yeniden hatırlaması ve bir hayat düsturu haline getirmesi gerekiyor. Burada korku psikolojik ve irrasyonel bir duyguyu ifade etmiyor. Tam tersine, bizim kastettiğimiz korku rasyonel, insanî ve ahlâkî bir ilkeye tekabül ediyor. Allah’ın rıza ve hoşnutluğundan mahrum kalma korkusu, bireysel ve toplumsal hayatın düzenleyici bir ilkesi oluyor.

Toplumlar da korkar


Türkiye de uzun bir süredir vehmettiği korkuların pençesinde yaşıyor. Modernleşme ve kalkınma adına sahih korkularımızı yok etmek isteyenler, bu ülkenin kurucu unsurlarından birini yıktıklarının farkında değiller. Gönüllerinden Allah korkusu alınan insanlar nasıl bir toplum kurabilirler? Bugün Türkiye böyle bir toplum olma yolunda hızla ilerliyor.

Sıradan insanlar geçim korkusuna boğulmuşken, Türk siyasi elitlerinin din korkusu, diğer bütün korkuları geride bırakıyor. Modern Türkiye’nin kurulduğu 20’li yıllardan bugüne kadar siyasi kadroların büyük bir din korkusu taşıdığını biliyoruz. Osmanlı devletini kurtarmak için yola çıkan askeri ve siyasi yöneticiler büyük bir mücadele verdiler. Fakat onların çabaları, Osmanlı’nın yıkılmasına engel olamadı.

Bu süreçte Osmanlıcı, Türkçü, İslâmcı ya da Batıcı bütün aydın ve liderlerin ortak kaygısı, devleti kurtarmaktı. Herkes kendi bakış açısına göre devletçiydi. Çünkü ortada yıkılan bir devlet vardı. Dahası, Osmanlı siyasi-sosyal geleneğinde devlet, bürokratik bir kurumu değil, dirlik ve düzenin, kanunun hükmünü, hatta dini temsil ediyordu. Çünkü din olmadan devlet, yani asayiş ve düzen olmaz. Ama aynı şekilde dini koruyan bir devlet yani siyasi güç yoksa, toplumsal düzen de olmaz.

Osmanlı’nın son bakiyesi liderler genç Türk devletini benzer kaygılarla kurdular. Fakat kurulan bu yeni devletin kimliğinin ve istikametinin ne olacağı sorusu sorulduğunda, ortaya bambaşka bir tablo çıktı. Batı medeniyetini Türkiye’nin yeni kızıl elması olarak görenler, devletin bekasının Avrupalılaşmaya bağlı olduğuna kesin bir şekilde inandılar. Dün devleti kurtarmak için Avrupa’ya karşı savaşan kadrolar, şimdi devleti sürdürebilmek için Avrupalılaşmamız gerektiğini söylüyorlardı. Bizim modern tarihimiz aynı zamanda bu derin çelişkinin tarihidir.

Türkiye’nin evhamları


Türk siyasi elitleri ve aydınları, Avrupa’nın Hıristiyanlığa karşı beslediği husumeti, hiçbir ciddi muhasebe yapmadan kendi dinlerine karşı beslemeye başladılar. Avrupa’nın modernleşebilmek için dinden, yani Hıristiyanlıktan kopması gerektiğini ama İslâm toplumlarının aynı yola girmek zorunda olmadığını kavrayamadılar.

Batı’nın korkuları, bizim korkularımız haline geldi. Dün, namaz kılarken dizinin dibine oturup duasını aldığımız annemize, ninemize, dedemize ve onların inançlarına gericilik ve ilkellik gözüyle bakmaya başladık. Bu zihin bölünmesini ve şizofreniyi yaşamış dünyada az toplum vardır herhalde.

Türkiye’nin bu korkusu öylesine derinleşmiş durumda ki, bugün bin yıllık tarihimizin temelini oluşturan İslâm’ın kamusal alanda yaygınlaşmasına, ülkenin birlik ve bütünlüğünün sona ermesi olarak bakılıyor. Türkiye’nin birliği, gücü, refahı, kalkınmışlığı hep dinin karşısına konuyor. Bunlar arasında derin uçurumların olduğu var sayılıyor.

İki dünya arasında kalakalmak


Kendimizi dış dünyaya tanıtırken, dinî kimliğimizden öylesine kaçıyoruz ki, yabancılar Türkiye’nin müslüman bir ülke olup olmadığını soruyorlar. Sanki Anadolu topraklarında bin yıldır müslümanlar değil de antik Yunanlılar, Lidyalılar, hıristiyanlar, yahudiler, yezidîler, zerdüştler yaşamışlar... Sanki bu topraklarda yüzlerce yıldır ezan okunmamış da çan sesleri duyulmuş!..

Avrupa’ya gittiğimizde resmi düzeyde modern ve seküler bir toplum olduğumuzu söylüyoruz ve Avrupalılara “Müslümanlığımızdan biz de rahatsızız; anlayış gösterin.” diyoruz. İslâm dünyasına gittiğimizde; “Biz sizin gibi dinî hurafelere takılıp kalmadık; kendimizi aştık!” diyoruz.

Neticede iki tarafa karşı da yabancılaşıyoruz. İki cami arasında bî-namaz kalıyoruz. Çünkü Avrupalılar biz ne kadar reddetsek de bizim hem dinen, hem tarihen hem de kültürel olarak müslüman olduğumuzu biliyor ve bunu bize her fırsatta hatırlatıyor. İslâm dünyası ise bize yarı öfke, yarı küçümseme ile bakıyor. Çünkü aslımızı inkâr ederek onlara karşı garip bir tutum içerisine giriyoruz.

Türkiye din korkusunu aşmadan gerçek potansiyelini hiçbir zaman gerçekleştiremeyecek. Türkiye’nin bugün dinî kimliğinden ve mirasından korkması değil, ona daha fazla sarılması gerekiyor. İslâm dünyasıyla Batı arasında bir köprü rolü oynamamız bu değerlere sahip çıkmamıza bağlı. Türkiye’yi bölgesinde güçlü kılacak olan, şımarık bir Avrupalı edasıyla hareket etmek değil, kendi kimlik ve kültür değerlerini geliştirmek ve derinleştirmektir.

Geçmişimiz, geleceğimizin teminatıdır


Asıl önemlisi Türkiye geleceğe güvenle bakabilmek için geçmişiyle barışmak zorunda. Kendi tarihinden korkan bir toplumun, zihin ve gönül huzuruna kavuşması mümkün değil. Ezan sesini Mozart’ın senfonilerine tercih eden bir Türkiye, kendi olma vasfını yitirmiş bir Türkiye’dir. Böyle bir Türkiye’nin dünya sisteminin ve küreselleşmenin meydan okumalarına göğüs germesi mümkün olabilir mi?

Din korkusu yüzünden bugün Türkiye insanı büyük bir manevi ve fikrî daralma yaşıyor. Gençlerimizin manevi ihtiyaçlarını satanizm, misyonerlik gibi sapık yollarla gidermeye çalışıyorlar. Çoğunluk ömrünü televizyon ekranları karşısında geçiriyor. Giderek hayat nurunu ve düşünme melekesini yitiren bir toplum haline geliyoruz. “Televole Türkleri” her tarafa yayılıyor!

İnsanlık bugün sahih korkularını yeniden keşfetmek zorunda. Kelimenin en geniş anlamıyla Allah’tan korkmayı yeniden öğrenmek, bunu bir hayat düsturu haline getirmek zorundayız. Bir dostu incitmekten korkmayı, bir diziyi kaçırma korkusuna tercih etmeliyiz. İki günümüzün bir olması korkusunu, bir gün televizyon seyredememe korkusuna tercih etmeliyiz. Çocuğumuza yanlış bir şey öğretme korkusunu, daha fazla para kazanamama korkusunun üzerinde görmeliyiz.

Bizi tekrar kişilik ve kimlik sahibi yapacak değerler, bu sahih korkulardır. Kendimiz olabilmek için önce kendimizden, bizi biz yapan değerlerden korkmayı terk etmemiz gerekiyor. Aklı hür, vicdanı hür bir Türkiye, kendiyle barışık bir ülke olacaktır. Bunun için işe sahte korkularımızı bir kenara bırakarak başlayabiliriz.


[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Kendinden Korkan Türkiye
« Posted on: 28 Mart 2024, 16:31:26 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Kendinden Korkan Türkiye rüya tabiri,Kendinden Korkan Türkiye mekke canlı, Kendinden Korkan Türkiye kabe canlı yayın, Kendinden Korkan Türkiye Üç boyutlu kuran oku Kendinden Korkan Türkiye kuran ı kerim, Kendinden Korkan Türkiye peygamber kıssaları,Kendinden Korkan Türkiye ilitam ders soruları, Kendinden Korkan Türkiye önlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes