๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Dini makale ve yazılar => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 25 Haziran 2010, 15:24:16



Konu Başlığı: Pervanelerin Aşkı
Gönderen: Sümeyye üzerinde 25 Haziran 2010, 15:24:16
PERVANELERİN AŞKI


Eskiden evlerimizi aydınlatmak için gaz lambaları kullanırdık Hava karardığı zaman babam 7 numaralı gaz lambasını duvardan indirir, önce bir çubuğa sarılmış yumuşak bir bezle camını siler, sonra fitilini makasla düzgün bir şekilde keser, daha sonra da fitili tutuşturarak, duvardaki büyük çiviye itina ile asardı

Bir müddet sonra lambanın etrafında küçük kelebekler belirirdi Sıcak camın çevresinde hızla dönen bu küçük canlılar, biraz sonra kendini kaybederek kamikaze pilotları gibi lamba camının dar boğazından dalışa geçerlerdi Ne var ki, fitilden çıkan ateş, zar kanatlı hayvancıkların kanatlarını kavurur, camın içine cansız uzanırlardı

Hep düşünürdüm, bu kelebekler göz göre göre kendilerini niye ateşe atıyorlar diye Sonra anladım ki bazı şeyler için ateşe atılmak bir zevk ve saadetmiş Anladım ki, pervane ateşe düşmeden önce, pervanenin içine ateş düşmüştür Onlar da içlerindeki bu ateşi söndürmek için kendilerini ateşe atmaktadırlar Tıpkı Kur’ân nuruna pervane olan Bediüzzaman Said Nursî gibi

İngiliz Sömürgeler Bakanı Gladstone’nin, “Bu Kur’ân Müslümanların elinde bulunduğu müddetçe, biz onlara hakikî hâkim olamayız Ne yapıp yapıp, bu Kur’ân’ı sükût ettirip ortadan kaldırmalıyız Yahut da Müslümanları ondan soğutmalıyız” dediğini duyunca, Bediüzzaman’ın da ruhunda volkanlar kaynamaya başlar

“Ben de Kur’ân’ın sönmez ve söndürülemez mânevî bir güneş olduğunu dünyaya ilân edeceğim” diyerek Kur’ân güneşinin etrafında bir pervane olmaya karar verir Artık hayatını iman ve Kur’ân hizmetine adamıştır Bu hizmeti ifa ederken, çekmediği cefa, görmediği eza kalmazAma o bunların hiçbirisine aldırmaz İnsanların imanını kurtarmak için kendini ateşe atmaktan hiç çekinmez İman ve Kur’ân hizmeti ne kadar çileli ve meşakkatli ise, o kadar da saadetli ve lezzetlidir

“Kur’ânımız yeryüzünde cemaatsiz kalırsa, cenneti de istemem, orası da bana zindan olur Milletimizin imanını selâmette görürsem, cehennemin alevleri içinde yanmaya razıyım Çünkü vücudum yanarken, gönlüm gül-gülistan olur” Bazı insanlar bu ifadeleri anlamakta zorluk çekiyorlar Kur’ân aşkının, insan sevgisinin, fedakârlığın ve kahramanlığın bu kadarını idraklerine sığdıramıyorlar Zaten onlar, Hz Ebûbekir’in “Ya Rabbi, benim bedenimi öyle büyüt ki, cehennemi tamamen doldursun, başka insanlar cehenneme girmesin” sözünü de anlayabilmiş değillerdir

Başkalarını ateşten korumak için kendisini Cehennemin alevleri içine atmaya razı olmak, Kur’ân aşkının, insan sevgisinin, şefkat ve merhamet duygusunun zirve noktası olsa gerek O noktaya ise ancak aşkın kanatları ile çıkılabilir Bediüzzaman’ın Kur’ân aşkı, pervanelerin ışığa olan aşkından daha aşağı değildi Onun için Cehennemin alevleri kendisine bir gül bahçesi gibi geliyordu

Aşkı en güzel anlatan âşıklardan birisi de Yunus Emre’dir Yunus Emre, “Hamdım, piştim, yandım” diyerek aşkın aşamalarını anlatmıştır

Aşk, ateşle imtihandır Bu imtihanı başarı ile geçenler gerçek âşıklardır Ateşi gördüğü zaman, “Canım yanacak” diye ondan kaçanlar, hakikî âşık olmazlar Bir pervane kadar yürek taşımayanların aşktan bahsetmeye hakları yoktur

Abdil YILDIRIM