> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Dini Konular > Dini makale ve yazılar  > Öyle bir Rahmet ki
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Öyle bir Rahmet ki  (Okunma Sayısı 612 defa)
01 Kasım 2010, 17:34:01
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 01 Kasım 2010, 17:34:01 »



Öyle Bir Rahmet Ki


Cenâb-ı Hak, Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’i bütün âlemlere rahmet olarak gönderdi.

Öyle bir rahmet ki, her varlık O’nun hürmetine yaratıldı ve O’na olan muhabbeti nisbetinde Hak katında kıymet buldu.

Öyle bir rahmet ki, şefkat ve merhameti bütün insanlığı, hattâ bütün mahlûkâtı kuşattı.

Öyle bir rahmet ki, bütün dimağlara ve gönüllere ebedî bir âb-ı hayat mesâbesinde ilim, irfan, hikmet ve aşk menbaı olarak Cenâb-ı Hak tarafından en müstesnâ vasıflarla sonsuz bir feyz ü bereket kaynağı olarak ihsan buyruldu.

Öyle bir rahmet ki, O’nunla sonsuz hidâyet rehberi Kur’ân ikrâm edildi.

Öyle bir rahmet ki, Rahmân ve Rahîm olan Allâh’ın en sevgilisi, habîbi, mîrac bahşettiği Rasûlü oldu.

Öyle bir rahmet ki, o olmasa bütün âlemler ıssız çöllere dönerdi.

Öyle bir rahmet ki, yaratılışın başlangıcı O’nun nûru ile vücûd buldu. Kürre-i arzda zuhûr eden bütün peygamberler, O’nun nûrunun feyz ve berekâtını taşımışlardır.

Öyle bir rahmet ki, nerede bir güzellik varsa, O’ndan bir akistir. Âlemde bir çiçek açılmaz ki, O’nun nûrundan olmasın! Zîrâ O olmasaydı, hiçbir şey vücûd bulmazdı. O ki, solmayan, aksine gün geçtikçe tazelik ve tarâveti daha da artan serâpâ nurdan ibâret bir gonca-i ilâhî...

Öyle bir rahmet ki, O’nun değerini ve kadrini bizzat Allâh Teâlâ anlatıyor. Hem de O’na salât ederek…

Hak Teâlâ’nın Rasûlü’ne salât ederek O’nun kadr ü kıymetini bildirmesi, her türlü medh ü senânın üstündedir. Zîrâ Cenâb-ı Hak, O’na salât ü selâmda bizzat kendi yüce zâtını misâl gösteriyor ve bütün meleklerine de O Güzeller Güzeli’ne, Kâinât’ın Fahr-i Ebedîsi’ne salavât getirttiğini beyan buyuruyor. Ardından bütün mü’minlere aynı şekilde O’na salât ü selâm getirmeyi bilhassa emrediyor. Çünkü Cenâb-ı Hak, bizleri 124 bin küsur peygamber arasından böyle bir peygambere meccânen ümmet olma nîmetiyle müşerref kılmıştır.

Bizlere olan bu ilâhî lutuf, bir müstesnâlık ifade ettiği kadar, bahşedilen şerefin büyüklüğü nisbetinde, bizim için bir şükür borcu ve vefâ hukûkunu da beraberinde getirmektedir. Yani Peygamberler Sultânı’na ümmet olma mertebesi, hem rütbelerin en büyüğü, hem de mes’ûliyetlerin en ağırı demektir. Öyle ki Allâh Teâlâ, O’na itaati kendisine itaat, O’na isyanı kendisine isyan olarak beyan buyurmaktadır.

Bu itibarla her mü’minin O’na karşı en mühim şükür ve vefâ hukûku, O’nu her şeyden, hattâ canından daha çok sevmekle başlamalıdır. Bu çerçevede ismi her anıldığında O’na cân ü gönülden salât ü selâm getirmek, O’nun örnek şahsiyetinden feyz alarak bir Peygamber âşığı olarak yaşamak, bizler için bir mü’min karakteri, şahsiyeti, hayat düstûru, feyiz ve rûhâniyet kaynağı olmalıdır. Zîrâ bu dünyada O’nun âlemleri kuşatan rahmet ve şefkatine, âhirette de şefaat-i uzmâsına muhtacız.

O hâlde bize düşen; hâlimizde, kâlimizde ve bütün davranışlarımızda O’nunla beraberliği yaşamaktır. Çünkü kişi sevdiği ile beraberdir ve sevdiğini örnek alır. Âlemlerin varlık sebebi olan “muhabbetteki sır”lardan biri de; sevenin, sevilenin hâliyle hâllenmesidir. Bizler ne kadar sünnet-i seniyyeye aşk ve muhabbet ile bağlı isek, O’nu o kadar seviyoruz ve rûhumuzda hissediyoruz demektir. O’nu ne kadar tanıyor ve hatırlıyorsak, o kadar yönümüz ve maksadımız O demektir. Bu itibarla özellikle O’nun yücelik ve fazîlet dolu örnek şahsiyetindeki husûsiyetleri bilmek, O’na tâbî olmak ve O’nun yüce ahlâkına bürünerek O’nu satırlardan ziyâde kalben tanıyabilmek, idealimiz olmalıdır.

O Allâh Rasûlü ki, insanlardan ders görmedi, O’nu Rabbi terbiye etti ve ne güzel terbiye etti ki, ahlâkın en yücesini O’nda tecellî ettirdi. Bütün bir beşeriyete gayb âleminin tercümânı ve Hak mektebinin hocası olarak gönderildi. O’ndaki güzellikler ciltlerce kitap hacmine sığmayacak kadar çok ve sayısızdır. O’nun emsâlsiz örnek şahsiyetindeki fazîlet nümûnelerinden ancak birkaçı şöyledir:

Ümmetine Düşkünlükte Allâh Rasûlü (s.a.v.):

O’nun ümmetine olan şefkat ve merhameti, bir annenin yavrusuna olan düşkünlüğünden daha ziyâde idi. Nitekim âyet-i kerîmede buyrulur:

“And olsun size kendinizden öyle bir Peygamber gelmiştir ki, sizin sıkıntıya uğramanız O’na çok ağır gelir. O, size çok düşkün, mü’minlere karşı çok şefkatli ve merhametlidir.” (et-Tevbe, 128)

O’nun ümmeti için yapmış olduğu merhamet ve şefkat dolu sayısız duâlarından biri şöyledir:

Birgün Allâh Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-:

“Allâh’ım, ümmetimi koru, ümmetime merhamet et!” diye yalvararak ağladı. Bunun üzerine Cenâb-ı Hak:

“–Ey Cebrâil! -Rabbin herşeyi daha iyi bilir ama- gidip Muhammed’e niçin ağladığını sor.” buyurdu.

Cebrâil -aleyhisselâm- geldi. Rasûlullâh Efendimiz ona, ümmeti için duyduğu endişe sebebiyle ağladığını bildirdi. (Hazret-i Cebrâil’in dönüp durumu haber vermesi üzerine) Allâh Teâlâ:

“–Ey Cebrâil! Muhammed’e git ve O’na: «Ümmetin husûsunda Sen’i râzı edeceğiz ve Sen’i asla üzmeyeceğiz.» müjdemizi ulaştır.” buyurdu. (Müslim, Îmân, 346)

I

Efendimiz’in ümmetine olan merhametini sergileyen diğer bir manzarayı da Abdullâh ibn-i Mes’ûd -radıyallâhu anh- şöyle nakleder:

Bir defâsında Nebî -sallâllâhu aleyhi ve sellem-:

“–Ey İbn-i Mes’ûd! Bana Kur’ân oku!” diye emretti. Ben de:

“–Yâ Rasûlallâh! Kur’ân Siz’e vahyedildiği hâlde onu Siz’e ben mi okuyacağım?” dedim.

Allâh Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-:

“–Ben Kur’ân’ı başkasından dinlemeyi de severim.” buyurdu.

Ben de Nisâ Sûresi’ni okumaya başladım. Ne zaman ki;

“Her bir ümmetten bir şâhit getirdiğimiz ve Sen’i de onlara şâhit olarak gösterdiğimiz zaman hâlleri nice olacak!” (en-Nisâ, 41) âyet-i kerîmesine geldim, Allâh Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-:

“–Kâfî!” buyurdular.

O esnâda baktım ki, Rasûlullâh Efendimiz’in gözlerinden yaşlar akıyordu.” (Buhârî, Tefsîr, 4/9; Müslim, Müsâfirîn, 247)

Bu hâdise de, Allâh Rasûlü’nün ümmetine olan şefkat ve merhametini te’yid etmektedir. Zîrâ kıyâmet günü “Kitabını oku, bugün sana hesap sorucu olarak nefsin kâfîdir!” (el-İsrâ, 14) buyrulacak ve ümmetin günahları ortaya dökülecektir. Yukarıdaki hadîs-i şerîf de, o uhrevî manzarayı hatırlattığı için, ümmetine şefkatle dolu rakîk kalbi buna dayanamayan Efendimiz -aleyhissalâtü vesselâm-, inci tâneleri gibi gözyaşları dökmüştür.

I

Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:

“Allâh Teâlâ Hazretleri (şu âyetle) ümmetim için bana iki emân indirdi:

«1. Sen aralarında olduğun müddetçe Allâh onlara (umûmî bir) azap indirmeyecektir.

2. Onlar istiğfarda bulundukları müddetçe, Allâh onlara azap etmeyecektir. (el-Enfâl 33)»

Ben aralarından ayrıldığımda, (Allâh’ın azâbını önleyecek ikinci emân olan) istiğfârı kıyâmete kadar ümmetimin yanında bırakıyorum.” (Tirmizî, Tefsîr, 8/3082)

Unutmamak gerekir ki, bir mü’min, -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in muhabbetini dâimâ gönlünde taşırsa, umulur ki Cenâb-ı Hak onu cehenneminden âzâd eder, Rasûlü’ne muhabbetle dolu o gönlü ateşe atmaz.

Ziikrettiğimiz bu misaller, Allâh Rasûlü’nün ümmetine olan engin şefkat, merhamet ve düşkünlüğünü yansıtan sayısız misallerden sadece birkaçıdır. Bu bakımdan Peygamber Efendimiz’in ümmetine duyduğu şefkate mukâbil, bizim ne kadar O’nun izinden giderek sünnetini feyz ile îfâ edebildiğimizi ve O’na olan muhabbetimizi iç âlemimizde dâimâ mîzân etmek durumundayız.

Tevâzûda Allâh Rasûlü (s.a.v.):

O’nun peygamberliği aslâ bir saltanat arzusu değildi. Zîrâ O, “kul peygamber” olmayı, “hükümdar peygamber” olmaya tercih etmişti.1 Ümmetinin zayıf ve düşkünleriyle bizzat ilgilenir, onların ihtiyaçlarını kendi mübârek elleriyle karşılamaya çalışır, mescidinin bir köşesinde fakir sahâbîlerine yer tahsis eder ve Allâh’ın dînini öğrenmeye çalışan bu sahâbîlerinin geçimini temine bizzat gayret gösterirdi.

O, tevâzûda da bir âbideydi. Onun kaygısı şahsıyla ilgili değildi. Onun bütün derdi, hattâ kendisini yıpratacak derecedeki endişesi, insanların hidâyet bulup dünyâ ve âhiret saâdetine nâil olmalarıydı.

Birgün Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, Muhâcirler ve Ensâr’dan bâzılarıyla birlikte Muâz bin Cebel -radıyallâhu anh-’ı Yemen’e vâli olarak uğurlamaya çıkmıştı. Muâz -radıyallâhu anh- binek üzerinde, Allâh Rasûlü ise onun yanında yaya olarak gidiyordu. Muâz -radıyallâhu anh-:

“–Yâ Rasûlallâh! Ben binitliyim, Siz ise yayasınız! Ben de inip Siz’inle ve ashâbınızla birlikte yürüsem olmaz mı?” diye mahcûbiyetini dile getirdi. Onu teskîn eden Efendimiz, kendisini meşgûl eden esas düşüncenin ne olduğunu şöyle ifâde buyurdu:

“–Ey Muâz! Bu adımlarımın, Allâh yolunda atılan adımlar olmasını arzu ediyorum.” (Diyârbekrî, II, 142)

Bu hadîs-i şerîf, aynı zamanda Hak yolunda atılan adımların paha biçilmez kıymetini de ifâde etmektedir.

I

Hazret-i Âişe -radıyallâhu anhâ-, Peygamber Efendimiz’in büyük bir tevâzû ile ev işlerinde kendisine yardımcı olduğunu şöyle anlatır:

“Babam Ebû Bekr’in âilesi bize bir gece koyun paçası göndermişti. Allâh Rasûlü eti tuttu ben kestim veya ben tutmuştum da O kesmişti.”

Dinleyenlerden birisi:

“–Bunu lâmbasız olarak karanlıkta mı yapıyordunuz?” diye sordu.

Hazret-i Âişe -radıyallâhu anhâ- şöyle cevap verdi:

“–Yanımızda lâmbaya koyacak kadar yağımız olsaydı, şüphesiz onu katık yapar yerdik. Bir ay geçerdi de Muhammed -aleyhisselâm-’ın âilesi yiyecek bir ekmek bulamaz, ocaklarında tencere kaynamazdı.” (Ahmed, VI, ...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Öyle bir Rahmet ki
« Posted on: 19 Nisan 2024, 16:29:38 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Öyle bir Rahmet ki rüya tabiri,Öyle bir Rahmet ki mekke canlı, Öyle bir Rahmet ki kabe canlı yayın, Öyle bir Rahmet ki Üç boyutlu kuran oku Öyle bir Rahmet ki kuran ı kerim, Öyle bir Rahmet ki peygamber kıssaları,Öyle bir Rahmet ki ilitam ders soruları, Öyle bir Rahmet kiönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes