> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Dini Konular > Dini makale ve yazılar  > Örnek bir imân ehli olmak!
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Örnek bir imân ehli olmak!  (Okunma Sayısı 506 defa)
31 Ekim 2010, 15:29:44
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 31 Ekim 2010, 15:29:44 »



Örnek Bir Îmân Ehli Olmak!..


Allâh -celle celâlühû- kullarını hidâyete erdirmek için kendi içlerinden sağlam karakter ve şahsiyet sahibi müstesnâ yaratılışlı sâlih insanları rehber olarak vazîfelendirmek sûreti ile kullarının seâdete ermesine yardımda bulunmaktadır.

İnsan, yaratılış olarak yüksek karakter ve şahsiyete hayrândır. Yâni onun hak ve hakîkate yönlendirilmesi ve rûhânî terbiyesinde akıl ve gönlüne tesir edebilecek fiilî bir örneğe ihtiyâç hisseder. Onun içindir ki Cenâb-ı Hak, sadece kitap değil, beşeriyeti irşâd için onların üzerinde her bakımdan derin iz ve tesirler bırakan yüksek şahsiyet ve karakter sahibi kimseler, yâni peygamberler göndermiş, onların izinden yürüyen velîler ihsân etmiştir. Nebîler ve velîler öyle şahsiyetlerdir ki, onlara güzel olmayan bir vasfı düşmanları bile yakıştıramamışlardır. Bu sayede nice insanlar, hak ve hakîkate âşinâ olmuş ve îmânla şereflenmişlerdir. Nitekim sa hâ be-i kirâm da, Al lâh Ra sû lü -sal lâl lâ hu aley hi ve sel lem-’in can lı bir Kur’ân hâ lin de ki müs tes nâ şah si yet ve ka rak te ri ne hay rân ka la rak îmân et miş ve onun et ra fın da per vâ ne ol muş tur. Kız çocuklarını diri diri gömen yarı vahşî insanlar eriyip yok olmuş, onların yerine İslâm tarihinin en zirve âbide şahsiyetleri tezâhür etmiştir.

Bu itibarla îmân, ihlâs ve takvâ yolunda yürüyen ehl-i îmânın en mühim vasfı, peygamberine yaraşır bir şahsiyet inşâsı olmalıdır. Böyle bir haslet ve husûsiyete sâhip bulunan mü’minler, âdetâ birer hidâyet mıknatısı olurlar. Bundan mahrum olanlar ise, farkında olmadan

hidâyettekileri bile bezdirecek ve yoldan çıkaracak bir rolü üstlenmiş bulunurlar. Bu gerçeği Hazret-i Mevlânâ şöyle hikâye eder:

“Bayezid-i Bistâmî Hazretleri zamanında, ateşe tapan biri vardı. Birgün îmânlı bir kişi, ona dedi ki:

«– Ne olur, müslüman olsan da selâmete ersen; şeref ve ulu luk elde etsen...»

Ateşe tapan kişi de şu cevabı verdi:

«– Ey benim kurtuluşa ermemi murâd eden kişi! Her ne kadar ağzımda sağlam bir mühür varsa da, yani îmânımı açıkça söyleyemiyorsam da, gizliden gizliye ben Bâyezîd’in îmânına inanıyorum. Çünkü onda bambaşka bir güzellik ve derinlik var. Ben henüz dine, îmâna tam gönül vermiş değilim, ama onun îmânındaki yüceliğe hayrânım. O; herkesten farklı, zarîf, ince ruhlu, latîf, nûrlu, çok yüce bir numûne insan.

Yok eğer beni dâvet ettiğin îmân, sizin îmânınız ise, ben o îmânda yokum... Zîrâ benim sizdeki îmâna ne meylim var, ne de isteğim var. Çünkü bir kimsenin gönlünde îmân etmeye yüzlerce meyil olsa da îmâna gelmek is tese, sizin sertlik ve katılığınızdan dolayı kaskatı kesilir; soğur. Artık onda îmân etme istek ve meyli de zaafa uğrar. Zîrâ o, sizde İslâm nâmına mânâsı olmayan bir isim ve âdeta kuru bir marka görmüş olur. Bu hâl; susuz çöllere, gül, meyve-sebze yetiştirecek münbit bir arazî gözüyle bakmak kadar acaip ve mânâsızdır...

Benim görebildiğim kadarıyla îmânın bütün câzibe ve nûrâniyeti Bayezid’in îmânında var. Onun îmânının bir zerresi, bir katreye damlasa, o, bir ummân hâline döner.

Sizin îmânınız ise, kabukta kaldığı için riyâ ve gösterişin esaretine girmiş. Gelip geçici bir inanç, çirkin sesli ve ruhsuz bir müezzin gibidir ki, sevdireceği yerde uzaklaştırır. Yâni sizin îmânınız, gül bahçesine girse, güllere diken olup onları kurutur.

Fakat Bayezid hazretlerinin îmân güneşi, o mübarek rûhunun feyiz semâsından doğar da bu âlemde parlarsa, bu değersiz dünya, ta yerin dibine kadar zümrüt kesilir, cennete döner; müminlerin gönül dünyaları da feyz menbaı olur. Onun için Bayezid’in îmânı ve sıdkı, benim gönlümde ve canımda îmâna karşı tarifsiz bir derinlik, iştiyak ve hasret ler uyandırdı...»”

İşte Bâyezîd-i Bistâmî’nin bir ateşpereste tesir eden yüksek şahsiyeti ve dîni telkîn edecek kişiler için bir ibret tablosu!..

O büyük Allâh dostu bu şahsiyeti ne ile inşâ etti? Hiç şüphesiz Allâh’a, Rasûlü’ne muhabbet ve bağlılıkla… Hâlık’ın nazarı ile mahlûkâta bakış tarzı, yâni “şefkat li-halkillâh”ın tecellîlerine mazhar olmakla… Şu misâller de Hak dostu Bâyezîd’in gönül dünyasını aksettirmesi bakımından pek ibretlidir:

Bâyezîd-i Bistâmî -kuddise sirruh-, bir yolculuk esnâsında bir ağacın altında biraz istirahat ettikten sonra yolculuğa devam etmişti.

Yolda, dinlendiği yerden torbaların üzerine geçmiş birkaç karıncanın gezindiğini gördü. Onları yurtlarından mahrum etmemek ve onlara gurbet

hayatı yaşatmamak için geri döndü. Dinlendiği yere geldi, karıncaları eski yerlerine bıraktı.

Bâyezîd-i Bistâmî, an gelir ilâhî muhabbetten o kadar hassaslaşır ve incelirdi ki, Yaratan’dan ötürü yaratılanlardan her birinin ıztırabını sînesinde hisseder ve muzdarib olurdu.

Birgün, önünde bir merkebi öyle dövdüler ki, hayvanın arkasından kan boşandı. O anda Bâyezîd-i Bistâmî Hazretleri'nin de baldırlarından kan sızmağa başladı…

Bu hâl, Hazret-i Peygamber -sallâllâhü aleyhi ve sellem-’in şu ahlâk-ı hamîdesinin bir in’ikâsıdır:

Hazret-i Peygamber -sallâllâhü aleyhi ve sellem- Medine’de, çoğu gündüz vakti yaptığı gibi, hurmalıklar arasında istirahat ve tefekkür için, ensardan bir zâtın bahçesine misafir oldu. Orada bulunan bir deve, Rasûlullâh -sallâllâhü aleyhi ve sellem-’i görünce inledi ve bir insanın ağlayışına benzer şekilde gözlerinden yaşlar aktı. Hazret-i Peygamber -sallâllâhü aleyhi ve sellem- de, deveye yaklaştı, gözyaşlarını sildi, okşayıp da hayvanı sakinleştirdi. Sonra devenin sahibini:

“Allâh’ın sana mülk kıldığı bu deve hakkında Allâh’tan korkmuyor musun? Bak, bu bana şikayette bulundu. Sen bunu acıktırıyor ve fazla çalıştırarak da yoruyormuşsun.” şeklinde îkâz buyurdu.

Bu ve benzeri peygamber ahlâkıyla yoğrulan Bâyezîd-i Bistâmî gibiler, kalb-i selîme ulaşmış yüce gönüller oldukları için her hâllerinde Hazret-i Peygamber -sallâllâhü aleyhi ve sellem-’in izinde yürürler. Dolayısıyla onlar ve onların izinden gidenler de, her hâlleriyle örnek birer ehl-i îmândırlar. Tebessümleri bahar mevsimi gibi gönüllere sürûr ve huzûr verir. Nazarları rûhlara meltem olur. Nûrlu sîmâları ile de dâima Allâh’ı hatırlatırlar. Zîrâ onlar, Allâh Rasûlü -sallâllâhü aleyhi ve sellem-’den dâima akis ve feyz alırlar. Şu misâl, bu akis ve feyzi ne güzel aksettirir:

Hazret-i Mevlânâ’nın mürîdesi Gürcü Hatun’un paşa olan beyi, Kayseri’ye tâyîn olur. Gürcü Hatun, Selçuklu sarayının meşhur ressam ve nakkâşı Aynü’d-Devle’yi, gizlice resmini çizip kendisine getirmesi için Hazret-i Mevlânâ’ya gönderir. Ressam, gâfilâne huzûra çıkıp vaziyeti Hazret-i Mevlânâ’ya anlatır. O da mütebessim bir şekilde:

“–Sana emredileni arzu ettiğin şekilde yerine getir!” der.

Ressam çizmeye başlar. Fakat, netîcede karşısındaki sîmânın çizdiği resimle alâkasız başka bir muhtevâya büründüğünü farkedip yeniden çizmeye başlar. Böylece Hazret-i Mevlânâ’nın, resmi çizilirken yirmi kere şekil değiştirdiğine şâhid olur. Aczini anlar ve bu işten vazgeçmek mecbûriyetinde kalır. Hazret-i Mevlânâ’nın ellerine kapanır. Zîrâ san’atı, kendi çizgilerinin içinde kaybolmuştur.

Bu hâdise, ressamı uyandırır; hayret, dehşet ve ürperiş içinde derin düşüncelere daldırır ve enfüsî bir âlemin seyyâhı eyler. Bu hâl içersinde ressam kendi kendine:

“Bir dînin velîsi böyle olursa, kimbilir nebîsi nasıl olur?” der.

Diğer bir misâl:

Merhum Sâmî Efendi Hazretleri ve refakatinde bulunan merhum pederim Mûsâ Efendi -kuddise sirruh- ile Bursa’dan İstanbul’a dönüyorduk. Yalova’da araba vapuruna binmek için vasıtamızla sıraya geçecektik. Araçların kargaşaya mahal vermeden düzenli olarak sıraya girmesiyle alâkadar olan avamdan bir kâhyâ, bizim arabamıza da yer gösterirken gözü arka tarafta oturan Sâmî Efendi ve Mûsâ Efendi’ye ilişti. Şaşkın bir şekilde durakladı. Sonra yaklaştı. Arabanın camından içeriye daha dikkatlice baktı; derin bir iç çekti ve şöyle dedi:

“Allâh Allâh, ne garip dünya! Yüzler var melek gibi... Yüzler var Nemrut gibi...”

Bu hâl, hiç şüphesiz harfsiz ve sözsüz bir şekilde sadece sîmâsıyla bile Allâh’a davetin ne güzel bir tezâhürüdür.

a

Birer mü’min olarak bizlere düşen de, böyle bahtiyar sâlih kulların gönül dünyalarından hisse ve feyz alıp şahsiyetimizi îmâr edebilmektir. Bilhassa insanların önünde yürüyen kimselerin bu husûsa, yâni hidâyet mıknatısı olabilecek bir yüce karakter ve şahsiyete daha çok dikkat etmeleri zarûrîdir. Zîrâ arabanın arka tekerinin ön tekerini takip etmesi gibi insanlar da, önlerinde gördükleri örneklere göre şekillenir ve yaşarlar. Zîrâ cihan nizâmının kıvamı, ahlâk yapısının devâmı, ancak irfân ile, yâni kalbî derinlikledir. Sâlih kişiler, bir memleketin saâdet ve huzur ufkunda rahmet güneşleridir. Gâfil kişiler ise, karanlık ve zulmet çukurlarıdır. Ahmed Cevdet Paşa’nın şu izâhâtı bu gerçeği pek bâriz bir şekilde yansıtır:

“Emevî halîfelerinden Velid bin Abdülmelik, yeni yapılan binâlar ve çiftlikler merakında idi. İnsanlar da binalar ve çiftlikler merâkına düştü. Toplantı ve meclislerde hep inşaattan ve çiftliklerden bahsolunur oldu. Süleyman bin Abdülmelik ise, sefahata meyyal, harem hayatına ve yemeğe düşkündü. Onun zamanında da süs, debdebe, şaşaalı ziyafetler, sefahat, hevâ ve heves aldı yürüdü. Eğlenceler devrin modası hâline geldi. Ömer bin Abdülaziz’e gelince, bu yüce halîfe,

âbid ve zâhid idi. Onun zamanında da halk, ibâdet ve tâat yoluna girdi. Meclislerde:

“Bu gece evrâdın ne idi; Kur’ân-ı Kerîm’den kaç âyet hıfz ettin; bu ay kaç gün oruç tuttun? (Kaç garip ve yalnızın yanıbaşında idin?)” gibi mânevî hasbihâller edilir oldu…” (Kısâs-ı Enbiyâ ve Tevârîh-i Hulefâ, İstanbul, 1976, cilt 1)[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Örnek bir imân ehli olmak!
« Posted on: 27 Nisan 2024, 01:55:50 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Örnek bir imân ehli olmak! rüya tabiri,Örnek bir imân ehli olmak! mekke canlı, Örnek bir imân ehli olmak! kabe canlı yayın, Örnek bir imân ehli olmak! Üç boyutlu kuran oku Örnek bir imân ehli olmak! kuran ı kerim, Örnek bir imân ehli olmak! peygamber kıssaları,Örnek bir imân ehli olmak! ilitam ders soruları, Örnek bir imân ehli olmak!önlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes