> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Dini Konular > Dini makale ve yazılar  > Ölümü güzelleştirmek
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Ölümü güzelleştirmek  (Okunma Sayısı 926 defa)
28 Mayıs 2010, 17:50:29
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« : 28 Mayıs 2010, 17:50:29 »



Ölümü Güzelleştirmek


Ölümü güzelleştirmek, gayr-i irâdî tahakkuk edecek olan ölüm gelmeden evvel, hadîs-i şerîfteki: "Ölmeden evvel ölünüz!" sırrı ile fânî varlıkta nefsin menfî ve çirkin hallerini irâdî olarak yok etme olgunluğuna erişebilmek ve ham insandan kâmil insan hüviyetini kazanabilmektir.

Böyle bir kemâlât seviyesine ulaşan kulun, Hâlık ile arasındaki gaflet perdesi aralanır ve fânî lezzetler hayâtiyetini kaybeder. Kul, ibâdette huzûr, muâmelâtta nezâket ve ahlâkta fazîlet iklîmlerinde yaşar. Rûhu, her dâim Rabb'ine yaklaşmanın ebedî hazzını tatmağa başlar. Bu sebepledir ki Hazret-i Mevlânâ, Hakk'a yakınlık lezzetini tatmadan evvelki devresini "HAMDIM", ilâhî hazza nâil olduğu devreyi "PİŞTİM", kâinâttaki esrâr tecellîleri kendisine bir kitab gibi açılıp ayân olduğu devreyi de "YANDIM" sözleriyle ifâde etmiştir.

Bu ifadeler, aynı zamanda Allâh'a ulaşmak yolundaki gayret tezâhürlerinin bir beyânıdır. Allâh'a giden yollar, meşhur tâbiriyle "mahlukâtın nefesleri adedince çok" olmakla birlikte "fakr u fenâ" tarîkı, bunların en müessiridir. Fakr u fenâ, ilâhî muhabbet netîcesinde "benlik"ten kurtulmak ve mâsivâya âid herşeyi gözden ve gönülden çıkarmak demektir. Bu da, Hakk'ta fânî olarak "Ölmeden evvel ölünüz!" sırrının tecellîsi ile ölümün güzelleşmesi, yâni ebedî bir vuslat hâline dönüşmesidir.

Ancak bu sırrın tecellîsine mazhar olabilmek, tatbikâtta ve herkes için geçerli olan başlıca şu esaslara riâyetle mümkündür:

a. Tevbe:

Günâhlar, cehâlet, şehvet, kibir, gurur, hırs, cimrilik, haset, isrâf ve öfke gibi temâyüllerden meydana gelir. Bu hâller ise Hâlık ile kul arasında engellerdir. Kul, gaflet perdesini aralayabilirse, işlediği cürmün ağırlığını vicdanında hisseder. Yüreğinde saklı olan fazîlet hissi uyanır. Ve kalb, büyük bir nedâmet içinde için için yanarak ılık gözyaşlarıyla Rabbine sığınır. İşte bu yanış ve pişmanlık tevbedir. Rabbe dönüştür. Dolayısıyla tevbe, irâdesiz dönüş olan ölüm gelmeden evvel irâdeli olarak Allâh'a dönüşü ifâde eder. Tevbe, Allâh ile kul arasındaki mânîlerin nedâmetle ortadan kaldırılmasıdır.

Tevbe, Cenâb-ı Hakk'a yönelişte ilk olarak gerçekleştirilmesi gereken bir mecbûriyettir. Çünkü günahlar kalbin hassâsiyetini azaltan ve ona ağırlık veren bir mânîdir. Tıpkı, parlak bir aynanın tozlanmasıyla görüntülerin bulanıklaşması gibidir. Nasıl ki, böyle bulanık bir aynanın parlaklığını ortaya çıkarmak için temiz bir bezle silmek gerekiyorsa, Allâh'a yönelişte kalbin de önce tevbe ve istiğfâr ile mânevî kirlerden temizlenmesi zarûrîdir. Bundan dolayıdır ki tasavvufun bütün kollarında ders, istiğfâr ile başlar. Bu tıpkı kelime-i tevhîddeki " / lâ" nüktesine benzer. Yâni önce hedefe varmaya mânî olan menfîliği izâle etmek ve bu sûretle zemîni, asıl gâyeye müsâid hâle getirmek gerekir.

Hâlisâne yapılan duâlar için istiğfâr bu sebeple -âdetâ- bir mecbûriyet olarak icrâ edilir.

Hazret-i Mevlânâ, tevbe hakkında şöyle der:

"Nedâmet ateşiyle dolu bir gönülle, nemli gözlerle tevbe et! Zîrâ çiçekler güneşli ve ıslak yerlerde açarlar_"

b. Zühd:

Dünyânın süs, zevk, mal ve makamından... kalben vazgeçebilmektir. Nitekim ölüm, hepsini bir anda silecektir. Zühdün hakîkati, gayr-i irâdî ölmeden evvel irâdî olarak bilhassa maldan ve candan kalben vazgeçebilmektir. "Dünyâya geliş ve gidiş" gibi iki muazzam ve dehşet verici gerçek arasında sıkışan beşerî idrâk, dünyâ ve ukbâya âid kâmil bir değer hükmüne ulaşıp hâl ve hareketler buna göre tanzîm edilmedikçe, çocukların oyuncakları gibi izâfî gölgeler âleminden kurtulup hakîkat yurduna doğru mânevî bir yolculuğa çıkamaz. Âriflerden biri, hikmetler ve ibretler sergisi olan bu âlemi, âkiller için "seyr-i bedâyî", yâni esrâr-ı ilâhiyyenin, kudret akışlarının derûnundan hisse alabilmek, ahmaklar için de "yemek ile şehvet" olarak târif etmiştir.

Nefsânî olarak yaşanan bu dünyâ hayatına kalbde bir tavır alınamazsa, netice, helâke götüren bir hüsrân olur.

c. Tevekkül:

Ölmeden evvel kulun Rabbine sığınması ve teslîm olmasıdır. Mevlâ'ya güvenip teslîm olmakla, sebeplerden ve onlara tevessül etmekten müstağnî kalınmış olunmaz, ancak tedbîrin takdîre uygun düşmedikçe bir faydası olmayacağı anlayışına ulaşılır. Nitekim istikbaldeki ölüm, bu hâle kavuşmaktır. Allâh Teâlâ buyurur:

"Kim Allâh'a tevekkül ederse, O, ona kâfîdir." (et-Talak, )

Diğer bir mânâda tevekkül, gönlü Allâh ile dolu olan kimsenin, yalnız O'na güvenmesi ve yalnız O'na sığınmasıdır. Cenâb-ı Hakk, Mûsâ -aleyhisselâm-'a elindeki asâyı sormuş, sonra da: Hata! Başvuru kaynağı bulunamadı. demiştir. Çünkü asâ, ona bir güven duygusu vererek Allâh'a kâmil mânâda tevekkülünü gölgelemekteydi.

Yine Cenâb-ı Hakk buyurur:

"Eğer mü'minler iseniz, yalnız Allâh'a tevekkül edin!" (el-Mâide, 23)

Tevekkül, tedbîr ve teşebbüsleri bir kenara atmak değil, bilakis onlara istinâd ettikten sonra Allâh'ın kudret tecellîsine sığınmaktır.

Ateş, Hazret-i İbrâhîm'i bu tevekkül ve teslîmiyyet neticesinde yakmadı. Çünkü tevekkül tam olunca Cenâb-ı Hak, ateşe "ona serin ve selâmet ol!" emrini verdi.

Hâsılı tevekkül, gayr-i irâdî ölüm gelmeden kulun, irâdî olarak hayattayken Rabbine teslîm olabilmesidir.

Hazret-i Mevlânâ, bizlerin tevekkül ve teslîmiyyetini mîzân ve muhâsebe sadedinde:

"Kendinde İbrâhimlik olup olmadığını araştır! Çünkü ateş, yalnız İbrâhim gibi Hakk'a lâyıkıyla teslîm olanları tanır ve yakmaz!" buyurmaktadır.

d. Kanâat:

İhtiyaç fazlasına hâcet görmemektir. Ölümle mecbûrî bir kanâate girilecektir. Mezmûm ahlâkların en tehlikelilerinden olan hırs ve hasedin yegâne tedâvîsi, ancak kanâatin huzûrlu rûhâniyetine bürünmekle mümkündür. Çünkü kanâatin gönle verdiği ilâhî hazîneler ne biter, ne tükenir. Nitekim Allâh Rasûlü -sallâllâhü aleyhi ve sellem-:

"Kanâat, bitmez ve tükenmez bir hazînedir!" buyurmaktadırlar.

Dolayısıyla zenginliğin gerçek ölçüsü kanâattir, ilâhî taksîme râzı olmaktır. İmkânı kendinden fazla olanları kıskanmamaktır. Gönül zenginliği lezzeti, ancak kanâat ile tadılabilir.

Rızkın ezelde taksîm edilmiş olduğu keyfiyeti îmânî bir gerçektir. Bunun artıp eksilmeyeceği göz önüne alındığında hırs ve tamâhın çirkinliği gibi mantıksızlığı da ortaya çıkar. Buna rağmen birkısım insanlar, çoğu zaman kazananla tüketenin başka başka kimseler olduğunu müşâhede edegeldikleri halde mal mülk edinme hırsından kolay kolay kurtulamazlar. Böylelerinin şuuraltında yok edilmesi güç bir "benlik" tezâhürü vardır. Onlar için mal, kendilerinde olduğu kadar etrâfındakilerde de bir kuvvet vehmi hâlindedir. Ekseriya hasedli gönüllerden topladıkları takdîr ve alâka, kendilerine dehşetli bir haz ve lezzet verir.

İşte kanâat, bu hastalıkları bertaraf eden yegâne bir ilâhî ilaçtır. Dünyâ malından bir musîbet hâlinde zuhûr ederek gönlü tahrip eden alâkalardan müstağnî kalabilmek, ancak kanâatin feyziyle mümkündür. Dolayısıyla kanâatteki istiğnâ hâli, sadece mala karşı değil, o malın doğurduğu kuvvet tezâhürünün etrafta uyandırdığı takdîr ve alâkalara da şâmil olmalıdır.

Hâsılı mülkün Allâh'a âid olduğunun ve insanın da ancak bir veznedar durumunda bulunduğunun şuûruna erebilmek zarûrîdir. Ölümü hatırına getirmeyen gâfil insanlar için Hazret-i Alî -radıyallâhü anh-:

"Çok kimseler, vârisleri kavga etsinler diye toplamağa çalışırlar!.." buyurmaktadır.

e. Uzlet (halvet der-encümen):

Uzlet seyr-i sulûkte zirveye varmak için şart olan bir keyfiyettir. Ancak, ictimâî hayâtın îcâbları aksamaması için bunun herkese âid olan şekli, fiilî bir yalnızlık değil, belki kalabalıklar içinde uzleti kalben gerçekleştirebilmektir. Bunun mânâsı, kalbi dünyevî alâkalardan mümkün olduğunca tecrîd ederek Allâh'a yöneltebilmektir.

Bununla birlikte birkısım ehlullâhın bir köşeye çekilme şeklinde yaşadıkları fiilî uzlet, böyle kimselerin azlığı sebebiyle ictimâî hayâtın aksamasını sebebiyet vermez. Bu husûsî bir hâldir. Ancak umûmî ahvâl bakımından seyr-i sülûk yolunda uzlet, bir köşeye çekilip her şeyden ve herkesden el etek çekmek değil, bilakis kesrette vahdet, yâni kalabalıklar içinde Rabbiyle beraber olabilme hâlini yaşayabilmektir. Bu hayata mânen elvedâ diyerek dünyâdaki bütün bağlantılardan fiilen sıyrılıp kabir âleminde müsbet veya menfî bir uzlete bürünmeden evvel Rabbânî tecellîler içinde Rabb ile beraberliktir. Yâni ölmeden evvel irâdî olarak Hakk'la beraber olmaktır. Ölüm ise, gayr-i irâdî bir uzlettir.

f. Zikir:

Feyzin tecellîsi muhabbetle kâimdir. Muhabbet ise zikrin kalb ve idrâkde yer ettiği nisbette gerçekleşir. Sevilenin kalb ve idrâkde yerleşmesi ise onun hatırlanması sayesindedir. Yâd ediş ne kadar çoksa muhabbet de o derecede fazla olacak demektir.

Cenâb-ı Hakk'ın Zât ismi olan Lafza-i celâl, esmâ-ı ilâhiyyesine nazaran feyz kaynağı olmak yönünden en müessiridir. Tecellîsinin ağırlığından dolayıdır ki sâlike istiğfârdan başlatarak bir hazırlık safhasından sonra Lafza-i Celâl zikri verilir.

Cenâb-ı Hakk'ın zikri, bu zikrin kemmiyyet ve keyfiyyeti nisbetinde muhabbetullâh istikâmetinde bir terakkîye vesîle olur. Yâni zikir ne kadar çoksa ve vasıf itibâriyle de ne ölçüde derinden hissedilerek söylenip telâkkî ediliyorsa, o nisbette bir feyiz ve netîce hâsıl eder.

Zikrullâhın kalb cevherinde mekân bulması ile mü'minde kulluk tecellîleri kemâle doğru yol alır. Âyet-i kerîmede buyurulur:

"Kalbler, ancak Allâh'ın zikriyle mutmain olur." (er-Ra'd, )

Eğer lafza-i celâl, kalb cevherinde mekân bulmazsa, mala, mülke, eşyâya, birt...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Ölümü güzelleştirmek
« Posted on: 19 Nisan 2024, 10:03:23 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Ölümü güzelleştirmek rüya tabiri,Ölümü güzelleştirmek mekke canlı, Ölümü güzelleştirmek kabe canlı yayın, Ölümü güzelleştirmek Üç boyutlu kuran oku Ölümü güzelleştirmek kuran ı kerim, Ölümü güzelleştirmek peygamber kıssaları,Ölümü güzelleştirmek ilitam ders soruları, Ölümü güzelleştirmekönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes