๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Dini makale ve yazılar => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 18 Temmuz 2010, 16:14:19



Konu Başlığı: Ölüm
Gönderen: Sümeyye üzerinde 18 Temmuz 2010, 16:14:19
Ölüm!..


“Dünya kalsa Muhammed’e kalırdı

Can satılsa onu Karun alırdı

Derman bulsa buna Lokman bulurdu

Bu ölümdür buna derman bulunmaz”
demiş Derviş Hacı

Yaşa bakmıyor, başa bakmıyor İzbelerde de buluyor, saraylarda da buluyor Dünyanın en kaliteli doktorlarının elinden alıp gidiyor

Ölmemeye çaremiz yok Öyle ise gelecek günlere hazırlık yaptığımız gibi ölüme de hazırlık yapalım

Hepimiz için “Er kişi niyetine” veya “Hatun kişi niyetine” diye namaz kılınacak

Er olmaya veya hatunluğumuzu korumaya dikkat edelim

Yaktığımız harmanlar, kırdığımız fidanlar, söndürdüğümüz ocaklar, aldığımız gencecik canlar kabirde azabımız olacak

Ömür, bir göz açıp kapayıncaya kadarmış Onun için “Gözünü aç” demişler Gözümüzü açalım ama “Açıkgöz” olmayalım

Kabre girince ölü toprağını atacaklar üzerimize Bu dünyada üzerimize ölü toprağı attırmayalım Silkinelim Yaşamanın farkına varalım

Ölüm rüzgârları, hayat kandilimizin yağını hem yakıyor, hem tüketiyor Milletvekilliği, Bakanlık, Başbakanlık, Cumhurbaşkanlığı, altından ağaç, gümüşten yaprakla doymayan gözler, bir avuç toprakla doyacak bir gün

Rabbimiz “Her can ölümü tadacaktır” (Al-i imran 185) buyururken: “Her ümmetin bir eceli vardır Onların eceli geldiğinde bir an gecikmez, bir an öne de geçemez” buyurmuş (A’ raf 34, Yunus 49)İster dağda, ister ovada, ister denizde ister yıldızlarda öl, fark etmez Her nerede ölürsen öl, ama imanlı ölmeye bak

Ebu Cehil, Kâbe’nin yanı başında ateşler içinde yatıyor

İster baharda çiçekler arasında öl, ister kışta karlar altında öl İbrahim aleyhisselam ateş içinde baharı gördü, Firavun, denizin içinde yanıp kavruldu

Hayatımıza pusu kuran ölümün nerede, ne zaman geleceği belli değil

Onun için hazırlıklı olmalıyız

Midemizde haram lokma varken ölüm gelirse o lokma bizim ateşimiz olur

Yüreğimizde inkar, küfür, şirk gibi pislikler varken ölüm gelirse, sonu gelmez senelerde yanmamıza katık olur o bizim kendi ürettiğimiz pisliğimiz

Can ve teni, kalp ve kalıbı inkar ve haram pisliklerinden arınmış insanlar şu ölümlü dünyada ölüme meydan okurlar, ecel terleri dökerken bile dillerinden şehadet dökülür

Ölür müsün öldürür müsün? Sorusuna “Haksız yere öldürmektense öldürülmeyi tercih edenlerdir yaşam savaşı verenler Onlar bu yolda “Ölmek var dönmek yok” derler ve yürürler

Rabbin rızasına kilitlenmiş Hatim el-Asamm ölüme hazırlığı anlatırken şunu söylemiştir: “Namaza durduğum zaman Kabe’yi önümde, ölüm meleğini arkamda, cenneti sağımda, cehennemi solumda hissederim Bunun son namazım olduğunu düşünerek korku ve ümit içinde tekbir getiririm Kıraati tertil ile (tane tane) okur, rükû ve secdeyi huşu ile yaparım Ancak yine de, kıldığım namazın kabul şartlarını hâiz olduğunu söyleyemem” (Gazali, İhya Huşuun fazileti)

Cumhurbaşkanlığı koltuğu ile tabutun ağacının aynı olduğunu bilenler, dünyayı ahiretin tarlası olarak görüp ona göre ekip biçenler, dünya zindanından ahiret aydınlığına bu dünyadan iman ışığı götürenler için ölüm, dünya rahminden ahirete bir doğuştur

Dinini yıkarak dünyasını yapanlar için ise ahiret müebbet hapistir

Yatacak yeri olmayanlar korksun ölümden

Ardımızdan:

“Ne kendi eyledi rahat ne verdi halka huzûr

Çekildi gitti cihandan, dayansın ehl-i kubûr,”

dedirtmeyelim

Ölünce gerçeği görenlerden olmayalım

Rabbimiz onların halini haber verirken:

“Onlardan birine ölüm geldiğinde “Rabbim, beni (dünyaya) geri döndür” der

“Belki ben terk ettiğim (dünya) de salih ameller işlerim “Hayır Bu onun söylediği bir sözdür Dirilecekleri güne kadar önlerinde bir perde vardır” Diyor (Mü’minun süresi 99-100)
Son pişmanlık fayda vermez


Mahmut Topbaş