> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Dini Konular > Dini makale ve yazılar  > Alkış
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Alkış  (Okunma Sayısı 700 defa)
03 Aralık 2010, 15:04:55
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 03 Aralık 2010, 15:04:55 »



Alkış


Arz üzerinde bunca önemli olaylar cereyan ederken “Alkış” denilen el çırpma eylemi hakkında biraz kafa yormaya tahammül edebilir misiniz bilmem.

Durduk yerde böyle önemsiz bir konuyla meşgul olmayı garipseyebilir, fantezi sayabilirsiniz. Ama bana kalırsa, bize önemsiz göründüğü için gözden kaçırdığımız nice olgu vardır ki çok ciddi ve önemli olaylarla bir ucundan da olsa ilintisi vardır. Ve hatta bazen asıl hakikat önemsiz gibi görünen bu olayların en ince bir ayrıntısında gizli olabilir.

Biz de gözden kaçan böyle bir ayrıntıdan, toplumu tahlil için önemli ipuçları yakalamaya çalışacağız bu yazıda. Ama önce “alkış” hakkında biraz söz ettikten sonra…

Alkış; mazisi pek bilinmese de bir takdiri, sevgiyi, sevinci hatta bazen takdisi ifade eden bir eylem biçimidir.

İyi bir hatibi, coşkulu şiir okuyan birini, başarılı bir sporcuyu, becerikli bir sanatçıyı, usta bir oyuncuyu, zevkli bir konseri, bir siyasetçinin yöremizle alakalı sevindirici vaatlerini, ilk defa emeklemeye veya tay durup yürümeye başlayan bebeklerimizi hep alkışla ödüllendiririz.

Diyelim ki insanidir, diyelim ki doğaldır… Ve hatta diyelim ki muhatabımızı onurlandırarak yüreklendirmeyi ifade ettiği için gereklidir alkış…

İyi de; son dönemde kimi sosyete çevrelerinde daha çok da sosyalist eskisi, ideolojik saplantılı, düşünce özürlü çevrelerin, ölülerini kaldırırkenki alkışlarının ne anlama geldiğini bir türlü anlayabilmiş değilim. Alkışın, sevgi veya takdiri ifade edilen bir eylem olduğu hesaba katılırsa bir ölüyü alkışlamayı anlamlandırmak gerçekten zor oluyor.

Bu alkışlarla; “ Ölmeyi başardın aferin sana yiğit adamsın doğrusu…” demek mi isterler? Yoksa “İyi ki gittin, sırtımızda bir kamburdun…” demek mi? Veya mesela; “Sen çok yaşa koçum benim…” demek midir manası bu alkışların?

Pekâlâ; ölüm tarih boyunca sağlıklı bir insan için hüznü gerektirirken modern insan aklını peynir ekmekle mi yemiş ki sevdiklerinin ölümünü bir sevinç gösterisi olan alkışla karşılıyor? Üstelik tarihte ve dünyada Türkiye’deki bir avuç aklı evvelden başka kimsede böyle bir uygulama görülmezken.

Hadi çevresi böylesi garip ve komik bir tarzda kaldırıyorlar cenazeyi de; yakınları, ölenin oğlu, kızı veya anası babası içerlemiyor mu bu duruma? “ benim en acılı günümde bu ne laubalilik, bu ne küstahlık, utanmıyor musunuz” demiyor mu? Kim bilir demiyor zahir…

Her neyse benim üzerinde durmak istediğim bu “alkış” da değil.

Sözünü edeceğim “alkış” bir kısım Müslümanlara da serpen bulaşıcı bir maraz… Bir düşüncesizliği, dinden bihaber oluşun, “uydum kalabalığa” kayıtsızlığını ifade eden bir “alkış”.

Hayır, hayır “Alkışlamak İslam da yoktur… Müslümanlar sevinç ve takdirlerini alkışla değil tebrik ve tekbirle dile getirirler…” falan gibi bir itirazı da dile getiriyor değilim.

 Lafı hayli uzattığımın farkındayım tabii. O halde gelin 25 Mayıs 2009 tarihli Yeni Şafak gazetesindeki şu haberi birlikte okuyalım.

“Sezenden ‘la daye’” başlıklı haber şöyle devam ediyor… “Sezen Aksu ‘Halil İbrahim buluşmaları’ için gittiği Şanlıurfa’da üç saatlik müzik ziyafeti verdi. ‘MİNİK SERÇE’nin’ söylediği Kürtçe ‘la daye’ isimli şarkı büyük alkış aldı.”

Şimdi pirincin taşını birlikte ayıklamaya çalışalım…

“MİNİK SERÇE” değil ama bu minicik haberin içine bu kadar büyük çelişkileri sığdırmayı başaran karmaşık zihin yapısını takdir mi etmeliyiz yoksa böylesi zihin yapısına hayret mi etmeliyiz?

Bir kere bu nasıl bir “MİNİK SERÇE” lik ki, kadının yaşı 60 geçmiş hala “MİNİK.” E, hatunun beden ölçüleri desen yine minik serçeleri kızdıracak gibi hayli görkemli. Ama hala “MİNİK SERÇE”.

Ben iki üç yaşındaki torunlarımı “Benim minik kızım…” diye severken altı-yedi yaşına geldiklerinde “kızım sen artık büyüdün” diyorum. Ama onca yaşına rağmen Sezen ablamız hala ‘MİNİK’. O minikse ben de 47 doğumlu körpe bir gül dalıyım.

Gazetedeki haberin bu ironiden daha ciddi olan yanı ise, en serbest en açık saçık söz, davranış ve kıyafetleri ile bilinen Sezen hanım’ın “Halil İbrahim buluşmaları” adıyla tertiplenen bir organizasyon için davet edilmiş olmasıdır. Bu tıpkı müstehcen bir filmin galasına diyanet işleri başkanının çağrılması gibi bir şey…

Organizasyonda adı geçen “Halil İbrahim” eğer ‘Balıklı Göl Kebap Salonu’nun şef garsonu Halil İbrahim ise diyecek bir şey yok elbet. Ama eğer bu “Halil İbrahim” tevhidin gelmiş geçmiş insanlar içindeki en şerefli temsilcisi ve insanların en şerefli atası “İbrahim” ise, o zaman vay bizim başımıza vay bizim “ALKIŞ” larımıza…

Gelelim bu üç satırlık haberdeki tirajıkomik devasa bir başka çelişkiye

Yüce bir Peygamberi anma töreninde “Dekolte bir kıyafetle konser veren Sezen Aksu’nun” şarkısını söylerken sahneye dansöz çıkarmasına Urfalılar fena halde bozulmuş”… Nedense dekolte kıyafetli Sezen Aksu’yu izlemekte mahzur görmeyen Urfalılar dekolte kıyafetli dansöze bozulmuşlar! Ama gazetenin haberinden anlaşıldığına göre Sezen dinleyenlerin gönlünü hemen alıvermiş... Nasıl mı almış dinleyicilerin gönlünü? Kürtçe şarkı söyleyerek.!!! Ve büyük alkış almış… Demek Kürtçe şarkı söylerken kostüm değiştirmiş, tesettürlü bir kıyafetle çıkmış olmalı sahneye, diye düşünüyorsunuz. Öyle ya; az önce dekolte kıyafetli olduğu için yuhalanan biri, aynı kıyafetle Kürtçe söylediği için niye alkışlansın ki?

Peki, bir Müslüman Türk olarak aynı dekolteyi Türkçe şarkı söylüyor diye ben de alkışlamalı mıydım? Hadi İbrahim peygamber Kürt diyelim onun için alkışlanıyor.Peki Sezen Aksu’nun sahneye çıkardığı dansöz bir Arap rakkase olsaydı Muhammed (a.s)  Arap olduğu için onu da alkışlamamız mı gerekecekti? Allah’ım bu güzel ülkenin halkına neler oldu böyle? Nasıl odluda Müslüman bir topluluk İslami ölçülerin bu kadar uzağına düştü? Bir Müslüman için kardeşliğin ortak paydası dil midir, din midir? Zihinler, kavramlar, anlayışlar nasıl da bu kadar karmaşık hale geldi? Zihni durulmanın, berraklaşmanın tek yolu yeniden Kur’an’a sımsıkı sarılmaktan geçiyor başka yolu yok bunun. Hani bir Müslüman için takdire tebrike değer olan sadece İslami davranışlar idi.

O halde takdirlerimiz, tebriklerimiz, teşviklerimiz, Allah’ın beğenerek erdem saydığı davranışlar için olmalı değil midir?

Birliğin, bütünlüğün, güçlü olmanın yolu da, her türlü kavmi, mezhebi taassubu bir yana bırakarak vahyi yegâne ölçü saymaktan geçmektedir. Ancak o zaman Allah’ın yardımına, dünya ve ahiret saadetine ulaşabiliriz.



Ömer Şevki Hotar

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Alkış
« Posted on: 19 Nisan 2024, 04:18:44 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Alkış rüya tabiri,Alkış mekke canlı, Alkış kabe canlı yayın, Alkış Üç boyutlu kuran oku Alkış kuran ı kerim, Alkış peygamber kıssaları,Alkış ilitam ders soruları, Alkışönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes