> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Dini Konular > Dini makale ve yazılar  > Nübüvvetin çehresinde okuduklarımız
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Nübüvvetin çehresinde okuduklarımız  (Okunma Sayısı 653 defa)
01 Ekim 2010, 15:10:57
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 01 Ekim 2010, 15:10:57 »



Nübüvvetin Çehresinde Okuduklarımız

Allah, varlık ve eşya ile kendinin tanınıp bilinmesini dilediği gibi, vahyin lisaniyle de, tekvînî ve tenzîlî emirlerinin iç içe mütalâa edilmesini; gözlerden kalbe akan mânâların, kulaklar yolu ile gelip ruhları saran nefehatla desteklenmesini; zat, sıfât ve esmâsı itibariyle “min haysü hüve hüve” bir ulûhiyet anlayışının ortaya konmasını ve tabiî buna karşılık da kullarının sorumluluklarını, bu sorumlulukları nasıl yerine getireceklerini, yürüdükleri/yürüyecekleri yolun âdâp ve erkânını, varacakları hedefin vaad ettiklerini talim etmek istemiştir. Evet, gayb-ı mutlakla alâkalı konuların dosdoğru bilinmesi vahyi gerektirdiği gibi, vahiy de zaruri olarak peygamberlik müessesesini iktiza etmektedir. Bu zarurete binaendir ki, Allah, hemen her devri ve bazı dönemler itibariyle her kıt’ayı ayrı bir peygamberin vücuduyla şereflendirmiş ve Bediüzzaman’ın ifadesiyle: Karıncayı emirsiz, arıyı ya’subsuz bırakmayan Kudret-i Ezeliye, beşeriyeti de hiçbir zaman nebîsiz bırakmamıştır.

Allah, bu kâinatları bilerek ve dileyerek yaratmıştır; yaratmış ve haricî vücud giydirerek var ettiği canlı-cansız, kesif-lâtif, arzî-semavî her varlık ve her nesneyi değişik hikmetlerle, maslahatlarla donatmış; belli gayelere bağlamış ve belli hedeflere yönlendirmiştir. Ayrıca, farklı bir tecelli dalga boyunda, kendini, kendi olarak bildirme, bu manâda varlığından herkesi haberdar etme, hususiyle de şuur sahibi varlıklara, niçin yaratıldıklarını, neye ve nereye namzet olduklarını, sorumluluklarının neden ibaret bulunduğunu duyurma yolunda, esrar-ı ulûhiyet ve nizam-ı ubudiyete tercüman olmak üzere özel donanımlı bazı kimseleri birer elçi olarak gönderip, bize yarattıklarının renk, desen, şive, âhenk, mânâ ve muhtevasıyla varlığını anlattığı gibi, bu seçkin kimselerle de tenezzülat perdesinden tenzîlî beyanıyla, beşerin idrak, his ve şuur seviyesine göre, aynı zamanda zâtı, sıfatları, esmâsı arasında bulunan sağlam tenasübü de gözeterek ulûhiyet ve rubûbiyetin esrarını, hilkatin gayesini, fıtratın neticesini, insanoğlunun yeryüzündeki konumunu, varacağı son noktanın keyfiyetini ruhlarımıza duyurmak istemiştir.

Ne var ki, Cenab-ı Hakk her işte pek çok hikmeti vardır ve daire-i rubûbiyeti aynı zamanda pek çok hikmet ve maslahatları da ihtiva etmektedir bu tenzîlî ve teşrîî emirlerinde herkesi muhatap almamış, herkesle ayan-beyan konuşmamış, böyle çok önemli ve hususiyet isteyen bir konuda sadece, özel donanımlı ve hayatını kalb ve ruh seviyesinde yaşayabilen müstesna bazı karakterleri seçerek onlarla konuşmuş ve bu yüksek istidat, harika fıtrat, yüce seciyelerle, yaratılışın gayesini, var olmanın hikmetlerini, dünya ve içindekilerin mânâ ve muhtevasını, ötelerin mahiyetini, ötelerde insanları ebediyetlere ulaştıracak Cennet yollarını, yer yer yürekleri hoplatarak, zaman zaman da öbür âleme iştiyakları şahlandırarak bir baştan bir başa bütün yeryüzünü kendi güzelliklerinin pırıl pırıl bir meşheri ve ebediyetler hesabına da bir ekim-biçim hasat zemini olduğunu vicdanlara duyurup insanları yalnızlıktan, gayesizlikten, vazifesizlikten, hedefsizlikten kurtarmış; onlara bu dünyanın ötelere ait bir bekleme salonu olduğunu anlatmış, var olma ve varlığı duymanın ötesinde müstaid ruhları bir de ebediyet vaadleri ve cemalini gösterme beşaretiyle sevindirmiştir.

Allah, bütün bu yüce hedefleri, peygamber dediği o müstesna kimselerle gerçekleştirmiş ve onları, varlık ve eşyanın dili, tercümanı, yorumcusu; ibadet, istikamet, ihlâs ve âhiret yurduna ulaştırmanın da yanıltmayan rehberleri kılmıştır. İşte bu üstün fıtratlar, kendi devirlerinde, kendi sorumluluk sahaları içinde sürekli gezip-dolaşmış, hakkı ilan etmiş, onun taleplerini herkese duyurarak mesuliyet alanları içindeki insanlara rehberlikte bulunmuşlardır.

Nebilerin hemen hepsi de aralarında derece farklılığı mahfuz birer temiz fıtrat timsali, yüksek ahlâk örneği, iffet ve namus âbidesi, emniyet kahramanı ve sadakat numunesidir. Bunlar, üstün karakterleri, ciddi tavırları, hep güven vaad eden halleri, hiç şaşmayan istikametleri, değişmeyen doğrulukları, meleklerinkine denk vefaları, dağlar rasânetindeki metanetleri ve o derinlerden derin kulluk şuurlarıyla hemen her zaman müşârun bil-benân (parmakla gösterilen) olmuş örnek insanlardır. Bu insanlar, aynı zamanda, kusursuz görüntü ve suretleri; gören herkese Hakk’ı hatırlatan sîretleri; her zaman fevkalâdeliklere açık hayat sergüzeştleri; karşılarına çıkan ferdî, içtimaî, iktisadî, siyasî, kültürel problemleri bir hamlede çözebilecek kadar üstün istidatları; çevreleri üzerinde olağanüstü müessiriyetleri; harika beyan kabiliyetleri; insan-kâinat-ulûhiyet hakikatleri adına ortaya koydukları birbiriyle mütenasip, mütevâzin ölçüleri; insanların kalbî, ruhî, zihnî, fikrî, hissî bütün lâtifelerini tatmin edecek seviyedeki beşerî müktesebat-üstü fevkalâde donanımları; kâinat ve umum eşyanın iç ve dış âhengine vukufla genel muvazeneye riayetteki basiretli, dengeli tavırlarıyla rubûbiyet âleminin sözcüleri ve tenezzülât-ı ilâhiye perdesinde rabbânî emir ve sırların da aksettirici aynaları mesabesindedirler.

Evet, hemen her nebî, insanları dünya ve ukbâ saadetine ulaştıran yollarda emin bir rehber; gönülleri ilâhî güzelliklere uyarmada gürül gürül bir nâsih; muhataplarının ruhlarına girmede kusursuz bir mürşid; ele aldıkları kimselerin duygularını, düşüncelerini yontup şekillendirmede, şekillendirip yaratılış gayesine bağlamada bir insan sarrafı; kötü huy, fena âdet, kirlenmiş tabiatları söküp atmada ve onların yerlerine yüksek insanî değerleri ikame etmede mükemmel bir terbiyeci.. imanları kavî, hakka güvenleri metin, sundukları mesajların hakkaniyetinden emin; her zaman tereddütsüz ve itminanla konuşabilen; en ifritten hadiseler karşısında dahi fütursuz, pervasız, fakat mutlaka dirayet ve fetanetle hareket eden; fevkalâde ciddi, olabildiğine kararlı bir halaskârdır. Öyle bir halaskârdır ki, o, arkasına düşenleri asla aldatıp yanıltmamış, arkasına düşenler de böyle bir ittibadan ötürü katiyyen pişmanlık duymamışlardır. Bu böyledir; zira onlar, duygu ve düşüncelerimizin mantık ve muhakemelerimizin bize kazandırdığı/kazandıracağı müktesebatın çok çok üstünde, en sağlam, en duru lâhûtî natürel bilgilerin en zengin hazinedarları; iman, marifet, muhabbet, aşk u şevk ve zevk-i ruhanî yolunun en emin rehberleri ve insanları hakka ulaştırmanın da en güvenilir kılavuzlarıdırlar. Hakka uyananlar onların âvazıyla uyanmış, marifet mırıldananların dilleri onların sunduğu kevserlerle çözülmüş, Hakk rızasını arayanlar, aradıklarını onların atmosferinde bulmuş, kâinat kitabının esrarını merak edenler, onların ortaya koydukları donelerle bu sırlı kitabı doğru okuyabilmişlerdir.

Nebîler maddî-manevî terakkinin pirleri, aklî ve ruhî kemalât yolunun öncüleri, dinî hayat gibi dünyevî bütün nizamların, intizamların da mimarları ve üstadlarıdırlar. Onlar sayesinde insanoğlu biyolojik bir canlı seviyesinden hakiki insan olmanın ayrı bir unvanı sayılan “ahsen-i takvim” mertebesine ulaşmış; onlar vasıtasıyla kendini keşfederek, varlıklar arasındaki konumunu kavrayabilmiş; onların rehberliğinde, evliyâ, asfiyâ, ebrar, mukarrebîn.. gibi aşkın kimselerin hayat seviyelerindeki enginliği duyup tadabilmiş.. ve yine onların talim, irşad ve iş’arlarıyla dünyayı hakiki çehresiyle görüp değerlendirebilmiş ve onu bir laboratuar, bir kimyahane, bir eczahane, mükemmel bir saray, muhteşem bir meşher gibi değerlendirebilmiştir. Evet, Bediüzzaman’ın da ifade ettiği gibi; Allah, enbiyâya ittiba edilmesini emretmekle insanları, onların manevî derinlikleriyle tanıştırıp bu feyyaz kaynaktan istifade edebilme imkânıyla şereflendirmenin yanında, peygamberliklerinin emare ve nişanları sayılan mucizelerinin değişik perdelerden tecellileriyle de, insanoğluna maddî terakki yollarını göstermiş, hiç olmazsa konuyla alâkalı bir kısım iş’arlarda bulunmuş ve hassas, mütecessis ruhların çağrışım sistemlerini harekete geçirerek, bunların hayallerinde teknolojik gelişmelere kapılar aralamış ve onlar arasında beyin fırtınalarının oluşmasına zemin hazırlamıştır.

Hazret-i Nuh’un, nübüvvet tersanesinde inşa ettiği mucizevî gemisi.. Hazret-i İbrahim’in, en yüksek hararetlere karşı amyant ve daha ötesinin mukavemetini tedayi ettiren “hasbiyallah” tezgâhından çıkmış ateş dokunmaz gömleği.. Hazret-i Yusuf’un, ızdırar derecesine varan evkat cetveli arayışına mucizevarî lûtfedilen mahiyeti meçhul saati.. Hazret-i Musa’nın, modern sondaj aletlerini ve santrifüjleri çağrıştıran o harika asâsı.. Hazret-i Davud’un, demir çelik sanayiini tedâi ettiren, demiri eritip, şekillendirip farklı kalıplara ifrağ etme mucizesi..Hazret-i Süleyman’ın, Belkıs’ın tahtını, resim, şekil, ses, belki de bütün çevre aksesuarıyla celbetmesinin düşündürdüğü modern çağların televizyon, internet ve daha ötesindeki harikaları hatırlatan, âdiyat-üstü tasarrufu.. ve yine bu yüce Nebî’nin, iki aylık mesafeyi bir günde kat’etmesiyle, bugünkü uçak teknolojisini çağrıştıran fevkalâdeden seyr ü seyahati.. keza onun, metafizik âlemlere müdahaleyi işaretleyen, cin, ifrit ve şeytanları teshiri hadisesiyle, günümüzdeki ruhlarla alâkalı çalışmaların nihaî sınırlarına kapı aralayan madde ve fizik ötesi icraatı.. ayrıca, kuş, karınca ve diğer hayvanların dillerini veya anlaşma kodlarını öğrenme tekniklerini gösteren, hattâ ona teşvik eden “mantıku’l-hayvânât” vak’ası.. Hazret-i İsa’nın, cansız nesnelere hayat üfleme, anadan doğma körlerin gözlerini açma, abraşı iyileştirme ve ölüleri ihya etme gibi mucizeleriyle modern tıp ve modern gen biliminin hal-i hazırdaki durumlarının çok ötesinde insanı düşündüren harika muâleceleri ve nihayet İnsanlığın İftihar Tablosu’nun bütün bunların hepsine denk yüzlerce mucizesi.. tekvinî emirler itibarıyla birer işaret, iş’...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Nübüvvetin çehresinde okuduklarımız
« Posted on: 25 Nisan 2024, 13:10:42 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Nübüvvetin çehresinde okuduklarımız rüya tabiri,Nübüvvetin çehresinde okuduklarımız mekke canlı, Nübüvvetin çehresinde okuduklarımız kabe canlı yayın, Nübüvvetin çehresinde okuduklarımız Üç boyutlu kuran oku Nübüvvetin çehresinde okuduklarımız kuran ı kerim, Nübüvvetin çehresinde okuduklarımız peygamber kıssaları,Nübüvvetin çehresinde okuduklarımız ilitam ders soruları, Nübüvvetin çehresinde okuduklarımız önlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes