๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Dini makale ve yazılar => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 30 Aralık 2010, 16:08:15



Konu Başlığı: Nimetleri doğru yerde kullanmak
Gönderen: Sümeyye üzerinde 30 Aralık 2010, 16:08:15
   
Ni’metleri doğru yerde kullanmak


Bu dünyâ ni’metleri geçicidir ve aldatıcıdır. Âhirette ele girecekler ise sonsuzdur ve dünyâda iken kazanılır. Dünyâ, zevk için, lezzet için yaratılmadı. Âhiret, bunun için yaratılmıştır. Dünyâ ile âhiret, birbirinin zıddı, tersidir. Birini sevindirmek, ötekinin gücenmesine sebep olur. Dünyânın ömrü, âhiretin uzunluğu yanında, deniz yanında bir damla kadar bile değildir.

İnsanların, âhiretteki ni’metlere kavuşamamaları, ondan yüz çevirdikleri içindir. Allahü teâlâyı inkâr edip, Onun emir ve yasaklarından yüz çeviren çok kimsenin, dünyâ ni’metleri içinde yaşadığı görülmekte ise de, bunlara dünyâ için çalışmalarının karşılığı verilmektedir. Allahü teâlânın, yalnız dünyâ için çalışanlara verdiği dünyâlıklar, hakikatte azâb ve felâkettir, ni’met şeklinde gösterilen musîbetlerdir. Mü’minûn sûresinin 56. âyet-i kerîmesinde meâlen;

(Kâfirler, mal ve çok evlât gibi dünyâlıkları verdiğimiz için, kendilerine iyilik mi ediyoruz, yardım mı ediyoruz sanıyor. Peygamberime inanmadıkları ve dîn-i islâmı beğenmedikleri için, onlara mükâfât mı ediyoruz, diyorlar? Hayır öyle değildir. Aldanıyorlar. Bunların ni’met olmayıp, musîbet olduğunu anlamıyorlar) buyurulmuştur.

GÜÇLÜ KUVVETLİ OLANLAR...


Seyyid Ali Hemedânî hazretleri buyuruyor ki:

“Güç, kuvvet sâhibi olanlara bu nîmet, Allahü teâlâ tarafından verilmiş bir emânettir. Bazıları bununla ebedî saâdet tohumlarını eker ve sonsuz Cennet nîmeti kazanırlar. Mağrur ve gâfil olanlar ise, bu güç ve kuvveti, birkaç günlük dünyâ hayâtı için harcarlar ve kendilerine verilen ömrü, kıymetsiz şeyleri toplamakla zâyi ederler. Uzun âhiret yolculuğu için hazırlanmaktan gâfil olurlar. Böylece insanların haklarını unuturlar, yerine getirmezler. Allahü teâlânın emirlerine uymayı elden kaçırırlar. Bu insanlar dünyânın geçici nîmetlerine dalıp, Allahü teâlâyı unutmaları sebebiyle âhirette Cehenneme atılacaklar ve kendilerine rahmet edilmeyecektir.”

Harâmlardan kaçınmak iki türlüdür. Birincisi, yalnız Allahü teâlânın haklarına dokunan günâhlardan kaçınmaktır. İkincisi ise, insanların, mahlûkların hakları da bulunan günâhlardan kaçınmaktır ki bu dahâ mühimdir. Allahü teâlâ, hiçbir şeye muhtâç değildir ve çok merhametlidir. Kullar ise, pekçok şeye muhtâçtırlar. Resûlullah efendimiz;

(Üzerinde kul hakkı olan, mahlûkların malına, ırzına dokunan, ölmeden önce helâllaşsın, ödesin! Zîrâ o gün altının, malın değeri olmaz. O gün, hak ödeninceye kadar, kendi sevâplarından alınacak, sevâpları olmazsa, hak sâhibinin günâhları, buna yüklenecektir) buyurmuştur.

AllahÜ TEÂLÂ ZULMETMEZ

Netice olarak Allahü teâlânın ni’metleri, her ân, insanların iyisine de, kötüsüne de gelmektedir. Fark, bunları kabûlde, alabilmekte, yerinde kullanmakta ve bâzılarını da almamak, yerinde kullanmamak sûretiyle, insanlardadır. Nahl sûresinin 33. âyet-i kerîmesinde meâlen buyurulduğu gibi:
(Allahü teâlâ, kullarına zulmetmez, haksızlık etmez. Onlar, kendilerini azâba, acılara sürükleyen bozuk düşünceleri, çirkin işleri ile kendilerine zulüm ve işkence ediyorlar.)


Osman Ünlü