๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Dini makale ve yazılar => Konuyu başlatan: Hadice üzerinde 29 Aralık 2010, 14:54:11



Konu Başlığı: Neticeye ulaşmak sabırla olur
Gönderen: Hadice üzerinde 29 Aralık 2010, 14:54:11
Neticeye ulaşmak sabırla olur


Netice almak isteyen, sabırlı olur. Sabır; yüzü ekşitmeden başa gelen dert ve musibeti yudum yudum içine sindirmektir. Sabır; emirleri yapmakta, yasaklardan sakınmakta, başa gelen bela ve musibetlerde tahammül etmek, katlanmaktır.

Sabır; bütün hayırların, iyiliklerin anahtarıdır. Dünyaya geldiğimiz andan itibaren, her menzile sabırla ulaşılmaktadır. Çocuğun büyümesi ve eğitimi, sabretmeye bağlıdır. İyi bir insan, iyi bir Müslüman olmak, sabırla ele geçer. Zaten Din Büyükleri; “Sabır bütün hayırların, Sıdk kurtuluşun ve Şükür de bereketin anahtarıdır. Kimde bu hasletler bulunursa, o, en yüksek manevi mertebelere kavuşur” buyurmuşlardır.

Abdullah ibni Abbâs hazretleri, kızının vefat ettiğini öğrenince önce; "İnnâ lillah ve innâ ileyhi râci'un" der ve akabinde de; "Bu mahrem idi, Allahü teâlâ bunu örttü, yardıma muhtaç idi, himâyesine aldı; bizim için de bir mükâfât idi onu bizden önce gönderdi" der ve iki rekat namaz kılar. Namazı kıldıktan sonra; “Allahü teâlânın; Bekara suresinin kırk beşinci âyet-i kerimesinde; (Sabır ve namaz ile yardım isteyin) mealindeki emrini yerine getirdik" buyurur.

Sabır, dinin yarısı, namaz ise dinin direği. Bu ikisine yapışan, hedefine ulaşır, maksadına kavuşur. Peygamber efendimiz; (Sabreden, zafere kavuşur) buyurmuşlardır.

Abdullah Mürteiş hazretleri; "Bütün işlerin neticesinin sıhhatli ve faydalı olabilmesi için iki şart vardır: Sabır ve ihlâs" buyurmuşlardır.

İsmâil Fakirullah hazretleri; “Tevekkül etmek, Teslim olmak, Sabretmek ve Rızâ göstermek, Allahü teâlâya varan yolun esaslarıdır” buyurmuştur.

Yahyâ bin Muâz-ı Razi hazretleri ise; “Kıyâmet günü fakirlik ve zenginlik tartılmayacak, fakirliğe ne ölçüde sabredilmiş ve zenginliğe ne ölçüde şükredilmiş ise, o hesap edilecek. Mesele çok fakir veya çok zengin olmak değil, çok sabretmek veya çok şükretmektir” buyurmaktadır.

Ebu Ali Dekkâk hazretlerine; Sabır nedir? Diye sual edilince cevaben buyurur ki:
“Sabır, ismi gibidir. Zira Sabır, ilaç olarak kullanılan tadı acı bir ağacın adıdır. Sabırlılar dünya ve ahiret izzetine konarak necât ve kurtuluşa erdiler. Çünkü onlar Allahü teâlâdan Onunla olma şerefine nâil olmuşlardır. Allahü teâlâ bunun için; (Şüphe yok ki Allah sabredenlerle beraberdir) buyurmuştur. [Tur suresi: 4]

Sabrın târifi ve sınırı takdire itiraz etmemektir. Şikayet yollu olmaksızın başa gelen musibetleri açıklamak sabırsızlık olmaz. Allahü teâlâ, Eyyub aleyhisselam kıssasında; (Biz onu sabırlı bulduk, o ne güzel bir kuldur) buyurmuştur. Halbuki O, Eyyub aleyhisselamın; (Başıma bu dert geldi) [Enbiyâ suresi: 83] dediğini haber vermiştir. Bu ümmetin zayıfları, ruhsatla, izin verilen şeylerle amel ederek sıkışık kalmasınlar ve nefes alsınlar diye Allahü teâlâ, Eyyub aleyhisselamın; (Başıma bu dert geldi) dediğini bildirmiş ve böyle şeyler söylemeyi haram kılmamıştır."

Seyyid Abdülkâdir Geylâni hazretleri buyurdu ki:
"Kulun Allahü teâlâyı sevmesinde samimi olup olmadığı, başına bela ve musibet geldiği zaman ortaya çıkar. Bela ve musibet geldiğinde sabır ve sükun hâlini muhafaza edebiliyorsa, o gerçekten Allahü teâlâyı seviyor demektir. Musibet ve fakirlik zamanında sebat gösterebilmek bu sevgiye delil ve alamet yapıldı. Birisi Peygamber efendimize; "Ben seni seviyorum" deyince; (Fakirlik için bir elbise hazırla) buyurdu. Bir başkası gelip Peygamber efendimize; "Ben Allahü teâlâyı seviyorum" deyince; (Bela için elbise hazırla) buyurdu.

Halinizden şikayette bulunmayın. Sabredin, feryat etmeyin. Allahü teâlâya, rızası için yapılan sabırlar ve tahammüller, asla karşılıksız kalmaz. Onun için bir an olsun sabrediniz, mutlaka, senelerce bu sabrın mükâfâtını görürsünüz. Ömrü boyunca kahraman lakabıyla meşhur olan, bu lakabı, bir anlık cesareti neticesinde kazanmıştır.”

Ahmed Yekdest Cüryâni hazretleri; “Dünyanın esası mihnet, sıkıntı üzere kurulmuştur. Sıkıntının ise sabretmekten başka reçetesi, katlanmaktan başka kurtuluş yolu yoktur. Şu üç sabır çok sevgilidir. Bunlar; tâatte, hakka kullukta, günah işlememekte, bela ve mihnet anında sabırdır" buyurmaktadır.

Molla Abdurrahman Câmi' hazretleri de; "İhtiyarlık, gençliğin sonu ve neticesidir. Netice ise, başa bağlıdır. Gençliğini iyi geçirenin, ihtiyarlığının da iyi geçeceği umulur" buyuruyor.

İslam âlimlerinin büyüklerinden olan İmam-ı Rabbani hazretleri de şöyle buyurmaktadır:
“Her gün insanın karşılaştığı her şey, Allahü teâlânın dilemesi ve yaratması ile var olmaktadır. Bunun için, irâdelerimizi Onun irâdesine uydurmalıyız! Karşılaştığımız her şeyi, aradığımız şeyler olarak görmeliyiz ve bunlara kavuştuğumuz için sevinmeliyiz! Kulluk böyle olur. Kul isek, böyle olmalıyız! Böyle olmamak, kulluğu kabul etmemek ve sahibine karşı gelmek olur. Allahü teâlâ, hadis-i kudside buyuruyor ki:
(Kazâ ve kaderime razı olmayan, beğenmeyen ve gönderdiğim belalara sabretmeyen, benden başka Rab arasın. Yeryüzünde kulum olarak bulunmasın!)
 


OSMAN ÜNLÜ