> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Dini Konular > Dini makale ve yazılar  > Neslin korunması 2
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Neslin korunması 2  (Okunma Sayısı 560 defa)
31 Ekim 2010, 15:59:53
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 31 Ekim 2010, 15:59:53 »



Neslin Korunması -2-


Allâh’ın bir ibâdethâne olarak yarattığı bu cihanda, mânevî husûsiyetlerini, kulluk tezâhürlerini, insanlık şeref ve kıymetlerini kaybeden ülkelerin, cihan haritasından nasıl silindiklerini âleme ibret olmak üzere beyân eden Kur’ân-ı Kerîm, insanlara irşâd ışıkları tutarak ebedî saâdet yollarını aydınlatmaktadır.

İnsanın eşref-i mahlûkat olmasından dolayı, onun hakkında diğer varlıklardan farklı olarak, izzet, şeref, haysiyet, hayâ ve vakârını koruyup takviye edecek ilâhî emirler vârid olmuştur. Bunlardan biri de “tesettür”dür. Tesettür, mahlûkat arasında yalnız insana mahsus bir keyfiyettir.

Âyet-i kerîmede buyrulur:

“Ey Âdemoğulları! Size avret yerlerinizi örtecek giysi ve süslenecek elbise bahşettik. Takvâ elbisesi ise daha hayırlıdır...”(el-A’râf, 26)

İnsanoğlu, Allâh Teâlâ’nın lutfettiği insanlık vakar, hayâ ve ciddiyetini koruyabilmek için örtünmeye mecburdur. Aksi hâlde bu insânî vasıflar zâyî edilmiş olur. İnsan, kendisinin dûnundaki mahlûkların seviyesine düşer.

Toplumda hayânın kaybolması, fuhuş ve ahlâksızlığın yayılıp alenen işlenir hâle gelmesi de kıyâmet alâmetlerinin belli başlılarındandır. Hadîs-i şerîfte:

“Hayâ îmandandır!”(Buhârî, Îmân, 3) buyrulur. Hazret-i Âdem ile

Hazret-i Havvâ, cennette başka insanlar olmadığı hâlde birbirlerinden ve diğer mahlûkattan hayâ ettiler. Telâş içinde orada bulunan yapraklarla örtünmeye çalıştılar. Bu da gösteriyor ki, maddî olan örtünme ve onun mânevî bağlantısı olan edeb ve hayâ, insanoğlunun fıtratında bulunan en mümtaz vasıflarındandır ve takvâ alâmetidir.

Mevlânâ Hazretleri der ki:

“«–Îmân nedir?» diye aklıma sordum. Akıl, kalbimin kulağına eğilip şöyle fısıldadı: «–Îmân, edepten ibârettir.»”

İslâm, insanlık haysiyetine uygun giyinmeye dâir bâzı kâideler getirmiştir. Bunlardan biri, kıyâfetin vücud hatlarını ortaya çıkaracak derecede dar veya şeffaf olmamasıdır. Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, Hazret-i Âişe’nin kardeşi Esmâ’nın ince bir elbise giydiğini görünce, başını çevirmiş ve şöyle buyurmuştur:

“–Ey Esmâ! Bülûğa erdikten sonra kadınların, -yüzüne ve eline işâret ederek- şu ve şundan başka bir yerinin görülmesi doğru olmaz.” (Ebû Dâvûd, Libâs, 31)

Diğer taraftan, kadının kadınlık, erkeğin erkeklik haysiyetini koruması da zarûrîdir. Bu hususta da Peygamber Efendimiz şöyle buyurmuştur:

“Kadın gibi giyinen erkekler, erkek gibi giyinen kadınlar, Allâh’ın rahmetinden uzak kalacaklardır.” (Ebû Dâvud, Libâs, 28)

İslâm, kadına çok kıymetli bir mevkî bahşetmiştir. Kadınlar da gerçek saâdeti Kur’ân ve Sünnet’in huzurlu iklîminde aramalıdırlar. Maalesef günümüzde kadınlar çeşitli vaatler ve yaldızlı sözlerle, mutluluğu sokaklarda aramaya itilmektedir. Hâlbuki Cenâb-ı Hak, kadını duygu bakımından erkeğe göre daha zengin yaratmıştır. Bu duygu ve his zenginliği, âile içinde kadının temel ve fıtrî vazîfesi olan neslin muhâfazası ve terbiyesinde büyük bir fayda ve avantaj sağlarken, cemiyet ve iş hayatının kadın fıtratına uymayan zor şartlarında bir dezavantaja dönüşüp onu yıpratan bir tesir icrâ edebilmektedir. Bu yüzden kadın, kendisi hakkındaki ilâhî tanzimin dışına itilirse, onun fıtratına ihânet edilmiş olur.

Akıllı ve dirâyetli bir erkek, evine adım atarken aklını, bir ticârethâneye girerken de hissiyâtını kapı eşiğinde bırakmasını bilir. Kadın ise fıtratına gâlip olan hissîliği gerektiğinde terk edebilme dirâyetini kolay kolay gösteremez. Bu hakîkat, cemiyette kadının istismârına yol açan başlıca sebeplerden biridir.

Cenâb-ı Hak, kadın ve erkek arasında birbirlerini tamamlayan çok güzel bir vazife taksimi yapmış, her ikisine de ayrı istîdatlar vermiştir. Kadın ve erkek, ancak, mânen ve maddeten birbirini tamamladığı zaman yaratılış gâyesine uygun bir olgunluk meydana gelir; âile ve buna bağlı olarak da toplum huzurlu olur.

Ne yazık ki çağımızda kadın ve erkek arasında başlatılan sun’î eşitlik yarışı, kadınların hanımlık ve annelik vazifelerini zedelemiş, âilenin huzuru kaybolmuş, toplum hayatı sarsılmış ve cemiyet, âile fâcialarına sahne olmuştur. Hâlbuki kadın ve erkeğin fizikî ve rûhî yaratılışları eşit değildir ki, fiilî veya hukûkî eşitlik îcâb etsin. Mühim olan, her alanda bir eşitlik değil, haklar ve mükellefiyetler arasındaki adâlet ve dengedir.

Allâh’ın erkek ve kadına verdiği fıtrî husûsiyetlere zıt bir şekilde denge bozulduğunda âile içi çatışmalar ve huzursuzluklar, tatmin olmayan insanları, huzur ve saâdeti başka yerlerde aramaya sevk etmekte, sonunda arş-ı âlâyı titreten boşanmalarla toplumun en mukaddes yapı taşı olan âileler yıkılmaktadır. Böylece, ev içinde âile sıcaklığı bulamayan, örnek alacağı ana-babasından kötü muâmeleye mâruz kalan çocuklar da, sokakların insafına terk edilmiş olmaktadır. Evden kaçarak sokak çocukları arasına katılan çocuklar, kısa zamanda sigara, alkol, tiner, narkotik, fuhuş ve çeşitli suç örgütlerinin ağına düşerek ictimâî bir fâciâya zemin hazırlamaktadırlar. Şüphesiz ki bu hâl, toplum hayatını çoraklaştıran korkunç bir ahlâkî erozyonu da berâberinde getirmektedir.

Asrımızın en korkunç ve iğrenç cinâyetlerinden biri de, zarûret olmadan sırf nefsânî rahatlık için çocuk aldırmaktır. Kız çocuklarını diri diri toprağa gömen yarı vahşî câhiliye insanlarıyla vahşet yarışına girmişçesine, daha anne karnındaki mâsum bebekler parçalanarak modern bir cinâyete kurban edilmektedir. Bu, en başta ilâhî lutfa nankörlüktür. Ayrıca böyle yapanların, hayatın hangi sürprizlerine dûçâr olacakları da meçhuldür. Bu cinâyeti irtikâb edenler, belki yarın hayatta yapayalnız kaldıklarında elinden tutacak olanın, o çocuk olacağını iyi düşünmelidirler. Veya vaktiyle kendi anne-babaları da onları istemeyip aynı âkıbeti onlar için revâ görselerdi, bugün hayatta olamayacaklarını hesâb etmelidirler.

Dîn ve îmandan mahrûmiyet sebebiyle, hayatı sırf ten planında yaşayan, egosunu ve nefsânî arzularını tatmin etmekten başka bir düşüncesi olmayan, insanlık şeref ve haysiyetine vedâ etmiş hodgâm bir neslin, nasıl felâket manzaraları oluşturduğuna dünyâ târihi sayısız defa şâhid olmuştur.

Nesillerini muhâfaza duyguları içinde çırpınan bitki ve hayvanlar karşısında, mahlûkatın en şereflisi olan insanların bu hislerden mahrûmiyeti ne acı ve iğrençtir. Yine onların insanlık rütbesine vedâ edip:

“…Onlar hayvanlar gibidir; hattâ daha da şaşkındırlar…” (el-A‘râf, 179) âyet-i kerîmesinin şümûlüne girmeleri ne hazindir.

Kadının fıtratı istikâmetinde yaşaması, toplumu cennete çevirir. Huzurlu âileler, toplumun saâdet kaynağıdır. Târih sayfalarına baktığımız zaman görürüz ki, toplumlar hanımlarla âbâd olmuş, yine onların elleriyle berbâd olmuştur. Eğer kadınlara mutluluk için sokaklar gösterilirse, hayat yolları cam kırıkları ile dolar.

Fısk u fucûrun yayılması, fitne-fesâdın tasallutu veya maddî-mânevî imkânsızlıkların icbâr etmesi gibi sebeplerle iffet ve nâmusunu koruma husûsunda zor duruma düşenlere yardım elini uzatmak da, hem İslâmî bir mecbûriyet hem de bir insanlık borcudur. Hadîs-i şerîfte buyrulur:

“Bir kimse, nâmusu çiğnendiği, ırzına sataşıldığı bir yerde müslümanın yardımına koşmazsa, muhtaç olduğu bir anda Allâh da ona yardım etmez.

Irzına sataşıldığı, nâmusu çiğnendiği bir yerde müslümanın yardımına koşan kimseye de, muhtaç olduğu bir anda Allâh yardım eder.” (Ebû Dâvud, Edeb, 36/4884)

Kadının saâdeti, haysiyetini koruyarak yaşamasında ve âilesini muhâfaza etmesindedir. “Cennet annelerin ayağı altındadır.” (Suyûtî, el-Câmiu’s-Sagîr, I, 125) hadîs-i şerîfi, sâliha bir anne için ne büyük bir şehâdet-i Muhammediyye’dir.

Diğer bir hadîs-i şerifte de:

“Dünya geçici bir faydadan ibârettir. Onun fayda sağlayan en hayırlı varlığı, sâliha kadındır.” (Müslim, Radâ‘, 64) buyrulmuştur.

Fazîletli bir anne, ilâhî kudretten tecellî eden bir rahmet kucağı, âilede saâdet kaynağı, zevk ve safâ ışığı, âile fertlerinin şefkat odağıdır. Rabbimizin, Rahmân ve Rahîm esmâsının dünyadaki müstesnâ ve mûtenâ bir tecellîgâhıdır. Hayırlı nesillerin yetiştirilmesinde annelerin çok mühim bir yeri vardır. Bütün evliyâullâh ve Fâtihler, ilk feyizlerini sâliha bir anneden emmişlerdir. Peygamber Efendimiz bir hadîs-i şerîflerinde:

“Evinde (yetim) çocuklarının terbiyesiyle meşgul olan Müslüman kadın, cennette benimle beraberdir.” (Suyûtî, el-Câmiu’s-Sağîr, I, 104) buyurmuşlardır.

Güçlü toplumlar, güçlü âilelerden meydana gelir. Güçlü âileler de daha ziyâde mânevî eğitim görmüş; yâni nefs engelini aşmış, fazîletli hanımların eseridir. Bunun en güzel numûneleri, hanım sahâbîlerdir. Onlar çocuklarına canlarıyla, mallarıyla fedâkârlık yapmayı öğretmişlerdir. Yavrularının gönüllerini, Rasûlullâh Efendimiz’in muhabbetiyle yoğurmuşlardır.

Allâh Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in mânevî terbiyesi ile ümmete numûne anneler hâline gelen sahâbî hanımlar, Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’i görmekte geciken veya O’nunla uzun zaman görüşmeyen evlâdlarını îkâz ederlerdi. Nitekim Huzeyfe -radıyallâhu anh-, bir hâtırasını şöyle anlatmıştır:

Annem bana sordu:

“–Peygamber Efendimiz’le en son ne zaman görüştün?”

Ben de:

“–Birkaç günden beri O’nunla görüşemedim.” dedim.

Bana çok kızdı ve fenâ bir şekilde azarladı. Ben de:

“–Dur, kızma anneciğim! Hemen Rasûlullâh

-sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in yanına gideyim, O’nunla beraber akşam namazını kılayım, sonra da hem benim hem de senin için istiğfâr etmesini O’ndan taleb edeyim.” dedim. (Tirmizî, Menâkıb, 30; Ahmed bin Hanbel, Müsned, V, 391-2)
İşte ...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Neslin korunması 2
« Posted on: 20 Nisan 2024, 02:06:25 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Neslin korunması 2 rüya tabiri,Neslin korunması 2 mekke canlı, Neslin korunması 2 kabe canlı yayın, Neslin korunması 2 Üç boyutlu kuran oku Neslin korunması 2 kuran ı kerim, Neslin korunması 2 peygamber kıssaları,Neslin korunması 2 ilitam ders soruları, Neslin korunması 2önlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes