> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Dini Konular > Dini makale ve yazılar  > Neslin korunması 1
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Neslin korunması 1  (Okunma Sayısı 885 defa)
31 Ekim 2010, 15:58:23
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 31 Ekim 2010, 15:58:23 »



Neslin Korunması -1-


Adem -aleyhisselâm-’dan beri bütün peygamberler, neslin selâmeti için nikâh husûsunda büyük bir ciddiyet göstermişlerdir. Çünkü neslin muhâfazası, âile müessesesinin sağlamlığı ile mümkündür. Âile müessesesi içinde terbiye edilmeyen, nikâhın dışında oluşan nesiller; hayatın âhengini bozar, iç timâî nizâmı temelinden sarsar ve anarşiye sebep olur. Nikâhın saâdetini, fuhşun murdarlığına değişmek kadar ahmaklık ve cehâlet olamaz!..

Âileyi oluşturan hayat arkadaşlarının mesud günleri, ince ve derin hâtıralar, samimî neşeler, refah, huzur ve evlâd sevgisi, ancak nikâh gölgesinde ve iyi hazmedilmiş İslâmî prensiplerin sağladığı olgunluk sâyesinde gerçekleşebilir.

Gerçek saâdet, erkek ve kadının aralarındaki bütün münâsebetleri ilâhî emirlere muvâfık bir üslupla gerçekleştirmeleri neticesinde husûle gelir. Zîrâ Cenâb-ı Hak, onları hem rûhen hem de bedenen birbirlerine muhtaç bir sûrette yaratmıştır. Erkek ve hanım, ikisi birbirini ikmâl eder. İnsanların erkek ve kadın olarak birbirini tamamlayan iki cins şeklinde yaratılması, hayatın dengesini ve saâdetini sağlayan önemli bir unsurdur. Bu denge büyük savaşlar gibi sebeplerle bozulduğunda, aradan çeyrek asır bile geçmeden ilâhî bir tanzimle tekrar düzelmektedir.

Çiftlerin meşrû birliktelikleri ile toplumun temel taşları olan âileler meydana gelmektedir. Âile, toplumun düzeninin kemâle ermesi ve hânelerin saâdet ve mutluluk ile dolabilmesi için temel ve vazgeçilmez bir müessesedir.

Âile tesis edilirken, erkek ve kadın birbirine kesin olarak söz verir; sevgi, samimiyet ve güven esasına dayalı bir birlik kurarlar. Böylece ilâhî kudret akışlarının bir tecellîsi olarak, birbirine yabancı iki kişi artık birbirine en yakın iki insan oluverir. Üstelik kurdukları yuva da kendilerine, ayrıldıkları baba evinden daha sıcak hâle gelir. Allâh Teâlâ, zevc ve zevcenin birbiri için ilâhî bir lutuf olduğunu şöyle beyân buyurur:

“Onun (varlığının ve birliğinin) delillerinden biri de kendilerine meyledip ülfet edesiniz diye kendi cinsinizden size eşler yaratması ve aranızda bir muhabbet ve şefkat kılmasıdır. Şüphesiz ki bunda tefekkür eden bir topluluk için nice deliller vardır.” (er-Rûm, 21)

Âilede saâdet, eşler arasında karşılıklı bir anlayış ve olgunluğun meyvesi olup hassâsiyetle korunmalıdır. İki taraf aslâ lâubâlî olmadan, samimiyet içinde yaşamalıdır. Âile hayâtı içinde vakar ve kibir, tevâzu ve zillet, samimiyet ve lâubâlîlik arasındaki hassas sınırlara âzamî derecede dikkat edilmelidir. Ayrıca bu dünyada en fazla nazara gelen şeyin “saâdet” olduğu da unutulmamalıdır. Bu bakımdan âilece görüşmelerde hududlara dikkat etmek ve gayr-i mesud insanlardan -onları da incitmeden- uzak durmaya çalışmak gereklidir.

Ev, sâdece barınmaya mahsus bir dört duvardan ibâret değildir. Orada yaşanılan hâllerin mahremiyetine dikkat etmek ve âilevî meseleleri umûma ifşâ etmemek, saâdet ve huzurun devâmının temel şartlarından biridir.

İslâm, kâmil mânâsıyla doğru anlaşılıp iyi hazmedildiği takdirde âile bir “cennet” hâline gelir. Bundan dolayıdır ki: “Erkeğin cenneti evidir.” buyrulmuş tur.

***

İnsanın yaratılış gâyesi, Hâlık’ını bilmek ve tanımaktan ibârettir. Bu tanıyışın zihnî merhaleleri aşarak kalbî bir mâhiyet kazanması, gerçek aşk, yâni “muhabbetullâh”tır. Muhabbetullâh, kalbin en seviyeli faâliyetidir. Bundan dolayıdır ki, Kur’ân-ı Kerîm’de “…Âgâh olunuz ki kalbler ancak Allâh’ın zikri ile mutmain olur.” (er-Ra‘d, 28) hükmü yer almıştır. Lâkin kalbin muhabbetullâha müsâid bir kıvâma ulaşması, ancak belli bâzı merhaleleri aşması ile mümkündür.

İslâm’a göre âile ve evlâd muhabbetleri, kalbin ilâhî muhabbete medâr olacak bir vasıf kazanabilmesi için lâzım gelen ibtidâî safhalardandır. Mecnûn’un “Leylâ Leylâ derken Mevlâ’yı buldum.” sözü, bu hikmetin bir başka ifâdesidir.

Mecnûn’un kahramanlığı, sırf bu dünyâ planında takılı kalmayıp, “aşk-ı mecâzî”den “aşk-ı hakîkî”ye, yâni fânî ve beşerî aşktan ilâhî aşka intikal edebilmesiydi. Onun bidâyette hayatını adayacak kadar sevdiği Leylâ, nihâyette ilâhî muhabbete bir basamak teşkil etti. Mecnûn, aradığı hakîkati ilâhî muhabbet âleminde bulunca, hayatındaki Leylâ’nın rolü sona erdi.

Bu bakımdan Leylâlar ile başlayan muhabbet mâcerâsı Mevlâ’da sükûn bulursa, muhabbet gerçek gâyesine ulaşmış olur. Bizler de Mecnûn gibi fânî muhabbetleri ilâhî muhabbete basamak yapıp, neyi aradığımızın farkına vardıktan sonra, yâni hakîkî ve ilâhî muhabbetin hazzını tattığımız gün, kalbimizden şu sevinç feryâdı kopacak:

“Rabbim! Seni uzaklarda ararken kalbimde buldum!..”

Anlaşılacağı üzere kalbin ilâhî muhabbet tecellîlerine mazhar olmasında beşerî muhabbet temrinleriyle seviye kat etmesinin mühim bir rolü vardır. İşte bu istikâmette atılacak en büyük adımlardan biri de nikâh gölgesinde kemâle eren, meşrû bir muhabbettir. Zîrâ karşı cinse olan muhabbet, fıtrîdir. Nitekim Havvâ vâlidemiz,

Hazret-i Âdem’in kaburga kemiğinden halkolunmuş ve bu vesîle ile aralarında kalbî bir akım hâsıl olmuştur.

Eşler arasındaki yakınlık, meşrû bir şekilde icrâ edildiğinde ve Rabbin de takdîr ve murâd etmesi hâlinde, bu yakınlığın en büyük meyvesi evlâd sâhibi olmaktır. Kalbin ilâhî muhabbet yolundaki diğer bir beşerî temrini de “evlâd” iledir. Bir anne-babanın evlâdına olan düşkünlüğü, kendi anne-babasına olan düşkünlüğü ile kıyaslanamayacak kadar büyüktür. Zîrâ Hazret-i Âdem -aleyhisselâm- ile Hazret-i Havvâ vâlidemizin ana-babası olmadığından, muhabbetteki akış, yukarıdan aşağıya, yâni ana-babadan evlâd ve torunlara doğrudur. Çocukların çok sevilmesinin bir hikmeti de budur. Bu şiddetli sevgi, sırf dünyevî, yâni nefsânî olarak devam ederse, Kur’ân-ı Kerîm’de mal ve evlâd gibi nîmetler hakkında buyrulan “fitne” vasfını alır.

Âyet-i kerîmede buyrulur:

“Biliniz ki, mallarınız ve evlâdlarınız, birer fitnedir (imtihan konusudur). Büyük mükâfât ise, (âhirette) Allâh nezdindedir.” (el-Enfâl, 28)

Zîrâ gâfilâne yetiştirilen evlâdlar, âile için ağır bir vebâldir. Şüphesiz ki israf haramdır. İsrafın en kötüsü ise insan israfıdır. Bu yüzden evlâdlarımızı mânevî duygularla mücehhez olarak yetiştirme husûsunda âzamî hassâsiyet göstermek, en büyük kulluk vazîfelerimizdendir.

Mal ve evlâda karşı tavırlarımız, rızâ-yı ilâhî istikâmetinde olup îman lezzetine vesîle olursa o zaman bir “zînet” hâline gelir. Kur’ân-ı Kerîm’de buyrulur:

“Mal-mülk, çoluk çocuk… Bütün bunlar dünya hayatının zînetleridir. Bâkî kalacak yararlı işler ise Rabbinin katında, hem mükâfât yönünden, hem de ümit bağlamak bakımından daha hayırlıdır.” (el-Kehf, 46)

Mal ve evlâdın bir âyet-i kerîmede “fitne”, diğerinde “zînet” vasfıyla anılması, câlib-i dikkattir. Bunların fitne olması; kalbe köklü bir şekilde yerleşip kulu Rabbinden gâfil bırakması tehlikesine binâendir. Zînet olması ise, rızâ-yı ilâhîye göre istikâmetlendirildiği takdirde kalbdeki îmânı seviyelendiren ve bir sadaka-yı câriye olarak kulun öldükten sonra da ecrinin devâmına vesîle olan en önemli iki vâsıta olmalarından dolayıdır.

Hadîs-i şerîfte buyrulur:

“Allâh Teâlâ, cennetteki sâlih kulunun derecesini yükseltir de, hayrete düşen kul:

«–Yâ Rabbî, bu terfî bana hangi sebeple verildi?» diye sorar.

Allâh Teâlâ da:

«–Çocuğunun sana yaptığı istiğfâr ve duâ sebebiyle…» buyurur.” (Ahmed bin Hanbel, II, 509; İbn-i Mâce, Edeb, 1)

Diğer bir hadîs-i şerîfte de şöyle buyrulur:

“İnsan ölünce, bütün amellerinin sevâbı kesilir. Ancak şu üç şey müstesnâ:

Sadaka-yı câriye, kendisinden istifâde edilen ilim, ardından duâ eden sâlih bir evlâd…” (Müslim, Vasiyet, 14; Tirmizî, Ahkâm, 36)

Anne-babanın en mühim vazifesi, İslâm fıtratı ile teslim edilen yavruyu hayırla donatmak ve onu hayırlı bir evlâd olarak yetiştirmektir. Hayırlı evlâda sâhip olmak, dünyâda da âhirette de huzur ve saâdet vesîlesidir. Bu tâlim ve terbiyenin verilebileceği en hayırlı iklim de âile ortamıdır.

Çocuk, hakka ve hayra yönelmenin îcaplarını ilk olarak âile müessesesinde öğrenir. Sonra buna toplumdaki diğer tesirler eklenir. Lâkin âileden aldığı tesir temeldir. Bu yüzden anne-babanın, evlâdını güzel bir şekilde yetiştirmesi, yâni hayır-hasenât ile donatması, kendileri için bir âhiret mesûliyetidir. Bu, aynı zamanda evlâdın ana-babası üzerindeki en mühim hakkıdır. Bu bakımdan ebeveynin, çocuklarının terbiyesinde büyük bir titizlik, îtinâ ve hassâsiyet göstermeleri îcâb eder. Çocuk yetiştirme konusunda anne ve babanın bilhassa dikkat etmesi gereken başlıca hususlar şunlardır:

a. Çocuğa rûhâniyet telkîn edecek güzel bir isim konulmalıdır.

b. Feyizli bir ortamda inkişâf etmeleri için, yedirilen lokmaların helâlliğine dikkat edilmelidir.

c. Çocuklarda taklid meyli hâkim olduğu için onlara örnek olacak bir davranış güzelliği sergilenmelidir. Zîrâ münâkaşalı ve kavgalı ortamlardan in’ikâs alan çocuk huysuzlaşıp hırçınlaşır.

d. Çocukların davranışları dâimâ kontrol edilip göz önünde yapamadıkları kabahatleri gizli ve tenhâ yerlerde işlemelerine meydan verilmemelidir. Zîrâ bu durumda karakterleri zaafa uğrar, çift şahsiyetli olurlar. Bu hâlin ilk tezâhürleri de yalan ve riyâdır.

e. Çocukların güzel işleri takdir edilip mükâfatlandırılmalı, hatâları ise görmezden gelinmemelidir. Çünkü müsbet davranışlar mükâfât ile pekiştirilerek çocuğun şahsiyetinde kalıcı bir yer edinir. Buna mukâbil, vaktinde îkaz edilmeyen kusurlar da tekrarlana tekrarlana şahsiyetin bir parçası hâline gelir. Bu yüzden bilhassa kız çocuklarının küçük yaşlardaki kıyâfet yanlışlıkları müsâmaha ile ka...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Neslin korunması 1
« Posted on: 27 Nisan 2024, 03:40:39 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Neslin korunması 1 rüya tabiri,Neslin korunması 1 mekke canlı, Neslin korunması 1 kabe canlı yayın, Neslin korunması 1 Üç boyutlu kuran oku Neslin korunması 1 kuran ı kerim, Neslin korunması 1 peygamber kıssaları,Neslin korunması 1 ilitam ders soruları, Neslin korunması 1önlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes