> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Dini Konular > Dini makale ve yazılar  >  Neredeyiz?
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Neredeyiz?  (Okunma Sayısı 801 defa)
17 Mayıs 2011, 19:11:32
Zehibe

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 31.681



Site
« : 17 Mayıs 2011, 19:11:32 »



Neredeyiz?



İnsan vücudundaki cihazları ve duyguları ana hatlarıyla sınıflandırmak mümkün olsa da, sayısı ve sınırları hakkında dev bir okyanusun sahilinde gibiyiz.

Duygularımızın sayısı had ve hesaba gelmediği gibi makamları da aynı şekilde hesaba gelmez şekilde farklılık arz ediyor. Şimdi bir soru soralım: Göz mü iyi görür, yoksa el mi? Soru çok basit gibi görünse de, cevap makama göre değişir. Meselâ ağrıyan ve acıyan yerinizi gözünüz göremezken, eliniz hemen bulur. Elde olup da gözde olmayan, gerçekte yer ve koordinat belirleme sistemidir. Gözlerimiz ile dış dünyaya göre olan koordinatımızı belirleriz, ancak iç dünya daha farklıdır…
Yer ve koordinat belirleme sistemi insan hayatı için vazgeçilmezdir. Mesela su içerken bardağı alıp ağzınıza götürmek başta Bismillah, sonda binlerce şükür ve ortada da derin bir tefekkürü gerektiren muazzam bir faaliyettir. Bunu bir robota yaptıracak olsanız çok sayıda sensör, birçok bilgisayar programı ve iyi bir bilgisayara ihtiyacınız olacaktır.
İnsanın yer ve koordinat belirleme sistemi, şüphesiz sadece el ve ayakla sınırlı değildir. Gerçekte biz bir bütün olarak, kendi yerimizi ve koordinatımızı günlük işlerimizi görecek ve hayatımızı devam ettirecek şekilde bulacak muazzam bir sisteme sahibiz. Bizim görebildiklerimiz ve fark edebildiklerimiz sadece sofistike ve karmaşık bir sistemin sızıntılarıdır. Şüphesiz bunların merkezi de beynimizde bir yerde…
Geçen hafta İsviçre’deki Federal Politeknik Araştırma Merkezinden bir grup ilim adamı beyindeki bu merkez ile ilgili çalışmalarının bir kısmını yayınladılar. Yaptıkları çalışmalar bazı hastaların tedavisinde de kullanılacak. İlim adamlarına göre beyindeki bu mekanizma insan duygularının neredeyse esası olan “self-consciousness” yani “kendini bilme, farkında ve şuurunda olma” duygusunun bir tezahürü.
Beyindeki yer belirleme sisteminin bulunduğu yer, aşağı yukarı biliniyor. Bir kısım hastalar üzerinde yapılan tedavi çalışmalarında kısmen de olsa beynin ön tarafında bir yerde olduğu biliniyor. Elin ve ağzın yerini ve birbirine olan mesafesini bilmek kendini bilme ve şuurunda olma duygusunun bir tezahürü olunca, bu merkez son derece önemli hale geliyor. Çünkü sistem dıştan içe doğru gittikçe şaşırtıcı hususiyetler kazanıyor. Mesnevî-i Nuriye’de bir ifade geçer: “Evet karnın (miden) evinden; cildin, gömleğinden ve kuvve-i hâfızan, senin kitabından nakş ve intizamca daha yüksek ve daha garibdir. Binaenaleyh âlem-i melekût, âlem-i şehadetten; âlem-i gayb, dünya ve âhiretten daha âli ve daha yüksektir.” Yani beyin, yer ve koordinat belirleme sitemi olarak el’den ne kadar harika ise, kendini bilme hususu da, elin yerini bilme hususundan o kadar harika ve karmaşık… Şüphesiz beynin veya dimağın da daha derini, daha iç âlemi var… O da duyguların merkezi ve idarecisi olan kalb… Risâle-i Nur’da ifade edildiği gibi çam kozalağı büyüklüğündeki et parçası olan kalbden yani yürekten bahsetmiyoruz. Mânevî merkez olan kalbden bahsediyoruz. Hafıza kuvveti bir kitaptan ne kadar ileri ve harika ise, kalb de beyinden o kadar harika.
Aslında kalb ve beynin, kendini bilme ve şuurunda olma sistemini yönetiyor olması, insanın daha derinlerindeki faaliyetlerini, şahsî hayatını ve sosyal hayattaki davranışlarını da önemli hâle getiriyor. İnsanın kendini ve yerini tam fark edememesi hem dünya, hem de âhiret hayatı için önemli problemlere ve dengesizliklere sebep olabiliyor. Fizikî olarak yer belirleme sistemindeki bir rahatsızlık bir şekilde tedavi edilebiliyor veya en azından zararları sınırlı kalıyor. Ancak mânevî ve psikolojik sahadaki yerimizi yanlış tesbit etmek hem şahsımıza, hem de çevremize ciddî zararlar verebiliyor. Bilindiği gibi kalbî hastalıkların tedavisi diğerinden çok farklıdır. En büyük zorluğu ise; insanın iç dünyasının hastalığını kolay kolay kabul etmemesidir.
İnsanın bu sahadaki en büyük zorluğu, kendisini çok yükseklerde görmesidir. Yani gurur ve kibirdir. Gerçekte kibir, onun göründüğünden daha aşağıda olduğunu; tevazu ise daha yukarıda olduğunun bir göstergesidir. Nitekim Lemaat’ta izah edildiği gibi, her insanın cemiyet binasındaki pencereden bir görünümü ve takdimi vardır. Eğer o pencere kendimizi bildiğimizden daha alçakta ise tevazu edip, eğilip oradan gözükeceğiz. Yok, kendi yerimizi ve makamımızı çok yüksekte zannedip de yüksekteki pencereden görünmek ve bakmak istersek, büyük zorlamalara ve en nihayetinde de hüsranla neticelenen tekellüflere ve gayretlere girmek zorunda kalacak ve baş aşağı devrileceğiz.
Kişinin kendisini bilmesi cemiyet hayatı bakımından önemli olduğu gibi, şahsî hayatı, ibadetleri ve Cenâb-ı Hakk’a karşı kulluğu açısından da önemlidir. Peygamberimiz (asm) bir hadis-i şerifinde şöyle der: “Kendini bilen, Rabbini bilir.” Kendisinin acz ve fakrdan, kusurlardan ve hatalardan müteşekkil bir kul olarak bilen insan, bütün bunlara rağmen hayatını mükemmel bir şekilde devam ettirmesiyle; Rabbinin rahmet ve merhametinin, kudret ve azametin ne kadar büyük olduğunu idrak eder, Ona yönelir. Kendisinin toprak seviyesinde olduğunu bilmesi ve iman nuruna makes olmasıyla esfel-i safilînden a’lâ-yı illiyyîne çıkar. Toprak seviyesindeki secdesi ile miraca kadar yükselir.
Kendini ve yerini bilme hususunda en önemli konulardan birisi de kimliğini ve şahsiyetini doğru şekilde bilmek ve ona göre davranmaktır. Yukarıda bahsettiğimiz Federal Politeknik Araştırma Merkezindeki ilim adamlarının çalışmalarını, bir nevî “Avatar” filmine benzetenler de yok değil! Gerçekten de insanların ve toplumların farklı şahsiyetlerde yaşamaları ve başkalarını taklid etmeleri en mühim problemlerden birisidir… Kendimize bakacak olursak, bin yıldır Müslüman bir millet başka bir şahsiyette ve başka bir kimlikte olduğu iddiasıyla başka bir yerde yaşatılmaya çalışıyor. Kalbî hastalık başlayınca yer ve yön duygusu da şaşırıyor…
Şüphesiz, had ve hesaba gelmez cihazlarla donatılan insan olarak, bu kadar karmaşık cihazları ve sistemleri tek başımıza yönetmeye ve yönlendirmeye çalışmak altından kalkılamayacak bir yüktür. En iyisi ve en kolayı bunların hakiki sahibi olan ve bizi bizden daha iyi bilen Cenâb-ı Hakk’a sığınmak ve Ona teslim olmak ve Ondan yardım talep etmektir.


Hasan GÜNEŞ

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Neredeyiz?
« Posted on: 30 Nisan 2024, 16:52:27 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Neredeyiz? rüya tabiri, Neredeyiz? mekke canlı, Neredeyiz? kabe canlı yayın, Neredeyiz? Üç boyutlu kuran oku Neredeyiz? kuran ı kerim, Neredeyiz? peygamber kıssaları, Neredeyiz? ilitam ders soruları, Neredeyiz?önlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes