> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Dini Konular > Dini makale ve yazılar  > Nefsin arzuları
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Nefsin arzuları  (Okunma Sayısı 1057 defa)
05 Aralık 2010, 12:00:42
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 05 Aralık 2010, 12:00:42 »



Nefsin Arzuları

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN



Esselâmü aleyküm ve rahmetullàhi ve berekâtühû!..

Aziz ve sevgili izleyiciler ve dinleyiciler! Allah'ın selâmı, rahmeti, bereketi üzerinize olsun... Peygamber SAS Efendimiz'in hadis-i şeriflerinden bir demet okuyup izah edeceğim.

a. Hevâ-yı Nefis Putu


Okuyacağım ilk hadis-i şerifi, Ebû Ümâme el-Bâhilî Hazretleri'nden Hulvânî ve Taberânî rivayet eylemiş. Peygamber SAS Efendimiz bu hadis-i şeriflerinde buyuruyorlar ki:

RE. 373/11 (Mâ tahte zıllis-semâi min ilâhin yu'bedü min dûnillâh, a'zame indallàhi min heven mütteba'.) Sadaka rasûlüllàh, fî mâ kàl, ev kemâ kàl.

Bu hadis-i şerif hevâ-yı nefs, nefsin isteklerine uymak konusunda. Buyuruyor ki Peygamber Efendimiz:

(Mâ tahte zıllis-semâi) "Semânın gölgesi altında yoktur; (min ilâhin yu'bedü min dûnillâh) insanların Allah'tan gayri yanlış olarak, günah olarak, şirk olarak taptıkları bâtıl mâbudlar, ilâhlar içinde, (a'zame indallàhi min heven müttebain) Allah indinde, kendisine tâbî olunan hevâdan daha büyük bir bâtıl put, ilâh yoktur."

Kelimelerin tercümesiyle anlamı bu, daha iyi anlaşılsın diye ben biraz açıklayayım: Dünyada demiyor Peygamber SAS, semânın gölgesi altında diyor. Yâni, "Semânın gölgelediği, semânın kapladığı, insanların yaşadığı şu mekânda, insanların taptıkları bâtıl mâbudların içinde, Allah indinde kendisine tâbî olunan hevâ-yı nefisten daha büyük bir put yoktur. Günahı ondan daha büyük olanı yoktur." buyuruyor Peygamber SAS Efendimiz.

Hevâ kelimesi Arapçada, iki gözlü he, vav ve ye ile yazılır. Ama vav'ın üzerinde bir çekme işareti vardır, hevâ diye okunur. Elif-i maksûre diyoruz buna... Bir da hava dediğimiz, teneffüs ettiğimiz, soluduğumuz hava var. Onun yazılışı Arapçada başkadır. O iki gözlü he ile, vavdan sonra elif ve hemze ile yazılıyor. Bu hevâ, öteki hava; kisi farklı...

Hevâ-yı nefs; nefsin istekleri, arzusu, uçup gittiği, peşine takılıp gittiği şey demek. Hevâ-yehvî; aslında Arapçada böyle bir boşluğa doğru uçup gitmek mânâsına gelen bir fiil. Allahu a'lem, insanın arzuları da böyle gönül boşluğunda, bir şeyin aşağılara, derin yerlere uçtuğu gibi uçuşup durduğu için, ordan alınmış olabilir.

Kur'an-ı Kerim'de de:

(Ven-necmi izâ hevâ) "Yıldıza andolsun ki, kaydığı zaman, düştüğü zaman, kayıp gittiği zaman..." diye, orada da hevâ fiil olarak geçiyor.

Burda tabii hevâ-yı nefs olarak isim bu. Nefis kelimesi kullanılmıyor ama, (heven müttebain) deniliyor; yâni "Peşine takılınıp, sürüklenilip gidilen nefsânî arzular" demek. Bu nefsânî arzular bir put gibidir, bir tanrı, bâtıl ilâh gibidir. İnsanlar yeryüzünde maalesef, peygamberler gelmesine rağmen, ilk insan Hazret-i Adem Atamızın peygamber olmasına rağmen, ondan sonra da hiçbir beldede, hiçbir şehirde kullar peygambersiz bırakılmadığı halde, kendilerine peygamber gönderildiği halde, insanlar maalesef çok eski zamanlardan beri çeşitli putlara tapınmışlar. "Gàlibâ şu tanrı?.. Gàlibâ bu tanrı?.." diyerek çeşitli putlara insanoğlu maalesef tapınmış durmuş. Yanlış; çünkü taptıkları şeyler boş, bâtıl, asılsız, esassız şeyler... Tapmamaları lâzım aslında ama, tapmışlar.

Tarih boyunca heykellerini görüyoruz, dinler tarihi kitaplarından okuyoruz. Meselâ, Sümerlilerin tanrıları... Hem de bir tane değil, çeşit çeşit tanrılar düşünmüşler; güneş tanrısı, ay tanrısı, bereket tanrısı, ana tanrıça... Tanrıların en büyüğü, küçüğü... Aşk tanrısı, şarap tanrısı... vs. Saçma sapan, komik, acı, trajik, üzülecek, ağlanacak cinsten şeyler.

Çünkü insanları, yeri, göğü yaratan; rızıklarını veren, besleyen, büyüten, nimetleri de halkedip insanlara ulaştıran Allah-u Teàlâ Hazretleri... Fakat, insanlar Allah'ı bırakıp Allah'tan gayri kendi elleriyle yaptıkları asılsız, boş, bâtıl varlıklara tapınmışlar, tanrı demişler... Dağlara tapmışlar, yıldızlara tapmışlar. Bunların hepsi tabii bâtıl, asılsız, boş, aslı astarı, temeli olmayan düşünceler, bâtıl tanrılar.

Güneşe tapan bir insan niye güneşe tapıyor?.. Güneş biraz parlak gibi görünüyor dünyadan ama, gökyüzünde güneşten kat kat daha büyük, kat kat daha ışıklı, başka güneş gibi varlıkların olduğunu bilim tarihinden, gökbiliminden biliyoruz. Çok iyi bir şekilde biliyoruz. Nice yıldızlar var ki, bizim güneşimizden kat kat büyük, güneş onların yanında zerre gibi kalacak kadar büyük varlıklar var... Onların uzaktan hangisinin büyük olduğunu anlayamadıklarından, güneşi büyük gördüklerinden güneşe tapmışlar. Kimileri aya tapmış.

Şimdi tabii, bu tapılan bâtıl şeyleri sıralayacak olursak: Hayvanlar, taşlar, dağlar, birtakım insanlar... Eskiden yaşamış atalarından, kendi zihinlerinde iz bırakmış olan büyük sandıkları kimseler... Derken gökteki yıldızlar, ay, güneş... vs. Tamam, insanlar bunlara tapıyor maalesef. İşte Hindistan'da bilmem ne kadar din varmış. Amerika'daki Dinler diye bir kitap vardı benim kütüphanemde, fakültede iken. Bizim rahmetli, Dinler Tarihi hocası arkadaşımız odama geldiği zaman, kitabı görünce gözleri faltaşı gibi açıldı:

"--Aman hocam, bu çok kıymetli bir kitap, ben alabilir miyim, istifade edebilir miyim?" filân dedi; hiç unutmuyorum.

Amerika'da da bir sürü inançlar var. Orada da dikkatimi çekmişti; biz bu Amerikalılara, Avrupalılara bilimsel davranıyor filân sanıp da saygı gösteriyoruz, hüsnüzan gösteriyoruz. Fakat Amerika'daki bir sürü dinlerden bahsetmiş, olduk olmadık, bâtıl mezheplerden, tarikatlardan, hristiyanlığın kollarından, dallarından bahsetmiş; ama İslâm'la ilgili hiçbir atıf, hiçbir bilgi, hiçbir söz yok... Yâni hiç olmazsa, "İslâm bunların yanında bir kitaba sığmayacak muazzam bir din olduğundan, ayrı bir ciltte inceleyeceğiz." filan dese, neyse de... Veya birkaç sayfada onu da özetlese:

"--Müslümanların da inancı budur. Yeri göğü yaratan Allah'a ibadet ederler. Böyle putlara, ağaçlara, taşlara, aya, güneşe, yer gök varlıklarına, yaratıklarına tapmazlar." dese...

Onu dememiş, sakınmış, çekinmiş, korkmuş, gizlemiş, saklamış... neyse. Yapılıyor bunlar.

Demek ki, Amerika'da yaşayan insanların bir sürü ayrı ayrı inançları var. Hindistan'da yaşayan insanların inançları var. Dünyanın muhtelif yerlerinde inançlar var. Eskimoların arasında beyaz ayı kutsal, Hintlerin yanında öküz kutsal... vs.

Bunların çoğunu omuz silkiyoruz, ayıplıyoruz, garipsiyoruz, "Olmaz böyle şey!" diyoruz. Ama bir de bunların yanında, insanların tapındığı başka şeyler de var... İnsanlar emrini tutuyor, el pençe divân duruyor. Karşısında bir sözünü iki etmiyor, tapınıyor. Neye tapınıyor?.. Nefsine tapınıyor. Kendisinin nefsine tapınıyor!..

"Nasıl tapınıyor? Yâni ne demek istiyorsunuz?" derseniz; nefsi neyi isterse yapıyor. "Şunu yap!" diyor, yapıyor. "Şunu yapma!" diyor, iyi bir şey olsa bile yapmıyor. Nefsi de umûmiyetle kötü şeyleri istiyor.Yan gelip yatmak istiyor bir kere, çalışmayı istemiyor. Halbuki, toplumların ilerlemesi çalışmayla; çocuğun başarı kazanması çalışmayla, sınıfı geçmesi çalışmayla... Annenin, babanın, ailenin reisinin, ilgililerinin, sorumlularının para kazanmaları için çalışmaları lâzım! Herkesin çalışması lâzım! Evdeki hanımın da ev hanımı olarak çalışması lâzım! Akşama kadar çalışmazsa; yemek pişirilecek, oda toplanacak, çamaşırlar yıkanacak, ütülenecek, sökükler dikilecek... vs.

Çalışma çok önemli bir faaliyet ve hayatı ayakta tutan bir şey. Nefis çalışmak istemiyor. Ne istiyor?.. Eğlence istiyor, yatmak istiyor, uyku istiyor, keyf istiyor, zevk istiyor... Nefis böyle şeyler istiyor. Demek ki, nefis pek kanunlara manunlara aldırmıyor, anayasa babayasa dinlemiyor. Demek ki, kaytarmağa çalışıyor. Demek ki, iyi bir varlık değil nefis...

Sonra, kendisi rahat etsin de başkaları yorulursa yorulsun, üzülürse üzülsün. "Herkes bana hürmet etsin, hizmet etsin!" diyor. Halbuki, insanlar tarağın dişleri gibi Allah'ın indinde eşit kimseler. Ancak müttakî olanları, günahtan sakınanları, ince düşüncelileri, zarifleri, edeblileri Allah indinde kıymetli... Ötekiler kıymetsiz. Rütbeye, makama, omuz kalabalığına bakmıyor Cenàb-ı Hak; kalplerin temizliğine bakıyor. Bir oduncu Yunus Emre evliyâ oluyor da, nice nice melikler, hükümdarlar, padişahlar, başkanlar, firavunlar cehennemlik olabiliyor.

Şimdi, insana bu kötülükleri emreden nefis... Kötülükleri emrettiği de, Kur'an-ı Kerim'de bir âyet-i kerimeyle, Yusuf Sûresi'nde izah ediliyor. Bismillâhir-rahmânir-rahîm:

(İnnen-nefse leemmâretün bis-sûi illâ mâ rahime rabbî) [Muhakkak ki nefis, insana kötülüğü çok çok emredicidir; ancak Rabbimin korudukları müstesnâ...] (Yusuf: 53)

Nefis terbiye edilmezse, kötülükleri emreden bir varlık... Nefis terbiye kabul eden bir varlık. İnsanoğlu terbiye kabul eden bir varlık. Çocuk eğitilirse, iyi bir aile terbiyesi görürse, iyi bir mektep tahsili görürse, iyi hocaların elinde iyi bilgileri alırsa, çok yüksek bir insan olur. Zâten çok yüksek insanları incelediğimiz zaman görüyoruz ki, onu yetiştiren hocalar çok yüksek, kıymetli insanlarmış. "Tabii, öyle hocaların, böyle talebeleri olur." diyoruz. Bu işin doğal olarak böyle olduğunu herkes kabul ediyor.

Nefis terbiye kabul ediyor ama, terbiye edilmeden de insanlar hayatını bitirip, dünyaya gàfil gelip, âhirete gàfil göçüp gidebiliyor. Hiç dünyayı anlamamış olarak, hayatı anlamamış olarak, hayattaki görevini anlamamış olarak, Allah'ı tanıyamamış olarak, gàfil olarak, kâfir olarak, zâlim olarak, fâsık olarak, günahkâr olarak, suçlu olarak, borçlu olarak göçüp gidiyor.

İşte bu nefis niye terbiye edilmiyor?...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Nefsin arzuları
« Posted on: 24 Nisan 2024, 22:43:55 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Nefsin arzuları rüya tabiri,Nefsin arzuları mekke canlı, Nefsin arzuları kabe canlı yayın, Nefsin arzuları Üç boyutlu kuran oku Nefsin arzuları kuran ı kerim, Nefsin arzuları peygamber kıssaları,Nefsin arzuları ilitam ders soruları, Nefsin arzularıönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes