๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Dini makale ve yazılar => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 17 Kasım 2010, 18:56:54



Konu Başlığı: Neden hep islamda müsamaha ?
Gönderen: Sümeyye üzerinde 17 Kasım 2010, 18:56:54
NEDEN HEP İSLAMDA MÜSAMAHA?


Malatya’da İslam’dan bahsetmek yürek ister... Hele de konferans, panel, seminer türünden umuma açık toplantılarda konuşmacının işi daha da zordur. Tabi, Kur’an-i kriterleri iyi hazmetmiş, İslami espiriyi iyi kavramış, riyadan ve şovdan uzak bir konuşmacının telaş etmesi gerekmiyor.

Bunun iki örneğini Ramazan ayı içinde yaşadık. Malatya Belediyesinin Ramazan münasebetiyle davet ettiği iki konuşmacından ilki Sn. Prof. Dr. Faruk Beşer’in takdire değer ölçülü, tutarlı, hurafeden ari ve Malatya’nın fikir atmosferiyle de mutabakat sağlayan konuşması beğeni topladı. Tabi ki Malatya’yla mutabakat sağlamak önemli ve gereklidir. Çünkü Malatyalının , masala, menkıbeye, belgesiz, hüccetsiz, boş lafa karnı toktur. Dinden bahsedeceksen hüccetini getirmelisin, hem de eğip bükmeden, yalakalık etmeden... Malatya’da hüccet olarak da öyle falan hocanın, filan din adamının ya da şeyhin sözü geçmez. Dinin hücceti Kur’an ve onun tatbikçisi peygamberden başka kimse değildir.

Ee, böyle olunca da İslam’dan bahis açan kimsenin uluorta konuşmasına kimse değer vermez bu kentte.

İkinci konuşmayı, Sn. Faruk Beşer’den iki hafta sonra Diyanet işleri başkan yardımcısı, Sn. Rıdvan Çakır yaptı. Konferansın konjöktüre uygun bir biçimde hazırlandığı adından bile anlaşılıyordu. Konuşması üst perdeden başladı; O, bildik kırıla döküle konuşan, ‘çıt kırıldım hoca’ edasından çok görevi icabı komut verir gibi konuşuyordu. Sırtını sağlam (!) yerlere dayadığı belliydi.

Son dönemde pek çok müslüman akademisyenin ve sofi takımının yaptığı gibi, hep hoşgörüden, müsamahadan, sevgiden söz etti. Konuşmanın adı da zaten “İslamda Müsamaha” idi. Dışardan bakan biri de, müslümanların diğerlerine mesela laikçilere, Kemalistlere zulmettiğini, baskı yaptığını, başı açık kızlarını okullarına almadığını, kadınlarla tokalaşanları, hanımı açık olanları, kadın erkek iç içe birlikte oturanları işten atarak açlığa mahkum ettiğini; (faraza) Nazım’ın şiirinden bir bölüm okudu diye hapse atan müsamahasız insanlar sanacak.

Şu dünyanın tersliğine bakın: Her türlü baskıya, zulme, müsamahasızlığa maruz kalan müslümanlar... Ama en çok müsamaha beklenen de yine onlar.

Ne hikmetse bugüne kadar bir Allah’ın kulu çıkıp da “Demokraside Müsamaha”, “Laiklikde Müsamaha”, “Sosyalizmde Müsamaha” konulu bir tek konferans düzenlenmiş ya da bu konuda bir tek makale, kitap yazmış değildir.

Müsamaha ne demek(?) Her sistemin, her dinin, her dünya görüşünün bir takım kuralları, ilkeleri, vazgeçilmez prensipleri ve disiplini vardır. Bu kurallar da müsamaha, laçkalığa, kaypaklığa yol açar. Adamlar bunun farkında bu yüzden kendileri için müsamahadan söz etmezken, hoş görüyü hep müslümanlardan istiyorlar. Delilleri de hazır, “Yaradanı yaradandan ötürü sevmeliyizmişiz”... Bu saçma sözle asırlardır oyalandı müslümanlar. Allah aşkına Kur’andan Haberdar olan müslümanlar şöyle bir zihinlerini yoklasınlar bakalım, bu sözü onaylayacak bir tek ayet var mı?

Zaman zaman “dinde zorlama yoktur, dileyen iman eder dileyen küfreder”mealindeki ayetler de, hoş görüye delil olarak gösterilmektedir. Allah din seçme ve cehenneme gitme özgürlüğünü elbette veriyor ama bu işi ne kendisinin ne de mü’minlerin hoş görmesini istemiyor. Tam tersine küfrü tercih edenleri lanetliyor.

Ebu Leheb’i hoş görüp sevdiğimiz için mi Kur’an diliyle kıyamete kadar lanetliyoruz.

Şu bilinmelidir ki, Allah’ın dinini bozmaya ne Rıdvan Çakır’ın, ne medyatik İslam akademisyenlerinin, ne de çıplak kafalı uyarıcıların gücü yetmeyecektir. Unutulmasın ki binlerce yıldır nice Mel’eler, nice Bel’amlar geldi geçti de bu dinin kılına halel getiremedi. Hala saf tertemiz ve ter-ü taze duruyor.



Ömer. Ş. HOTAR