> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Dini Konular > Dini makale ve yazılar  > Ne mutlu şeytanı taşlayıp kâbesini bulanlara
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Ne mutlu şeytanı taşlayıp kâbesini bulanlara  (Okunma Sayısı 633 defa)
03 Ağustos 2010, 16:27:35
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 03 Ağustos 2010, 16:27:35 »



Ne Mutlu İçindeki Şeytanı Taşlayıp, Kâbe’sini Bulanlara..!



İnsan önce yüreğindeki Kâbe’yi bulmalı, ondan sonra düşmeli hac yoluna. Gideceği yolu bilmeyenler, kıblesine henüz karar vermeyenlerin gidebileceği bir yer yoktur. Başını taştan taşa vurarak akan sular yatağı doğru değilse gedeceği yerde bir bilinmezdir. Yanlış yol, kırılmış ve yıkılmış kalpler bırakır hüzünlü mazide.

Nerede, nasıl hangi mevkide olursa olsun insan önce gideceği yönü bulup pusulasını ona yöneltmeli. Sonra revan olmalı yollara.

Doğru yönü bulmak kadar doğru yolda ilerlemek, yürümek için çaba göstermek gerekir. Yürümek için içinde bir aşk yangını her gün yanmalı. Yürekte yangın yoksa yol çekilmez olur. En küçük engeller insanı yolundan döndürebilir. Küçük bir çakıl taşı, yoldaki bir tümsek, açılmış bir çukur yada yanlış bir işaret yada işaretçi yoldan çıkarabilir insanı.

Kıblesini bulup yoluna revan olan varmak istediği yere geldiğinde çektiği zahmet kadar kıymet arz eder vardığı yer. Kolaylıkla elde edilenin kıymeti yoktur. Yollarda çekilen ıstırabı, vuslatta rahmete dönüştürmekte önemlidir.

Varılmak istenen Kâbe’ye varıldığında sevgiliye kavuşulmanın verdiği heyecanla “buyur” denilmeli. Yüreğinin seni çağırdığı yerde olmanın mutluluğuna gözyaşı ırmağı karışmalı.

Dönmeli bir Mevlevi semazen gibi ellerini açıp yüreğindeki Kâbe’nin etrafında. Kendinden kaçıp kendini bulmalı. Kendinden uzaklaşıp, kendine yaklaşmalı. Açılmalı içindeki demir perdelerle kapalı gönül kapısı. Herkesi, her şeyi kucaklayacak kadar genişlemeli. Yıkmalı içindeki putları kendinden öncekiler gibi. Eğmeli başını gökten toprağa eğilen güneş gibi. Toprakta bir gölge olmalı, gölgede hiç.

Gidip gelmeli içindeki vicdan vadisinde, zemzem ırmağını bulmak için. Pişmanlık duvarlarını yıkıp içindeki günah vadisine bir beyaz ihramla yol almalı.

İçindeki gecenin siyah örtüsünün arkasından ağarırken gün ellerini açıp vakfede durmalı. Kalabalık bir mahkemenin önünde sanık sandalyesinde yalnız yargılamalı kendisini. Bütün günahlara karşı durur gibi dik ama bir o kadarda mütevazi bir el açmalı sevgilisine.

İbrahim gibi bütün putları kırıp kendi boynuna asmalı gerektiğinde baltayı. Sonra en büyük nefis putunu devirmeli. Ateşi, ateşe atıp, ateşi yakmalı ateşle. Yandığında pişmeli, piştiğinde yanmalı. Alevlerden geriye kalan korlar güllün kırmızılığına dönüşmeli. Yürekte bir tomurcuk yetim ve öksüz açmalı. Kendinden hicret edip gönül dünyasında bir muhacir olmalı.

Bulmalı araya araya kaybolmuş merhameti, aşkı, şefkati, sabrı, çileyi, emeği, umudu…

Tam arındım demeden, günahları geride bırakıp, gitmeye hazırlanmadan önce içindeki şeytanı taşlamalı. Başkalarının şeytanlarına söz söylemeden önce en büyük taşı içindeki şeytana atmalı.

Sonra sıyrılmalı bütün benliğini kuşatmış günah esaretinden. İhramını çıkartarak ana rahmine yeni düşmüş bebek gibi masum kalmalı ömrünün her deminde.

Bir muhacir hüznü ile geldiği bu aşk mabedinden münevver bir şehrin yoluna revan olmalı. Bir aşk nurunun bahçesinde mecnun olmalı. Dünyada bir muhacirken, yüzünü sürdüğü topraklar, eğildiği secde, kırdığı putlar, yaktığı benlik onu ensarlığa terfi ettirmeli.

Gittiği yer yöne, vardığı her yere, karşılıksız, çıkarsız güller götürmeli. Kendi bahçesinde yetiştirdiği gülleri karamsarlık girdabındaki yüreklere sunmalı. Dünyada gül açmayan bahçe kalmayıncaya kadar yürümeli. Bir karınca misali varamasa da her gönle, tutamasa da her uzatılan eli, gidemese de çağrılan her yere, ölmeli yolunda.

Arayan bulur Kâbe’sini, bulan koşar sevdiğine, arınır toprağın yağmurla arındığı gibi günahlarından, kendinden. Bir muhacir gibi yaşadığı dünyada bir ensar yüreği ile çalar her sabah bütün kapalı kapıları.

Nice kervanlar çölün sıcağına, susuzluğuna, zahmetine rağmen tutmuşlar gül şehrinin ve gül neslinin yolunu. Geride kalanlar, birkaç gün daha müsaade bekleyenler, işlerini bitirip, evlatlarını yetiştirme telaşına düşenler, tali yollarda tökezleyenler, benlikleri ayaklarına takılanlar, bir “keşke günü”ne kadar özgürlüklerinin köleliğini sürecekler.

Ne mutlu içindeki şeytanı taşlayıp, Kâbe’sini bulanlara..!

 
ALINTIDIR
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Ne mutlu şeytanı taşlayıp kâbesini bulanlara
« Posted on: 24 Nisan 2024, 13:18:22 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Ne mutlu şeytanı taşlayıp kâbesini bulanlara rüya tabiri,Ne mutlu şeytanı taşlayıp kâbesini bulanlara mekke canlı, Ne mutlu şeytanı taşlayıp kâbesini bulanlara kabe canlı yayın, Ne mutlu şeytanı taşlayıp kâbesini bulanlara Üç boyutlu kuran oku Ne mutlu şeytanı taşlayıp kâbesini bulanlara kuran ı kerim, Ne mutlu şeytanı taşlayıp kâbesini bulanlara peygamber kıssaları,Ne mutlu şeytanı taşlayıp kâbesini bulanlara ilitam ders soruları, Ne mutlu şeytanı taşlayıp kâbesini bulanlaraönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes