> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Dini Konular > Dini makale ve yazılar  > Mutezile ye göre kabir hayatı
Sayfa: [1] 2   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Mutezile ye göre kabir hayatı  (Okunma Sayısı 6597 defa)
29 Kasım 2010, 17:35:21
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 29 Kasım 2010, 17:35:21 »



Mu’tezile’ye Göre Kabir Hayatı


İnsan hayatının geçirdiği aşamaları ve ileride onu bekleyen halleri dört devreye ayırmak mümkündür. Bunların ilki, ruhun yaratıldığı andan bedene üfleninceye kadar geçen “ruh” aşaması, ikincisi doğumla başlayıp ölümle biten “dünya hayatı”, üçüncüsü ölümle başlayan ve tekrar dirilişe kadar devam edecek olan “âhiret hayatı”dır. Buna göre ölümden sonraki hayat kabir hayatı ile başlamaktadır. Kelam kitaplarında ölümle başlayıp dirilişe kadar devam edecek olan dönem kabir azabı1, kabir halleri2, berzah halleri3; dirilişten sonraki dönem de ‘âhiret halleri’ şeklinde isimler almaktadır. Mu’tezile bu halleri, beş temel ilkelerinden birisi olan “el-menziletü beyne’l-menzileteyn”4 doktrinleri çerçevesinde ele alır.

Kabir ve âhiret ahvâli gibi ölümden sonraki hayat, gayba ait meselelerdendir. Akıl ve duyularla hüküm verme, bilgi edinme imkânı olmayan bu gibi konularda ancak, Allah ve peygamberin haber vermesiyle bilinir. İşte biz bu makalemizde, kelam literatüründe sem’iyyât bahislerinde yer alan kabir azabı ve nimetiyle ilgili konuları müteahhirîn Mu’tezile’nin önemli düşünürlerinden olan Kâdî Abdülcebbâr’ın görüşlerini kendi eserlerinden hareketle aktarmaya çalışacağız.
 
A. Sem’iyyat’a Dayalı Bilginin Değeri

 

Kâdî Abdülcebbâr’ın ‘sem’iyyat’la ilgili görüşlerine geçmeden önce, ‘sem’iyyât’a dayalı bilginin değeri konusunda durmak gerektiğine inanıyorum. Sem’iyyet, akıl ve tecrübe alanının dışında vahiy yoluyla elde ettiğimiz bilgilerin genel adıdır. Meseleye dini bilginin alanı açısından yaklaşırsak evvelâ şunu söylememiz gerekir ki, öteki dünyâ/âhiret sem’iyyat/işitme yoluyla, haberle bilinen dünyâdır. İşitme yoluyla bilinen dünyâdan kastedilen, âhiret âleminin vahiyle bilinmesidir. Âhiret hayatı, bütün ilahi dinlerin merkezi konularından olup, inanılması gerekli olan esaslardan birisidir. Daha hayırlı ve sürekli olduğu belirtilen âhiret hayatını5 bilmenin yolu vahiydir. Yani, öteki dünyâyı salt akılla bilmek mümkün değildir. Bir başka deyişle bu konu, aklın imkân alanına girmekle birlikte, salt akılla bilinemez. Dolayısıyla âhiret/öteki dünyâ hakkında öz olarak şunu söylemek mümkündür: İslam dininin temel esaslarından birisidir, dayanağı vahiydir/haberdir, aklen temellendirilmesi mümkündür.  Kelamcılar işitilerek bilinen konuların içeriği konusunda farklı düşünürler. Fakat âhiret hayatını bilmenin yolu konusunda aynı görüşü paylaşırlar. Dinde emir, nehiy, va’d, vaîd, mubah, haram ve duyu-ötesi alanla ilgili konular, ancak nakil ile bilinir.6 Bu konularda akıl, düşünce açıklamak için bir âlet ve yaratılmış olağan bir sebeptir, tek başına hüküm ortaya koyan değildir.  O halde Mâtürîdîlere göre dini yükümlülüğün temeli akıl değil, nakildir. Meydana gelmesi aklen mümkün olan bir şey hakkında nas varid olunca onu kabul etmek ve ona inanmak gereklidir.7

 İslamî gelenekte bilimsel ölçülere göre, doğru söylediği sâbit olan kimsenin mümkün olan varlıktan haber verdiği şey, bilgi meydana getirir. Onun haberi doğrudur. Dinde her biri bir bilgi vasıtası olan akıl ve sem’ yoluyla bilgi elde etmeye çalışmak yüce bir değerdir. Akıl yoluyla doğru bir bilgiye ulaşan kimse, içinde ferahlık duyar. Aynı derecede nakil yoluyla ulaşmış olduğu bilgilere ulaşan kimse, akıl yoluyla bilgiye ulaşan kimsenin duyduğu hazzı duymaz. Haber veren kimse, doğru (sâdık) olduğu zaman, mukallidin onun verdiği haberi tasdik etmesi gerekir. Her ne kadar bir âlim, muhbir-i sadığın vermiş olduğu habere/bilgiye taklit yoluyla ulaşmışsa da, kendi aklı ile bizzat bir şeyin bilgisine ulaşan kimsenin ulaştığı noktaya ulaşamaz.8

Eş’arî bir kelamcı olan Cüveynî, Allah’ın varlığına, sem’iyyat yoluyla ulaşan kimse, akıl yoluyla ulaşan kimsenin derece bakımından altındadır. Onun imanında eksiklik yoktur ve yakîni imanda şüphe edilmez9 demekle, dolaylı olarak Allah’ı bilmede aklın değerine işaret etmiş olmaktadır. Çünkü naklî delille Allah’ın varlığına delil getirmek devir meydana getireceği için zaten Selefiyye hâriç bütün kelamcılar aklî delili benimsemişlerdir. Ayrıca Cüveynî, sem’iyyat yoluyla elde edilen bilginin değeri konusunda da durur. Ona göre, sağlam bir dinin ve doğru bir metodun gerektirdiği şey şudur: Araştırmacı âlimler nezdinde, sahih yollarla peygamberden rivâyet edilen (mütevâtir) haberlerin tümü gönül rahatlığı ile itikatta delil olarak kabul edilmiştir. Sem’iyyatla ilgili bilginin tanımına göre, itikatla ilgili konularda tevâtür yoluyla nakledilen rivâyetler, kesin bilgi ifade eder. Eğer rivâyet, âhâd yolla gelmişse, zannîlik ifade eder.10 Zan diğer bir ifade ile şüphe üzerine itikat oluşturulamaz. Kabir ve âhiret halleri ile  ilgili anlatılan konular, âyet ve hadislerde anlatılan ve doğru sözlü Peygamber tarafından haber verilen konulardır.11 Bu konulardan bir kısmı, muhkem âyetlerle, bir kısmı da müteşâbih âyetlerle ya da sahih yollarla peygamberden gelen mütevatir haber ya da âhâd haberle sâbit olanlar da vardır. İslam düşünce tarihinde kelamî ekollerin herbirisi deliller konusunda ortaya koydukları yöntem farklılığından dolayı, akîde açısından değişik sonuçlara ulaşmışlardır. Kabir azabı konusundaki farklı görüşler, bunlardan sadece birisidir. Burada şu kadarını ifade edelim ki, Mu’tezile’ye göre hiçbir aklî ve lafzî karineye ihtiyaç duymaksızın namaz, namazın şartları, miktarı, diğer ibadetler,  sevap ve cezanın ölçüsü ve mahiyetleri gibi sem’î meseleler, sadece sem’î delille bilinir, bunlara, nazarî akılla ulaşmak mümkün değildir.12 Dolayısıyla bütün kelamî ekollere göre, sem’iyyat konuları nakille bilinir ve ma’kul bir düzeyde ele alınabilir. Biz burada bir sem’iyyat konusu olan kabir hayatını doğrudan Kâdî Abdülcebbâr’ın eserlerinden hareketle Mu’tezile’nin görüşlerine değineceğiz.

 

B. KABİR AZABI

 

Kâdî Abdülcebbâr, kabir azabı ile konuya, akîdelerinin önemli bir prensibi olan “el-menziletü beyne’l-menzileteyn” bölümünde yer verir.13 Genellikle Ehl-i sünnet kaynakları genellemelere giderek Mu’tezile’nin kabir azabını inkâr ettiğini söylerler.14 İşte, müellif, biraz da bu genel tutuma işaret ederek, bu yanlışlığı düzeltmek adına, konuya karşıt görüşleri eleştirerek girme ihtiyacı duymuştur. Kâdî Abdülcebbâr, Mu’tezile bilginlerinin kabir azabını reddettiğine dair olan görüşleri kabul etmeyip, ümmet arasında kabir azabının hak olduğu konusunda hiçbir ihtilâfın olmadığını, sadece farklı bir görüşün mütekaddimin  Mu’tezile’den olan ve sonra Cebriye ekolüne katılan Dırâr b. Amr’dan rivâyet edildiğini, İbn Ravendî’nin de Mu’tezile kabir azabına inanmayıp inkar ediyor şeklinde saldırmasının da buna dayandığını dile getiriyor15 demektedir.

Kâdî Abdülcebbâr, “kabir azabı konusunda, Haşviyye’nin iddia ettiği gibi, “kabirde ölülere azap edilir” ya da Cebriyye’nin iddia ettiği gibi “kabir azabının aslı yoktur” demeyiz. Aksine biz, Allah kabirde insanları diriltir, bir müddet azap görürler, sonra tekrar öldürür” diyoruz. Nitekim Kur’an’da bu konu ile ilgili olarak şöyle buyrulur: “Diyecekler ki: Ya Rabb! Bizi iki öldürdün, iki de dirilttin; şimdi günahlarımızı anladık, fakat var mı çıkmaya bir yol?"16 Bu konuda ayrıca birçok hadis rivâyeti olduğunu da söyleyen Kâdî, kabir azabı ile görevli meleklere de17 Münker ve Nekir isimlerinin verilmesinde hiçbir engelin olmadığını iddia eder.18

Kâdî Abdülcebbâr, kabir azabı meselesini dört başlık altında değerlendirir:

 

1- Kabir Azabının Subûtu


 

Müellife göre, kabir azabının varlığına şu âyet delâlet eder: “Bunlar, günahları yüzünden suda boğuldular, ardından da ateşe sokuldular ve o zaman Allah’a karşı yardımcılar da bulamadılar.”19  Bu âyette; “suda boğuldular ve ateşe sokuldular” şeklinde ifade edilen iki eylemin arasında yer alan fe bağlacı, belli bir zaman aralığı olmadan hemen cehenneme girdiklerini vurgulamak manasına ta’kibiye için kullanılmıştır. Dolayısıyla bu âyette, fe bağlacının20 ta’kibiye için kullanılması kabir azabına delâlet eder. Yine buna, şu âyette delildir: “Onlar, sabah-akşam o ateşe sokulurlar. Kıyâmetin kopacağı gün de: Firavun ailesini azabın en çetinine sokun (denilecek)!”21 Kâdî, bu âyetin, genel manada bütün mükelleflere değil, özel manada sadece, açıkça Firavun  ailesinin kabir azabı göreceğine delâlet eder, demektedir.

Kâdî’ya göre umûmi manada kabir azabının gerçekleşeceğine şu âyet delildir: “Onlar: Rabbimiz! Bizi iki defa öldürdün, iki defa dirilttin. Biz de günahlarımızı itiraf ettik. Bir daha (bu ateşten) çıkmaya yol var mıdır ? derler.”22 Kâdî Abdülcebbâr bu âyeti yorumlarken, öldürme ve diriltme iki defa değildir; ancak, ikisinden birisi kabirde azap ya da müjdeyi duyurmadır, demektedir.23 Bir başka eserinde ise, kabir azabı sahih olmasaydı, bir defa öldürme olurdu, şeklinde görüş bildirir.24

Kâdî Abdülcebbâr, kabir azabını inkâr eden kimselerle tartışır. Örneğin, iki ölümden birisi, Allah’ın insanı ölü olan nutfeden yaratmasıdır, diyen kimseye, hakikatte öldürme, canlılığı iptal etme olup, asla, diri olmayan nutfe hakkında bu düşünülemez, diyen müellif, kabir azabı ile ilgili bir rivâyeti delil olarak getirir: Rivayet olunur ki, Hz. Peygamber iki kabre uğradı. “Bu ikisi büyük günahlarından dolayı azap görmemektedirler; onlardan birisi koğuculuk yapıyor, diğeri ise bevlden kaçınmıyordu” dedi.25 Kâdî Abdülcebbâr bu rivayetin ifade ettiği manayı da tartışma konusu yapar. Durumunda bağışlanma olan küçük günahlardan dolayı kula azabın gerekli olması ile ilgili olan bu haberle istidlâl nasıl sahih olur? diyen kimseye: “O ikisinin azap görmele...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
« Son Düzenleme: 27 Ağustos 2019, 14:35:16 Gönderen: Ceren »
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Mutezile ye göre kabir hayatı
« Posted on: 28 Mart 2024, 20:06:10 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Mutezile ye göre kabir hayatı rüya tabiri,Mutezile ye göre kabir hayatı mekke canlı, Mutezile ye göre kabir hayatı kabe canlı yayın, Mutezile ye göre kabir hayatı Üç boyutlu kuran oku Mutezile ye göre kabir hayatı kuran ı kerim, Mutezile ye göre kabir hayatı peygamber kıssaları,Mutezile ye göre kabir hayatı ilitam ders soruları, Mutezile ye göre kabir hayatıönlisans arapça,
Logged
21 Ekim 2015, 14:11:58
SeLiNaY 8
Öğrenci Grubu
***
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 1.465


« Yanıtla #1 : 21 Ekim 2015, 14:11:58 »

selamun aleykum

İnsanın ölümünden başlayıp,kıyamet günü yeniden dirilmesine kadar olan zamana " kabir haytı " denir.
Bu zaman içinde bulunacagı yere de  " kabir " denir
Kabir hayatı dünya ile ahiret arasında bir geçittir.İnsan ölünce kabir hayatı başlar ve kıyametin kopmasını bekler.

Allah razı olsun
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı
19 Mayıs 2017, 15:02:37
Ceren

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 26.620


« Yanıtla #2 : 19 Mayıs 2017, 15:02:37 »

Aleykümselam.Herkesin ölüm ile bir sonu vardır.Ve bu son ya hayırla yada kabir azabı ile başlar.Rabbim bizleri ömrünü islam yolunda ,onun yolunda harcayan ve kabir azabından kurtulup,kabri cennet bahçesi olacak kullardan eylesin inşallah...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

27 Ağustos 2019, 13:21:13
Mehmed.
Görevli Sorumlusu
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 18.662


Site
« Yanıtla #3 : 27 Ağustos 2019, 13:21:13 »

Ve aleykümüsselam Rabbim bizleri ehli sünnet yolundan ayırmasın Rabbim paylaşım için razı olsun
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

27 Ağustos 2019, 14:37:07
Ceren

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 26.620


« Yanıtla #4 : 27 Ağustos 2019, 14:37:07 »

Esselamu aleyküm.Rabbim razı olsun bilgilerden kardeşim...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Sayfa: [1] 2   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes