> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Dini Konular > Dini makale ve yazılar  >  Müslümanların gündemini vahiy belirlemiştir
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Müslümanların gündemini vahiy belirlemiştir  (Okunma Sayısı 551 defa)
03 Aralık 2010, 15:12:13
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 03 Aralık 2010, 15:12:13 »



   
   Müslümanların Gündemini Vahiy Belirlemiştir


Batı’nın dizginleri eline almasından beri dünya genelinde olsun, kendi coğrafyalarında olsun Müslümanların kamuoyunun gündemini oluşturamadıkları ve yönlendiremedikleri bir gerçektir. Çünkü bunu yapabilmek için bilimsel, askerî, siyasî, sosyal, ekonomik, teknolojik, vd. alanlarda başkalarıyla yarışabilir bir donanıma sahip değildirler. Müslümanların bütün bu alanlarda Batı’nın gerisinde oldukları ve onu ya taklit ettikleri yahut onun belirlediği gündemle oturup kalktıkları bilinmektedir. Hatta Batı’nın onların başına açtığı gaile ve problemlerden dolayı kendi gündemlerini belirlemeye fırsat ve imkânları bile bulunmamaktadır. Bunun da ötesinde İslam coğrafyasında yaşayan halkların büyük bir kısmı uyguladığı sistem ve kurumlarla, taklit ettiği eğitim ve felsefelerle, onları yönlendiren yöneticilerle zaten Batı’nın bozuk bir kopyası hâline gelmiştir. Nitekim bunların çoğu her şeyleriyle Batı’ya benzemek için onların arasına katılmayı tek kurtuluş yolu olarak görür hâle gelmiştir. Böyle bir durumda Müslümanların özgün bir gündeminden veya kamuoyunu yönlendirmelerinden sözetmek mümkün değildir.

       Şüphesiz bu durum, Müslümanların bağımsız bir güce, kimliğe, politikaya, eğitime, ekonomiye, sanayiye vd. sahip olmalarına ve gündemi kendilerinin belirlemesine engel teşkil etmektedir. Bu uyduluktan veya dünyayı yönlendiren egemen güçlerin gündemlerine mahkûm olmaktan kurtulmak için tarihteki örneklere bakmak gerekir. Örneğin, Kur’an-ı Kerim’in miladi altıncı yüzyılda inmeye başladığı müşrik Arap toplumuna ve Müslümanların o toplumde nasıl bağımsız bir kimlik ve kişilik kazanıp gündemlerini nasıl kendilerinin oluşturduklarına, daha sonra o günün süper güçlerinin gündemlerini nasıl etkilediklerine, hatta değiştirdiklerine bakalım.

        Bilindiği gibi Kur’an inmeye başladığı zaman Arap yarımadası doğudan Sasanilerin, kuzeyden, batıdan ve güneyden Bizanslıların işgali altındaydı. Her iki süper güç Hicaz bölgesini de zaptederek Arap yarımadasının tümüne egemen olmak için aralarında mücadele ediyordu. Aralarındaki bu rekabete ve savaşlara Fil ve Rum surelerinde işaret edilmektedir.

        Böyle bir ortamda Kur’an inmeye başladı. Kureyş oligarşisi onu etkisiz kılmak için karşı propaganda, baskı, işkence, sürgün, öldürme gibi hemen her yola başvurdu. Bütün bunların amaçlarını gerçekleştiremediğini görünce saptırmak için gündemi değiştirme yoluna başvurdular. Hz.Muhammed’i tevhit çizgisinden uzaklaştırıp kendi gündemleriyle meşgul etmek için diplomatik manevralara başladılar. Tanrılarını ve inançlarını kötülememesi karşılığında kendisiyle uzlaşabileceklerini söylediler ve kendilerine yönetici yapacak kadar maddi teklifler yaptılar. Karşılaştıkları tehlikeyi, muhatabın değerlerini tahrip ederek veya sistemlerine eklemleyerek savmaya çalıştılar. İnanmaları için çırpınan ve karşı çıkmalarına çok üzülen Hz.Muhammed de İslam’ı kabul etmelerine götürecek ve hem davetin önündeki engelin kalkmasını hem güçsüz ve korumasız Müslümanlar üzerindeki ağır baskı ve işkencelerin durmasını umarak, bir beşer olarak buna sıcak bakar gibi oldu. Böylece müşrikler geçici de olsa Hz.Muhammed’i kendi gündemlerine çektiler. Yüce Allah bunun gerçekleşmesine izin vermeden derhal müdahale etti ve Hz.Muhammed’i uyararak böyle yaparsa şiddetle cezalandıracağını söyledi:

“Seni korumamış olsaydık, az da olsa, neredeyse onlara meyledecektin. O zaman da sana hayatında ve ölümünde cezanın katmerlisini verirdik. Bize karşı kendine bir yardımcı da bulamazdın”(17 İsra/74-75).

 

        Bu saptırma ve gündemini değiştirme girişimlerine karşı nasıl bir yol izlemesi gerektiğini öğreterek şöyle buyurdu:

“Onlar isterler ki sen yolundan vazgeçip ödün veresin/tanrılarına övgüler yağdırasın da ardından onlar da vazgeçip ödünler vererek övgüler yağdırsınlar. Baş eğme sakın, kutsallara yemin ederek yalanlarını örtbas eden yüreksizlere, ortalığı bozguna veren koğuculara, ne borcunu ödeyen ne de kimseye zırnık veren sınır tanımaz günahkârlara, dahası, hayâsız ve de alçak zorbalara, mal sahibiymiş, oğullar sahibiymiş diye sakın baş eğme! Kendisine ayetlerimiz okunduğunda “bunlar eskilerin masallarıdır” diyenlere sakın baş eğme!”(68 Kalem/9-15).

         “De ki ey kâfirler! Sizin taptığınıza tapmam, siz de benim taptığıma tapmazsınız. Ne ben sizin taptığınıza taparım ne de siz benim taptığıma taparsınız. Sizin dininiz size. Benim dinim bana”(109 Kafirun suresi).

 

         Böylece Hz.Muhammed, vahyi insanlara tebliğ etmek ve tevhit çizgisine getirmek olan gündemine çekildi ve düşmanın gündem saptırmalarından uzak kalarak vahyi insanlara tebliğ etmeye devam etti. Bu uygulama kara çalmalar, hakaretler, işkenceler, boykotlar ve hicretlerden sonra değişmeyen bir gündem ve sapmayan bir istikametle Medine’de İslam devletinin kurulmasıyla sonuçlandı. Bunu saptırmak ve yuvasında boğmak için doğudan Sasaniler’in, kuzey, batı ve güneyden Bizans’ın var güçleriyle çalıştığı bilinmektedir. Rum suresinde belirtildiği gibi Bizans karşısında büyük bir yenilgiye uğrayan ve gücünü büyük ölçüde yitirmiş olan Sasanilerin şimdiki körfez ülkeleri bölgesinde halkı silahlandırıp kışkırtmanın ötesinde fiili bir saldırısı olmazken Bizasın’ın askeri hazırlık ve saldırılarına karşı Mute ve Tebuk Seferlerinin yapıldığı, Hz.Muhammed’in vefatından önce bir savunma gücü olarak Üsame ordusunu hazırladığı bilinmektedir.

         Bütün bunlara karşı izlenen İslami kimlik oluşturma gündemi ve bağımsızlık politikasıyla Müslümanlar sürekli güçlendi. Bu gündem ve politika ile Müslümanlar, Hz. Muhammed’in vefatının üzerinden henüz otuz yıl geçmeden Sasani İmparatorluğu’nu tarihe gömdükleri, tehdit eden Bizans’ın işgali altındaki Suriye, Filistin, Mısır ve Yemen’e kadar Arap yarımadasının tümünü aldıkları ve Bizans’ın başkenti İstanbul’u kuşattıkları bilinmektedir. Bunu da vahyin belirlediği gündemi izlemeleri, azim ve kararlılıkla uygulamaları, bunun için her zorluğa göğüs germeleri ve sürekli güçlenen bir kimlikle çevresindeki güçleri etkisi altına alacak bir dinamizme sahip olmalarıyla yaptılar. Bir onlara bakmalı, bir de kırk yıllık mücadelenin sonunda toplumdan ancak yüzde beş oy aldığına sevinen yahut bunu büyük bir zafer ilan edenlerin yoluna ve gündemine bakmalı! Merhum Seyyid Kutub, o başarıyı restorasyoncu bir gündem değil, tevhit eksenli bir gündemin veya söylemin sağladığını özetle şöyle anlatır:

         “Hz. Muhammed peygamber olarak gönderildiği zaman putperestliğin egemen olduğu Arap yarımadası dört yönden Sasanilerin ve Bizans’ın işgali altındaydı. Toplumda ahlak dibe vurmuş, sosyal adalet ölmüştü. Toplumda saygın ve güvenilir biri olarak tanınan Hz. Muhammed, Arap yarımadasını yabancıların işgalinden kurtaran ulusal bir kahraman, ahlaki çöküntüyü gideren bir ahlakçı, servet sahiplerine karşı bir sosyal adaletçi vd. olarak ortaya çıkıp insanları etrafında örgütleyerek mücadele etmek ve bunları gerçekleştirdikten sonra peygamberliğini ilan ederek halkın kendisine inanmalarını ve getirdiği dini kabul etmelerini istemek yerine, Allah’ın yönlendirmesiyle en çetin ve uzun yol olan tevhit mücadelesi yapma yolunu seçti. Şüphesiz Allah bu yolu ona gösterirken kendisinin ve inanan insanların çile çekerek hayatlarının zehir olmasını istemiyordu. Ama toplumun bütün değerlerinin ilahî öğretilere göre şekillendirilip dizayn edilmesi için her şeyden önce tevhit anlayışının hayatın her karesinde yerleşmesi ve egemen olması gerekiyordu. Başka bir deyişle, insanların iç ve dış dünyalarından küfrün bütün izlerinin silinmesi gerekirdi. Çünkü bu gerçekleşmeden yapılacak bütün ıslahatların küfür binasında restorasyon çalışmasından öteye geçmeyeceği açıktı. Zira vahyin gösterdiği bu yol değil de, ulusal kurtarıcılık, ahlakçılık, sosyal adaletçilik vd. yolu izlenerek işgalden kurtarılacak Arap yarımadasında Sasani ve Bizans putunun yerine Arap putu dikilecek, putperest zenginler yerine putperest fakirler veya ezilenler egemen olacak, Arap ahlaksızlığının yerine doğulu veya batılı bir acem/yabancı ahlakı yerleşecekti. Oysa son tahlilde bütün bunlar tevhidin yerine egemen olan putların yer değiştirmesinden başka bir anlam ifade etmeyecekti.

         Onun için yüce Allah, belki daha kısa zamanda, daha az meşakkat ve fedakârlıkla gerçekleşebilecek olan bu başarılara götürecek yollar yerine, önce tevhidi belirten “lailahe illellah” sözünün kalplere, zihinlere ve vicdanlara yerleşip egemen olacağı, böylece hayatın tümünü şekillendirip boyasını vuracağı uzun yolu izlemeye yönlendirdi. Çünkü bu söz insanların içinde egemen olduğu zaman hayatta her şeye kendisi yön ve şekil verecek, ona aykırı olan bütün putçulukları temizleyip atacaktı. Çünkü o zaman kulluk yalnız Allah’a yapılmış olacak, yalnız onun belirlediği değerler ve ölçüler egemen olacaktı. Onun için Kureyş oligarşisini, din sınıfını, aristokrat ve bürokratını oluşturan müşrikler, savaşlarda canlarını feda etmeye varıncaya kadar, dinlerini, iktidarlarını, servetlerini, şan ve şereflerini, yer ve yurtlarını, kısaca her şeylerini yitirme pahasına “lailahe illellah” sözünü söylememek için mücadele ettiler ve nihayet tarih sahnesinden silindiler. Çünkü kendi dilleri olan bu kelimenin ne anlama geldiğini çok iyi biliyorlardı. Bu kelimenin, Allah’ın otoritesi yerine egemen olan ve onun öğretilerinin yerini alan bütün egemenliklerin ve öğretilerin terk edilerek sadece onun otoritesine boyun eğmek ve öğretilerini geçerli saymak anlamına geldiğini biliyorlardı. Onun için her şeylerini yitirme pahasına bu kelimeyi söylememek üzere savaştılar ve yok oldular.” (Seyyid Kutub, Fi Zilali’l-Kur’an, 4/69-79, Daru’l-Arabiyye, Beyrut. 4.baskı, trs; krş. çeviri, 5/8-23, Hikmet Yayınevi,...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Müslümanların gündemini vahiy belirlemiştir
« Posted on: 20 Nisan 2024, 11:17:19 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Müslümanların gündemini vahiy belirlemiştir rüya tabiri, Müslümanların gündemini vahiy belirlemiştir mekke canlı, Müslümanların gündemini vahiy belirlemiştir kabe canlı yayın, Müslümanların gündemini vahiy belirlemiştir Üç boyutlu kuran oku Müslümanların gündemini vahiy belirlemiştir kuran ı kerim, Müslümanların gündemini vahiy belirlemiştir peygamber kıssaları, Müslümanların gündemini vahiy belirlemiştir ilitam ders soruları, Müslümanların gündemini vahiy belirlemiştirönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes