๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Dini makale ve yazılar => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 12 Kasım 2010, 14:31:52



Konu Başlığı: Müslümanlar beraberlik ruhunu canlandırmalı
Gönderen: Sümeyye üzerinde 12 Kasım 2010, 14:31:52
Müslümanlar birlik ve beraberlik ruhunu canlandırmalı..


İslam Medeniyetinin yeniden oluşması için öncelikle yapılması gereken, dünya Müslümanları arasında birlik, beraberlik ve kardeşlik ruhunun canlandırılması ve yaşanmasıdır.

Geçmişte Müslümanların birlik ve beraberlik içinde oldukları dönemlerde İslam Medeniyeti ışığıyla tüm dünyayı aydınlatıyordu. Bu medeniyet bilim, sanat, mimarlık ve ticarette tüm dünyaya örnek olmuştu.
10. ve 11. yüzyıllarda ve bunu izleyen zamanlarda, İbn-i Heytem, El Cebr, İbn-i Sina ve daha birçok İslam Alimi, sahalarındaki çalışmalarıyla bilim dünyasına büyük katkılar sağladılar. Osmanlı döneminde ise başta Mimar Sinan başta olmak üzere birçok mimar ve sanatçı tüm dünyanın beğenisini kazanmıştır.
Söz ettiğimiz yüzyıllarda Kuran ahlakıyla yaşayan Müslümanlar, gittikleri her yere bilim, sanat, estetik, temizlik, hoşgörü ve refah götürmüşlerdir. Temelinde birlik ruhunun sağladığı huzur, güven ve barış bulunan ve tüm bu değerler üzerinde inşa edilmiş olması nedeniyle İslam dünyası, çağın en modern uygarlığı olmuştur. Günümüzde de Türk-İslam dünyası gücünü ve ışığını tekrar elde etme ihtiyacındadır.
Ancak öncelikle yapılması gereken, dünya Müslümanları arasında birlik, beraberlik ve kardeşlik ruhunun yeniden yaşanmasıdır. Gücünü yalnızca İslam'ın, Müslümanların ve insanlığın iyiliği için kullanan, çoğulcu, uzlaşmacı ve barışsever anlayış Müslümanlar arasında hakim olursa, İslam dünyası, 21. yüzyılın en büyük uygarlıklarından birini yeniden inşa edebilir. Bu birlik gerçekleşmediği takdirde dağınık ve birbirlerinden kopuk olan Müslümanlar kendi değerlerini savunmaya dahi güç yetiremeyeceklerdir. Oysa, din, inanç ve fikir özgürlükleri, yaşam ve insan hakları konusunda olumsuz bir durumla karşı karşıya kalmaları durumunda, Müslümanların birlikte fikir mücadelesi vermeleri gerekir. Kur’an’da, “…haklarına tecavüz edildiği zaman, birlik olup karşı koyanlardır. (Şura Suresi, 39) ayetiyle bildirildiği üzere bu savunma Kuran ahlakının bir gereğidir. Birlik ve beraberlik içinde yürütülecek böyle bir fikir mücadelesi, çok etkili olacak ve istenen sonuca kısa zamanda ulaşılabilecektir.
Kuran ahlâkından kaynak bulan ve ondan güç alan bu beraberlik her inanan insanın önceliği olmalıdır. Bediüzzaman da iman sahiplerine bu konuda şöyle öğüt verir:
"...yüzer ayet ve ehadis-i nebeviyyenin (Peygamberimiz (sav)'in hadislerinin) şiddetle emrettikleri uhuvvet (kardeşlik), muhabbet ve teavünü (yardımlaşmayı) yapıp bütün hissiyatınızla ehl-i dünyadan daha şiddetli bir surette meslekdaşlarınızla ve dindaşlarınızla ittifak ediniz... yani ihtilafa düşmeyiniz. "Böyle küçük meseleler için kıymetdar vaktimi sarfetmekten ise, o kıymetli vaktimi zikir ve fikir gibi kıymetdar şeylere sarfedeceğim " deyip çekilerek, ittifakı zaifleştirmeyiniz (birliği zayıflatmayınız). Çünkü bu manevi mücadelede küçük mesele zannettiğinizden çok büyük olabilir. "
Müminlerin birlikteliğinin önemli özelliklerinden biri, Allah rızası için birbirlerini sevmeleri nedeniyle kazandıkları güç olacaktır. "…Nice küçük topluluk, daha çok olan bir topluluğa Allah'ın izniyle galib gelmiştir; Allah sabredenlerle beraberdir." (Bakara Suresi, 249) ayetiyle bildirildiği gibi müminler –sayıları az da olsa- kalplerindeki güçlü iman nedeniyle büyük zorluklara karşı galip gelecek güce sahiptirler.
Yüce Allah, “…Hani size ordular gelmişti; böylece Biz de onların üzerine, bir rüzgar ve sizin görmediğiniz ordular göndermiştik.” (Ahzab Suresi, 9) ve “…Biz iman edenleri düşmanlarına karşı destekledik, onlar da üstün geldiler. (Saff Suresi, 14) ayetleriyle müminlere üstün güç verdiğini bildirir. Gerçek anlamda güçlü olan Allah’ın kendi ruhundan üflediği müminin ruhudur.
Osmanlı İmparatorluğu yeryüzündeki son İslam Birliğidir. Osmanlı yönetimindeki İslam birliği, Müslümanların İslam’ın anlamı gibi barış içinde yaşadıklarını gösteren çok iyi örnektir. Günümüzde –batı da dahil- birçok ülkeden aydın ve devlet adamı, bölgedeki boşluğun yalnızca Osmanlı modeli ile doldurulabileceğini söylemektedirler. Adalet ve hoşgörüyü esas alan birlik yeniden hayat bulduğunda Müslümanlar artık ‘asla kopmayan bir kulba’ tutunmuş olacaklardır.
Yurdumuz, yüzyıllar boyu Osmanlı İmparatorluğu ile İslam dünyasının manevi liderliğini yapmıştır. Bölgede Müslümanlar tarafından sevilen bir ülkedir. Bunların yanı sıra deneyimleri, dış ilişkileri, aydınları ve tüm halkıyla Türkiye, Türk-İslam dünyasının birleşmesine öncü olabilir. Büyük bir kesimin görüşleri de bu yöndedir. Yalnızca bulunduğu coğrafyaya değil, tüm dünyaya aydınlık getirecek olan bu birliğin oluşması için vicdanlı insanların birlikte hareket etmesi çok önemlidir.
Kur’an'a iman eden, Allah'ın emirlerine ve Peygamber Efendimiz’in (sav) sünnetine uyanları kardeşlerimiz olarak görmeli, bunun gerçek sevginin gereği ve yaşamamız gereken üstün bir ahlâk olduğunu unutmamalıyız.
” Birbirinize hased (çekememezlik) etmeyiniz. Birbirinizle buğz (düşmanlık) etmeyiniz. Birbirinizle iyi ilişkileri kesmeyiniz. Birbirinizden yüz çevirip küsmeyiniz ve ey Allah'ın kulları, kardeşler olunuz. (Mace ,Cilt 10, s. 32)



Fuat TÜRKER