๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Dini makale ve yazılar => Konuyu başlatan: Eflaki üzerinde 04 Eylül 2010, 10:10:47



Konu Başlığı: Müsbet hareket
Gönderen: Eflaki üzerinde 04 Eylül 2010, 10:10:47
Müsbet hareket


Bediüzzaman’ın hayatı boyunca takibinde ısrarlı olduğu ve talebelerine de mutlak mânâda uymalarını tavsiye ettiği en önemli prensiplerden birisi de “müsbet hareket” düsturudur. Risâlelerin müteaddit yerlerinde de “müsbet hareket” düsturunun önemine ve gerekliliğine dikkatleri çeken Bediüzzaman, Nur hizmeti için, müsbet hareket etmenin vazgeçilmez bir prensip ve kural olduğunun altını çiziyor. Dinin yüksek hakikatlarını, güzel prensiplerini tebliğ ile vazifeli her ehl-i din, insanlara bütün menfîliklerden uzak, müsbet mânâda bir tavırla yaklaşmak durumundadır. Bu önemli düsturun, tesirini ve çekiciliğini keşfeden Bediüzzaman, bir hayat boyu maruz kaldığı onca hakaret ve haksızlıklara, dûçar kaldığı onca baskı ve zulümlere rağmen müsbet hareket tarzından sapmadan hizmetine devam etmiştir. Onun talebeleri de bu yolda onu takip etmişler, dini neşir ve tebliğ vazifelerinde “müsbet hareket” tarzını uygulamışlar. İşte Nur hareketinin milletimizin gönlünde yer etmesi ve her geçen gün inkişaf ve intişar etmesinin en önemli bir sebebi de müsbet hareket tarzının tatbik edilmiş olmasıdır. Bu önemli hizmet metodunun gizli sırlarını iyi bilen Nur hadimleri, İslâm’ın sıcak mesajlarını, Kur’ân’ın celb ve cezbedici hakikatlarını, bu güne kadar muhtaç gönüllere “müsbet hareket” ile taşıdılar. Bu önemli hizmet metodu sayesinde, ülkemizde dahilî emniyet ve güven sağlandı. Terör ve anarşi bu sayede barınma imkânı bulamadı. Yani Nur talebeleri, bir taraftan iman ve Kur’ân hizmeti yaparken, bir taraftan da milletimizin huzur ve sükûnuna, emniyet ve asayişine hizmet etmiş oldular. Bunun böyle olduğunu başta emniyet güçleri olmak üzere, dost-düşman her akl-ı selim biliyor. Tabii bu arada “müsbet hareket”in ne olduğunu; ne olmadığını doğru tesbit etmek gerekir. Bu doğru ve isabetli tarif ve tanıtım yapıldıktan sonra her ehl-i din, o çerçevenin dışına çıkmamak şartıyla, hareket tarzını ve biçimini kendisi belirler. Risâle-i Nur’da yapılan izah ve tariflere göre, “müsbet hareket”in birinci şartı, dahilî asayiş ve emniyeti bozacak her türlü söz ve hareketlerden kaçınmak. Emniyet ve güveni şu veya bu şekilde ihlâl edecek her çeşit sözlü ve yazılı konuşmalardan, tahrik ve tahkirlerden uzak durmak. Yine aynı şekilde milletin huzur ve sükûnunu bozacak her türlü menfî söz ve hareketlerden kaçınmak da müsbet hareket etmenin kurallarındandır. Şu söylediklerimizin pek çoğu hepimizin bildiği ve Allah’a şükür hayatımızda da yaşamaya dikkat ettiğimiz hususlardır. Yalnız bazı ehl-i dinin, bilerek veya bilmeyerek “müsbet hareket” metodunu, belki bazı malûm mihrakların telkiniyle yanlış istimal ettikleri zaman zaman vuku buluyor. Her halükârda sessiz, sedâsız kalmak müsbet hareket olmaz. Nemelâzımcılık, idare-i maslahatçılık müsbet hareket değildir. Ne pahasına olursa olsun, sistemle ve sistemin bekçileriyle iyi geçinmek de müsbet hareket değildir. Din ile, dindarlarla çekişmeyi meslek edinenlerle illâ da dost olmaya çalışmak da müsbet hareket değildir. Bir zarar gelir vehmiyle, birileri kırılır, incinir zannıyla hak ve hakîkatları söylememek veya gizlemenin de müsbet hareketle bir alâkası yoktur. Bu meyanda Hakkın hatırı için, doğru olanı her zeminde, herkese karşı söylemek de müsbet hareket sayılır. Kudsî değerlerimize saldırıda bulunanlara gerekli cevabı haykırmak da müsbet harekettir. Tahkir, tahrik ve hakaretlere girmeden, her zeminde şahsî haklarımızı müdafaa etmek; bilhassa kudsî dâvâmızla alâkalı her çeşit sözlü ve yazılı savunmalarda bulunmak da müsbet hareket metodunun kendisidir. Bu meyanda Bediüzzaman’ın birinci Reis-i Cumhura karşı, mahkemede Hurşit Paşa’ya karşı, Rus komutanına karşı pervasızca yaptığı müdafaalar hep “müsbet hareket” tarzının bizim için önemli örnekleridir. Hayatı boyunca, onun her platformda, her zeminde, en zâlim insanlara karşı, her tehlikeyi göze alarak, haykırdığı hak ve hakîkatlar yine “müsbet hareket” metodunun unutulmaz nümûneleridir.

Hüseyin GÜLTEKİN