> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Dini Konular > Dini makale ve yazılar  > Modern kentin tapınakları
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Modern kentin tapınakları  (Okunma Sayısı 575 defa)
18 Kasım 2010, 16:05:50
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 18 Kasım 2010, 16:05:50 »



Modern Kentin Tapınakları




HÜSRAN-I MÜBİN

Başlattığı gün mektebe, duydum ki, diyordu,
Rahmetli babam:“Âdem olur oğlum ilerde”
Annemse, oturmuş, paşalıklar kuruyordu...
Âdemliği geçtik! Paşalık olsun, o nerde?
Âmâli tezad üzre giderken ebeveynin,
Hep böyle harâb olmada etfâl ara yerde!

 

M.Âkif Ersoy

 

Mitolojik motiflerin hâkim olduğu büyüleyici(!) mabedlerden bahsetmiyorum. Kocaman cüssesi ve sessizliği oranında devasa bir anlamsızlığı işaretleyen Buddha heykelinin oturduğu mekânlardan da bahsetmiyorum. Kastım, bir takım dini ritüellerin icra edildiği, kutsallık halesiyle kuşatılmış yapılar hiç değil. Hele hele Rasul (as) uygulamasında ‘hayatın merkezi’olan “mescid” aklıma bile gelmiyor.

 

Kastım ‘daha yeni bir şey’. Gayba ve tevhide iman konusunda gerekli zahmeti sergilemeye yanaşmadığı için, elinin altında bulunanı(daha somut olanı) mutlaklaştırma, ilahlaştırma hususunda mahir olan âdemoğlunun, bu tavrının, yaşadığımız dönemde aldığı biçimden bahsediyorum. İbadetlerin uygulama alanı anlamında ilk olarak akla az yukarıda değindiğimiz mekânlar gelir. Oysa modern zamanlar dediğimiz tarihin bu evresinde durumun pek de böyle (ibadetin mekân endeksli) olmadığını, haftanın bir günü o da mensubu bulunduğu hristiyanlıkla mevcut göbek bağını korumak/hissetmek adına gelen Hıristiyanların doldurduğu kilise veya emekliden sonrasını Yaratıcısına ayıranların sayısal çoğunluğu teşkil ettiği camilerimiz gösterecektir. Gerek küresel ölçekte gerekse yerel ölçekte yaşanan değişim, dönüşüm veya dayatmalar insanları bu mekânlardan uzaklaştırdı, vesselam. Kâh din vicdanlara ve camilere hapsedilmeye çalışıldı kâh bilimsellik, pozitivizm adına dini kurumlar(kilise) kerih gösterildi. Bunların doğruluğu yanlışlığı bir yana, bir vakıayı tespit etmek adına denebilir ki; en azından bazı ibadetlerin yapıldığı bu mekânları ıssız bırakanlar kendilerine yeni kutsallar ve bunlara ait ritüelleri tatbik ettikleri mekânlar icad etmekte gecikmediler. 

 

Elbette ki Müslüman birey için, hayatın her alanında ve her zaman, imanının gerektirdiği her tavır ve eylem ibadet hükmündedir. Fakat biz daha çok ibadetin mekânla ilişkisinden, mekân içre aldığı biçimden söz ediyoruz. Yani inanılanın icra edildiği mekânlar… Bu anlamda yeni bir şeyden, başka bir dünyadan bahsediyorum ben. Adanmanın ve adananların kıblesini şaşırdığı; hayatı değerli, insan tekini erdemli kılacak kıstasların çok hızlı alt-üst oluşlar yaşadığı bir dünyadan… Hayata anlam katacak değerlerin, menfaat ve sadece bu dünya (mevcut) eksenli bir zeminde tanımlandığı bir dünya… Öyle bir dünya ki, “en iyi” olmak için neslini yarıştıran, eşref-i mahlukat olmaya aday fertlerini başka başka şeylere adayanların dünyası.

Çocukların kutsandığı ve bunun en somut örneklerinin eğitim(!) kurumlarında bolca görüldüğü bir dünya. Öyle ki bu dünyada, rakamlara endekslenmiş haysiyetiyle “kazanmak”; rakamsal anlamda daha yukarıdakine ulaşmaya karşılık gelirken, “kaybetmek” ‘arz üzerinde işe yaramazın teki’ olmak anlamına gelmektedir. Verili, çabucak geçen dünya metaını temel hedefi olarak belirlemiş ve günün değerlerine göre tanımlanmış bir alanda “en iyi” olmak ya da başarılı olmak mevki, servet, fiziki güzellik gibi görece zinetlerden payınızın çok olmasını ifade ederken, başarılı olmak da tam tersi anlama gelmektedir.

Başarılı olmak böyle anlaşılınca haliyle başarıya(!) ulaşmanın yol ve yöntemi de aynı gaye mucibince tespit edilmektedir. Hele hele içinde yaşadığımız ve üçüncü dünya sınıfında yer verilen bir ülkede bu durum daha belirgin ve baskın bir gerçeklik, handiyse hayata ana rengini veren bir işleyiş halini almaktadır. Örneğin, ÖSS gibi derde devadan gayrı her şeyi barındıran bir husus eğitim sisteminizden, “adam olma”nın ölçüsü olmaya kadar etkisini gösterebilmektedir.  Aynı şekilde ülkede çıkan hemen her gazetenin -misyonuyla alakasız da olsa- soru kitapçıkları vs. dağıtmasından, ikinci bir okul olan ve genç dimağların adeta yaşamalarına fırsat tanımayan kurumsal fırtınaya(dershaneler dünyası) sebebiyet vermesine kadar her alanda kendi ağırlığını hissettirebilmektedir. Oysa bu çarpık anlayış hayatımıza bu kadar egemen, nesle biçim vermenin bir aracı olmamalıydı...

 

Malları ve evlatları birer fitne(imtihan vesilesi) addeder Kur’an.(8/28) Sınanacağımızı haber verir bize. Malın ve evladın zebunu olmaktan sakındırır bizi. Malı, vahyin işaret ettiği alanda değerlendirmeyenin/sarfetmeyenin akibetinden bahseder(28/76-82). Lakin ondan önce malı mutlaklaştırmanın kişiyi, “bunun kendisini ebedi kılacağını zannetme”ye(104/3)  iteceğini ve sahip olduğu her ne varsa “kendi şahsi becerisinin ürünü olduğunu”(28/78) düşünmeye götüreceğinden bahseder. Malı mutlaklaştıranın, diğer bir ifadeyle onu ilahlaştıranın bu tavrının, onunla Yaratıcı arasındaki bağları koparmak ve aşağıların aşağısına düşmekle sonuçlanacağını “kendini müstağni görmek”(96/6-7) şeklinde işaret eder bize.

 

Peki, aynı şey  ‘evlat’lar hususunda nasıl cereyan eder? Ebeveyn-evlat ilişkisinin farklı görünümlerine rastlayabiliriz Kur’an’da. Peygamber bir babanın iman etmeyen evladından tutun da yine bir peygamber olan babasının Rabbine kayıtsız şartsız teslim olan evladına kadar. Ancak bir örnek daha var ki, bizi ağırlıklı olarak o ilgilendirmektedir. O da Yakup’un(as) oğullarına vasiyeti ve Lokman’ın(as) oğluna nasihatidir. Şirk uyarısından başlayıp yürüyüşe ve hatta konuşurken ses tonunun ayarlanmasına kadar seyreden bu nasihat, bir nesle asıl verilmesi gerekenlerin en güzel örneğini ve metodunu vermektedir bize.Bunlar Allah’ın gösterdiği en güzel ve olması gerekeni işaret eden örnekler. Yukarıdan beri bahsetmeye çalıştığımız sorunun temelinde bu seçkin örneklerin anlaşılmamış ve pratiğe aktarılmamış olması başat role sahiptir. Bunun yanında Hadid Suresi’nde geçen ve anlamsız bir yarışa işaret eden şu ayet konumuzu daha yakından ilgilendirmektedir:

Bilin ki, dünya hayatı ancak bir oyun, bir eğlence, bir süs, aranızda karşılıklı bir övünme, çok mal ve evlat sahibi olma yarışından ibarettir. (Nihayet hepsi yok olur gider). Tıpkı şöyle: Bir yağmur ki, bitirdiği bitki çiftçilerin hoşuna gider. Sonra kurumaya yüz tutar da sen onu sararmış olarak görürsün. Sonra da çer çöp olur. Ahirette ise (dünyadaki amele göre ya) çetin bir azap ve(ya) Allah'ın mağfiret ve rızası vardır. Dünya hayatı, aldanış metaından başka bir şey değildir.

 

Çocuğun şahsiyetinin şekillenmeye başladığı ve ilk eğitimini aldığı ailede, ebeveynden çocuğa yönelen her eylem, tavır veya tepki bu şekillenişin yönünü ve niteliğini belirleyecektir. Bu yüzden önceki nesilden(ebeveyn) aktarılanın “ olması gereken” e yakınlığı oranında gerek ferdi gerekse içtimai bünyede dengeli ve maslahatları sağlayıcı/saadet sağlayıcı bir hayat can bulacaktır. Aksi takdirde bugün bizde olduğu gibi, bu neslin yaşadığı fasit daire gün be gün semirecektir. Bu da imalat hatası fertlerden oluşan bir neslin türemesine sebebiyet verecektir. Dolayısıyla bu kusurlu düzen de sürüp gidecektir.

 

Kur’an’ın “sizin için fitnedir” nitelemesi, belki de “Sizi Allah’ı zikretmekten alıkoymasın”(63/9) yönünde bir uyarıdır. Lakin gelin görün ki, Allah yolunda olma gayreti taşıyan insanlar (müslüman aileler), çocuklarına sunulan ve sadece bu dünyadaki mevkilerini sağlamlaştırıcı hedeflerde yine en büyük destekçileri olmaktadırlar. Bu hedeflerin hangisini biz belirledik, hangisi hangi hassasiyetimizin ürünü? Üniversite kapısının önünde kızının başındaki örtüyü çekip de “Ben sana bir sürü para akıttım okuyasın diye!!!” diyerek okulun kapısından içeri iten cami hocası baba kimi temsil ediyor? “E ne yapalım, çocuğumuz çok zeki, bugüne kadar hep dereceyle geçti. Üniversiteyi okumazsa psikolojisi bozulacak, göndermekten başka çaremiz yok” diyen anne çocuğunun iyiliğini mi düşünmektedir?

 

 “Büyüyünce ne olmak istiyorsun?” sorusuyla başlayan serüvenin, sorunun muhatabı olan çocuklarımızın rotasını hangi dünyaya doğru çevirdiğini kaçımız düşündük? Rızk ve kader konusunda şuurlandırılmamış bir zihinde hangi dünyaların hayaline ışık yaktı? Tevekkül belletilmeden sorulan bu soru hayatın garantisini nerde aratır oldu çocuklarımıza? Şahsiyetli olmak kaç zihinde “doktor olmak, mühendis olmak...” diye yankısını buldu? Kanaatimce, bu soru karşısında alınan ve aslında beklenen, öğretilmiş cevapların hangi insan tipine gebe olduğunu pek hesap edemedik.

Hiç unutamadığım bir sahne: İlkokul bire giden bir çocuk... Küçük bir şakalaşmadan sonra zihnini deşmek ve yaptığı işin farkında olup olmadığını ölçmek adına bir soru sormuştum:

— Neden okuyorsun, niçin okula gidiyorsun?

— Büyüyünce hiç kimseye muhtaç olmamak, hayatımı garanti altına almak için...

 

Evet, bir hayli zamandır “hayatı garanti altına alma”nın ancak okumakla(!) mümkün olduğu belletildi nice nesillere. “hayatı garanti altına almak” ne demek; bu apayrı bir tartışma konusu. Ancak okumak gibi, insana gerçek değerini kazandıracak bir eylemi böylesi ne kastettiği çok da anlaşılmayan ifadelere/gayelere endekslemek bir neslin ipini çekmek değildir de nedir?

Haftanın beş günü bilgi aktarıla aktarıla sersemleşen çocuklara, bu yetmiyormuş gibi bir de haftasonunda nefes alma fırsatı bırakmamak hangi amacın ürünüdür? Ebu Hanife gibi insanlar küçük yaşlarda Kur’an’ı hıfzetmişken; bugün üniversiteye başlayanların bile “elif-be”yi bilememesinin sorumlusu kimdir? Hadid Suresi’nde ifadesini bulan “övünme yarışı”nın en kesif halini yaşıyoruz. Bu anlamda bir evlat, diplomasını aldığı üniversitenin cazibesi o...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Modern kentin tapınakları
« Posted on: 25 Nisan 2024, 14:11:34 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Modern kentin tapınakları rüya tabiri,Modern kentin tapınakları mekke canlı, Modern kentin tapınakları kabe canlı yayın, Modern kentin tapınakları Üç boyutlu kuran oku Modern kentin tapınakları kuran ı kerim, Modern kentin tapınakları peygamber kıssaları,Modern kentin tapınakları ilitam ders soruları, Modern kentin tapınaklarıönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes