> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Dini Konular > Dini makale ve yazılar  > Merhamet güneşi
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Merhamet güneşi  (Okunma Sayısı 833 defa)
11 Eylül 2010, 21:49:21
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 11 Eylül 2010, 21:49:21 »



Merhamet Güneşi

“Diri diri toprağa gömülen kıza,
hangi günahtan dolayı öldürüldüğü sorulduğu zaman!”
(Tekvir, 8,9)

Oğlunun söyledikleri karşısında hayali yıllar öncesine gitmişti. Henüz küçük bir çocuktu… Günlerden bir gün en güzel elbiselerini giymişler, iki kız kardeş, babalarının ellerinden tutmuş güle oynaya gidiyorlardı. Çocukluğun vermiş olduğu o sevimli hâlleriyle kızgın kumlarda ilerliyorlar, bir yandan da bu yolun ne zaman biteceğini merak ediyorlardı.

Fakat babaları hiç konuşmuyor, dalgın ve düşünceli bir şekilde yürüyordu. Sanki onları hiç mi hiç duymuyordu. Sadece “Geldik!” dedi. “Geldik!” Ve oracığa çöküverdi. Derin düşüncelere dalmıştı. Yapmak zorunda hissediyordu kendini. Yapmalıydı. Her kes öyle yapıyordu…
Göz göze gelmemeye çalışıyordu çocuklarla… Onları kucaklamak, bağrına basmak doya doya koklamak, sevmek istiyordu aslında. Ama başaramıyor, kendi çocuklarını sevmekten korkuyor, suçluluk duygusu onlara ulaşmasını engelliyordu. Sanki aralarında gizli bir engel vardı. Ama yapmalıydı. Biraz daha bekleyecek olursa yapamamaktan korkuyordu. Sonra ona ne derlerdi? Nasıl bakardı onca insanın yüzüne?..

Sonunda kararını verdi. Aklı durmuş, vicdanı susmuş, ruhu taş kesilmişti sanki… Hızla kazmaya başladı kızgın kumları. Hırsını sanki kumlardan çıkarmaya çalışıyordu. Buz tutmuş kalbini bu kızgın kumlar bile eritememiş, ne yaptığını bilmeden kazıyor, kazıyordu. Bir an önce bitirmeli, bu acıdan kurtulmalıydı artık. Çocuklar bunu bir oyun zannediyor, sevinçle babalarına yardım ediyorlardı.

Küçük Sümeyye daha öncede kumlarda oynamış, çukurlar açmıştı arkadaşlarıyla. Ama bu çukurlar onlara benzemiyor gözüne çok büyük görünüyordu. Acaba ne yapacaktı babası bunları? Tam sormaya hazırlanıyordu ki, gördükleri karşısında afallamış, şaşkına dönmüştü. Olamazdı böyle bir şey. Babası birdenbire ablasını çukura itelemiş, kumları hızla üzerine atıyordu!..

Ablası çığlıklar atıyor, “Baba, babacığııım, ne olur beni bırakma babaaaa!” diye feryad ediyordu. Ama ne çare ki bu feryad babasını durdurmaya yetmedi. Sonunda bir külçe gibi bıraktı kendini kumlara, ne yaptığını hiç düşünmek istemiyordu bile. Ama göz göze geldiğinde hatırladı diğer kızını. Onu da gömmeliydi. Onun için getirmişti buraya. Ama bir türlü yapamıyor, elleri varmıyordu. Yaptığı işin ağırlığı altında ezilmiş, şaşkına dönmüş, aklı başından gitmişti.

Yapamayacaktı!... Elinden tuttuğu gibi hızla adımlamaya başladı yolları. Eve dönüyordu. Büyük kızının çığlığı kulaklarında yankılanıyor, taşlaşmış kalbini parça parça ediyordu. Eve nasıl geldiklerini bilemediler. Saatlerdir ağlayan annesi, küçük Sümeyye’yi öpüyor, kokluyor, bağrına basıyordu. Ona yeniden kavuşmanın heyecanıyla kucaklıyor, sıkıyor, neredeyse boğuyordu onu.

Küçük Sümeyye kurtulmuş ama yıllar boyunca nice Sümeyyeler cânice can vermişti kızgın kumlarda. Hem de kendi öz babaları eliyle. İnsanlar öyle körleşmiş, ruhlarını öyle koyu bir karanlık kaplamıştı ki, yaptıklarının yanlış olduğunu bile anlamıyorlar, güya onları öldürmekle namuslarını koruduklarını zannediyorlardı.

İşte bu ruh hâli içerisinde dinliyordu oğlunu. Doğru söylüyordu. O Peygamber (asm) yasaklıyordu bu kötü âdeti, bu vahşeti. Evet kaldırıyordu karanlıkları… İnsanların ruhlarına bir nur, bir ışık olmuş, karanlıklar aydınlanmaya başlamıştı. Sümeyye Hanım oracıkta iman etmiş. Sanki yeniden kurtulmuş, yeni bir hayat kazanmıştı. Sadece bu yetmişti iman etmesine. Çünkü O zat (asm) öyle köklü bir değişim yapıyordu ki, hem çocukları, hem yüreği yaralı anaları, hem de ruhları karanlığa esir olmuş babaları kurtarıyor, insanlığa huzur ve muhabbet veriyordu.

Elbette hak olmalıydı. Elbette haktı bu Peygamber (asm). Uzun zamandır yerleşmiş bu âdeti, bu vahşi kavimden, bu inatçı insanlardan kaldırmış, bir ur, bir hastalık haline gelmiş bu âdetin kökünü kazımış, yerine muhabbet ve şefkat düsturlarını yerleştirmişti.

O taş kalpli insanlardan birer şefkat ve adâlet timsalleri yetiştirmiş, sadece kendi asrına değil bütün insanlığa, bütün asırlara eşi benzeri bulunmaz bir nur bırakmıştı. Allah (cc) asrımızın karanlığını da o nur ile aydınlatıp, bizi de şefaatine mazhar eylesin. Âmîn.


Nevres ZAKİR
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Merhamet güneşi
« Posted on: 29 Mart 2024, 00:52:42 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Merhamet güneşi rüya tabiri,Merhamet güneşi mekke canlı, Merhamet güneşi kabe canlı yayın, Merhamet güneşi Üç boyutlu kuran oku Merhamet güneşi kuran ı kerim, Merhamet güneşi peygamber kıssaları,Merhamet güneşi ilitam ders soruları, Merhamet güneşiönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes