> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Dini Konular > Dini makale ve yazılar  > Maruf gönüllüsü olmanın maliyeti
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Maruf gönüllüsü olmanın maliyeti  (Okunma Sayısı 596 defa)
25 Kasım 2010, 15:25:26
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 25 Kasım 2010, 15:25:26 »



Maruf Gönüllüsü Olmanın Maliyeti


Giriş

İslam düşünce tarihinde üzerinde neredeyse bütün ekollerin zımnen ittifak ettiği nadir prensiplerden birisi, daha sonra Mu’tezile fırkasının meşhur ‘beş ilke’si içerisinde zikren de kendisine güçlü bir şekilde yer bulan, emri bi’l-maruf ve nehyi ani’l-münker (marufu/hayrı emir/tavsiye etme, münkerden/çirkin şeylerden nehiy/alıkoyma) ilkesidir. Kuşkusuz zamanla bu ilke, içeriğini her mezhebin kendi algısı doğrultusunda şekillendirdiği heterojen bir yapıya da kavuşmuştur. Dolayısıyla çok tanıdıkmış gibi ortada durmasına karşın, tarihsel süreç içerisinde hakkında çok farklı tartışmalarla şekillenmiş bir anlamlar yığını teşekkül etmiştir.

Marufu emredip münkerden sakındırma konusunda pek çok ayetin şahitliğine başvurmak mümkündür; ancak konuyla ilgili en dikkat çekici ayetler, Âl-i İmrân 102-110. ayetler arasındadır. Bu grup içersindeki 102, 103, 104 ve 110. ayetlerde şöyle buyrulmaktadır: “Ey iman edenler! Allah’tan, O’na yaraşır şekilde sakının ve ancak Müslümanlar olarak can verin. Hep birlikte Allah’ın ipine (İslâm’a) dört elle yapışın ve sakın ayrılığa düşmeyin. Allah’ın size olan nimetini hatırlayın: Hani siz birbirinize düşman kişilerdiniz de O, gönüllerinizi birleştirmişti ve O’nun nimeti sayesinde kardeşler olmuştunuz. Yine siz bir ateş çukurunun tam kenarında iken oradan da sizi O kurtarmıştı. İşte Allah size ayetlerini böyle açıklar ki doğru yolu bulasınız. Sizler, marufa çağıran, kötülükten meneden bir topluluk olmaya bakın. Doğrusu kurtuluşa erecek olanlar da bunlardır… Siz, insanların iyiliği için ortaya çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz; marufu emreder; kötülükten meneder ve Allah’a inanırsınız: Ehl-i kitap da inansaydı, elbet kendileri için çok daha iyi olurdu. (Bununla birlikte) içlerinde iman edenler de yok değildir; (fakat) ekserisi yoldan çıkmıştır.”

Maruf ve münker gibi iki kefeden oluşan bu ilkenin maruf tarafının ayette öncelikli bir şekilde ele alınması tabiîdir; çünkü İslam toplumunda marufu yaymak ve yaşatmak olgusu, münkerle mücadele edilmesi olgusundan çok daha önemlidir. Kâinatta esas olan münker değil, maruftur. Bediuzzaman’ın ifadeleriyle; ‘güzel gören güzel düşünür, güzel düşünen hayatından lezzet alır’. Hayatın güzel yanını öne çıkaran bu bakış açısı, Müslümanların Allah, insan ve eşya ile ilişkilerinde ne tür bir hareket tarzına sahip olması gerektiğini de anlatır. Mutlak güzellik ve iyiliğin sahibi olan Allah, Müslümanların sürekli maruf yönünde düşünce ve amel üretmelerini isterken bu ruh hâleti içerisinde yaşayanların hayatlarının aslında bir tür dua formu oluşturacağına dikkat çeker. Marufu gündemine alanlar elbette ki sürekli olarak maruf etrafında düşünecekler, maruf üzere yaşayacaklar, maruf eksenli üreteceklerdir. Nihayet bu durum, Allah’ın o topluma, maruf beklentilerine uygun bir hayat tarzını hediye etmesiyle neticelenecek, gül pazarlarının kurulup gül alışverişinin yapıldığı bir ‘erdemliler şehri’ kurmalarının yolu açılacaktır.
Maruf Nedir?

Maruf, insanların hoş karşıladıkları ve arzuladıkları, bir ölçüde üzerinde fikir birliğine vardıkları ve toplum hayatında sürekli hale getirdikleri hayırlı davranışlar bütünüdür. Bundan olsa gerek akıl tarafından beğenilen, din tarafından da talep edilen ve nihai anlamda Allah’ın hoşnutluğunu kazanmayı amaçlayan her türlü güzellik ve iyilik,1 ahlakî erdem ve tutum Kuran’a göre maruftur, hayırdır.2 Kimi zaman ‘güzel bir söz/el-kavlu’l-ma’rûf (Bakara 2/263)’, kimi zaman ‘güzel bir davranış (Nisa 4/19)’ ve kimi zaman ‘güzellikle verilmesi gereken makul ölçülerde bir mehir (Nisa 4/25)’ olur maruf...

Marufun dinden kaynaklanan bir hayır ve güzellikler bütünü olduğuna dikkat çekmek isteyen ulema, dinî içeriğe özel bir vurgu yapmaktadır. Örneğin, maruf gönüllüsü müminlerin hayırlı ümmet olduğunu/olacağını bildiren ayetler topluluğunda marufun bir tür tefsiri olarak karşımıza çıkan hayır kelimesini Taberî, ‘Allah’ın rızasını kazandıracak şeyler’3 olarak açıklar. Cafer el-Bâkır ise bir hadis rivayetine dayanarak hayrı; “Kuran ve sünnete ittiba” ile tefsir eder.4 Yaptığımız her işe inancımızdan gelen bir renk katmak suretiyle hayatiyet ve değer verdiğimiz gibi her türlü marufa da dinî bir anlam katabiliriz. Hz. Peygamber’in, “Allah’ın adı ile başlanmayan her iş ya da her söz sonuçsuzdur (maruf değildir/hayırsızdır)”5 demesini belki de böyle anlamak gerekir. İnançlarımızın doğrulamadığı herhangi bir tutum, sonuca ulaşmaktan uzak olduğu gibi marufu/hayrı gerçekleştirmekten de uzaktır.

Mahza hayır ve mahza şerrin bilgisine akıl yoluyla ulaşmanın mümkün olduğunu kabul etsek de herhangi bir şeyin hayır ya da şer kaynağı olması ve buna bağlı olarak uhrevi bir mükâfat ya da cezayı gerektirmesi konusunda tek kıstasın ancak ve ancak din olabileceğini düşünürüz. Sarih aklın bilgisine ulaştığı maruf çeşitleri olabilir; ancak bir din kitabı olarak Kuran, kendi ilkelerinin, değerleri önceleyen ilkeler olduğunu kabul ettirmek isteyen bir sistematik içerisinde hareket eder. Her ne kadar akla yoğun çağrılarda bulunsa da yukarıdaki sistematiğin dışındaki her yaklaşımı kıskanır. Kuran, aklı, ayetlerin tayin ve tespit ettiği hakikatleri ortaya çıkartmak için kullanılan bir enstrüman olarak görür. Bu açıdan akıl bir kaynak değil, araçtır. Kuran’ın ilkelerine uyduğu müddetçe saygı duyulması gereken bir meleke, Kuran’ı reddettiği ya da Kuran’a rakip olarak ortaya çıktığında yıkılması gereken bir puttur. Temel prensipleri din tarafından belirlenen hayır ya da şerrin tali konularını ise Kuran, aklımızla bulmamızı ister. Bundan olsa gerek İslam düşüncesi kaynakları ‘cahiliye’yi İslam’ın yokluğu olarak resmeder. Bir hadiste Huzeyfetübnü’l-Yemân’ın Hz. Peygamber’e şöyle sorduğunu görürüz: “Ya Resulallah! Daha önce biz cahiliyede, yani şerde idik; sonra Allah bize hayrı gönderdi. Acaba bu hayrın ardından yine şer mi olacak?”6

Tüm bu söylenenlerden, marufun yalnızca ibadetlerle ilgili bir alana hasredildiği de düşünülmemelidir; çünkü yukarıda anlatılanlar, herhangi bir şeyin maruf olup olmadığını belirleyen kaynağın ne olduğu ile ilgilidir. Marufun yansıma alanları ise çok daha geniş bir yelpazede değerlendirilmelidir. Kâdî Beydâvî’nin de ifade ettiği gibi maruf, dinî olduğu gibi dünyevî bir maslahatın temininde de söz konusu olabilir.7 Müslümanca bir bakışta herhangi bir ibadet ne kadar anlamlı ise dinî bir anlam/amaç yüklenmiş herhangi bir dünyevî davranış da en az o kadar anlamlıdır. Marufu yayıp münkerden sakındırma hususunun sadece dinî uygulamalarla sınırlı olduğunu düşünenlerin kanaatimizce din algısında problemler vardır. Devletler konjonktürel gelişmelere uygun bir şekilde yapılanabilirler; ancak dinin bireysel anlamda yaşanması söz konusu olunca din ve dünya ayırımı yapamayacağımız kadar kompleks bir alandan bahsetmiş oluruz. Din, hayatımızı belli kompartımanlara ayırarak her kompartıman için ayrı bir yaşam tarzı oluşturmamıza müsaade etmeyen mekanizmalar içerir. İnsan ömrünü doğumdan ölüme -ve hatta ölümden öteye- bir bütün olarak görür ve bu çizgiye uygun bir hayat önerisi sunar. Bu cümleden olmak üzere, cami içerisindeki eylemlerimizden toplu ulaşım araçlarındakine, sokaktaki hareketlerimizden evlerimizdekine kadar kendine ait öneriler sıralar. Örneğin, küresel ısınma, temel haklar ve şehirlilik gibi aktüel pek çok konuda maruf ve münker tanımlaması altına girebilecek unsurları tespit ve tayin etmek ister.
Ümmet Nedir?

‘Ümmet’ kelimesi, ‘herhangi bir işe azmen cezmen kasd ü karâr eylemiş topluluk’tur. Filhakika ‘tek bir maksada matuf olarak peygamberlerin, yani uyulacak en müstesna insanların etrafında halkalanan topluluklara’ ümmet denmesi bundandır.8 Dolayısıyla marufu tavsiye edip münkerden sakındıracak olanların ümmet bilincine sahip olması hayati önem arz eder; çünkü bir marufa hayat verilmesi ya da bir münkerin ortadan kaldırılması ancak hedef birliği sağlamış, kolektif bir pozisyon almış ve bu pozisyona uygun sürdürülebilir davranışlar oluşturmuş bir topluluğun yani ümmetin var olmasıyla mümkündür. Ümmet bilincinin oluşturulamadığı zaman ve zeminlerde karşılaşılması muhtemel kaypaklıklar ve verilmesi mümkün fireler, ne tam anlamıyla bir marufu diriltebilir ne de herhangi bir münkeri ortadan kaldırabilir. Bu bilinçsizlik bir süre sonra gevşeklik ve duyarsızlığa, gevşeklik ve duyarsızlık zihinlerde buna uygun bir dünya tasavvurunun gelişmesine, bu tasavvurun oluşması da toplumun ümmet şuurunu kaybederek bir sürüye (Sosyoloji’deki terimiyle ‘horde’) dönüşmesine yol açar.

İslam ümmeti mahza hayır üzere olan bir ümmettir.9 Mahza hayır üzerinde oluş, bir ümmet bilincine sahip olmak ve bunun gerektirdiği donanım ve davranış modelleri üretmekle mümkün olabileceği gibi mahza hayır olan bir ümmete ulaşmanın yolu da bu donanım ve davranış modellerinin üretilmesinden geçer. Maruf gönüllüleri bu alanda bilinçlenmek ve eylemlilik halinde olmak suretiyle evsafını Hz. Peygamber’in ashabında bulan bir ümmeti oluşturabilme imkânını da yakalamış olurlar.10 Bu da bize erdemler ve davranışlar ile bu erdem ve davranışların neticeleri (hayrât) arasında dairevî (döngüsel) bir ilişki olduğunu gösterir. O yüzden sirkülâsyonun bir başlangıç noktası olması gerekiyorsa da dairenin herhangi bir noktasından bu işe dâhil olmakla aslında işe bir yerinden başlamış oluruz.

Bu dairevi ve zıt yönlü hareket, muhtelif zaman ve zeminlerde Müslümanlar arasında kendisine o kadar fazla yer bulmuştur ki, İslam toplumu en çok maruf gönüllüsü olma konusunda temayüz etmiştir. Kuran’ın dilinde İslam ümmeti ‘bu iş için seçilmiş en hayırlı toplum’ olarak methedilir. Sanki ayet bu ümmet için şöyle demektedir: ‘Sizler Allah’ın ilminde ya d...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Maruf gönüllüsü olmanın maliyeti
« Posted on: 25 Nisan 2024, 15:37:43 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Maruf gönüllüsü olmanın maliyeti rüya tabiri,Maruf gönüllüsü olmanın maliyeti mekke canlı, Maruf gönüllüsü olmanın maliyeti kabe canlı yayın, Maruf gönüllüsü olmanın maliyeti Üç boyutlu kuran oku Maruf gönüllüsü olmanın maliyeti kuran ı kerim, Maruf gönüllüsü olmanın maliyeti peygamber kıssaları,Maruf gönüllüsü olmanın maliyeti ilitam ders soruları, Maruf gönüllüsü olmanın maliyetiönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes