> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Dini Konular > Dini makale ve yazılar  > Marifet penceresinden biyoloji
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Marifet penceresinden biyoloji  (Okunma Sayısı 817 defa)
01 Şubat 2010, 00:35:54
Zehibe

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 31.681



Site
« : 01 Şubat 2010, 00:35:54 »




İnsanın bilgiyi arama çabaları olarak değerlendirebileceğimiz bütün bilimler, kâinattaki muhteşem düzenin şahididir ve onu anlamaya çalışır. Bu açıdan kâinattaki bütün gerçekler, Esma-i Hüsna’nın, (Allah’ın isimlerinin) birer yansımasıdır. İnsanın bu kâinatı incelerken yapması gereken şey,

geçerli olan kanunları keşfederek, insanları Allah’a yaklaştırmak olmalıdır. Oysa bugün bilim dünyasında “bilme ve bilgi arzusu”, pozitivist anlayışların etkisinde kalmış, “gözlemleyemediğime, elimle tutamadığıma inanmam” yaklaşımıyla “bilimsellik” adını almıştır.

İnsan varoluş süreci içinde, Allah’ı tanıma ve bilme yönünde çeşitli duygu ve kabiliyetlerle donatılmıştır. Sadece fiziksel olarak algılayabildiğine inanan bir öğrenme çabası, elindeki kitabı incelemiş, ama yazarını dikkate almadığı için, bilimin önemli bir öğesi olan aklı, arka planda bırakmıştır. Şüphesiz, bilimin kendine özgü salt bir dili olamaz. Bilimi, öncelikle insanla birlikte düşünmeliyiz. Bilimin araştırmaya çalıştığı ve hükmettiği alanlar, insan yaratılalı beri konuşulmuş, geliştirilmiş ve tartışılmıştır. Bilim, insanın varlık alanıyla doğrudan ilgilidir ve insanın maddi gelişiminin sınırlarını çizmektedir. İnsan, ilahi normlar içinde kaldığı sürece, hayatın bilim ve ahlak alanı dahil, hiçbir alanında sorun çıkmamıştır. Ne zaman, insanlık bu çizginin dışına çıkmıştır; işte o zaman, hayatın alanları birbirinden uzaklaştırılmış ve yeni tartışma alanları açılmıştır.

"Bilim"e bakışın açıklığa kavuşturulması "imanî" bir öneme sahiptir. Çünkü, “marifet”, kâinatı, iman adına çalışmayı, incelemeyi ve okumayı öngörürken, “modern bilim”, varlık alemini determinist yorumlarla anlamaya çalışmaktadır. Bu açıdan bakıldığında, Risale-i Nur Külliyatı bir bütün olarak kâinatı sathi, yüzeysel bir nazarla, “bilim adamı” gibi incelemez; ama bir bilim adamının kâinatı, nasıl okuması gerektiği konusunda, "imanî" bir temelde çalışma yöntemleri sunar. Bir çiçeğin nakışlarını, rengini, kokusunu incelerken, bizi marifetullaha (Allah'ı tanıma, anlama, bilme) ulaştıracak bir pencere açarak, bir şeyin kendisini değil de, sanatkârını, ustasını, sahibini bilip tanımamız gerektiğini ortaya koyar; eserden eser sahibine ulaşmamız gerektiğini anlatır.

Said Nursi, imanî bir bilim anlayışını, pozitivist ve materyalist anlayıştan ayıran temel ölçüleri ortaya koyar ve insanın önünde iki yol olduğunu söyler. Bu yollardan birincisinde, kâinatı bir kitap gibi okurken, hiçbir zaman o kitabın yazarı unutulmaz. Daha doğrusu yazarın büyüklüğünü, kitabı vasıtasıyla anlamaya çalışırız. Kitapla ilgili bilgimiz arttıkça, yazara karşı kendimizi daha sorumlu ve bağımlı hissederiz. İkinci yol ise sadece kitabı inceler ve okur. Yazarıyla ilgilenmediği gibi, Onunla bir iletişim kurmayı ve saygıyı da gereksiz görür. Said Nursi, bu tutumu bilim adamlığı ve bilimle bağdaştırmaz (1). Oysa gerçekte kâinat okunmayı bekleyen bir kitap gibidir. Kitap yazarını gösterdiği gibi, şu kâinat kitabı dahi yazarını göstermelidir.


**

Said Nursi, Kastamonu'da yanına gelen bir grup öğrencinin "Bize Hâlıkımızı tanıttır, muallimlerimiz Allah'tan bahsetmiyor"lar sözü üzerine onlara şöyle der: "Sizin okuduğunuz fenlerden her fen, kendi lisan-ı mahsusiyle, mütemadiyen Allah'tan bahsedip, Hâlık'ı tanıttırıyorlar. Muallimleri değil, onları dinleyiniz." (2). "Kendi lisan-ı mahsusiyle" seslenişine dikkat etmek gerekir. Biz buna örnek olarak biyolojinin ve biyologların kâinata bakışını ele alalım.

Bilindiği gibi en genel anlamıyla biyoloji, canlılar bilimi demektir. Bu alanda çalışanlar, canlılar dünyasını incelerken, kendi yorumlarını, felsefî ve ideolojik tercihlerini biyoloji bilimi adına bize sunabilirler. Bizim yapmamız gereken, Said Nursi'nin ifadesiyle, biyologlara değil, biyolojinin diline kulak vermektir. Aynı konuyu inceleyen bir biyolog, yaptığı incelemeyi marifetullaha bir basamak yaparken, diğer bilim adamı, tam tersi bir yaklaşımla, incelediği şeyde maddi bir bakışla, farklı sonuçlar çıkarabilir. Burada dikkat çekilmesi gereken nokta, biyolojiden çok biyologun değerlendirmesidir. Oysa "Her bir fen, kendi lisan-ı mahsusiyle, mütemadiyen Allah'tan bahsedip Hâlık'ı tanıttırıyor"dur. Yani aslında biyolojinin hâl dili Allah'ı anlatmaktadır.


**

Bir insan kütüphaneye girdiğinde, ilgisini çeken bir rafta 100 sayfalık bir kitap bulsa, bu kitabın burada kendi başına tesadüfen oluşamayacağını ve bu kitabın mutlaka bir yazarının olduğunu bilir ve bu durumdan asla şüphe etmez. Örneğin, kalıtsal bilgileri nesilden nesile aktaran biyolojik moleküller olan DNA’yı (Deoksiribonükleik asit) ele alalım. Bu bilgiyle hareket ettiğimizde, bir DNA molekülü, 500'er sayfalık 900 cilt ansiklopediyi dolduracak kadar bilgiye sahiptir. Mikrokozmoz da denilebilecek olan, "alem-i asgar" ve kâinatın "küçük haritacığı" olarak insan, kâinat kitabının küçük bir nüshasıdır (3). Anlaşılacağı gibi, biyolojinin yapması gereken, kâinat kitabının küçük bir misali olan insanı ve diğer canlıları anlatırken, incelediği şeyde boğulmadan, Allah'ın ilim ve kudretini anlamaya çalışmak olmalıdır. Bu noktaya dikkat çeken C. Sagan; “Basit bir hücredeki bilginin 1012 bite (bayt) kadar olduğu tahmin edilmektedir. Bu sayı, Britannica Ansiklopedisinin yüz milyon sayfasına denk gelmektedir (4)" diyebilmiştir. Tam da burada Kehf Suresi’ndeki, "De ki: "Rabbimin sözleri(ni yazmak) için deniz mürekkep olsa ve yardım için bir benzerini (bir o kadarını) dahi getirsek, Rabbimin sözleri tükenmeden önce, elbette deniz tükeniverirdi." (5) ilahi çağrısını hatırlamak gerekmektedir.

Söz konusu ayet ışığında bir değerlendirme yaptığımızda, sadece maddi bulguları dikkate alan biyoloji bilimi, canlıları bir obje olarak değerlendirir ve inceler. Fiillerin arkasındaki "Fail-i Muhtar"ı, yani gerçek Yaratıcı’yı görmez. Farklı biyolojik olayları inceleyen bilim adamlarından bazıları, incelediği şeyin altında kalır, ideolojik yaklaşımına basamak yapmaya çalışır. Aynı olayları inceleyen başka bir bilim adamı ise, incelediği şeyi, Allah'a ulaşmada bir basamak yapar. Bu durum, bilimsel bir gerçek olmaktan daha çok, ideolojik ve felsefi bir kabullenme olan evrim teorisinin değerlendirilmesinde açıkça ortaya çıkmaktadır. Cardiff Üniversitesi'nden, Uygulamalı Matematik ve Astronomi Profesörü Chandra Wickramasinghe hayatın tesadüflerle doğduğuna on yıllar boyunca inandırılmış bir bilim adamı olarak karşılaştığı bu gerçeği şöyle anlatmaktadır: “Bir bilim adamı olarak aldığım eğitim boyunca, bilimin herhangi bir bilinçli yaratılış kavramı ile uyuşamayacağına dair çok güçlü bir beyin yıkamaya tabi tutuldum. Bu kavrama karşı şiddetle tavır alınması gerekiyordu... Ama şu anda, Tanrı'ya inanmayı gerektiren açıklama karşısında, öne sürülebilecek hiçbir akılcı argüman bulamıyorum... Biz hep açık bir zihinle düşünmeye alıştık ve şimdi yaşama getirilebilecek tek mantıklı cevabın yaratılış olduğu sonucuna varıyoruz, tesadüfî karmaşalar değil.” (6)

Chandra Wickramasinghe’nin ifadelerinde de görüleceği gibi materyalizm rüzgârı, bilim dünyasını bilimsellik adına etki altına almıştır. Materyalizm düşüncesinin yaygınlaşmasına, “bilimsel bir gerçek” olarak Darvinizm önemli bir katkı sağlamıştır.  19. yüzyıla yön veren üç materyalist fikir adamı Freud, Marx ve Darwin’dir. İlk ikisinin teorileri geçtiğimiz 20. yüzyıl içinde denenmiş, incelenmiş ve sonunda geçersizlikleri anlaşılarak birbiri ardına terk edilmiştir. Darwin’in teorisi ise içinde bulunduğumuz dönemde eski popülaritesini yitirmiş ve tartışılır hale gelmiştir. Bu süreç içinde, ateizme en büyük desteği sağlayan kişi ise, yaratılışı reddeden ve buna karşı evrim teorisini öne süren Charles Darwin ve daha sonraki takipçileri oldu. Darwinizm ve takipçileri, ateistlerin asırlardır cevap veremedikleri "canlılar ve insan nasıl var oldu?" sorusuna, sözde bilimsel bir cevap getirdiklerini düşünüyorlardı. Doğanın içinde, cansız maddeyi canlandıran ve sonra da ondan milyonlarca farklı canlı türü türeten bir mekanizma olduğunu iddia ettiler ve pek çok kişiyi bu düşünceye inandırdılar.

19. yüzyılın sonlarında ateistler, kendilerince her şeyi açıkladığını sandıkları bir “dünya görüşü” oluşturmuşlardı: Evrendeki düzen ve dengenin tesadüflerin sonucu olduğunu ileri sürüyor, kâinatta hiçbir amaç bulunmadığını iddia ediyorlardı. Son 25 yılın güncel ve aktüel araştırmalar, daha önceki neslin seküler ve ateist düşünürlerinin Allah hakkındaki tüm varsayımlarını ve düşüncelerini tersine çevirmiştir. “Modern düşünürler”, bilimin evrenin daha da mekanik ve rastlantısal olduğunu ortaya çıkaracağını sanmışlardı. Oysa bugün biyoloji, diğer bütün bilim dallarından destek alarak, evrende akıl almaz derecede “büyük bir tasarım” olduğunu gösteren sonuçlara ulaştı. Bu sonuçlara ulaşılmasında Moleküler Biyoloji’deki inanılmaz gelişmeler çok etkili oldu. Moleküler biyologlar, DNA’nın en ince detaylarına kadar ulaşarak insanı hayrette bırakan bilgilere ulaştılar.


**

DNA'da kayıtlı bulunan kalıtsal bilgiler ve işleyiş mekanizması insanı hayrette bırakmaya yetmişti. Öyle ki, insanın tek bir DNA molekülünde tam bir milyon ansiklopedi sayfasını veya başka bir deyişle yaklaşık 1000 kitabı dolduracak miktarda genetik bilgi bulunduğu fark edildi. Bunu anlaşılabilir ve düşünülebilir bir dile çevirdiğimizde karşımıza çıkan tablo insanın acizliğini ortaya koymaya yetmektedir. Mikroskobik hücrenin içindeki, ondan çok daha küçük bir çekirdekte bulunan bir molekülde, milyonlarca bilgi içeren dünyanın en büyük ansiklopedisinin 40 katı büyüklüğünde bir bilgi deposu saklı durmaktadır. Bu da yaklaşık 1000 ciltlik, dünyada başka eşi, benzeri olmayan dev bir ansiklopedi demektir. Her gün, 24 saat boyunca, hiç durmadan, her saniyede insanın gen bilgilerinden bir tanesi okunacak olsa, bu işl...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Marifet penceresinden biyoloji
« Posted on: 19 Nisan 2024, 09:06:07 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Marifet penceresinden biyoloji rüya tabiri,Marifet penceresinden biyoloji mekke canlı, Marifet penceresinden biyoloji kabe canlı yayın, Marifet penceresinden biyoloji Üç boyutlu kuran oku Marifet penceresinden biyoloji kuran ı kerim, Marifet penceresinden biyoloji peygamber kıssaları,Marifet penceresinden biyoloji ilitam ders soruları, Marifet penceresinden biyolojiönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes