> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Dini Konular > Dini makale ve yazılar  > Makamı İbrahim de İbrahimleşmek
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Makamı İbrahim de İbrahimleşmek  (Okunma Sayısı 934 defa)
16 Ekim 2010, 17:51:50
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 16 Ekim 2010, 17:51:50 »



Makam-ı İbrahim'de İbrahimleşmek

Hz. İbrahim tek bir fertti ama onun himmeti, bütün insanlığı içine alacak kadar genişti. O, bütün dünyayı kucaklama azm ü gayreti ve cehdi içindeydi.
 

 Hacca veya umreye gittiğimizde mutlaka “Makam-ı İbrahim”i de ziyaret eder, Halilu’r-Rahman Hz. İbrahim’in ayak izlerini seyreder, Efendimiz aleyhissalatu vesselamla birlikte O’na da salat u selâm getiririz. Makam-ı İbrahim; Hz. İbrahim’in (a.s.) Kâbe’yi inşa ederken, örülen duvarın boyunu aşması üzerine, üstüne çıkıp inşaatı devam ettirdiği taş olarak bilinmektedir. Bu taş, Kâbe’nin inşası esnasında iskele olarak kullanıldığı için üzerinde zaman içinde Hz. İbrahim’in ayak izleri oluşmuştur. Bir görüşe göre de bu taş, Hz. İbrahim’in (a.s) insanları hacca çağırmak için üzerine çıktığı taştır. Aslında Hz. İbrahim’in (a.s) her iki iş için aynı taşı kullanmış olması da muhtemeldir. Hattâ bu konudaki başka rivayetlerin varlığı da gösteriyor ki Hz. İbrahim, başka zamanlarda da bu taşı kullanmış, onu, artık işim bitti deyip bir kenara kaldırmamıştır. Hz. İbrahim’e bazen bir iskele bazen bir kürsü bazen de bir minber olmuştur. Zîrâ bu taş her ne kadar görünüşte taş olsa da -hadîs-i şerifin ifadesiyle- hakikatiyle Cennet’tendir: “Rükn (Haceru’l-Es’ad) ve Makam-ı İbrahim Cennet yakutlarından iki yakuttur. Eğer Allah, onların aydınlıklarını gidermemiş olsaydı doğu ile batı arasını sürekli aydınlatırlardı.” (Tirmizi, Hac 49)

Bugün bu taş ve üzerindeki mübarek izler bir camekân içinde muhafaza edilmektedir. Kâbe’nin kapısının olduğu tarafta Kâbe’ye 15 m 40 cm uzaklıktadır. Hafif sarı ve kırmızı karışımı beyaza yakın bir rengi olan taşın kalınlığı 20 cm’dir. Kenar uzunluklarından biri 38, diğerleri 36’şar cm’dir. Hz. İbrahim’in (a.s.) ayak izleri asırlar boyu bu taş üzerinde muhafaza edilmiş ve günümüze kadar gelmiştir. Tavafın her şavtında gördüğümüz bu makamın, imkân varsa yanı başında tavaf namazını eda etmek sünnettir. Başkalarını rahatsız etme ihtimali varsa, makamın hizasına gelebilecek müsait bir alanda da tavaf namazı kılınabilir.

Kur’ân-ı Kerîm, makamını ziyaret ettiğimiz daha doğrusu makamında ziyaret ettiğimiz Hz. İbrahim’i anmamızı bize emretmektedir. وَاذْكُرْ فِي الْكِتَابِ إِبْرَاهِيمَ إِنَّهُ كَانَ صِدِّيقاً نَبِيّاً “Kitap’ta İbrahim’i de an. O dosdoğru (sıddîk) bir nebiydi.” (Meryem, 19/41) Acaba niçin Kitap’ta Hz. İbrahim’i anmamız bize emredilmektedir? Çünkü onu anma, tanımayı netice verecektir. Yani bizden asıl istenen, O’nu tanımaktır. Çünkü tanımadan O’nu anmak, O’nu hatırlamadan da tanımak mümkün değildir. Peygamberleri sevmek ve Onlara tâbi olmak Allah’ı sevmek ve O’na itaat etmek demektir. Tanımadan sevmek ve tâbi olmak ise mümkün değildir. Hakkıyla sevenler ve itaat edenler de ancak tanıyanlardır.  Aslında Hz. İbrahim’i sadece Kitap’ta değil metafta da anma ve tanıma bize hatırlatılmaktadır. Zîrâ metafta hiçbir peygambere değil de sadece O’na ait bir makamın ayrılması, bunun asırlarca muhafaza edilmesi ve Makam-ı İbrahim ile ilgili bir âyetin olması bunu bize açıkça ifade etmektedir. Dolayısıyla bizden bu âyeti de okumamız, anlamamız ve mucebince amel etmemiz istenmektedir. Zîrâ “Şerefu’l-mekân bi’l-mekîn” yani “mekânın şerefi, mekânın sahibinden kaynaklanır” fehvasınca, makamı ziyaret, makamın kendisi için değil makamın sahibi içindir. Peygamberlere yakın duran ve peygamberane bir hayat yaşayanlar ise inşallah mukarrabîn arasında yer alacaklardır.

İşte Beytullah’ın yanı başında Makam-ı İbrahim’deyiz. Hz. İbrahim ve ondan sonra nice peygamberlerin ayak bastığı, gözyaşlarını ceyhûn edip secdeye kapandığı çok özel bir mekândayız. Asırlar sonra Hz. İbrahim, bizi kendi elleriyle inşa ettiği Beytullah’da özel makamında Rahman’ın misafirleri olarak ağırlıyor. Yani Halilullah Hz. İbrahim’le beraberiz. Yan yana birlikte tavaf etikten sonra onun arkasında namaza durduk, birlikte selâm verdik. Ellerimizi beraber kaldırdık, dualar yaptık. Artık hep onun izinde ve onun izinden yürüyenlerle beraber yürümeliyiz. Zîrâ onun peşinden yol alanlar hullete varır. Allah dostu hâline gelir. Onun dostlarına tâbi olma onun sevdiklerini sevme, onların dostluklarını her şeye tercih etme bizi gerçek ve ebedi dostluğa taşır. Dolayısıyla sen hep tavafta kal hiç çıkma. Daima Makam-ı İbrahim’de ol, ayrılma. Memleketine dönsen bile Makam-ı İbrahim’den hiç uzaklaşma. Çünkü sen artık bir İbrahimleşme yolundasın.. yaşadığın çağın her çeşit putperestliğine karşı koyan bir İbrahim. Kâbe’yi, yeryüzünde kaybolmuş mânâ temelleri üzerine, içinde yaşadığın toplumda insanlık için Allah adına yeniden inşa edecek bir İbrahim. İbrahimler ve İsmailler bekleme. Artık sen bir İbrahim, sen bir İsmail’sin. Çık Makam-ı İbrahim’e ve insanlığı tevhide ve sadece Rabbe kulluğa davet et.  İnsanları hacca çağır. Allah’ın emri etrafında yeni bir tavaf başlat.

Bütün peygamberler tevhid inancıyla gelmiş, Allah tarafından seçilmiş özel donanımlı elçilerdir. İnsanlar tevhitten uzaklaştıklarında ise gönderilen peygamberler aracılığıyla yeniden tevhid inancına davet edilmiş, dünya ve ahiret hayatları adına kurtuluşa çağrılmışlardır. İşte putperest bir toplumda neşet eden Hz. İbrahim, yeryüzünde tevhidi yeniden canlandıran bir ulu’l-azm peygamberdir. Kur’ân’da mükerreren ifade edildiği gibi “Hz. İbrahim, hiç müşriklerden olmadı.” (Bkz., Bakara,2/135; Âl-i İmrân, 3/67,95; En’âm, 6/161; Nahl, 16/123) O, hayatında daima tevhid mertebelerinin zirvesini tutmuştur. Kur’ân, onun bu yönünü nazara vererek bize takdim ettiği İbrahimî tevhid, şirkin en gizlisinden bile uzak olan saf tevhittir. Razî’nin dediği gibi; “Hz. İbrahim, tevhid deryasına garkolmuş” biriydi. Ey İbrahim! Makam-ı İbrahim’de, Hz. İbrahim’le tanıştırıldın. Burada sana bir ideal verildi. Burada sana bir hedef, bir gaye-i hayal gösterildi. Hedeften şaşma. İçinde yaşadığın toplumda bir kıblenüma da sen ol. Artık şu anda sen de onun makamında yeryüzünde bir tevhid elçisisin. Kalb ve ruh hayatında, iç âleminde ve dış dünyada şirkin, putperestliğin her çeşidine başkaldırarak nefis putunun, heva putçuklarının üzerine yürümelisin. Susmamalı, durmamalı, içinde yaşadığın toplumun İbrahim’i olmalısın. Makam-ı İbrahim’de sana bir makam verildi artık.. Sana İbrahim Halilullah’tan bir ruh, bir dostluk, bir himmet nefhedildi. Bundan sonra bulunduğun yerlerde tevhidin remzi, Allah’ın varlık ve birliğinin alâmeti olmalısın. Dolaştığın kurak coğrafyalar, tevhid düşüncesi adına çemenzara dönmeli, soluklarına muhatap olan ölü gönüller de hayat bulmalıdır.

Hz. İbrahim, hayatı boyunca hep yakîne talip olmuş hep tahkîk aramıştı. Yakîn; şekten, şüpheden kurtulmak; doğru, sağlam ve kesinlerden kesin bir bilgiye, hem de herhangi bir tereddüt ve kuşkuya düşmeyecek şekilde ulaşmak ve o bilgiyi rûha mâl etmek demektir. Onun bu arayışına bir cevap olarak kendisine “göklerin ve yerin melekûtu gösterilmişti.” (En’âm, 6/75) İşte sana da Makam-ı İbrahim’de bir hedef olarak yakîn ufku gösterildi. Bulanlar arayanlardır. Bir başka deyişle bulanlar, arayanlar arasından çıkacaktır. Arayışın son nefese kadar fasılasız devam etsin. Ey İbrahim! Makam-ı İbrahim’de, Allah’ın âyetlerinden bir âyetin yanındasın. Hz. İbrahim’in tahkik aradığı ve bulduğu mübarek bir mekândasın. Sen de bulabilirsin. Dikkat et, yakîn kapısının eşiğindesin. Gel, aralı bu kapıdan içeri gir ve çeşit çeşit şüphelerin etrafında kol gezdiği bir devirde her türlü tereddütlerden kurtul. Duan daima şu olsun: “Allah’ım! Göz açıp kapatacağım zaman kadar hatta ondan daha kısa bir süre bile olsa, beni nefsimle baş başa bırakma.” Tâ ki makamın hep Yakîn olsun.

Hz. İbrahim iman ve teslimiyet insanıydı. Cenâb-ı Hak O’na: ‘Kendini cân-ı gönülden Hakka teslim et!” deyince o derhal: ‘Âlemlerin Rabbi'ne teslim oldum’ demişti.” (Bakara, 2/131) İşte teslimiyetiyle bize anlatılan Hz. İbrahim’in makamı, metâfın içinde iman ve teslimiyetin remzidir. Bu makamda tevhid ve teslimiyet dersi de verilir. Ey İbrahim! Sen de burada bir tevhid ve teslimiyet dersi aldın. Makam-ı İbrahim’de sen de teslimiyete davet edildin. Gel kendini Hz. İbrahim gibi hakka teslim et. İbrahimî bir gönülle ben de “Âlemlerin Rabbi'ne teslim oldum” de. Yüce Allah’a peygamberâne teslim ol ve selâmet bul. İlâhî emirlere harfiyen uy ve onun emir dairesinden dışarıya asla çıkma. Emirlerini hüsn ü kabulle karşıla.. hem kalb hem âzâ hem de lisan ile yüz çevirmekten uzak dur. İbadetini ihlâsla, gönülden şevkle yap. Amelini salih eyle, şirkin açığına-gizlisine bulaştırma. Tevhitte sabit, ibadetlerinde hâlis ol. Bollukta-darlıkta, kolaylıkta-zorlukta, neşede-kederde hâlin daim teslimiyet olsun. Zira bu mekânda sana teslimiyetin manaları açıldı. Yaşadığın coğrafyada teslimiyeti temsil sana teslim edildi.

Ey İbrahim! Şirk en büyük zulümdür. Makam-ı İbrahim’de aldığın nurlarla, yürü her çeşit şirklerin üstüne. Şirk ve inkâr bataklıklarında sefil ve perişan olanların cankurtaranı sen ol. Unutma! Herkesin kıymeti, himmeti ölçüsündedir. “Kimin himmeti milleti ise o kimse başlı başına bir millettir..” Kur’ân-ı Kerîm bize Hz. İbrahim’i anlatırken onun bu hususiyetini şöyle haber verir: “Gerçekten İbrâhim, hak dine yönelen, Allah’a itaat üzere bulunan tek başına bir ümmet, bütün hayırlı halleri kendinde toplayan bir önder idi.” (Nahl,16/120) Evet bütün himmetin milletinse sen bir İbrahim’sin demektir. Bütün gayretin Allah adına insanlık içinse, sen bir millet kuvvetine sahipsin demektir. Korkma, acziyet gösterme, yılgınlığa düşme.. Zîrâ bunların hiçbiri Makam-ı İbrahim’de durana yakışmaz.

Ey İbrahim! Sen tek başına bir millet ve Sen ümmetine öndersin. Milletin, Sen’in önderliğine muhtaç. Sen’inle gelecek emniyet ve güvene muhtaç. Emin belde Mekke’de ve güven makamı Makam-ı İbrahim’de solukladığın emniyet ve güven duygusunu, gel ve milletinin üzeri...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Makamı İbrahim de İbrahimleşmek
« Posted on: 16 Nisan 2024, 08:46:52 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Makamı İbrahim de İbrahimleşmek rüya tabiri,Makamı İbrahim de İbrahimleşmek mekke canlı, Makamı İbrahim de İbrahimleşmek kabe canlı yayın, Makamı İbrahim de İbrahimleşmek Üç boyutlu kuran oku Makamı İbrahim de İbrahimleşmek kuran ı kerim, Makamı İbrahim de İbrahimleşmek peygamber kıssaları,Makamı İbrahim de İbrahimleşmek ilitam ders soruları, Makamı İbrahim de İbrahimleşmekönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes