> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Dini Konular > Dini makale ve yazılar  > Makam ve niyet
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Makam ve niyet  (Okunma Sayısı 765 defa)
21 Eylül 2010, 17:53:32
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 21 Eylül 2010, 17:53:32 »



MAKAM VE NİYET

Makamla kastettiğimiz şey, kelamın veya hadiselerin siyak-u sibakı ile bilgi ve tecrübe birikimi ve kültürden oluşan zihnî bir yapıdır. Bu yapı metinlerle veya hadiselerle sınırlı değil, onların ötesindedir. Ona ulaşmak ve onu sağlam bir şekilde kurmak ancak enfüsî ve afakî tecrübelerin artmasıyla gerçekleşir. Niyet de en az makam kadar ehemmiyetlidir. Beyana veya amellere renk veren unsur niyettir. Kelamdaki niyet anlaşılmaz ise kelam da doğru anlaşılmaz. Ameller hangi niyetle yapılırsa, o niyetin karşılığı alınır. Makam ve niyetin künhüne vakıf olmak ancak huzuzat-ı nefsaniyeden tecerrüt ile olur. Evet, bu esrar ancak o zaman kalpte inkişaf eder.

Annesine yardım ederken büyük bir vazoyu kıran çocuk mu, yoksa annesine kızıp küçük bir vazoyu yere atıp kıran çocuk mu daha çok suçludur? 3-4 yaşındaki bir çocuğa bu soruyu sorduğumuzda büyük ihtimalle birinci çocuğun daha çok suçlu olduğunu söyleyecektir. Çünkü o yaşlardaki çocuklar hadiseleri makamına göre değerlendiremeyecek kadar küçüktür. Makamı gözardı etmek sadece çocuklara has değildir. Bilhassa günümüzde kimin, kime, neyi, hangi makamda söylediğine pek dikkat etmeyen büyükler de hâdiseleri sağlıklı bir şekilde tahlil edememektedirler.
Makamın sadece sözlü veya yazılı metinlerde değil yaşadığımız hadiselerdeki yeri de çok büyüktür. "Yerine göre" davranmak herkese nasip olmayan bir meziyettir. Ancak "makam"ı idrak etmiş insanlar, "tezat" gibi görünen hâdiselerin içinden çıkmasını becerebilirler. Mesela "âl-i himmet olmak", yani bir dava uğrunda elinden gelen her şeyi yapmaya çalışmak bir fazilettir. Öte yandan "uluvv-u himmet olmak", yani sevap hırsıyla ihlası unutmak da hoş görülmemiştir. Bu iki hususu telif edebilmek ise "feraset" ve "dirayet" sahiplerine nasip olur. (Bu mevzuda, vazife yaparken himmeti âli tutmak, netice ve semerelerde ise kanaatkâr ve müteşekkir olmak tavsiye edilir). Feraset sahibi olmak için de nefsin hoşuna giden şeyleri terketmek, takva sahibi olmak, yani Allah'ın ve yarattıklarının hukukuna riayet etmek gerekmektedir.
Mahrem meseleleri ve sırları namus bilip her şeyi, her zaman, herkese söylememek de bir "makam" meselesidir.
Niyet de en az makam kadar ehemmiyetlidir. Bir sözün mutlak manasından çok o sözü söyleyenin niyeti önemlidir. Niyet bilinmezse söz de yanlış anlaşılabilir. Bu yüzden mesela, Kur'ân-ı Kerîm'deki "Yaratanların en güzeli" mealindeki "Ahsen'ül-Hâlıkın" tabiri, maksat bilinmezse, (haşa) "başka yaratıcılar da mı var" şeklinde tevil edilebilir. Halbuki böyle bir tevil yukarıdaki açıklamadan dolayı bariz bir mantık hatasıdır. Bediüzzaman Hazretleri bu meyanda şunları söylüyor: "Cenab-ı Hakk'ın A'lem, Ekber, Erham, Ahsen" gibi esma ve sıfat ve ef'alinde kullanılan ism-i tafdil tevhide naks değildir. Çünkü, maksat, bizzat ve hakiki bir mevsufu gayr-i hakiki veya akli bîr imkanla veya vehmi bir mevsufa tafdil etmektir.
Ve keza, izzet-i ilâhiyyeye de münâfi değildir. Çünkü, maksat, sıfat ve ahval-i ilâhiye ile mahlukatın sıfat ve ef'ali arasında bir muvazene yapmak değildir. Yani ikisini bir seviyede tuttuktan sonra, bunu ona tafdil etmek değildir ki, sıfat-ı ilâhiyeye bir naks olsun.
Evet, masnuattaki kemalat, Cenab-ı Hakk'ın kemalinden in'ikas eden bir gölge olduğuna nazaran, masnuat, sıfat-ı ilâhiye ile muvazene hakkına malik değildir.(1)
Söz Sultanı'nın (sav) "Ameller (başka değil) ancak niyetlere göredir" beyanı, niyetin ehemmiyetine ne güzel işaret eder. Zahirde aynıymış gibi gözüken hâdiselerin niyetlerle ne kadar farklılaştığı bu kıstasla çok daha iyi anlaşılır. Bu yüzden, mesela, yeri geldiğinde kendisini tutamayarak ağlayanla istediği her an gözyaşı dökebilen iki kişinin amelleri aynı gibi gözükse de farklı niyetler taşıdıkları için nail olacakları semereler de farklı olacaktır.
"Sözdeki niyet" hususunda bir misal de şöyle: Münafikun sûresi ilk âyetinin meali şu şekildedir: "Münafıklar sana geldiklerinde "Şehadet ederiz ki şüphesiz sen Allah'ın resûlüsün" dediler. Allah bilir ki sen elbette O'nun Resûlüsün. Münafıkların yalancı olduklarına da Allah şahittir." (Münafikun, 63/1). Bu âyette, münafıkların sözüne değil niyetine bakılması gerektiği açıktır. Yani, söylenilen şeyler sadece ağızdan çıkan şeylerdir. (Tevbe, 9/30). Kalplerinde olmayan şeyleri söylemektedirler. (Âl-i İmran, 3/167) Âyetteki başka bir hususiyet de takdim ve te'hir ile okurun yönlendirilmesidir. Âyetteki ikinci ve üçüncü cümleler eğer yer değiştirecek olsaydı yanlış anlamalar olabilirdi. Halbuki münafıklar yalanlanırken Efendimiz'in (sav) resul olduğu öncelikle tasdik edilerek hatalı istidlallerin önüne geçilmiştir.
Başka bir misal de şöyle: "Cenab-ı Hak, senin ibadetine, belki hiçbir şeye muhtaç değil. Fakat sen ibadete muhtaçsın, manen hastasın."(2) Bu iktibastaki "belki" kelimesi, Türkçe'deki ihtimal bildiren anlamıyla değil, Arapça'daki kesinlik için olan "bilakis" anlamında kullanılmıştır.
Görüldüğü gibi, müellifin niyetini anlamamak yanlış tevillere sebep olabilmektedir. Yazarın maksadını anlamak için mutlaka siyak-u sibak gözönünde bulundurulmalıdır. Mesela: "Baktık ölü cansız,"(3) "Hatta körler de görebilir,"(4) "Daha Cehennem'e gitmeden Cehennem'e gider,"(5) "...büyük, bir küçük alemi gördüm,"(6) "Hem var, hem yok"(7) şeklindeki mütenakızmış gibi gözüken cümleleri anlamak için bunların geçtikleri mebhaslara bakmak gereklidir.
Niyetle ilgili son olarak üzerinde durmak istediğimiz husus âyetlerin tefsiriyle alâkalıdır. Kur'an-ı Kerîm'de "müteşabih" bir takım âyetler vardır ki, bunların çok derin mânâları vardır. Muhkemat (mânâsı açık olanlar) gibi tefsir edilmez ve herkes bilemez. Belki tefsir yerinde te'vil ederler. "o (müteşabih) âyetlerin te'vilini Allah'tan başkası bilemez. İlimde derinlik ve istikamet sahibi olanlar ise, "Biz buna inandık. Muhkem ayetler de müteşabih âyetler de, hepsi Rabbimizin katından indirilmiştir" derler." (Âl-i İmran, 3/7). Şu halde Cenab-ı Hakk'ın bu âyetlerden muradı ancak, ilimde râsihûn olan, Efendimizin (sav) terbiyesinde yetişen ve ilhama açık kalbler taşıyan gönül insanları tarafından anlaşılır. Bize düşen de bu insanların tefsir ve tevillerine itiraz etmemektir.



DİPNOTLAR
1) Bediüzzaman, Mesnevî-i Nuriye, s. 229
2) Bediüzzaman, Lem'alar, s. 190
3) Bediüzzaman, Mektubat, s. 155
4) Bediüzzaman, a.g.e., s. 182
5) Bediüzzaman, a.g.e., s. 288
6) Bediüzzaman, a.g.e., s. 394
7) Bediüzzaman, a.g.e., s. 452.


Yusuf Alan
 


[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Makam ve niyet
« Posted on: 26 Nisan 2024, 22:30:31 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Makam ve niyet rüya tabiri,Makam ve niyet mekke canlı, Makam ve niyet kabe canlı yayın, Makam ve niyet Üç boyutlu kuran oku Makam ve niyet kuran ı kerim, Makam ve niyet peygamber kıssaları,Makam ve niyet ilitam ders soruları, Makam ve niyetönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes