๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Dini makale ve yazılar => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 24 Haziran 2010, 17:36:17



Konu Başlığı: Mağaraların Aydınlık Yüzü
Gönderen: Sümeyye üzerinde 24 Haziran 2010, 17:36:17
Mağaraların Aydınlık Yüzü


Hayatın hesabı bir mağarada yapılmış (Hira), Kutlu Nebi (sas) ilk mesaja bir mağarada muhatap olmuş; iman, teslim ve tevekkül yine bir mağarada (Sevr) arz-ı endam etmiştir Allah Resûlü’nün (sas) hayatında biri ‘Hira’ diğeri de ‘Sevr’ olmak üzere, önemli iki mağara vardır

Yaklaşık 40 bin mağarasıyla Türkiye âdeta bir ‘mağara cenneti’dir Bunlardan sadece 800’ü yerli ve yabancı gruplar tarafından incelenmiş, 18’i de turizme açılmıştır
Mağaralarla alâkalı bu bilgiler onlara olan ilgimi artırıyordu Benim gibi düşünen, hârikulâde güzellikleri keşfetmeyi ve ekip çalışmasını seven arkadaşlarla erzağımızı alıp mağaraları incelemek üzere yola çıkıyoruz

İzmir-Kemalpaşa civarındaki mağaraların yerlerini tespit etmeye çalışıyoruz Bilgi kaynağımız muhtar ve çobanlar Bize birkaç mağara tarif ediyorlar Bunlardan biri Kristal Mağara Çadırlarımızı kuruyor ve gerekli teçhizatı hazırlıyoruz
Bir insanın ancak sığabileceği genişlikteki tabiî oyuktan içeri girdiğimizde, karanlıklar dünyasına adım atıyoruz Bizi önce serin ve tatlı bir hava karşılıyor, daha sonra esrarengiz bir ortamla baş başa kalıyoruz Dünyanın bütün göz alıcı güzellikleri kayboluyor Mağaranın karanlığında yalnız kaldığımızı hissediyoruz, önümüzdeki ve arkamızdaki arkadaşların zayıf ışıklarını ancak seçebiliyoruz Karanlık bir âlemdeyiz Burada kendi ışığımız olmazsa, başkalarının bizim için verebileceği ışık ancak bu kadar olur diye düşünüyoruz
Elimizdeki feneri sağa sola tuttuğumuzda, İlâhî Kudret’in san’at ile yarattığı rengârenk bir yeraltı zenginliğiyle karşı karşıya geliyoruz İlk önce dikitler gözümüze çarpıyor Başımıza düşen damlacıklarla gözlerimiz yukarıya çevriliyor, bu defa sarkıtları fark ediyoruz Suyun sarkıtlardan damlamasıyla ürperiyoruz Bu damlaların düştüğü yerde, içlerindeki minerallerin çökelmesiyle güzellik âbidesi dikitler oluşmuşBir an önce kavuşmak için sabırsızlanan sarkıt ve dikitler, ancak yüzyıllar sonra maksatlarına erişiyor
İçeriye doğru ilerledikçe mağaranın girişinden sızan ışık azalıyor Daha da içerilerde ise bu ışık da seçilemez oluyor Elimizdeki fener rehberimiz oluyor yürürken Onu kapattığımızda zifiri karanlığı ve sessizliği keşfediyoruz Mağaranın bu kısmı o kadar dar ki, emekleyerek ilerlemek mecburiyetinde kalıyoruz Ayağa kalkmak istiyoruz, kalkamıyoruz; önümüzdeki ve arkamızdaki kişiler buradan çıkmamızı engelliyor Daha kabre girmeden, toprağın yüzlerce metre altındayız
Ürperdiğimiz anda, Peygamber Efendimiz’i (sas) düşünüyoruz Gece karanlığında Hira’ya teşrif ederken, nuruyla her yeri aydınlatmıştı O’nun (sas) nurunu düşünürken kasvet dağılıyor, rahatlıyoruz
İlerlemeye devam ediyoruz Koridorlar genişliyor, oda ve salon büyüklüğündeki iç bölmelere geçiliyor Buraların havası hoş duygular uyandırıyor insanda Gruplar hâlinde yaşayan yarasalar ortamı daha da güzelleştiriyor
Kâh tabandaki sulara batmamak için sek-sek oynuyor, kâh mağaranın daha ilerisinde yer alan bölümlere ancak bir insanın sığabileceği aralıklardan sürünerek geçiyoruz
Girdiğimiz her mağarada sanki şu sözler yankılanıyor: “Oku!”
Hiç okuma yazması yoktu ki okusun! “Ben okuma bilmem” diyordu Allah Rasûlü (sas) Karşısındaki O’nu (sas) kucaklıyordu Sonra bırakıp yine “Oku!” diyordu O (sas) yine “Ben okuma bilmem” diyordu Cebrail (as) yine onu kucaklıyor, şimdi evvelkinden biraz daha fazla sıkıyor ve tekrar “Oku!” diyordu Muhammedü’l-Emîn (sas) “Ben okuma bilmem” diyordu “Yaratan Rabb’inin adıyla oku! O, insanı yapışkan bir hücreden yarattı Oku! Rabb’in, sonsuz kerem sahibidir Kalemle yazmayı öğretendir İnsana bilmediklerini öğretendir” (Alâk, 5)
Biz de girdiğimiz her mağarada Rabb’imizin sanatını, sanatındaki incelikleri görüyor, hayrete düşüyor, bunları okumaya çalışıyoruz Burası sanki bir sanat galerisi Sanatkâr’ın sanatındaki inceliği ve zerafeti görüyor, hayrete düşüyoruz
İnsanoğlunun inşa ettiği ‘dünyanın yedi harikası’ her zaman bizleri hayretler içinde bırakmıştır Oysa ülkemizde Yüce Sanatkâr’ın eseri, dünyanın yedi harikasından daha güzel, nice güzellik var İnsan elinin değmemiş olması onlara daha bir güzellik katıyor Yerin yüzlerce metre altında bulunan İlâhî sanatın bir başka misâline aynalık yapan mağaraların her biri bir harika

Aylin BOZ