๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Dini makale ve yazılar => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 17 Kasım 2010, 19:05:09



Konu Başlığı: Lebbeyk Allahümme lebbeyk
Gönderen: Sümeyye üzerinde 17 Kasım 2010, 19:05:09
LEBBEYK ALLAHUMME LEBBEYK


Bu satırlar elinize geçtiği zaman belki hac yolcuları evlerine dönmüş olacaklar. Rabbim hepsinin haccını mebrur, ibadetlerini makbul etsin. Her sene olduğu gibi bu sene de milyonlarca Kabe yolcusu tekrarladı, durdu, yine yine söyledi:

         Lebbeyk Allahumme Lebbeyk...

         Mekke' ye varırken, Kabe' yi tavaf ederken, Mina, Müzdelife, Arafat yolunda, Safa-Merve arasında hep haykırdılar:

         Lebbeyk Allahumme Lebbeyk...

         Kimi anlamını bilerek, kimi de bilmeyerek bu haykırışı tekrarladı. Günlerce yine ve yine haykırdı. Daha sonrada topluluk varıp aynı noktaya, Mina' da taş attı.

         Lebbeyk dediler, bu demektir ki Rahman' a "Evet", Cemrelere doğru taş attılar, bu demektir ki Şeytan' a "Hayır..." Milyonların haykırışı ufukları çınlattı:

         Rahman' a evet, evet... Şeytan' a hayır, hayır...

         Rahman kaynaklı bütün (iyi) lere evet... Şeytan kaynaklı bütün (olumsuz) lara hayır... Allah' ın gönderdiği hükümlere evet... Şeytan' dan olan bütün uydurmalara hayır...

         Bu kalabalıların bir kısmı ibadet ederek Lebbeyk... dediler, bir kısmı da söylene geleni taklit ederek (adet) e uyup Lebbeyk... dedi. Kanaatım o ki karlı çıkan, kazanan, yani (hacı) olan birincileri idi. Çünkü ibadette  (adet) e uymak olmaz. İbadet, semadan gelen İlahi olan verilerle belirtilir. Bu konuda örf, gelenek geçerli değildir.

         Bu büyük toplulukta, (Rahman' a evet, Şeytan' a hayır) derken nefis muhasebesi yaparak yanlışlarını düzeltme azminde olanlar elbette vardır. Belli ki, bunlar ibadet olarak Lebbeyk dediler. Lebbeyk dediğini adeta unutarak şeytani olan (menfi) liklere onay verenler de var, belli ki bunlar da adeta uyarak lebbeyk dediler... İbadeti adetleştirmek, ihlas ve takvaya sığmaz. Halbu ki ihlas ile takva bütün ibadetlerde (Olmazsa olmaz) derecesinde önem taşır. Bu itibarla şu birkaç husus hac yolcusunun dikkatinden kaçmamalıdır:

         1-Başta İhlas: Allah için. Yalnız ve yalnız Allah için. O halde hep Allah' ın dediği gibi. O' nun kitabına bakarak, O' nun kitabına uyarak... Falan filan değil, yalnız O' nun kitabı... Kişilerin şahsı kanısı veya toplumun anlayışı değil, bize bu emri gönderenin yönlendirmesi... O' ndan gelen eksik değil, ilave gerekmez, yanlış değil, düzeltmek icab etmez... hangi halis zannedilen niyetle olursa olsun tahrif de gerekmez, ilave de gerekmez...

         2-Hacc Mevlidi: hacca giderken veya dönüşte bir hacc mevlidi merasimi düzenlemenin mesnedi nedir? Allah' ın Kitabında veya Rasulullah' ın sünnetinde yeri var mı? Gaye fakire yardım ise onun yapılış tarzı bellidir. Zaten bazı hallerde, daha önde gelen bir ibadettir, yardımlaşma.

         3-Yeni bir isim ve unvan: Hacc ibadetini yapan kişinin (Hacı) diye bir unvan takması anlamsızdır. Hacca gitmeyenden ayrı olarak bir ayrıcalık ve bir çeşit imtiyaz arzusu içeren böyle bir nitelemenin anlamı olmaz. Bu ibadet yalnız Allah için yapılmış ise, başkalarından bir şey beklemenin gereği de olmamalıdır.

         4-Tavaf ve ziyaret: Haccın yapısını meydana getiren üç esastan biri Kabe' yi tavaf etmektir. Birçok ziyaretler buna adeta eklenmiş, yamanmıştır. Bir kısmı daha Türkiye' de iken bunlara başlar: Eba Eyyüb ziyareti, Mevlana ziyareti, Yunus Emre ziyareti, Ashab-ı Kehf ziyareti gibi. Kara yolu ile gidenleri daha şanslı sayanlar vardır. Çünkü onlar bir çok ziyaretleri yapma şansına sahiptirler. Yolboyu ziyaret edilen türbelerin, taşların, ağaçların sayısı kestirilemez. Bunlardan bir kısmının özelliğini anlatanlar da olur:

         -bu makamı üç kez ziyaret eden hacc etmiş sayılır. Daha cömertçe davrananlar da olur:

         -bu markadı bir kez ziyaret eden yedi bin yedi yüz yetmiş yedi kez haccı ekberden daha iyisini yapmış olur. Anlaşılan o ki daha büyük rakamlar söyleyecekti amma dört yediyi bir araya getirmenin zevki feda edilmemiş...

         İslamı tahrif, tağyir, tevhidi ihlal ifade eden bu tüyler ürpertici sapıklık belgesi Konya' da Mevlana türbesinin kapısı üzerine, şatafatlı bir çerçeve içine yerleştirilmiştir. Metin farsçadır. Yeni değildir. Belki asırlıktır. Bu güne kadar medrese mensubu ilmiyye sınıfından hatta kendilerine (Yeryüzünde Allah' ın gölgesi) ünvanını yakıştıran sultan temsilcileri tarafından defalarca müşahade edimiş, okunmuştur. Amma yazı yerinde durmaktadır, haliyle köhne bir zihniyetin ve akıl almaz sapıklığın belgesi olarak...

         Aynı yerde bir başka levha vardır. O da süslü bir çerçeve içinde. Gayet göz alıcı bir mekanda. Yine farsçadır. Yazı şöyledir:

         "Kabet 'ül-uşşaki başet in makam,

  Her ki nakıs amet in ca şut tamam"

 Anlamı :

Bu makam, aşıklar kabesidir. Kim bu mekana eksik gelse tamam olarak çıkar.

Kimbilir, "ben Kur' an' ın bendesiyim. Buna uygun düşmeyen sözü benden nakledenden ve o sözden bizarım" diyen mevlana, gevezelik ihtiva eden bu levhalardan ne kadar ruhen rahatsız!... Ve de ne kadar bizar!...


Bahattin BİLHAN