Konu Başlığı: Kuran ne zaman ve nereye inmiştir ? Gönderen: Sümeyye üzerinde 29 Kasım 2010, 17:42:57 Kur'an Ne Zaman Ve Nereye İnmiştir Yahut Kadir Gecesi Ne Zamandır? Kur’an, “Şüphesiz Biz, Kur’an’ı Kadir Gecesi’nde indirdik” (97 Kadir/1) diyerek indirildiği geceyi ve “İnsanlara yol gösterici ve doğruyu yanlıştan ayıran belgeler olarak Kur’an Ramazan ayında indirildi...” (2 Bakara/185) diyerek indirildiği ayı net ve kesin olarak söylediği ve hadisler Kadir gecesinin Ramazan ayında olduğunu açıkça belirttiği ve ümmet bunun üzerinde icma ettiği halde, dini anlama yöntemi altüst edilerek insanlar doğrulukla ilgisi olmayan kimi rivayetleri önceleyerek Duhan Sûresi’nin “Apaçık olan Kitaba and olsun ki, biz onu kutlu bir gecede indirdik.” (44 Duhan/2) ayetindeki gecenin Kadir gecesi değil de, Şaban ayın’ın Berat gecesi diye adlandırılan onbeşinci gecesi olduğunu iddia etmişlerdir. Anlamı açık ve muhkem olan ayetlerle söz konusu sözde rivayetleri uzlaştırmak adına da dinden bir delile dayanmadan Kur’an’ın indirilişine konaklar tayin etmişler ve toptan olarak o gece birinci dünya semasına, oradan da yirmiüç yılda parça parça Hz.Peygamber’e indirildiğini iddia etmişlerdir. Sanki Allah toptan dünya semasına indirmeden de Hz. Muhammed’e bölüm bölüm indirmeye uğraşacak vakti yahut gücü yokmuş veya o anda vahyedeceklerini sonra unutacakmış yahut o anda aklına gelmeyecekmiş gibi Kur’an’ı yirmi üç yıl ara istasyonda bekletmişler ve taksit taksit indirmişlerdir. Ondan sonra da yirmi üç yıllık peygamberlik süresince birinci dünya semasında beklettikleri Kur’an’da, kitabın her baskısında insanlar değişiklik yaptığı gibi, nesh veya unutturma adı altında Allah’ın zaman zaman değişiklik yaptığını iddia etmişlerdir. (kimler yapmıştır.) Halbuki Allah, Hz. Muhammed’i, deyim yerindeyse, adım adım izleyerek yönlendirmekte, strateji öğretmek, kalbini pekiştirmek ve hareketini yönlendirmek üzere ona anında bölüm bölüm vahiy indirmektedir. “Rabb’inin hükmü yerine gelinceye kadar sabret. Şüphesiz bizim gözetimimiz altındasın...” (52 Tur/48) demektedir. Allah isteseydi, bir bütün olarak çıkarılan beşeri kanunlarda olduğu yahut yıllık plana göre hazırlanan ders kitaplarında olduğu gibi, Kur’an’ın tümünü bir anda indirir ve şu gün şu olay meydana geldiğinde şu ayetlere göre hareket edersin, buyururdu. Ama öyle yapmıyor, onun yerine, hayatın gerçeklerine uygun olarak hareketin seyrini yönlendirmek ve olaylar karşısında Peygamber’in nasıl hareket etmesi gerektiğini göstermek üzere bölüm bölüm vahyediyor, böylece hem Peygamber’in kalbini pekiştirip moral veriyor, hem bilgilendirip yönlendiriyor, hem insanlara bir yol ve yöntem gösteriyor. Onun için “İnkâr edenler: "Kur’an ona bir defada indirilmeliydi" derler. Oysa biz onunla kalbini pekiştirmek için böyle indirir ve onu ağır ağır okuruz.”(25 Furkan/32) buyurmaktadır. Hemen belirtelim ki “Şüphesiz bu, değerli Kur’an’dır. Korunan bir kitaptadır. Arındırılmış olanlardan başkası ona dokunmaz. Alemlerin Rabbi tarafından indirilmiştir.“(56 Vakıa/77-80) ayetlerinin, dünya semasına toptan indirildiği düşüncesiyle bir ilgisi yoktur. Çünkü ayet, Kur’an’ın toptan olarak dünya semasına indirildiğini değil, bölüm bölüm inen vahyin Allah tarafından indirildiğini ve vahiy katiplerine yazdırılan kitap olarak onun koruması altında olduğunu, ancak meleklerin ona dokunabildiğini, cinlerin onu Muhammed’e telkin etmesi bir yana, ne kadar bozmaya çalışsalar ona dokunamayacağını belirtmektedir. Kur’an’ın dünya semasına toptan indirildiği ve oradan bölüm bölüm vahyedildiği iddiasının dayanaktan yoksun salt bir varsayım olduğunu belirten M.İzzet Derveze şöyle der: “Kur’an’ın tamamının bir defada dünya semasına indirildiği görüşüne gelince; buna ait ne Kur’an’dan, ne de sahih hadisten bir delil vardır. Kur’an’ın bir defada nazil olmasının herhangi bir hikmeti görülmediği gibi, Kur’an bölümlerinin çoğunluğunun ilkin Mekke, sonra da Medine’de cereyan eden Peygamber’in hayatına ait tablo ve olayları ihtiva etmesi veya bu olaylar üzerine inmesi itibariyle de bu görüşün, olayın tabiatına uygun olmadığı görülmektedir.”1 Mustafa İslamoğlu da Kur’an’ın dünya semasına topluca indiği ve oradan aralıklı olarak indirildiği anlayışının doğru olmadığını şöyle belirtir: “İnzal kalıbının bir defada indirmek manasına geldiği doğru değildir. (krş.25/32). Buna dayanarak vahyin dünya semasına tek seferde toptan indiği yorumları da mesnetsizdir. Gökten yağmur bir defada inmediği halde, yağmur için de aynı kalıp kullanılır. (krş.23/18). Yaptığımız karşılaştırmalı bir okuma, tenzil ve inzalin birbirinin mukabili olarak kullanıldığını ortaya koymuştur. Tenzil, vahyin kaynağına nisbetle, inzal hedefine nisbetle kullanılmaktadır. (bkz.12/2.not). İnzal kalıbı, asıl ‘bir yasaya bağlı olarak indirme’ vurgusu taşır. Lügatte inzal’in manası, ulvi manaların bilinç evrenine dahil edilmesidir. (duhûlu’ş-şey’ fi âlemi’l-müdrikât). Bu, ya önceden var olanı dönüştürmk (ca’l), ya bilinçte anında var etmek (halk) şeklinde gerçekleşir. Kur’anın inmeye başladığı gece, Ramazan ayı içinde bir gecedir”2. Alimler, söz konusu rivayetler ile Kur’an’ın Ramazan ayında Kadir gecesinde indiğini belirten ayetleri uzlaştırmak adına ortaya konan görüşleri verdikten sonra çoğunluğun görüşüne göre Kur’an’ın Ramazan ayında ve o aydaki Kadir gecesinde inmeğe başladığını belirtirler. Örneğin Zemahşeri şöyle der: “Çoğunluk görüşe göre Mübarek Gece’den maksat, Kadir Gecesi’dir. Çünkü “Biz onu kadir Gecesi indirdik” demektedir. Ayrıca “Katımızdan bir buyrukla, her hikmetli iş o gece belirlenir.” (44 Duhan/4-7) ayeti ile “Melekler ve Cebrail o gecede Rablerinin izniyle her türlü iş için inerler.” (97 Kadir/4) ayeti ve “ Kur’an, Ramazan ayında indirildi” (2 Bakara/185) ayeti uyuşmaktadır. Görüşlerin çoğuna göre Kadir Gecesi Ramazan ayındadır.3 M. İzzet Derveze yine şöyle der: “Görüşlerin çoğu, Kadir gecesinin Ramazan ayında olduğuna dair görüşün yanındadır. Bakara Sûresi’nde ve Kadir Sûresi’ndeki ayet ile bu ayetin bir uyum sağladığını belirtenler çoğunluktadır. Şaban ayının ortasındaki gece hakkında belirtilen hadislerde, Kur’an’ın bu günde (gecede) indirildiğine açıkça işaret edilmemektedir. (...) İbni Kesir, Şaban ayının ortasındaki gece diyenlerin sözlerini reddeder. Böyle diyenler, kurtuluştan (doğruluktan) uzaklaştılar, der. Çünkü Kur’an nassı, Kadir gecesinin Ramazan ayında olduğunu destekliyor, Şaban gecesi ile ilgili hadis mürseldir. Bununla sabit bir nassa itiraz edilemez.”4 Kur’an’ın toptan dünya semasına indirildiği iddia edilen Şaban ayının on beşinci gecesinin fazileti ile ilgili rivayetler sağlam olmayıp en meşhurları şunlardır: “Kim bu gece yüz rekat namaz kılarsa, Allah ona yüz melek gönderir. Otuzu onu cennetle müjdeler, otuzu onu kabir azabından kurtarır, otuzu onu dünya belalarından korur, onu da kendisini şeytanın tuzaklarına karşı korur”5. “Allah, bu gece dünya semasına iner ve Kelb Oğullarının koyunlarındaki kıl sayısı kadar ümmetimden kişilere rahmet eder.”6 . Halbuki en meşhur hadis kitaplarında yüce Allah’ın her gece dünya semasına indiği ve şöyle dediği rivayet edilir: “Bana dua eden yok mu, ona icabet edeyim, benden isteyen yok mu, ona vereyim, benden bağışlanma dileyen yok mu, onu bağışlayayım”7. Yüce Allah, her gece dünya semasına indiğine ve kullarının dua ve isteklerini karşıladığına göre, ayrıca Şaban ayı’nın yarısındaki gecede tekrar inmesinin ne anlamı olur? Kaldı ki kullarının dua ve isteklerini işitmesi ve karşılaması için inip çıkmasına da gerek yoktur. Zaten iniş rivayetleri doğru ise, ancak mecaz/sembolik anlamda olur. Nitekim İbni Mace’nin Şaban ayının ortasındaki gece ile ilgili rivayetinin, Yüce Allah’ın her gece/nin son üçte birinde dünya semasına indiği rivayetinin bir parçası olduğu görülmektedir. Çünkü insanların söylediklerini veya yaptıklarını görmesi, bilmesi cezalandırması veya ödüllendirmesi için Allah’ın inip çıkmaya ihtiyacı yoktur. “Rasulullah, Şaban ayının onüçüncü gecesi ümmeti için şefaat istedi. Üçte birine şefaat yetkisi verildi. Ondördüncü gece şefaat yetkisi istedi. Üçte ikisine şefaat yetkisi verildi. Onbeşinci gece şefaat yetkisi istedi. Devenin kaçışı gibi Allah’tan kaçanlar dışında, ümmetin tümüne şefaat yetkisi verildi.” “Allah, bu gece Zemzem Kuyusunun suyunu çoğaltır.”8 rivayeti ve diğer rivayetlerle ilgili de Derveze şöyle der: “Bütün bunlara rağmen ecellerin, rızıkların, durumların/işlerin yıldan yıla Şaban ayının ortasındaki bir gecede, ya da Kadir gecesinde takdir edilmesi, Şaban ayının ortasındaki bir gecede Müslümanların kutlamalar yapması ve dualar etmesiyle ilgili rivayetler hakkında diyoruz ki: Bu hadisler zayıf senetle gelmiştir. Allah’ın hikmeti onlarda ortaya çıkmaz. Öyleyse bu durumda dikkatli olmak gerekir. Şaban ayının ortasına gelen geceyi kutlamakla ilgili ne nebevi sünnetten, ne de sahabeden sabit bir şey gelmiştir.”9 Derveze, Kur’an’ın bir defada birinci dünya semasına toptan indirildiğine ilişkin rivayetleri ve görüşleri değerlendirerek şöyle devam eder: “Ne var ki bu görüşler, özellikle İbni Abbas’a nisbet edilenler-ki bu tür yorumların aslını oluşturmaktadır-Peygamber efendimize kadar ulaştırılmış değildir. Oysa bunlar, yüce Allah’ın ilmiyle, egemenliğinin, melekutunun sırlarıyla ve varlığıyla ilgili gaybi haberlerdir. Bunları bilmek, ancak Peygamber/vahiy aracılığıyla mümkün olabilir. Bilebildiğimiz kadarıyla Peygamberimizden de bu tür haberler aktarılmamıştır. Peygamberimize dayanmadan ya da Kur’an’ın apaçık ifadesini esas almadan, rastgele söz söylenemeyecek olan bir meselede tahminden öteye geçmeyen bu tür sözlerin ve haberlerin İbni Abbas tarafından söylendiğine ihtimal vermiyoruz”10. “Her halükârda, Peygamberimizin peygamberlikle görevlendirilişi esnasında veya ondan hemen sonra, Kur’an’ın göğe indirildiğine ilişkin olarak çeşitli görüşler ileri sürenler, birtakım yorumlarda bulunanlar, tahminler yürütmekten öteye gitmiyorlar. Bunda zorlama, abartma ve hatta tutarsızlık unsurları son derece belirgindir. Bu tür görüşleri inceleyen bir insan rahatlıkla bu zaafları gözlemleyebilir. Sonuç itibarıyla bu tür değerlendirmeler hikmetle bağdaşmadığı gibi, olguların gerçekliğiyle ve eşyanın doğasıyla da uyuşmamaktadır. Bu tür değerlendirmeleri yapanlar, bizim kanaatimize göre, Kur’an’ın Allah’ın vahyi olması itibariyle her türlü tazimi, saygıyı ve onuru üzerinde topladığını gözardı ediyorlar. Artık bunun dışında bu tür ululama amaçlı abartmalara gerek yoktur. Ayrıca ilk göğe, izzet evine, koruyucu ve yazıcı meleklere Cebrail’in Kur’an’ı dağıtmasına ve yazdırdıktan sonra yeniden onlardan toplamasına maddi mahiyetler atfettiklerini de unutmuş gibidirler. Bunun yanında birtakım gözlemlenebilir sahneler tasvir ediyorlar ki bunlar hakkında rasgele konuşulmaz. Çünkü ellerinde sağlam bir nakli delil veya peygamberimizden gelen sahih bir hadis yoktur. (...) Hiç kuşkusuz Kur’an’ın peygamberlik gelmeden önce veya hemen sonra, bir bütün olarak dünya göğüne indirildiğini söylemekle, Kur’an’ın olaylarla ilgili olarak parça parça indirildiğini söylemek bir paradoks/çelişkidir.”11 Derveze’nin dediği gibi, Kur’an’ın Şaban ayının onbeşinci gecesinde toptan olarak dünya semasına indiği düşüncesi Kur’an’a dayanmadığı gibi, sahih bir rivayete de dayanmamaktadır. Bu anlayışın tek kaynağı, Duhan/3.ayetle ilgili yorumlardır. Oysa iddia edilen indirme gayble ilgili bir olay olup yorumlar veya tahminlerle değil, ancak vahyin bildirmesiyle bilinebilir. Öyle görülüyor ki Hz. Peygamber’e nispet edilen birçok olayda olduğu gibi, Kur’an’ın birinci dünya semasına toptan indirildiği iddiası da, kendilerine kitapların bir defada indirildiği iddia edilen peygamberlerle Rasulullah’ı yarıştırmaktan kaynaklanmaktadır. Suyuti’nin, el-Itkan kitabında Vaile b. el-Esfa kanalıyla Rasulullah’ın Tevrat’ın Ramazan’ın ilk altı gününde, İncil’in onüçüncü gününde, Zebur’un onsekizinci gününde, Kur’an’ın da Ramazan’ın yirmi dördüncü gününde indiğini söylediğini12 belirttikten sonra, Derveze, iddia sahiplerinin şöyle dediğini aktarır: “Yüce Allah, bu anlamı daha da belirgin kılmak için Cebrail’e, Kur’an’ı Kiramen Kâtibin’e yazdırmasını, onlara istinsah ettirmesini, onlara okutmasını emretti. Bu olayda Peygamberimizle Musa arasında bir eşitlik söz konusudur. Çünkü her ikisinin de kitabı bir kerede inmiştir. Ancak Hz. Muhammed, ayrıca üstün kılınmıştır. Çünkü onun kitabı bundan sonra parça parça indirilmiştir.”13 Kur’an’ın Ramazan ayında ve ondaki Kadir gecesinde indiğini/inmeğe başladığını açıkça belirtmesine rağmen, Rasululah’ın sözü olmayan zayıf rivayetlere bakarak onun Şaban ayının ortasındaki gecede toptan dünya göğüne indiğini iddia etmek ve Duhan Sûresi’nin “Apaçık olan Kitaba and olsun ki, biz onu, kutlu bir gecede indirdik”(44 Duhan/3) ayetinde sözü edilen gecenin Kadir gecesi yerine, Şaban ayının Berat gecesi dedikleri gece olduğunu ileri sürmek, Kur’an’ı rivayetlerin peşine takmak ve onlarla yönlendirmekten başka bir şey değildir. Kaldı ki Berat veya Reğaib gecesi dedikleri gecelerle ilgili rivayetler temelsiz ve asılsız rivayetlerdir. Kadir gecesinin hangi gece olduğuna gelince; Kur’an’ın Ramazan ayında ve kadir gecesinde indiği ayetlerle sabittir. Bununla beraber bu gecenin Ramazan ayının hangi gecesi olduğuna ilişkin bir bakıma rivayet karmaşası bulunmaktadır. Rivayetlerin bazısı, hangi gece olduğunu Rasulullah’ın rüyada gördüğünü söylerken, bazısı ashabın da rüyada gördüğünü söyler, bazısı Rasulullah’a unutturulduğunu söylerken, bazısı Rasulullah’ın yanında iki kişinin tartışması sebebiyle unuttuğunu ve bunun insanlar için daha iyi olduğunu belirttiğini söyler, bazısı geriye kalan 5, 7, 9 gecelerde olduğunu söylerken, bazısı Ramazan ayının tek gecelerinde olduğunu söyler, bazısı Ramazan’ın ilk yedi gecesinde olduğunu söylerken, bazısı geçen yedi veya on gününde olduğunu söyler, bazısı ayın çanağın yarısına benzediği gece olduğunu söylerken, bazısı o gecenin sabahında güneşin ışıksız doğduğunu söyler, büyük çoğunluk da Ramazan’ın son on gününde olduğunu söyler, rivayetlerin bazısı Rasulullah’ın Ramazan ayının ilk on gününde, bazısı orta on gününde, bazısı da son on gününde itikâfa çekildiğini ve kadir gecesinin bu günlerde aranmasını öğütlediğini söyler. Rivayetlere göre Kadir gecesi 1, 17, 18, 19, 21, 23, 25, 27, 29. gecesi veya Ramazan’ın tüm geceleridir14. Bütün bunlara rağmen ümmetin ve özellikle Türkiye’de halkın Kadir gecesini Ramazan’ın 27.günü gecesinde kutladığı bilinmektedir. Böyle değerli bir gecenin hangi gece olduğu konusunda kırktan fazla görüş olduğu belirtilir15. Acaba Rasulullah bu rivayetlerden hangisini söylemiş veya hangisinde itikafa çekilmiş ve hangi geceyi ihya etmiştir? Şerhedenler, rivayetlerin hepsinin sahih olduğunu söylemek için insanların sadece bir gece değil, diğer gecelerde de arayıp ihya etmeleri için Kadir gecesinin belirsiz bırakıldığını söylerler. Oysa belirsiz bırakmak, birbirini doğrulamayan yahut birbiriyle çelişen 10’dan fazla tarih veya gece söylemek olmasa gerektir. İşin tuhaf yanı, rivayetleri şerhedenler, bunlardan hangisinin sahih olduğunu belirlemek yerine, Nasreddin Hoca’nın, bütün eşlerine “sen de haklısın” demesi gibi, birbiriyle çelişkili rivayetlerin hepsinin sahih olduğunu söyleyip kurtarmak adına mantığa ve gerçeklere aykırı değerlendirmeler yapmalarıdır. Rivayetlerin birinde Kadir gecesinin hangi gece olduğunu Resulullahın sözde unutmasına iki kişinin tartışması sebep olurken, (Buhari, fadlu leyleti’l-kadri,32, no, 2023), birinde unutmasına uykudan uyandırılması sebep olmuş, (Müslim, siyam, 40, no, 212), diğerinde ise sohbet sırasında Resulullah kendiliğinden unutmuştur.(Abdurrezzak, 4/249). Mesela, şarihlerden İbni Hacer, uzlaştırmak için iki rivayette anlatılanların farklı zamanlarda gerçekleşen ayrı olaylar oduğunu ve unutmanın iki kez meydana geldiğini söyledikten sonra, başka rivayetlere bakarak unutmanın üç kez olduğunu da söyler16. Böylece Peygamberin neredeyse unutma hastalığına tutulduğunu söylediğinin bile farkına varmaz. Enbiya Yıldırım’ın şağıdaki açıklamaları, gerek bu rivayetlerin, gerekse onları kurtarmak için akla ziyan değerlendirmeler yapan şarihlerin ne nasıl tutarsız olduğunu göstermeye yeterlidir: “Unutmanın sebebinin iki veya üç kez yahut daha fazla sayıda olması, Allah’ın, peygamberine kadir gecesini devamlı bildirdiği, onun ise çeşitli nedenlerle unuttuğu anlamına gelmektedir. Birinci defada unutan Hz.Peygamberin hiç olmazsa işi sıkı tutarak ikinci ve üçüncü kerelerde basit bir sayıyı aklında tutması beklenirdi. Tüm bunların ötesinde, Allahın bildirdiği bir şeyin dünyevi sebeplerden dolayı hem de iki veya üç kez unutulması ilginçtir. Oysa Allah’ın, bu gecenin vaktini unutsun diye ona bildirmediği açıktır. İbn Hacer’in iki olayın peşpeşe yaşanmış olması yorumuna gelince; her iki rivayet bağımsız olarak unutmanın nedenini ya uykuya ya da münakaşaya bağlamaktadır. Eğer olay iki rivayette anlatılanlardan meydana gelen bir bütün olsaydı, şüphesiz aynı metin içerisinde nakledilirlerdi. Oysa iki rivayetten hiçbiri diğer rivayetteki şeylerden hiç bahsetmemektedir. Bu da iki rivayetten birinde problem olduğunu göstermektedir. Hz.Peygamberin daha dikkat çekici kılmak ve olayı dıramatize etmek için farklı anlatımlarda bulunduğu da söylenemez. Çünkü, Hz. Peygamber her iki rivayette de yaşadığı bir olayı anlatmaktadır. Burada Kadir gecesinin vaktiyle ilgili rivayetler hususunda bir şeye daha dikkat çekmek istiyoruz: Kadir gecesinin hangi günlerde aranması gerektiği hususunda Hz. Peygamberden çok farklı rivayetler geldiğini belirtmiştik. Bazı alimler Hz. Peygamberin farklı rakamları değişik yıllarda söylediğini, dolayısıyla rakamların farklılıklarının ravilerden kaynaklanmadığını, Hz. Peygamberin her bir rakamı belirttiğini söylemişlerdir. Böyle olunca da Kadir gecesinin her yıl değiştiğini kabul etmişlerdir. Örneğin Malik, Ebu Hanife, Şafii, Sevri, İshak b.Rahuye, Ahmed b. Hanbel, İbnu’l-Arabi, Beyhaki, gibi alimler Kadir gecesinin her yıl değiştiğini ve rivayetlerdeki rakamlar arasında gidip geldiğini söylerler. Onlara göre farklı rakam veren rivayetler farklı yıllarda farklı günlerde tahakkkuk eden Kadir gecesi sebebiyle söylenmiştir. Kadi Iyaz, Kurtubi, Tîbî ve Aliyyu’l-Kârî gibi alimler bunu farklı gün veren rivayetlerin arasının cemedilmesi/uzlaştırılması olarak yorumlarlar. Kanaatimizce, farklı gün veren bunca rivayetin arasının, Kadir gecesini Ramazan ayında gezdirmek suretiyle telif edilmesi, ravilerin muhtemel kusurlarını görmemekten, gelen her bir rivayetle mutlaka amel etme endişesinden kaynaklanmaktadır. Nitekim Muhammed Zekeriyya Kandehlevi’nin şu sözü tesbitimizin ne kadar haklı olduğunu göstermektedir: “Kadir gecesinin yıllara göre değiştiği sözü, en doğru ve isabetli sözdür. Çünkü bu yaklaşımla hadislerin tamamı kullanılmaktadır. Hepsini kullanmak bir kısmını bırakmaktan ve terk etmekten evladır. Hele hepsi de sahih sabit hadisler olduktan, hiç kimsenin bunlara söyleyecek bir şeyi olmadıktan sonra” (el-Kandehlevi, Evcez,5/181). Dikkat edilirse, rivayetlerin hepsi ile amel etmek için Kandehlevi’nin önemli bir gerekçesi vardır: Rivayetlerin tamamını kullanmak, sahih olduklarından hiçbirini bırakmamak. Çelişik bilgi arz eden hadislere yaklaşım tarzı bu olunca, farklılaştırma-farklı zamanlarda gerçekleşen farklı olaylar olarak gösterme-kaçınılmaz olmaktadır. Hz. Peygamber her yıl Kadir gecesinin o yılki vaktini bildirmiş, rivayetler arasındaki farklılıklar yılların değişikliğinden kaynaklanmıştır. Dolayısıyla Rasulullah her bir hadisi söylemiştir. Bu yaklaşımın cevap vermesi gereken bazı sorular vardır: Hz. Peygamber yukarıdaki üç örnekte geçtiği üzere, Kadir gecesinin vaktini unuttuğunu belirtmektedir. Hz. Peygamber her yıl Kadir gecesinin vaktini böyle arızi sebeplerle unutmuş ve tahmini bir gün mü vermiştir? Eğer durum böyleyse, Kadir gecesinin vaktiyle ilgili onlarca farklı rivayet Hz.Peygamberin onlarca kez bu gecenin vaktini unuttuğunu göstermez mi? Eğer Hz.Peygamber farklı vakitleri değişik yıllarda söylemiş ve bunun anlamı Kadir gecesinin yıllara göre değiştiği ise, Rasulullah o zaman Kadir gecesinin vaktini unutmamış demektir. Bu durumda unuttuğuna dair rivayetlerin bırakılması gerekmez mi?”17. İşin doğrusu; ne Hz.Peygamber Kadir gecesinin zamanını veya gününü unutmuştur, ne Kadir gecesinin iddia edildiği gibi zamanı değişmektedir, ne de Kadir gecesi tekerrür eden ve her yıl kutlaması yapılan veya yapılması gereken bir gecedir. Kur’an’ın Kadir gecesinde indiği ve Duhan/3.ayette belirtilen gecenin Kadir gecesi olduğu, bu gecenin de Bakara/185.ayeti ile Ramazan ayında bulunduğu ve bu gecenin tarihte bir kez olduğu, çünkü Kur’an’ın tarihte bir kez indiği ve inişi tamamlandıkan sonra artık vahyin kesildiği, dolayısıyla Kadir gecesinin her yıl devam etmediği, sonuç olarak bu rivayetlerin gerçeği yansıtmadığıdır. Nitekim Hz.Peygamberin zamanında bugünkü gibi ne Kadir gecesi kutlamaları adı altında camilerde toplantılar ve vaazlar yapılmış, ne Mevlitler okutulmuş, ne de kandil Geceleri diye kutlamalar yapılmıştır. Sadece Hz.Peygamber ve kimi müslümanlar Ramazan ayında itikafa çekilmiş, Kur’an ve İbadetle meşgul olmuşlardır. İtikaf ibadeti zaten Kur’anvahyedilmeden önce de vardı. Yeri gelmişken belirtmeliyiz ki Kandil Geceleri kutlamalarının dinin öğretisi değildir. Müslüman halk bunları dinsel olarak kutluyorsa da gerçekte folklorik birer gelenek olduğu araştırmacılar tarafından ortaya konulmuştur. Nitekim iki-üç ay önce bir televizyon programında kandil geceleri kutlamalarının İslami bir kaynağa dayanmadığını belirten kişilere İstanbul Müftüsü sayın Mustafa Çağrıcı tepki gösterirken onların İslamdan sağlam temellere dayandığını anlatmak yerine, bunların ümmetin birer folkloru olup kaldırıldığı taktirde halkın, elinden oyuncağı alınan çocuk durumuna düşeceğini belirterek kendince bu kutlamaların gerekliliğini savunmuştur. Kur’an’da 97.sure olan Kadir Suresi’ne adını veren Kadir Gecesi’nin adı dışında, Rebiülevvel ayının onikinci gecesinde Mevlid, Receb ayının ilk Cuma’sında Reğaib ve yirmi yedinci gecesinde Mirac, Şaban ayının onbeşinde Berat gecesi ile ilgili adlandırma ve kutlamalar islamın öğretisi olmayıp sonradan uydurulan şeyler olduğu Diyanet İslam Ansiklopedisi’nde şöyle belirtilmektedir: “Mevlid kutlamalarını ilk ihdas eden kişinin Erbil Atabeyi Muzafferuddin Kökböri (öl.629/1232) olduğu kabul edilir. Bu kutlama için toplananlara mevlid kıssaları okumayı ilk başlatan kişinin ise Mısır Çerkez hükümdarlarından biri veya Mısır Fatımileri olduğu söylenir. (Cafer Murtaza el-Âmili, el-Mevasim ve’l-Merasim, 20). Makrizi’nin Fatımi bayramlarıyla ilgili yazdıkarı bu konuda onların önceliğini teyit eder mahiyettedir. (Makrizi, el-Hıtat,1/490). (...) İbnu’l-Hâc gibi bazı fakihler mevlid münasebetiyle yapılan eğlencelere ve israf olduğu gerekçesiyle çok sayıda kandil yakılmasına karşı çıkmıştır. Suyuti, Mevlid gecelerinde toplu halde Kur’an okunmasını ve Resuli Ekrem’e dair sohbetlerin ardından yemek ikram edilmesini bidatı hasene olarak görmektedir. (Hüsnü’l-Maksid fi Ameli’l-Mevlid, 41). (...)18. Hz.Peygamberin doğumu şüphe yok ki önemli bir olaydır.(...). Ancak bu olaylarla bağlantılı olarak kaynaklarda gerek Resulullah gerekse ashab döneminde kutlama niteliğinde herhangi bir etkinliğe raslanmamıştır. (...) Bu açıdan bakıldığında Kandiller münasebetiyle yapılan faaliyetler doğrudan İslamın bir emri veya tavsiyesi değil, çeşitli müslüman toplumların gelenekleri konumundadır”19. Son olarak, Ramazan’ın ve Kadir gecesinin öneminin Kur’an’ın inmesinden kaynaklandığı göz önünde bulundurularak Kur’an’ın anlaşılması ve öğretilerinin yerine getirilmesi üzerinde yoğunlaşmak gerektiği anlatılacağı yerde, sahur ve iftar sohbetlerinde, vaaz kürsülerinde ve gazetelerin sayfalarında hatim indirmek, çokça dua etmek, çoğu folklorik ve ahlaki öğütlerden öteye geçmeyen yüzeysel değerlendirmelerle, bol namazlı nafilelerle sevap hanesine sevap ekleme ve kilometreyi sıfırlama öğütleriyle bu dönüm noktaları geçiştirilmektedir. Bunu bir yazarın “Bir şey öğretmeyen iftarlar” başlıklı yazısından bir alıntı ile belirtmek istiyoruz: “Kur'an'ın ilk ayetlerinin indiği gecenin, yine Kur'an tarafından “kadir gecesi” veya “mübarek gece” (44 Duhan/4) olarak adlandırılması, o gecenin bu kutlu olaya tanıklık etmesinden ötürüdür. Çünkü o gece vahyin inişi takdir olunmuş, o gece semadan arza rahmet ve bereket yağmıştır. O gece, yani Ramazan ayının bir gecesi. Rivayetlere göre, o ayın son on gününe denk gelen bir gece, belki de yirmiyedinci gece. Kesin değil. Kesin olan, Cebrail'in dilinden “ikra”nın bir gece duyulması, o gecenin de Ramazan ayına ait bulunması. O gece nedeniyle koca bir ayın ibadetle, tefekkür ve tezekkürle geçirilmesi istenmiş müminlerden. O gece nedeniyle Efendimiz, ayrıca, Ramazan ayının son on gününü mescidde itikaf hâlinde geçirmiş. (...). Ramazan ayı, en çok yediğimiz, içtiğimiz ve fakat buna mukabil en az düşündüğümüz, tefekkür ve tezekkürden en uzak olduğumuz bir ay. Aç kalmakla düşünme yetisi harekete geçenlerin değil, körelenlerin vakti nasıl öldüreceklerini bilmedikleri bir ay. Bir eğlence dönemi. Sanki insan maddeye, tüketmeye, açgözlülük yapmaya davet edilmiş gibi. Oysa insanın kendisine, gönlüne davet edildiği bir ay Ramazan; kanallardaki iftar ve sahur programlarıyla özü örtülse de, mânâsı kirletilse de, vıcık vıcık yapmacıklıklarla tanınamaz hâle getirilse de. İnsana bilmediğini öğreten bir Rabbin adı hürmetine oturduğunuz iftar ve sahur sofralarından kalkarken, lütfen daima kendinize sorunuz, “Ben şimdi ne öğrenmiş oldum?” diye. Ve unutmayınız ki o mübarek gece, o kadir gecesi, bilmediğinizi öğrendiğiniz veya öğreneceğiniz gecedir. O hâlde her geceyi mübarek bir gece, kadir gecesi yapmak sizin elinizde”20. 1 M. İzzet Derveze, et-Tefsiru’l-Hadis, 1/263. Çeviri bozukluğu nedeniyle cümlelerde biraz değişiklik yapılmıştır. Şaban ayının Berat gecesi diye adlandırılan onbeşinci gecesinde Kur’an’ın dünya semasına toptan indirildiğine ilişkin rivayetler sağlam değildir. Bkz. Prof. Dr. Hayreddin Karaman, Prof. Dr. Mustafa Çağrıcı, Prof. Dr. İbrahim Kafi Dönmez, Prof. Dr. Sadreddin Gümüş, Kur’an Yolu, 4/680-681, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, Ankara 2004. Toptan indirilme iddiasının ve söz konusu gece ile ilgili rivayetlerin sahih olmadığını Kurtubi’nin de söylediği belirtilmektedir. Kurtubi, 6/125’den naklen Kur’an Yolu, 4/601. 2 Mustafa İslamoğlu, Hayat Kitabı Kur’an, Kadir/1.ayetle ilgili 4.not.Düşün Yayıncılık, İstanbul, 2008 3 Zemahşeri, Keşşaf, 4/270, Duhan Sûresi’nin ilk ayetlerinin tefsiri. 4 M. İzzet Derveze, et-Tefsiru’l-Hadis, 3/399. Ekin Yayınları, İstanbul 1997 5 Keşşaf, 4/269. Dipnotta rivayetle ilgili şu değerlendirme yapılmaktadır: “Firdevs sahibi, İbni Ömer’den bu şekilde kaydetti, Ebu’l-Feth Selim/Süleym b. Eyyub Terğib’inde Cafer b. Muhammed, o da babasından, o da Ali’den mevkuf olarak kaydetti, İbnu’l-Ahdar da Cafer el-Medaini rivayetinden, o da Yahya el-Attabi’den rivayet etti ki Rasulullah’ın ashabından otuz küsur kişinin bunu söylediğini belirtti.”. Görüldüğü gibi rivayet, bilinen hiçbir hadis kitabında yer almamaktadır. 6 Tirmizi ve İbni Mace, Ayşe hadisinden merfu olarak “Allah Şaban ayının ortasındaki gecede dünya göğüne iner ve ümmetimden kâhin, sihirbaz, kin besleyen, sürekli içki içen, anne babasına itaatsizlik yapan veya zina edenler dışında, Kelb Oğullarının koyunlarındaki kıl sayısı kadar ümmetimden kişileri bağışlar”. Tirmizi Haccac’ın rivayeti dışında bunu bilmediğini ve Muhammed’in onu zayıf saydığını işittiğini söyler. İbni Yahya Urve’den, Haccac Yahya’dan işitmediğini belirtir. Değişik varyantlarında ravilerden bazılarının bilinmediği veya metruk olduğu söylenir. Hakim ve Tabarani’nin bu yöndeki rivayetleri için de Derveze şöyle der: “Bazı ufak tefek farklılıklarla beraber, buna yakın ifadeler İbni Abbas’a nisbet edilen tefsir’de de yer almaktadır. Yine Tabarani, Keşşaf, Hazin, Ebussuud ve Beydavi gibi tefsirlerde de bu tür rivayetlere rastlamak mümkündür. Çünkü birçok müfessir, genellikle bir tefsirde yer alan rivayeti herhangi bir eleştiriye tabi tutmadan almışlardır. Önceki bölümde işaret ettiğimiz gibi, rivayetin zayıf veya realite ile bağdaşmaz olması onlar açısından fazla bir problem arzetmemiş olacaktır ki bunları hiçbir tereddüt göstermeden eserlerine almışlardır”. (Kur’anu’l-Mecid, 241). 7 Buhari, daavat, 14, tevhid, 35, teheccüd, 14, Müslim, müsafirin, 168-169, Ebu Davud, tatavvu’, 21 sünnet, 19, Tirmizi, mevakit, 211, daavat, 78, İbni mace, ikamet, 182, 191, Muvatta, kur’an, 30, Darımi, saat, 168, İbni Hanbel, çok yerde. 8 Keşşaf, 4/270, Her iki rivayetin kaynağı belirtilmemektedir. Ebussud, Beydavi ve Elmalılı, Keşşaf’ın söylediklerini tekrar etmektedirler. 9 M. İzzet Derveze, et-Tefsiru’l-Hadis, 3/400. Kur’an’ın Berat gecesinde indiğini belirten rivayetler temelsiz olduğu gibi, Receb ayının, o ayda oruç tutmanın ve o gece ibadet etmenin faziletiyle ilgili rivayetlerin de uydurma olduğu belirtilmektedir. Bkz. Muhammed b. Ali eş-Şevkani, el-Fevaidu’l-Mecmua fi’l-Ehadisi’l-Mevzua, 100-101, 439-440, Kahire, 1960 10 M. İzzet Derveze, Kur’anu’l-Mecid, 243, Ekin Yayınları, İstanbul 1997 11 M. İzzet Derveze, Kur’anu’l-Mecid, 245 12 M. İzzet Derveze, Kur’anu’l-Mecid, 244 13 M. İzzet Derveze, Kur’anu’l-Mecid, 242 Bu konuda daha fazla bilgi ve ayrıntılar için bakınız. Age, 239-246. 14 Kadir gecesi ile ilgili rivayet karmaşası için bakınız. Buhari, leyletu’l-kadri, 2, 3, itikaf, 1, 9, ta’bir, 8, Müslim, siyam, 205-222, İbni Hanbel’de 26 tane rivayet vardır. 15 Bkz. Fethu’l-Kadir, 5/555’den naklen Abdullah Feyzi Kocaer, Sahihi Buhari Muhtasarı Tecridi Sarih Tercümesi, 326, Kelebek Yayınları, Konya, 2003 16 Bakınız, Enbiya Yıldırım, Geleneksel Hadis Yorumculuğu, 107-109. Rağbet Yayınları, İstanbul 2007. 17 Enbiya Yıldırım, Geleneksel Hadis Yorumculuğu, 109-111. Kaynaklarına ve Muhyiddin b.Arabi’nin Kadir gecesini sadece Ramazan içinde değil, bütün yıl içinde gezdirdiğine (Futuhat,9/432) ilişkin bilgi için 200. dipnotuna bakınız. Bu tür çelişkili haberleri rivayet edenler, şerhedip ne pahasına olursa olsun kurtarmaya çalışanlar ve onları savunanlar, acaba Kadir gecesinin zamanını bu kadar unutan (!) Resulullah’ın başka şeyleri de aynı şekilde unutmadığına, mesela, vahyi unutmadan tam olarak tebliğ ettiğine ve ona nispet edilen diğer bilgilerin doğruluğuna nasıl güvenileceğini hiç akıllarına getirmezler mi? 18 Bidatın dini değiştirmek olduğu ve bunun iyisinin/hasenesinin olamayacağına ilişkin bilgi için HZ.MUHAMMEDİ DOĞRU ANLAMAK kitabımızın DİNİ BOZMAKTAN/BİDATTAN SAKINDIRAN PEYGAMBER bölümüne bakınız. 19 Nebi Bozkurt, DİA, Kandil maddesi, 24/301. Berat ve Reğaib geceleri/Kandiller ve Receb-Şaban aylarının fazileti konusunda anlatılan rivayetlerin sahih olmadığına ilişkin bakınız: Harun Ünal, Uydurma Hadisler, 5/86-87, Mirac Yayınları, İstanbul, 2007; İzmirli İsmail Hakkı, Ahlak ve Tasavvuf Kitaplarındaki Hadislerin Sıhhati, Tenkitli Neşir, Dr. İbrahim Hatipoğlu, Darulhadis, İstanbul, 2001. 20 Dücane Cündioğlu, Yeni Şafak, 7 Ekim 2007 Prof.Dr.İbrahim Sarmış Konu Başlığı: Ynt: Kuran ne zaman ve nereye inmiştir ? Gönderen: Melda üzerinde 15 Kasım 2014, 15:59:24 kuran bize yol gösterici bir haritadır
|