Kuran-ı Kerimi Nasıl Okumalı

Kur'ân-ı Kerim'i Nasıl Okumalı?

Kur'ân-ı Kerim'i nasıl okuyoruz? Ne derece okuyabiliyoruz? İnancımızın mihverini dokuyan Kitab-ı Kerim'in kıraatine ne kadar zaman ayırıyoruz? Tilavet için seçtiğimiz mekanın bir husûsiyeti olmalı diye titizleniyor muyuz? Kanaatimizce bu sorular önemli.

Çünkü bu suallere vereceğimiz cevapların niteliği, bizim kıratımızı meydana çıkarmakta. Bunlar etrafında düşünelim istiyoruz. Ki o düşünce bizi, onu nasıl okumamız gerektiği sorusuna taşısın.

Çünkü o, sıradan bir kitap değil. Bir hidayet kaynağı. Yarın Hakk'ın huzurunda şefaatçı ya da şikayetçi olabilecek bir şahs-ı manevî. Bir yol gösterici.

Elinizi uzatsanız, tutup hidayete erdirecek. Gerçek anlamda teslim olabilsek...

Sizinle konuşuyor. Kendisinin nasıl okunması gerektiğini tarif ediyor. Öncelikle kolayına gelen yerden başlamayı tavsiye ediyor. (Bk. Müzzemmil 73/20) Bir muhabbet tohumu ekiyor yüreğinize. Kur'ân sevgisi... Sonra o sevgiyi zirvelere doğru inşa ediyor. Tertil üzere kıraat kıvamını işaret ediyor. (Bk. Müzzemmil 73/4) Âdâbınca okumanın usûlünü, edeple dinlemenin yolunu öğretiyor.(Bk. A'râf 7/204)

Peygamberimiz; "öncekilerin ve sonrakilerin ilmini isteyen Kur'ân'ı araştırsın" hadisiyle, ona alıcı gözle bakmamızı istiyor. Rahmet deryasından istifadeye çağırıyor. "Fitnelerden kurtuluşun çaresi, ona sımsıkı sarılmaktadır" buyuruyor. Kur'ân'a her devirde i'tisamın elzem oluşuna işaret ediyor... Bu sebepledir ki; alimler ona doymaz, takva sahipleri ondan usanmaz. Onun ilmini bilen hep ileri gider. Çünkü o, önümüze muazzam bir ufuk açıyor.

* * *

Camilerimizde yaşatılan bir güzel gelenek var. Okunan mukabelelerin hitamı; "Muhammed içinizden herhangi bir adamın babası değildir. O, Allah'ın rasûlü ve peygamerlerin sonuncusudur." (Ahzâb 33/40) ayeti ile yapılır. Bu, Kur'ân kıraatine vurulan anlamlı bir mühürdür. Bunun bir benzeri, kıraata başlarken Haşr Sûresi 21. ayeti okunarak uygulanabilir. Omuzlarımızda ne muazzam bir sorumluluk bulunduğu hatırlanabilir. Kur'ân ikliminin feyiz kapısı bu ayetin yardımıyla açılabilir: "Ey Muhammed (a. s.)! Biz Kur'ân'ı bir dağa indirseydik, onun Allah korkusuyla baş eğip parça parça olduğunu görürdün."

Bunun anlamı; Kur'ân kıraati için huzura vardığında, bu ayet-i celiledeki mes'ûliyetin ağırlığını iliklerinde hisset demektir. Oradaki "ey Muhammed" çağrısı, size uzanıyor çünkü. "Ey Muhammed ümmeti" şeklinde çağları aşmakta. Hepimize doğru akıp gelmekte.

Merhum Üstaz Mahmud Sami RAMAZANOĞLU: " Kur'ân-ı Azîmü'ş-Şan'ın o derece tesiri vardır ki; o, teessür şanından olmayan bir dağa inmiş olsaydı, ahkamıyla mükellef olmadığı halde mütessir olurdu" der. Ve ahkamına uymakla mükellef olan insanı, sarsıcı bir soruyla intibaha davet eder.

Öyleyse geliniz; Kur'ân'ı nasıl okumakta olduğumuzu tartalım. Oradan nasıl okumamız gerektiğine dair düşündüklerimizi paylaşalım. Onun hükmüyle amel etmek için bu gerekli çünkü... Herhalde Kur'ân'ı yaşamak belirsiz bir şey değildir.

* * *

"Kur'ân'ı ya öğrenen, ya öğreten ya da dinleyen ol" davetiyle, onunla olan bağımızı hep canlı tutmayı tavsiye eden Peygamberimiz; "Kur'ân'ı seslerinizle süsleyiniz" buyuruyor. Merhum Üstaz bu hadis-i şerife şöyle mana veriyor: "Kur'ân'ı, kelimelerini dane dane, tecvide riayetle okuyunuz, tefekkür-i mana ile seslerinizi süsleyiniz."

Başka bir hadis-i şerif hepimizi şöyle uyarıyor: "Emirlerine uyup yasaklarından sakındığın sürece Kur'ân'ı oku. Ahkamıyla amel etmediğin müddetçe onu gerçek manada okuyanlardan sayılmazsın:" (Bk. Camiu's-Sağîr)

O halde: Allah Kelamını, beni Hakk'a yaklaştırsın diye okumalıyım. Okuduğum ayetlerin ne söylediğini düşünmeliyim. Her seferinde bir ibret ışığı aramalıyım onda.

Mesela; tekrar tekrar vurgulanan esmâ-yı hüsnâ ile verilen mesajı arayabilirim. Bir gün yüreğini bir kıssaya açabilirim. Bir gün ayetlerin bitimini mühürleyen benzer ifadelerin manasına bakabilirim. İnanıyoruz ki; Yüce Kitab'ın bize verdiği mesajlardan biri de, Allah'ın güzel isimlerinin manasını bilincimize yerleştirmektir...

Şöyle düşünebilirim:

O, Kitab-ı Kerim'inde alîm ve habîr olduğunu buyurmakta. Semî' ve basîr olduğunu haber vermekte. Her şeye kadir olarak her yerde hâzır ve nâzır olduğunu bildirmekte...

Bunları okuduğum, bildiğim halde davranışlarım hangi zeminde seyretmekte? İnancımla dünya menfaati arasında sınandığım vakitlerde, savruluşlara direnebiliyor muyum? Toplumun mukavemeti nasıl? Hayat rehberini âdâbınca okuyup anlamada, anladığını hayata taşımakta ne derece başarılıyız?

* * *

Tam manasıyla hazırlanıp sükûnet içinde onu okuyabilsek; ilâhî davetin çağıltısını yanımızda bulacağız.

Bir hata ettiğimiz anda; O merhametlidir, bağışlayandır, affedicidir müjdeleri yüreğimize su serpecek. O'nunla olan ahdimizi yenilemek üzere güç toplayacağız. Hâdiselerin bizi bunalttığı yerde; sabûr ism-i şerifi imdadımıza yetişecek. İnsanoğlu bir avuç güce aldanıp, nasıl da büyüklenmekte diye hayretler ettiğimiz anda; kebîr ism-i celîli bizi çekip alacak. Müntekîm sıfatı hatırımıza gelecek.

Başta nefsimizi hesaba katmak üzere, sesimizin yettiği yere kadar sesleneceğiz: Ey insan! Gururlanıp dolaştığın yer, senin gibi binlercesini bağrında taşımaktadır. Senin gibi düşünen nicelerini yutmuştur. Bir düşün, diyeceğiz. Düşün ki; ayağınla bastığın yer, bir zamanlar başı hiç eğilmeyen bir mütekebbirin kafatası olabilir. Uğruna nice kurbanlar verilen bir dilberin yanağı olabilir...

Sonra câmi' ismini düşünebiliriz. Nâfi' ismini.... Oradan mâlikü'l-mülke uzanabiliriz. Vâsi' ism-i şerifiyle, O'nun rahmet deryasını idrakten aciz olduğumuz gerçeğine uyanabiliriz...

Kur'ân-ı Kerim'in kıssaları kuru bir nakil olmadığı gibi, hüküm vaz' eden cümleleri de sadece bildirimden ibaret değildir. Öyle inanıyoruz ki, tekrarıyla zihinlerimize nakşolunması murad olunan esmâ-yı hüsnânın dizilişinde dahi nice nükteler vardır:

Mesela ilim sıfatı hikmetle birlikte anılıyor; bu anlamlı. Ğaniy sıfatı, halim ile beraber geçiyor. Aziz sıfatı hikmetle birlikte zikrediliyor. Kıraat esnasında bunları düşünmek, istifadeyi arttırır diye inanıyoruz...

Sevgili Peygamberimiz'in hadisinden anlıyoruz ki; Kur'ân okuduğu halde, kıraati hançeresinden aşağı geçmeyenlerin vay haline... Bundan Allah'a sığınıp deriz ki: sözkonusu uyarıyı, sadece onu çıkar için okuyanlara yönelik saymak, en azından kolaycılık olur. Her müslüman; onu yaşamak, hançeresinden ileri taşımak için çeşitli vesileler bulabilir. Bulmalı.

Alıntı
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın