Kur'an'ın Altın İkliminde

Kur'an'ın Altın İkliminde

Rıza hedefine kilitlenmiş, ruh ve mâna köklerimizden süzülüp gelen evrensel değerleri cihana duyurmaya niyet etmiş bütün adanmış ruhlara ithaf edilmiş "Kur'an'ın Altın İkliminde" isimli kitabı okuyorum.

Bu kitap, 1970'li yıllarda câmi cemaatine arzedilmiş vaazlardan meydana geliyor. O günleri yaşamayanlar bu eseri tam mânası ile takdir edemezler. Elbette yepyeni bir heyecanla bu kitap okunacaktır ama o günlerin heyecanı başkaydı... Okullarda kasden ilim-din çatışması işleniyor ve din ilmin dışına sürülmek isteniyordu. Bu milletin ruhu bunu reddediyordu ama söylenecek sözleri bilmiyordu. Şimdi, camiden seslenen bir hatip en yüksek ve gür sada ile bu gerçeği haykırıyor, ruhlara vicdanlara tercüman oluyordu:

"Güneş, ay, küre-i arz ve milyarlarca gök cisminin uzay boşluğunda belli yörüngelerde yüzüp gittiklerini 14-15 asır evvel biri kalkıp size söyleseydi ne düşünürdünüz bilemiyorum ama, bugün bedihiyat (apaçık bilinenler) türünden kabul edilen bu gerçek, o çağlarda Kur'an'ın ortaya attığı hakikatlardandı. 'Hepsi bir felekte (yörüngede) yüzüp gitmektedir.' (Yâsin Sûresi, 36/40) âyet-i kerimesi bu hakikatı gayet net olarak ifade etmektedir.

"İlimler ilerlediği ölçüde insanoğlu daha bir Kur'an'a yaklaşmakta ve onun âyetleriyle tanışma bahtiyarlığına ermektedir. Evet onun âyetleri, kelime nüansları ile ele alındığı takdirde günümüze ait bir kısım ilmî gerçeklerin onun beyanlarıyla örtüştükleri açıkça görülecektir. Meselâ, İsrâ Sûresi'ndeki şu âyete, detaya inmeden icmâlen bakıldığında dahi gece ve gündüzle alâkalı pek çok gerçeğin ifade edildiği müşâhede edilecektir: "Biz, geceyi ve gündüzü birer âyet (delil) olarak yarattık. Nitekim Rabb'inizin nimetlerini araştırmanız, ayrıca, yılların sayı ve hesabını bilmeniz için gecenin âyeti ayı silip gündüzün âyetini aydınlatıcı yaptık. İşte Biz, her şeyi böyle açık açık anlattık." (İsrâ Sûresi, 17/12) (...) İlk dönem müfessirlerinden İbn Abbas, üç asır sonra İbn Cerir, âyeti tefsir ederken bugün bizim anladıklarımıza uygun yorumlar getirmişlerdir. İbn Cerir, yaklaşık 1100 sene evvel yazmış olduğu tefsirinde İbn Abbas'a atfederek âyeti şu şekilde yorumlar: "Ay da aynen güneş gibi bir ateş kütlesiydi. ALLAH, güneşini ibka edip ayın ateşini söndürdü."

"İşte onun mucize beyanlarından kâinatın sürekli genişlemesiyle alâkalı bir âyet: 'Semayı Kendi (Kudret) ellerimiz ile Biz bina ettik ve (onu) sürekli genişleten Biziz." (Zâriyat Sûresi, 51/47) İbn Zeyd, Fahreddin Râzi, Zeccac, İbn Kesir, Ebu's-Suud gibi pek çok eski-yeni tefsirci bu âyeti, 'Biz, gökleri genişletmekteyiz' veya 'Göklerin çapını genişletiyoruz.' şeklinde anlamışlardır ki, konunun teferruatı bir tarafa, bu anlayışın araştırma ve yeni tesbitlerin verileriyle çelişmediği, hatta vak'anın çerçevesi itibariyle uyum içinde olduğu apaçıktır.

"Cenab-ı Hak, bir âyet-i kerimede eşyanın naklini şu şekilde ifade eder: 'Kitaptan (ALLAH tarafından bir ilim verilmiş) erbab-ı ilimden bir zât; -Gözünü açıp kapamadan ben onu sana getiririm, dedi.' (Neml Sûresi, 27/40) Bu âyette, Hz. Süleyman'ın kendisinin bir mucizesi veya yine onun bir mucizesi olarak İbn Mesud'a göre Hz. Hızır'ın, İbn Abbas'a göre ise Hz. Süleyman'ın veziri Âsaf bin Berhıya'nın kerameti olarak Sebe Melikesi Belkıs'ın tahtını göz açıp kapama gibi çok kısa bir zaman dilimi içinde ta Sebe'den Hz. Süleyman'a getirmesi anlatılmaktadır. İşte bu âyet -burada anlattığı gerçek mahfuz- gelecekte eşyanın sûretinin veya kendisinin (bir anda) nakledilebileceği mevzuunda bir kısım ipuçları vermekte ve insanları bu mevzuda düşünüp araştırmaya sevk etmektedir. Eşyanın aynıyla ve sûretiyle nakledilmesinin yanında, sûretleri sadece iki buudu ile nakleden televizyonların, hâlihazırdaki durumları itibarı ile çok geri sayıldıklarını söyleyebiliriz."

M. Fethullah Gülen Hocaefendi'nin bu ifadelerinin, inkâr fırtınasının gençleri bilhassa ilim yuvalarındakileri kurtuluşsuz derin girdaplara savurduğu bir zamanda, bir kurtuluş eli ve tutamağı gibi ne kadar mühim olduğu ortadadır... Gerçekten pek çok insan, o korkunç boğuşmalar sırasında bu gerçeklere sarılıp imanını müdafaa etme imkânını
bulmuştur...

ABDULLAH AYMAZ

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın