๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Dini makale ve yazılar => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 29 Aralık 2010, 19:08:49



Konu Başlığı: Kumdan kaleni ateşten kurma
Gönderen: Sümeyye üzerinde 29 Aralık 2010, 19:08:49
KUMDAN KALENİ ATEŞTEN KURMA


O, kendisine karşı kimse güç yetiremez mi sanıyor?/ “Ben yığın yığın mal telef ettim” diyor;”    Beled 5 –  6

Çocuk, çığlık çığlığa bir sevinçle kumdan kalesini gösteriyor gelip geçenlere.

Minicik elleriyle engellemeye çalışıyor etrafında dolaşanların, hayal imparatorluğunun merkezini tarumar etmelerini.

Kimse bassın istemiyor kumlara belenmiş ayaklarıyla yapısına.

Gücü yettiğince itekliyor yakınına gelenleri.

Dikkatsizliğe tahammülü yok çocuğun,

 savunmak için kalesini,

ne yapması gerektiğine aklı kesiyorsa, yapıyor.

Son sürat yapıyor, kendinden beklenmeyecek bir çeviklikle yapıyor,

koruyor sahibi olduğu dünya servetini.

   Sonra büyüyor çocuk, kendisine verilmiş olanlara sıkı sıkıya yapışıyor.

 Bir alevi elinde tutar gibi, yana yakıla vazgeçmiyor sonsuza kadar kendisine ait olacakları zannıyla yapıştıklarından.

Yanıyor ama fark etmiyor! Binlerce huzursuzluk her an ruhunu kemirirken, o bütün bunları koskocaman bir şanssızlıktan ibaret sanıyor. 

   Kumdan kalesinin başındaki müdafaasını ak saçlı bir ihtiyar olduğunda da sürdürüyor, içindeki huzursuzluk büyüyor, anlamıyor yıllardır içinden kendisine iletilen reçeteleri.

 Üstelik sıkı sıkıya sarılmaya çalışsa da eski kudretini yitiriyor bedeni.

Yıllar gözünden ayıramadıklarını sevecek takat bırakmıyor onda.

   Çocukken kumdan kalesini korumasını sevimli bulan herkes, ak saçlarına yakıştıramıyor hâlâ çocukça bir vahşilikle her şeyi korunmaya çalışmasını.

   Ve masumiyet, tamahkârlığa dönüşüyor yılların gölgesinde.

Adam kimseyle paylaşmadıklarının aslında yitirdikleri olduğunu fark etmiyor.

   Adam, zamanın yılmaz sabrı karşısında bedenen ihtiyar oluyor, lakin ufku hâlâ aynı kumsalda kumdan kalesini korumayı sürdürüyor.

   Adam ölüyor!

   Dünyalığı dipdiri!

   Kendisini hesap günü perişan etmek üzere bekliyor.

   Kim ey gafil diye başlanılan bir söze muhatap olsa, memnun kalmaz.

   Kimse kendisini kimsenin gafil saymasına razı gelmez.

   Azdan çoktan ben de bir şeyler bilirim diye düşünür elbet.

   Bilir herkes azdan çoktan bir şeyler, bilir ya, bildiklerini kendisine bildirir mi bilinmez.

   Herkes kendisini kendince güçlü sayar, türlü kurnazlıklar kurar boyunu aşacağını düşündüklerine karşı.

   Bileğiyle yıkamayacağını aklıyla alt etmeye kalkar.

   Aklının yetmeyeceğini düşündüklerini karşısına almamaya bakar.

   Herkes az çok bilir nefsinin kıymetini, onu teslim etmez öfkeli kıyıcıların merhametine.

   Herkes, baş edemiyorsa kaçmaya gayret eder kaçabildiği sürece.

   Peki, köşe bucak kaçtığın Rabbinse ne olacak?

   Kuvvetinin yetmediğini anladığında, aklında yardımına yetişemezse seni kim kurtaracak?

   Kumdan kalelerini bir rüzgâr uğultusunun yerle bir edebileceğini anladığında, yanacak mısın yitirdiğin yıllara?

   Ya da yitirdiğin yıllar seni yakana kadar öylece durup bakacak mısın?

   Her şey sen anlayıncaya kadar seni beklemez bilesin.

   Merhamet bir sur ötüşüyle gazaba döner, yıkar kalelerini, tarumar eder her şeyini.

   O zaman, Rabbini duymak zorunda kalmadan duy!

   Sana emaneten verilenleri, elinden çekilmeden uzat vermen gerekenlere.

   Durmaksızın tekrar et, hiçbir şeyi olmayan bir zavallı olduğunu.

   Ve sürekli şükret, emanetçisi olduklarını sana veren her şeyin sahibine.

   Vermeseydi ne yapacaktım de, infak et verdiklerini.

    Sana ait olmayanı dağıtmanın kolaylığıyla yerine ulaştır sana bırakılan emanetleri.

   Sen, kendine karşı güç yetirenin varlığına inandığını, durmadan tekrar et.

   “Ben yığın yığın mal telef ettim” demenin kibrinden koru kendini.

   Ve durmadan her saniye seni bir gören olduğunu tekrar et.

   Sana verilmiş olanlara aralık vermeden şükret.

   İki gözün hatırını, bir dilin kıymetini, iki dudağın önemini, bil ve durmadan bildiğini bildir.

   Sarp yokuşlarda soluksuz kalmamak için nefesinin sahibine dayan.

   Aç sofranı sebeben doymalarına vesile olman istenilenlere.

   Ve bütün yaşamın boyunca meymenet sahibi olmak için çırpın dur.

   Sakın ola ki, şeâmet sahibi olup da, üzerine bir ateş bastırılıp ardından kapılar kapanacaklardan olma.


Gürkan çelebi