๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Dini makale ve yazılar => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 19 Aralık 2010, 16:36:34



Konu Başlığı: Kul oldum hiç oldum
Gönderen: Sümeyye üzerinde 19 Aralık 2010, 16:36:34
Kul oldum, hiç oldum


İnsan ‘anladım’ diyor bazen, kelimelerle ve onların semantikleriyle zihninde kovalamaca oynarken. ‘Anladım’ kelimesinin arkasındaki dünyayı mercek altına alıp baktığımızda fark ettiğimiz ilk şey, atom-altı seviyede deterministik klâsik mekaniğin kanunlarının hiçbir geçerliliğinin kalmaması gibi, sahneye ‘anladım’dan kaynaklanan tatminlik duygusunun çıkmasını sağlayan Sünnetullah’a hiç ama hiç müdahalemizin olmadığıdır. Sistemli düşünce, holistik düşünce, analitik düşünce, konverjant düşünce.. hepsi de, elimizin ulaşabildiği, cüz-i irademizden kaynaklanan şık seçmeden ibarettir. Bunların hepsi duadır; Kurân’ın bize sağladığı gözlükle, mikro ve makro insana bakmak duanın en iyi yapılış biçimidir.
Burada dikkat edilmesi gereken bir husus da, dua ne kadar samimi yapılırsa yapılsın, hemen kabul edilmesi beklenmemeli. Yoksa duanın hemen gerçekleşmesini istemek Allah’ın işine karışmaktır veya neticeyi sebeplerden beklemektir. Bu da sanki ‘yaratmak’ fiili bize bağlıymış gibi davranmak olarak görülecektir.
Duyguların kaynağı çok ötelerdedir. Bize verilen, ancak onları istikamet üze-rine kanalize edebilme isteğidir. Bu duygular bizim değil. Hayatı canlı kılan, yaşadığının farkına vardırtan, sabrın da meyvesi olan, gönül dünyası ile haşir-neşir olan bu duyguların kaynağı biz olamayız. Zira bize verilen sadece ve sadece istemektir; bir çocuk gibi isteyip beklemek...
Duygular, yalnız vicdan ve Muhabbetullah’ın taht kurduğu gönül rehberliğinde inşa edilen zihinlerin yaptığı yolculuklarla tatmin olmakta, canlanmakta, derinleşmekte ve insanı metafizik gerilime sokmaktadır.
‘Anladım’ tatminliğini bize veren O’dur. Her çaba bir dua olup semaya yükselir ve bize duygular bahşedilir. Çaba ne kadar yüksek olursa, bahşedilen memnunluk duygusu da o kadar büyük olur. Belki de bu, vicdanın sahneye yansıyan yüzüdür, zira Allah’ın memnun olduğu işler vicdanı huzura gark etmektedir daima.
Evet ‘huzur’ denilen iç genişliğini hissetmek, şimdiki zamanı aşmak ve cennet esintilerini vicdanında duymak yalnız O’nun istediği şekilde yaşamakla olmaktadır. Bu da; bütün korkuları, stresleri, şeytanın desiselerini, nefsin helâl dairesi dışına taşan arzularını dağıtan ‘hiçliğin’ ve ‘sıfır insan’ olmanın dünyasında yol almakla mümkündür.


Turab Yılmaz