> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Dini Konular > Dini makale ve yazılar  > Kuklaya bakanın aklına şaşarım
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Kuklaya bakanın aklına şaşarım  (Okunma Sayısı 569 defa)
02 Temmuz 2010, 15:39:58
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 02 Temmuz 2010, 15:39:58 »



Kuklaya bakanın aklına şaşarım

Toplum olarak zaafımız bu bizim; kuklacıyı bırakır kuklaya bakarız Kuklayı ciddiye alır, onun hal ve hareketlerinden, jest ve mimiklerinden derin anlamlar devşirmeye, onlar üzerine bilgiççe yorumlar yapmaya bayılırız Seyircinin tüm dikkatini üzerine teksif ettiği kuklanın hiçbir marifetinin kendisine ait olmadığı gerçeğini görmezden geliriz İşte kuklacının bizden istediği şey de budur: Kendisine değil, kuklaya dikkat çekmek Kuklayı alkışlarız, kuklacıyı alkışladığımızı bilmeden Kuklayı yuhalar ve ıslıklarız, fakat kuklacıyı omzumuza alırız


Kuklacı ile kukla arasındaki gizli bağlantıyı farkedemeyenler, çoğu zaman kuklayı ıslıklarken kuklacıyı alkışlamak, kukladan nefret ederken kuklacıya aşık olmak, kuklaya tükürürken kuklacıya öpücük atmak gibi komikliklere sık düşerler


Bu komikliklere hiç düşmeyenler de vardır Sıradan insanlar kuklaya bakarken, onlar kuklacıya bakarlar Perdenin arkasını görme ayrıcalığına sahip oldukları için de kendilerine övünme payı çıkarırlar Onlar kül yutmaz cinsindendir Herkes kukla üzerine konuşurken, onlar kuklacı üzerine konuşmaya ve ona dikkat çekmeye çaba gösterir Fakat bu ikincilerin durumu, kimi zaman, birincilerden daha komik ve acınılasıdır Çünkü, kuklayı ciddiye alanları saflık ve kandırılmışlıkla suçlayan bu ikinciler, kuklacı sandıklarının da daha başkalarının parmaklarına uzaktan kumandayla bağlı 'geliştirilmiş' bir kukladan başka bir şey olmadığını farkedememişlerdir


Sözü dolandırmadan söyleyelim: Bu topraklar, dümenini batıdan yana kırdığından beri içerden yönetilmemektedir Her şey bir gösteriden ibarettir ve halkın sahnenin dışında dönen dolapları farketmemesi için elden gelen her tür "bilgisizleştirme" ve "saptırma" yöntemi çok alternatifli olarak devrede tutulmaktadır Esasen, bu ülkede yabancılaşmış seçkinlerin gayr-ı meşru varlığını meşrulaştırma işlevi gören medyanın asli görevi de budur Yani sünnetçinin çıngırağını sallamak ya da "cambaza bak!" nakaratını seslendirmek


"Hangi gübreyle yetiştirildiler?"

Deprem bölgesinde bir vakfın temsilciliğini yapan ve gerçekten doğal bir mü'min olarak etrafına güneş gibi aydınlık ve bereket saçan bir güzel insan, memleketi Sakarya'da 17 Ağustos'tan bu yana fahri olarak üstlendiği depremzedelere yardım görevi esnasında gördükleri ve yaşadıkları karşısında olağanüstü edebi ve hoşgörüsüne rağmen şu soruyu sormaktan kendini alamamıştı: "Bunların kin ve nefretleri hiçbir sınır tanımıyorBunlar hangi toprakta, hangi gübreyle yetiştirildiler, doğrusu merak ediyorum!"
Bu sorunun tek bir cevabı yok


Fakat anlamanızı en çok kolaylaştıracak cevabı şöyle verebilirim: Abdullah Öcalan'ı yetiştirdikleri gübre ve toprakta yetiştirdiler Her birinin işlevi farklıydı, rolü farklıydı, üslubu farklıydı, taktiği farklıydı Fakat, topunun kullanıldığı amaç aynıydı: Bu ülkenin kendi öz kimlik ve değerleriyle irtibatını koparmak


Başörtülü kızın ağzını eliyle kapatan o zavallıyı yetiştiren gübreyle Öcalan'ı yetiştiren gübre, depremzedeye sıcak çorba dağıtan Müslümanlardan rahatsız olan 'vicdan hastasıyla', örtülü diye hastasını sokağa bırakan doktor kılıklı ruh hastasını yetiştiren gübre de öyle Böyle bir bıtırak tarlasında, baharı müjdelemek için açan her gülün hoyratça koparılması, gülün açmasını bekleyen her bülbülün katledilmesi, geçici bir sapma olmaktan çıkıp stratejik bir 'konsept' halini dahi almıştır
Yağarsa da, yağmazsa da



Bu ülkenin sistemini belirleyen Avrupa'nın, belirledikleri sistemin başına geçirdikleri insanlarda birtakım özellikler aramasına şaşmıyorsunuz da, demirbaş seçkinlerin bulundukları makamı kendilerine borçlu oldukları odakların telkinlerine boyun eğmek zorunda oluşlarına neden şaşıyorsunuz?
Fıkrayı hatırlamanın tam zamanı: Hocanın iki oğlu varmış Biri çiftçi, diğeri de kerpiç tuğla imalatçısıymış Çiftçi olan göğe bakmış ve demiş ki: "Eğer yağmur yağmazsa anam ağlar!" Tuğlacı olan, kurumayı bekleyen tuğlalarına bakmış ve demiş ki: "Eğer yağmur yağarsa anam ağlar" Hoca cevabı bastırmış: "Desenize, yağmur yağsa da, yağmasa da ananız ağlayacak!"


Abdullah Öcalan'ı asalım mı, asmayalım mı tartışması, tamamen kuklaların yaptığı bir "cambaza bak!" tartışmasıdır Basınıyla, çetesiyle, eroin şebekesiyle, derin devletiyle, bu ülkedeki terör sektörünün mantığı, çok uluslu kapitalist şirketlerin mantığıyla aynıdır Çok uluslu kapitalist şirketler, insanları ilkin olabildiğince tüketime şartlandırırlar İnsanlara önce her türlü yöntemle çok yedirirler İnsanlar çok yerler Fakat bu kez de fazla kilolar problem olur Tabii, dün insanların başına fazla kiloları bela edenler, ertesi gün o kilolardan nasıl kurtulacaklarını öğretmeye başlarlar İlkinde de onlar kazanırlar, ikincisinde de Önce tabiatı ürettikleriyle kirletirler ve para kazanırlar



Tabiatı kirleten ürünleri imal edenlerin bizzat kendileri, bu kez de "temiz çevre" kampanyası başlatarak "temizleme sektörüne" yatırım yaparlarHer iki halde de parsayı toplayan aynı ellerdir


İşte bu ülkedeki terör sektörü de tıpkı bu kapitalist çok uluslu şirketler gibi çalışır Önce savaş tamtamları çalarak kendi elleriyle imal ettikleri frankeştayna karşı başlattıkları savaş kampanyasının ekmeğini yerler



Onlar ekmeğini yerken, garibanlarsa sadece ölürler Sonra barış türküleri söyleyenden geçilmez ortalık Bu türküleri söyleyenlerin korosuna ilk katılanlara dikkatli baktığınızda onları hemen tanırsınız: Onlar savaş tamtamlarını çalanların ta kendileridir Savaş sektörünün sözcülüğünü üstlenenler, bu kez de barış sektörünün sözcülüğüne soyunurlar Onlar, patlıcanın değil, efendilerinin dalkavuğudurlar Önceleri savaşla yürüttükleri düzen ve dümenlerini, bir süre de barış şarkılarıyla yürütürler


Halk mı?


Geçin onu canım


Savaş da olsa, barış da olsa, anası ağlayacak olan odur nasıl olsa!


Üzerinden on yıllar geçti ama, kafamıza vura vura öğrettikleri 'andımız'ı unutur muyum hiç:


"Türküm, doğruyum, çalışkanım!"

Mustafa İslamoğlu

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Kuklaya bakanın aklına şaşarım
« Posted on: 26 Nisan 2024, 07:25:36 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Kuklaya bakanın aklına şaşarım rüya tabiri,Kuklaya bakanın aklına şaşarım mekke canlı, Kuklaya bakanın aklına şaşarım kabe canlı yayın, Kuklaya bakanın aklına şaşarım Üç boyutlu kuran oku Kuklaya bakanın aklına şaşarım kuran ı kerim, Kuklaya bakanın aklına şaşarım peygamber kıssaları,Kuklaya bakanın aklına şaşarım ilitam ders soruları, Kuklaya bakanın aklına şaşarımönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes