๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Dini makale ve yazılar => Konuyu başlatan: ღAşkullahღ üzerinde 03 Aralık 2010, 16:37:35



Konu Başlığı: Kötülüğe sessiz kalmakda bir kötülük değil midir?
Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 03 Aralık 2010, 16:37:35
Kötülüğe Sessiz Kalmak Da Bir Kötülük Değil Midir?




Kötülük kulağa hoş gelmeyen bir kelime. Kötülükten ve kötülerden korkarız çoğu zaman. Karanlığın içinde karanlık işler yapanların şerrinden, düğümlere üfleyen üfürükçülerin şerrinden, haset edenlerin hasetlerini dışa vurdukları vakit şerlerinden aydınlığın rabbine sığınırız.

Aydınlığın rabbi bizi mesul kılar kötülüklerle mücadelede. Birbirinizi yaptığınız kötülüklerden alıkoyun der, alıkoymamanın ne kadar kötü bir şey olduğunu vahyeder kitabı keriminde. ”Onlar, işledikleri kötülüklerden, birbirlerini vazgeçirmeye çalışmazlardı. Yaptıkları şey ne kötüdür.”4/79dl der. Vahiy, bizden kötülüklerden vazgeçilinceye kadar mücadele geliştirilmesini ister. Yüzeysel bir mücadelenin zamanla benzeşmeyi beraberinde getirdiği malumumuzdur. Nahoş kokan bir ortama giren bireyin daha sonra o kokuya alışması gibi kötülüklerle mücadelede de pasif duruş zamanla onunla yaşama kabulünü beraberinde getirecektir. Mücadelesini usulüne göre gerçekleştiremeyenler, genel kötülükten payı oranında sorumludur. Kişi şöyle diyebilir: “Ben kimsenin işine karışmıyorum, kötülükte yapmıyorum” Ona şöyle denilebilir: “Boş bir arazinin yanında umarsızca yatan kişi, araziyi ekip biçip değerlendirmediği gibi, bir de zararlı bitkilerin büyümesine sebebiyet verdiği için sorumludur.”

Evet, sorumluyuz yaşam hakkı bulan kötülüklerden. Müslüman olarak hayatın içine girecek, hayatı daha güzelleştirip mükemmelleştirme arzusuyla kötülüklerle mücadele edeceğiz...

Vicdanen müsterih olmak, tek başına iyi olmak yetmez. Kötülüklerle mücadele etmeyince iyiliği yaşamak zorlaşır. Kötülerin yaptırım gücü karşısında zamanla iyi güçsüzleşir, iyi olma duygusu körelir; yapılan kötülüklerden rahatsızlık duymayacak hale getirir.

Mecellede bir kural vardır: Def’-i mefâsid celb-i menafi’den evlâdır. (der’ü’l-efâsidi evlâ min celbi’l-mesâlih) Kötülüklerin giderilmesi, menfaatlerin elde edilmesinden daha önde gelir. Evet, kötülükleri gidermeli onlara hayat hakkı tanımamalıyız ki yerine iyilikler yerleşebilsin. İçinde en ufak kötülük bulunan her şeyden uzak durmayı öğretmeliyiz birbirimize. Kötülüğe hiç bir şey eklemediğimizden emin olmalıyız.

Aksi halde kötülere, kötülüklere kahrederek yaşamak bizi mutsuz kılacak ve her iki hayatımızı da karartacaktır. Sivrisinekten kurtulmak için hem bataklığı kurutacak hem de özel tedbirler alacağız. Hayat boşluk tanımaz. “Mütefekkirlerin aydınlatamadığı toplumları şarlatanlar aldatır.”

“Yaratılmışı sev yaratandan ötürü” gibi tavsiyelerle, İyi ile kötüyü, güzel ile çirkini uzlaştırma çabalarıyla oluşan ahlak anlayışı, şaşılacak bir tablo çıkardı ortaya. Dünya, insan zihninin ürünü ne kadar toplumsal sistem ve kuram varsa tümünün at koşturduğu geniş bir alan oldu. Bu bulanık havada kurtlar sofrası nesli yok ederek tüketti insanlığı.

Bu devran böyle sürüp gitmeyecek elbette. Eğer iyiler kötülerden daha fazla çalışıp, kötülerin nefes almasını zorlaştırırsa insanlık yeniden temiz havayı teneffüs ederek sağlıklı bir yaşama sahip olacaktır.

Bunun için; birliği ve toplumsal düzenini sağlamanın yollarını açıp, kötülüğe meydan vermemeli, işleri ehil olanlara vermeliyiz. “Allah size, mutlaka emanetleri ehli olanlara vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder…” (4/58 ) Allah’ın rızası için gayret gösterirken kötülüklerle, insanı Allah adına değil de, sahte ilahlar adına teslim almaya kalkışanlarla yani sömürüyle mücadele etmek zorundayız. Bu mücadeleyi bırakıp, salt bir mistik yaklaşımla kendi iç sorunlarını çözmekle yetinenler salt iyi olup, iyi de kalsalar kötülerin arasında yenilmeye mahkûm kalacaklardır.

Ferda Kılınç