๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Dini makale ve yazılar => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 10 Temmuz 2010, 17:33:09



Konu Başlığı: Korku ve Ümit Dengesi
Gönderen: Sümeyye üzerinde 10 Temmuz 2010, 17:33:09
Korku ve Ümit Dengesi

İslâm Dini, çok ince ve dosdoğru bir yoldur Bu yolun üzerinden sapmamamız, kendimize çok dikkat etmemiz lazımdır Allah-u Zülcelal'in merhameti, şefkati bütün kulları içindir Bundan dolayı, insanlar hakkında peşin hüküm vermememiz gerekir
Bir kimse namaz kılmadığı zaman, hemen onu tahkir edip, bu kimseye karşı kibir ve ucup göstermek, yanlış bir davranış biçimidir Olabilir ki, bu namaz kılmayan kimse, daha sonra Allah-u Zülcelal'e tevbe istiğfarda bulunabilir ve bizden daha üstün ameller işleyip Allah-u Zülcelal'in yanında daha sevgili olabilir
Böyle kimselere, Allah-u Zülcelal'in şefkatini, merhametini anlatmak ve nasihat etmek suretiyle, hayırlı amellere yönelmeleri için teşvik etmek, yapılacak en doğru iştir Yoksa, bu halinden dolayı onu kınamak, cehennemlik olduğunu söylemek ve onun eksikliğine karşı kibirlenmek çok yanlıştır
Ebu Hureyre (RA) den rivayet olunan bir hadis-i şerifte, Peygamber Efendimiz (SAV) şöyle buyurmuşlardır:
“Benî İsrail zamanında, biri abid, diğeri günahkar, birbirini çok seven iki arkadaş vardı Günahkar olanın, nefsine daima yenik düşmesi, çok ağrına gidiyordu Kendi kendine: ‘Ne zaman Allah-u Zülcelal'e yöneleceğim Günahlarımdan kurtulup tevbe edeceğim' diyerek için için pişmanlık içerisinde yanıyordu
Abid olan ise her gün günahkar arkadaşına : ‘Günahları terk et' diye nasihatte bulunduğu halde, ona şöyle cevap veriyordu: "Beni Rabb'imle baş başa bırakGünahlarımın dağ gibi olduğunu ve beni mahvedeceğini biliyorum Fakat, nefsime mağlup oluyorum Yine de Rabb'imin rahmetinden ve şefkatinden, beni affetmesinden, hiçbir zaman umudumu kesmedim" Ve bir gün, abid olan kimse arkadaşına: "Allah-u Zülcelal artık seni affetmez Sen bu günahlarınla cehennemdesin" diye kızdı Sanki, Allah-u Zülcelal'in vekili imiş gibi onu azarladı
Bu halde iken, ikisi de öldü Allah-u Zülcelal onları huzuruna çağırıp, abid olana şöyle hitab etti: "Sen, benim rahmetimi kulumdan men edebilir misin? Abid olan kul: "Hayır, ya Rabbi!" dedi O zaman: "Peki bunu yapamadığın halde, benim vekilim misin ki, ‘Allah sana merhamet etmez, seni affetmez, sen cehennemliksin' diyorsun Sana vahiy mi gönderdim?" Yine: "Hayır, ya Rabbi!" Dediği zaman, Allah-u Zülcelal şöyle buyurdu: "Sen cehenneme gideceksin, o kulum cennete gidecek "
İşte, insan yaptığı amellere bakarak, Allah-u Zülcelal'in rahmetinden emin olmamalı, günahlarından ötürü de umutsuzluğa kapılmayıp, pişmanlık duyarak tevbe etmeli ve Allah-u Zülcelal'in merhametine ve şefkatine sığınmalıdır
Çünkü, ayet-i kerimede şöyle buyurulmaktadır:
“ Muhakkak Allah, kullarının bütün yaptıklarını görendir” (Mü'min; 44)
Onun için halimiz ne olursa olsun, daima Allah-u Zülcelal'in merhametine sığınıp yalvarmalıyız Peygamber Efendimiz (SAV) şöyle buyurmuştur:
“ Mü'min günahından, 'Benim günahım dağ gibidir Üzerime düşerse, benim halim ne olur?' diye korkar”
Şunu çok iyi bilmemiz lazımdır ki, Allah-u Zülcelal'in yanında, günahkâr mü'minin tevbe sesinden daha sevimli bir ses yoktur Bunun için Allah-u Zülcelal ayet-i kerimede:
“Ey mü'minler! Bütün günahlarınızdan Allah'a tevbe ediniz! Umulur ki Allah'ın felahına (kurtuluşuna) ve rahmetine nail olursunuz” (Nur; 91)
Hadis-i Şerif'te devamla şöyle buyurulmuştur:
“Fasıkın günahı da, (onun gözünde) burnunun üzerine bir sineğin konması gibidir”
Fasık olan kimse, yapmış olduğu günahlarından hiçbir rahatsızlık duymadığı gibi, kendini düzeltme yoluna gitmez ve tevbe edemeyerek, af olunma nimetinden mahrum kalır
Bunun için daima manevi olarak, Allah-u Zülcelal ile aramızı kontrol etmemiz, bizim menfaatimizedir Bu şekilde, kendimizi manevi bakımdan kontrol ettiğimiz zaman, hatalarımızı yavaş yavaş düzelteceğimiz gibi, bu düzelme, zahiri olarak da azalarımıza yansır
 


ALINTI