๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Dini makale ve yazılar => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 19 Temmuz 2010, 16:11:19



Konu Başlığı: Kıymeti Bilinmeyen Elmaslar
Gönderen: Sümeyye üzerinde 19 Temmuz 2010, 16:11:19
Kıymeti Bilinmeyen Elmaslar


İlkokul, orta okul, lise ve fakülteyi bitirerek hayata başlangıç yapmış bir insan olarak geriye dönüp o günlere baktığımda üzerimde bir çok hakkı olan biricik varlıkları unutmam mümkün olmuyor Hele hiç bıkmadan usanmadan her gün bize kahvaltı hazırlayan, elbiselerimizi tertemiz bir şekilde önümüze koyan biricik annemi hatırladıkça gözlerim doluyor ve onun bu fedakarlıkları karşısında bir şey yapamadığımdan dolayı kendimi kınıyorum Onların önünde saygıyla eğilmek, ellerinden öpmek ve kucaklar dolusu hediyeyi önlerine yığmak istiyorum Zira bu insanlar hayatlarını benim hayatım için feda etmişler, hususi hiçbir hayatları olmamış, hep beni düşünmüşler Allahım bu ne fedakarlık, bu ne şefkat! Duygularımı ifadede kelimeler yetmiyor Bunlar sadece aklım erdikten sonra benim gördüklerim Ya anne karnında iken verdiğim sıkıntılar, doğum ve doğum sonrası annemin çektikleri ve çocukluk yıllarım Kim bilir kaç gece beni uyutmak için gözleri uyku görmemiş ve kaç defa doyurmak için aç kalmıştır

Ya babamın; mesleğine ve fıtratına çok ters olmasına rağmen çocukları için gidip bir fabrikada vardiyalı bir işçi olarak yirmibeş sene çalışması Aklıma geldikçe gözlerim yine doluyor ve burukluk yaşıyorum Ayrıca onların hiç bitmeyen, capcanlı, samimi sevgileri yok mu!Hele telefonda annelerin o ’yavrum, canım’ demeleri ve her zaman taptaze olmaları sizi yeniden doğmuş gibi sevindiriyor
Bu satırları okuyan hemen hemen herkes bu duyguları hissetmiş veya hissetmektedir Zira anneler ve babalar hep aynıdırlar Geçtiğimiz günlerde yabancı bir ülkede evladını kaybetmiş bir anneyi televizyondan izlerken de bunu müşahede ettim Dili, ırkı farklı olmasına rağmen annenin evladına olan sevgisi asla değişmiyor İnsan, şimdi Cenab-ı Allah’ın kendisine ibadetten hemen sonra anne-babaya iyilikte bulunmayı neden emrettiğini, üf bile denmemesini neden istediğini ve Efendimiz’in (sallallahu aleyhi vesellem) bu konudaki inci sözlerini neden irad buyurduğunu daha iyi anlıyor

Son zamanlarda yaşadığım bir hadiseyi de anlatmadan geçemiyeceğim Bir Hak dostunun ağır hastalığı sırasında yanında bulunmuştum Hem büyük bir zat olması, hem de yanında bir çok dostunun olmasına rağmen, hastalığın acısından, peyder pey dilinden anacığım kelimesini duyunca dikkatimi çekmişti Bir ara da şu ifadeleri kullandı: “Tek annedir, insana samimi davranan Keşke yüz yaşında olsaydı da annem yanımda olsaydı Onun bir inlemesi bile diyazem olurdu, aspirin olurdu”

Konu bu kadar hassas olduğuna göre bizim de elden geldiğince dikkatli davranmamız menfaatimiz icabı olur Çoğu kimse anne-babaların fedakar olduklarını ve sevgilerinde samimi olduklarını bilir ama onlara gereken ilgi, alaka ve saygıda kusur gösterir Yapılabilecek şeyler kimsenin takatı üstünde değildir Uzaklarında isek sık sık telefonla hal-hatırlarını sormak ve istemeseler de hediye göndermek, kesinlikle kendi sıkıntılarımızla onları meşgul etmemek, hep onların konuşmak istediği güzel şeylerden bahsetmek ilk akla gelen şeyler Şöyle bir anlayışla birkaç defa karşılaşmıştım: “Ebeveyni çok sık aramayacaksın yoksa değişik taleplerde bulunurlar” Bu tamamen İslama ve onun getirdiği prensiplere zıt ve yanlış bir anlayıştır Anne-baba her gün aransa çok sayılmaz Ayrıca yakınlarında isek hizmetlerinde hiç kusur etmemek, en ufak tavırlarımızdan incinebileceklerini de asla unutmamak, dikkat edilmesi gereken noktalardır Bununla beraber Kur’an’ın bizden onlar için yapmamızı istediği bir diğer şeyi de ihmal etmesek ne güzel olur: “Onlar için şöyle dua et : Rabbim onlar beni nasıl küçükken bakıp büyüttüyseler sen de onlara merhamet eyle”

Ebeveynlerimiz hayatta iseler bilmeliyiz ki onlar bizlere verilmiş değeri çok yüksek birer emanet elmastırlar Eğer iyi muhafaza eder, bakım görümlerini iyi yaparsak karşılığında çok büyük bir mükafat alabiliriz Bunun aksi bir durumu ise ne siz sorun ne de ben söyleyeyim Zira böyle bir şey hem dünya hem de ahirette hüsranı içermektedir


A Said Tunçpınar