Kıvamı Elde Etme

Kıvamı Elde Etme

Kıvamı; yani inançta, amelde aksiyonda Mevla’nın istediği seviyeyi yakalama müslümanca yaşama adına çok önemlidir İlkler belki biraz da seçilmiş olmalarının hakkını verdiklerinden bunu en yüksek seviyede yakalamış ve adeta hayatlarını İslam’ı tanıdıkları perdenin çok üzerinde bir noktada tamamlamışlardır
Kıvamını bulmayan yemeğin lezzetli olamayacağı gibi, kıv----- gelmeyen demirin şekillenemeyeceği gibi, kıvamı tutturamayan haltercinin kendisinden beklenen ağırlığı kaldıramayacağı gibi, kıvamı yakalayamayan kimselerin de yüce davaya sahip çıkmaları, onu bayraklaştırmaları mümkün değildir

Kıvam, ancak sarsılmayan tahkiki bir iman, çelik bir irade, engin ibadet ve sürekli yenilenme sayesinde elde edilebilir
Her şeyden önce, Rububiyette ve Uluhiyette tevhidi yakalama, yemez-içmez, zamandan ve mekandan müberra, eksik sıfatlardan münezzeh, kamil sıfatlarla muttasıf Zat-ı Zülcelal'e her şeyi yarattığına ve her an her şeyi görüp gözettiğine, milyarlarca insanla beraber, trilyonlarca hayvanın ve bitkinin de hayati ihtiyaçlarını aynı anda görüp gözettiğine her an yapılan her şeyi görüp kayıt altına aldırdığına şeksiz şüphesiz itikad etme O'nun herkesten kendisine daha yakın olduğunu ve kendi üzerinde herkesten daha çok hakkı olduğunu idrak etme sahip olduğu herşeyin O'ndan olduğunu bir lahza akıldan çıkarmama -öyle ya, O bize, "Ey kulum! Üzerinizdeki bana ait nimetlerimi bir köşeye bırakın da size ait ne varsa onunla karşıma bir çıkın," dese neyimizle huzuruna çıkabiliriz ki- bütün bunların ötesinde daha derince bir duyguyla, "Benim Rabbim deveyi büyütmeden, iğnenin deliğini de küçültmeden deveyi iğnenin deliğinden geçirir" diyerek inanma, bunu kalbe ve kafaya şüphenin zerresini dahi karıştırmadan kabul ettirme

Yine O'nun bizlerden seçip peygamber olarak gönderdiği bütün peygamberlere, onların sıdk, emanet, fetanet, ismet ve tebliğ üzere vazifelerini bihakkın yerine getirdiklerine samimane inanma onlarla beşere gönderilen emir ve yasakları ihtiva eden kitap ve sahifelerine de iman etme hususiyle Ahirzaman Peygamberi, İki Cihanın Efendisi, Kâinatın İftihar Tablosu, Rasülü's-Sekaleyn, Hazreti Muhammed Mustafa'ya ve getirdiği dinin kitabı Kur'an-ı Azimü'ş-Şân'a iman getirme

Aynı zamanda nasıl her gecenin bir neharı, her kışın bir baharı olur, aynen öyle de, bu dünyadan sonra akla-karanın, haklı ile haksızın ayrılacağı, asıl ve ebedi bir hayatın olacağına kat'i iman etme bu mülahazaya göre her an oraya gitme hazırlığı içinde olma
Hayır şer her ne başa gelirse O'nun iradesi tahtında, O'nun dilemesiyle olduğunu bilme, O'ndan geleni "Kahrın da hoş, lutfun da hoş" mülahazasıyla kadere rıza gösterme hiçbir şart ve zeminde kaderi tenkide gitmeme

Müslümanlık binasının temellerini kısaca ifadeye çalıştığımız tarzda sağlam bir şekilde attıktan sonra, bu imanın amelle tatbik sahasına dökülmesi gerekir İmanı tahkike erdirecek şey ilim ve ibadettir İbadet, sırf O'nun rızası güdülerek ve ısrarla, hiçbir vakit yılgınlık gösterilmeden devam edilmesi gereken bir husustur Şu da unutulmaması gereken bir gerçektir ki, Allah'ın bilinmesi, yani marifetullahın elde edilmesi, yakine sahip olunması, sağlam bir iman zeminine bina edilen zengin ibadet birikimiyle mümkün olabilir Hak Teâla, amelî akıl da diyebileceğimiz, tedribatla, yani bedenin ve kalbin mekanizmalarının birlikte işletilmesi neticesi vicdanda duyulabilir Hazreti Ali'nin "Perdeler gözümden kaldırılsa da Zat-ı Zülcelal hazretlerini görsem, taaccüb etmem" tarzındaki yakinini ifadesinin altında engin İslami bilgisiyle beraber, Fetih süresindeki "rükkean sücceden" tabirinin de işaret ettiği vechile derince ve ısrarla ibadette ileri gitmesi yatmaktadır Farzları birer borç eda ediyormuş gibi, nafileleri de bu borçları eda ederken olan kusurları tamamlama duyguları içinde, yani hep borçlu, hep ezik, hep yüzü yerde Cenab-ı Erhamürrahimin'e takdim etme

Duayı bir ihtiyaç sebebiyle yapılan istek gibi değil de, tıpkı namaz gibi, oruç gibi bir ibadet olarak yapma, öyle ki, onu tabiatının bir parçası haline getirme Zira Allah Rasülü öyle idi, uyanıyordu dua, abdest alıyordu dua, namaza çıkıyordu dua, yeni elbise giyiyordu dua, yemek yiyordu dua, uykuya gidiyordu dua, ayı görüyordu dua, hayatının her anı dua idi Hem de hep isteyici olma mülahazası ile, hep kapıdaymış gibi, inim inim dua -Aslında mümin bilse ki , ona her zamankinden ne kadar daha çok ihtiyacı var-

Bir başka husus, Kur'an'ın ilk emrinde olduğu gibi, okumaya öğrenmeye iştiyak duyma her gün bir diğer güne göre yeni bir şeylerle bilgi dağarcığını doldurma Marifetin ilk adımı okumadır Sürekli istekli olma, hiç yorulmayan bir ilim aşkına sahip olma dinlemeyi iyi bilme, okurken ve dinlerken hiç bir şey bilmiyormuş gibi, çölde kalmış susuz bir adam edasıyla dikkatlerini teksif etme bunları yaparken de ömrün kısalığı, işlerin çokluğunu, ilimlerin enginliğini göz önüne alarak seçeci olma her şeyden evvel dünyasının yanında ahiretine faidesi olan hususlarda zaman harcama
Bilgi ile ahlak-ı aliyeyi mezcetme ilimle zühdü ziyadeleştirme Kur'an ahlakına, Rasülüllah'ın hayatına meftun bir tarzda onları yaşamaya çalışma takva dairesinin dışına çıkmadan dikkatli bir hayat sürme beşeri ilişkileri Kur'an ve sünnet çizgisinde yürütme
Bildiklerini başkalarına anlatma, sürekli aksiyon içinde olma, hatta her seviyede bildiği kadarıyla hiç durmadan aktif hareket etme az da olsa bir şeyin hayırlısı devamlı olandır fermanı çizgisinde hareket etme hele biraz daha öğreneyim de ben de anlatırım yanlış anlayışına girmeden bildiği kadarının hakkını verme -çünkü, öğrenirken, öğrendiğini anlatmaya alışmayan insan, hiç bir zaman tam öğrendiğini düşünmeyecek, düşündüğü farzedilse bile anlatmaya cesaret edemeyecektir- Evet, Rabbin yolunda, onun davasını, yüce hakikatleri, kendi gönlünün ilhamlarını diğerlerine aktarma, kudsi heyecan uyarma hep canlı kalmanın bir yoludur

Ali Ünsal
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın