๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Dini makale ve yazılar => Konuyu başlatan: Zehibe üzerinde 02 Kasım 2010, 20:54:14



Konu Başlığı: Kitaplara Saygı
Gönderen: Zehibe üzerinde 02 Kasım 2010, 20:54:14
Kitaplara Saygı

Cemal Nar


“Altınoluk” dergimizin bu yıl verdiği kitap elime ulaşınca öptüm ve ortasından açarak derin derin kokladım. Sonra da elimle şöyle bir tarttım. Gıpta ettim doğrusu; o ne güzel bir kağıt ve pırıl pırıl bir baskı. Kitabın her sayfasında tezyinat var. Önce “İçindekiler”e baktım sonra, sunuş ve önsözünü okudum, küçük bir kitapçık olacak kıymette takrize baktım ve sevindim. Yazarı sayın Dr. Murat Kaya’yı ve Erkam yayınları çalışanlarını tebrik ederim.

Sevincim şundan; demek olaylara aynı açıdan bakıyoruz ve ilgi alanlarımız müşterek. Derdimiz iman ve onun kişiliğe yansıması. Mahrumlara ulaştırılması aynı zamanda. Bunun için gerekli olan ilim ve amelle donanım… Kendi kitaplarımın listesini düşündüm, muhteva aynı. Hamdettim Allah Teâlâ’ya.

Kardeşlerime söylememe gerek var mı bilmem; her sene bir kitap verilmesi, o kitabın o sene mutlaka okunmasını istemektir. “Önce bunu okuyun, kalan zamanlarınızda başka kitapları da okursunuz” demektir herhalde.

Eğer bu arzu ve isteğe dikkat etmezsek, ihtimal okunmadan kitaplar dizilir kalır raflarda. Malumdur, “hayırlı işleri ertelemek, helak getirir.”

Kitaba ve yazarına saygı, bize düşen bir vecibedir. Saygının en bariz tezahürü ise, dikkatle okumaktan başka bir şey midir? Evet, en büyük saygı okumak ve istifade etmeye çalışmaktır.

Mesela bizim fıkıh kitaplarımız “el-kitab”a, yani o malum, o ana kitaba, o asıl kitaba, yani “kitap” deyince ilk akla gelen kitaba, yani Kur’an-ı Kerim’e “ancak temiz olanların dokunacağını”1 yazar. Hanefî mezhebi bundan “abdestsiz Kur’an-ı Kerim’e dokunulamayacağını” anlamıştır.

Abdestsiz bir kimsenin Mushaf’a dokunmadan sadece bakarak veya ezberden Kur’an okuması câizdir. Kur’an yüce Rabbin kelâmı olduğu için ona her zaman en büyük saygıyı göstermek, edebe aykırı olarak algılanacak davranışlardan kaçınmak gerekir.

Ancak Kur’an’a gösterilecek asıl saygı, mânasını anlamaksızın okumak değil, anlamak ve gereğini yerine getirmek üzere okumadır. Kur’an’ın indirilişinin asıl amacı da budur.

Kur’an okurken uyacağımız daha başka bazı emir ve edepler de vardır. Onları kısaca şöyle sıralayabiliriz: Abdestli olarak edebli ve saygılı, huşu ve huzurlu, mütevazi ve vakarlı bir şekilde kıbleye yönelmeli ve istiaze -Şeytandan Allah’a sığınma ve besmele- Allah’ın adını anma ile başlamalı, tecvid kaidelerine uyan güzel ama hüzünlü ve ağlamaklı bir sesle okumalı, secde ayetlerinde secdeyi unutmamalı, yeri geldikçe Allah’tan isteyerek, sığınarak, yalvararak, şükrederek, tesbih ve tenzih ederek ayetlere katılmalı, onları okurken yaşamaya, içimizde duymaya, hissetmeye çalışmalıyız.

Her ibadette olduğu gibi Kur’an okurken de kalp huzuru çok önemlidir. Onu kaçıracak hal, hareket ve ortamlardan kaçınmalı, Allah’ın huzurunda O’nun kelamını okuduğumuzu ve O’nun da bizi görüp dinlediğini unutmamalıyız.

Bu ahvalin gerçekleşmesinde manayı anlamanın etkisi şüphesiz ki çok büyüktür. Ancak o imkanı olmayanlar, Kur’an mealleriyle ve tefsirlerleriyle meşgul oldukları oranda benzer güzellikleri yakalayabileceklerdir.

Kur’an’a saygı bir kulluk borcu olduğu kadar bir iman şartıdır da. O’nu temiz yerlerde tutmalı, pis yerlere atmamalı, hakaret edeceklere teslim etmemeli, O’na veya içindekilere hakaret edenlere gereken uyarıyı yaparak engellemeli, güç yetirilemiyorsa o meclis derhal terk edilmeli, asla onlarla birlikte oturulmamalıdır.

“İnançta Arınma” kitabımızda insanı dinden çıkararak küfre düşüren –irtidat– anlatılırken şöyle denmişti: “Bilindiği gibi Kur’an-ı Kerim  Allah Teala’nın kelâmıdır. Onun bir kısmını, hatta bir ayetini inkar, tamamını inkar gibidir ve insanı dinden çıkarır. Yine Kur’an-ı Kerimi beğenmemek, küçük görmek, “Arabın kitabı, orta çağın karanlığı, eskilerin masalı” diye onunla alay ve istihza etmek, karışık ve çelişkili bilgilerle dolu demek, i’cazında şüpheye düşmek, ona ilaveler yapmaya kalkışmak, helalini helal, haramını haram bilmemek, hükümlerine dil uzatmak, insanı dinden çıkarır.”2

“Bunlara örnek olarak, Kur’an-ı Kerim’i, hatta hadis-i kudsî veya diğer hadis-i şerifleri tutup fırlatmak, pis yerlere atmak, dinî kitapları “artık bunların çağı geçti” diyerek atmak veya hakaret etmek, İslam fıkhını anlatan kitapları “bunların içindeki kanunlar artık kaldırıldı. Hiçbir işe yaramaz çağdışı kitaplar. Bunlar çöl kanunları” diyerek alay ve hakaret ile atmak, ezmek, yakmak, pis yerlere fırlatmak gibi…3.”4

Vahiy kaynaklı diğer üç kitaba da, yani Tevrat’a, İncil’e, Zebur’a da saygılı davranmayı fıkhımız güzel görerek tavsiye eder, iyi sayar. Çünkü bunlar her ne kadar insanlar tarafından değiştirilip bozulmuş ise de yine de içinde az da olsa ayetler, ilahi sözler olabilir. O ihtimale binaen bu ilahî kitaplara da saygılı olmak müstehap kabul edilmiş, sevimli ve sevap görülmüştür.

Bu hüküm bütün tefsir, hadis, fıkıh, akaid, kelam ahlak gibi İslam dinini anlatan kitaplar için de geçerlidir. Onlar da okunmak istendiğinde abdestli olunması güzel görülmüştür. Bu, o ilimlere olduğu kadar, kitaba da bir saygının ifadesidir.

İçinde ayet ve hadis barındıran kitap, dergi, gazete gibi matbu kağıtlara da saygılı olmalıyız. Eskiyen Kur’an’larımızı, güzel bir kutu veya sandık içine koyarak, temiz bir yere gömmeliyiz. Onun dışındaki kitapları geri dönüşüm amaçlı olarak kağıt fabrikalarına göndermek, gömmekten daha hayırlı olur kanaatindeyiz.

Dipnotlar: 1) Vâkıa, 79. Ayrıca bkz. el- Beyhaki, Sünen, I, 87-88. 2) Age. s. 74. 3) Bkz. Ömer Nasuhî Bilmen, Hukuk-u İslamiyye ve Istılah-ı Fıkhiyye Kamusu, IV. 7; Samerraî, Mürtede Dair Hükümler, s. 133 vd. 4) Cemal Nar, age. s. 77