๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Dini makale ve yazılar => Konuyu başlatan: Hadice üzerinde 24 Aralık 2010, 17:41:24



Konu Başlığı: Kıskançlık Allah'a İsyandır
Gönderen: Hadice üzerinde 24 Aralık 2010, 17:41:24
Kıskançlık, Allah'a İsyandır


Gerçekten insan tahammülsüz, hırslı, aceleci ve sabırsız yaratılmıştır. Başına bir fenalık gelince feryat eder; hayır dokundu mu kıskanç ve cimri kesilir." (el-Meâric, 19-21) Meâric Sûresi'ndeki bu âyetlerde buyrulduğu gibi, insanın temel yapısında, iyiliğe ve kötülüğe hızlı bir şekilde eğilim var.
Melekler gibi sırf iyi değiliz. Alnımızın yazısında hata işlemek de var. Ama kendimizi kontrol etmek, duâ etmek, tevbe etmek, şuurumuzu tazelemek gibi özellikleri olan aklımız ve irâdemiz de var. Hepten köşeye sıkışmış değiliz. Elimizde birçok donanım var.
İnsanız. Dünyada en zor şey insan olmak... Hele de Allâh'ın istediği ölçekte insan olmak; hayvanlaşmadan, hayvandan da aşağı rezilliklere düşmeden...
İnsanız, iyiye de meyyaliz, kötüye de... İmtihanın zorluğu da işte burada... Dağların kabul etmediği, göklerin kabul etmediği emânet bu, işte... Nefsimiz var ve yaratılışımızdaki temizliği kaybetmeden, kötü yanımızı terbiye ede ede, kalb-i selîm ile Allâh'a dönmek emânetini, "elest bezmi"nde almışız. İnsan olmak, işte bu sözü tutmaya gayret etmek... Marifet burada!.. Kalbi kirletmeden, bozmadan tertemiz bir şekilde Rabb'e geri dönmekte...
Kötüye meyyal yaratılmışız. Özümüzde bir doz kıskançlık, bir doz nefret, bir doz öfke, bir doz incinme, bir doz küsme gibi özellikler var. Bunlar, hepten gereksiz özellikler değil!.. Olmasalardı hayat dururdu. Dozunda, yani Allâh'ın müsaade ettiği ölçülerde kullanılan öfke, kötülüklerin önüne geçer. Allah için sevmek, Allah için nefret etmek var. Sevdiklerimizi kıskanırız. Onların kötülük görmemeleri için kıskanıp uyarmak iyidir. O da Allâh'ın râzı olduğu ölçüde bir kıskançlık olacak. Kızımın saçını, kollarını, haram olan hiç kimsenin görmesini istemem. Hem de bu durumdan nefret ederim. Çünkü kızım, özel biridir ve herkesin seyirgâhı değildir. Ona çirkin bakışların gelmemesi için kıskanırım. Ona zarar geleceği endişesindendir bu... Eğer kıskanç olmasam, her şeye izin veririm ve ağır sonuçları hep birlikte öderiz. Evimin perdelerini çekerim, akşam olunca... Kıskanırım evimi, kem gözlerden, kötü sözlerden... Yani Allâh'ın bu kötü gibi gördüğümüz bazı vasıfları bize vermesi, hadd-i zâtında kötü değil. Bıçağın kullanılması gibi bir şey... Niyetinize göre... Bıçakla adam öldürülür diye evde ekmek kesmekten mahrum olan yoktur herhalde... Yani iyiye de kullanılır, kötüye de...
En büyük mesele, görünüşte sevimsiz gelen, kıskançlık gibi vasıfların kötüye kullanılmaları... Çığırından çıkmış kıskançlık, Hazret-i Yûsuf'u, kardeşlerinin kıskançlıktan kuyuya atması gibi, aynı kanı taşıyan insanların birbirini yok etmeyi isteyecek kadar gözlerin dönmesine, aklın tamamen uçup gitmesine sebep olacak bir noktaya getirebilir insanı... O zaman insanlıktan çıkılmış demektir. Kabil'in kardeşi Habil'i öldürmesinin sebebi de kıskançlık. Dünyada ilk öldürme sebebi, kıskançlık...
Allah Rasulü'ne peygamberliği yakıştıramayan, kendilerini bu işe daha lâyık gören kıskanç Yahudiler ve müşrik Araplar, işi kıskançlığın had safhası "hased" noktasına kadar getirip Peygamber Efendimizi öldürmeye dahî yeltendiler. Hased, kişinin gözünü öyle bir karartıyor ki, yok etmekten başka bir şey düşünemez oluyor insan... Hased etmenin kâfirlere has bir özellik olduğunu bildiriyor Allah Teâlâ:
"Size bir iyilik dokunsa, bu onları tasalandırır; size bir kötülük dokunsa, ondan dolayı sevinirler." (Âl-i İmran, 120)
Başkalarının malı-mülkü, yakışıklı ya da güzel oluşu, lüks arabası, giydiği kıyafetleri, konforlu evi, mutlu geçimi, hatırı sayılır üniversitelerde okuyan başarılı çocukları kıskanılır toplumda...
Kıskançlığın kaynağının bencillik, güven eksikliği ve sevgi paylaşmazlığı olduğunu söylüyor psikologlar. Kıskançlığın temelinde üç büyük tehlikeli hâl bulunuyor: Egoistlik, bilgisizlik ve sevgisizlik.
Kıskançlar, kıskandıkları kişilerin hayatını kendilerinin hak ettiğini, kendilerinin herkesten daha değerli olduğu fikrini taşıyorlar şuuraltlarında. Kıskançlık, bir sevgi göstergesi veya ölçüsü değil, aksine çoğu zaman güvensizliğin bir işareti... Kaybetme korkusu ağır basan insanlarda kıskançlık had safhada oluyor. Babamızın sevgisini-ilgisini kaybetme, patronların sevgisini-ilgisini kaybetme, eşimizin sevgisini kaybetme... Kaybetme korkusu, en çok da kendimize güvenememekten geliyor.

* * *
Genç bir hanım, çok rahatsız olduğu ve yeni keşfettiği bir duygusunu anlatmıştı. Çok korkup endişelenmişti, acaba bu durum hased noktasına gelir mi diye... Üç arkadaşlarmış, aynı üniversiteyi bitirmişler. İkisi evlenmiş. Evlenenlerden biri akademik kariyer yapıp hayatını eşi ile birlikte Amerika'da bir üniversitede devam ettiriyormuş. Bunların çocukları olmamış. Diğer arkadaşı evlenmiş, çocukları olmuş. Bu genç hanım ise, evlenmemiş, birçok öğrencisi olan başarılı bir öğretmen... Yıllar sonra bir vesîle ile buluşmuşlar. Arkadaşının çocuklarını görüp çok etkilenmiş; artık bir anne olan arkadaşı daha bir farklı gelmiş kendisine... Diğerinin akademik başarılarını, eşi ile çok güzel şartlarda yaşadığını öğrenip ondan da çok etkilenmiş. Bir de kendisine bakmış; ne akademik kariyer var, ne evli, ne de çoluk çocuk sahibi. Hâlâ yalnız, şu dünyada bir çakılı çivisi yok!.. Evine dönünce kalbindeki gerçek duygunun imrenme değil, kıskançlık olduğunu hissetmiş ve bu kadar dînî eğitimine rağmen nasıl böylesi basit duyguları taşıyabildiğine şaşırmış.
"-Onun şunu var, senin daha hiçbir şeyin yok!.. O evli, sen hâlâ bekârsın. Onun hayat tarzı ne kadar konforlu, sen hâlâ sürünüyorsun! Hepimiz aynı eğitimi aldık ve hepimiz eşit derece güzeliz. Neden onlarda bulunan bu imkânlar bende yok?" diye soruvermiş kendi kendisine...
Her soruyu sorabiliriz de, bu sorular, Allâh'a isyana götürecekse, taksîme rızânın ötesine, kadere isyana dönecekse, çok tehlikeli sularda yüzdüğümüz de bir gerçek.

* * *
İnsanız, aklımız, nefsimizle birleşince başımıza kıyaslar yapmak sûretiyle çok işler açar. En önemlisi de kıskançlık, kaderi sorgulama noktasına geliyorsa:
"-Neden bana o imkânları vermedin?" cümlesinde kilitleniyorsa, işte bu nokta, en kritik nokta... Çünkü bu noktadan sonra kişi, aklını başına almaz, tövbe edip bu hâlinin düzelmesi için Allâh'ın yardımını talep etmezse, iyice gönle yerleşecek olan bu duygu, bir sonraki adımı olan "hased"e dönüşüyor.
Artık insanların başına gelen güzel şeyler bizim sinirlenmemize, mutsuz olmamıza; insanların başlarına gelen kötü şeyler de içten içe, sezdirmeden ciddi ciddi memnunluk duymamıza sebep oluyor. Başkalarının yanında üzülmüş gibi yapıp, hadd-i zâtında sevinmek, insanı kendi içinde bir kişilik bölünmesine sürüklüyor ki, münâfıklık da böyle bir şey olsa gerek!...
Bunun dışında bir felaket daha var ki, insan fıtratı ile zıtlaşıyor; böylece kendisine yavaş yavaş yabancılaşıyor. Çünkü insan olmak, başkalarının sevincine sevinip, acılarına üzülmek, onlar için en güzel temennîlerde bulunmak iken, iş tamamen tersine döndüğünden, insanlıktan uzaklaşan kişi, bu kez kendisi ile yabancılaşıyor.
Ronald Barthes, kıskançlığın insanın kalbini kemiren bir dert olduğunu söylüyor.
"Birini kıskandığım zaman;
«kıskanç olduğum için»,
«kıskançlığım sebebi ile kendimi kınadığım için»,
«ben ne kadar kıskansam da kıskandığım insanda hiçbir değişiklik olmayacağını bildiğim için»,
«kendi düşüncelerimle dışlandığım, saldırgan ve bayağı birisi olduğuma dair zararlı klişelere benliğim kapıldığı için» dört kez acı çekiyorum." diyor.
Kişinin kalbinde kıskançlık yerleşince kıskandığı kişinin dedikodusunu da yapmaya başlıyor, gıybetini de... O kişiyi insanların gözünde küçük düşürmek için her fırsatı değerlendirip elinden ne gelirse her şeyi yapmaya çalışıyor. Bu kez hem günah hânesi kara kara lekelerle doluyor, hem de tek başına kaldığı zamanlar kendisinden nefret ediyor. Tanıyamıyor kendisini...
"-Ben nasıl insanların acılarından zevk alırım!" diye kıvranmaya başlıyor.
İşin en fenâ boyutu ise, kişinin "hasetçi hâlinden rahatsızlık duymayıp, kendisine dert bile etmeden kötülükleri artırmaya devam etmesi"... Öyle bir girdabın içine giriliyor ki, çıkabilene aşk olsun!.. Allâh'ın yardımı olmadan, Allâh'a kaçmadan çok zor bir çıkış bu...
Hazret-i Ali, hasedi, sonu helâk ile biten hastalığa benzetiyor.
"Hased eden, daima hastadır, cimri insan daima fakirdir. Hased bir dert ve hastalık olup, hased eden veya olunan helâk olmadıkça çaresi bulunmaz." demekte.
Çünkü hased, Allah Teâlâ'nın bir kimseye ihsân ettiği nîmetlerin, o kişinin elinden çıkmasını istemek demek... Hasedçi bunu başarabilmek için pek çok fitnelere başvurarak kalbinin saflığını, temizliğini yok ediyor. Peygamber Efendimiz, o sebeple buyurmuşlardır ki:
"Hased, ateşin odunu yakıp yok etmesi gibi insanın iyi huy ve amellerini giderir, yok eder." (Ebu Davud, Edeb 44; İbn Mâce, Zühd 22)
Böylesi bir hasedçiden korunmak için Allâh'a sığınmaktan başka ne yapabiliriz?
"Hased ettiği zaman hasedçinin şerrinden, karanlığı yırtan nûrun Rabbine sığınırım." (el-Felâk, 5) buyrulmakta Kitâb-ı Mübîn'de...
Üstü düzey bir yönetici ile konuşmuştum, bir keresinde. Onun da "hased etmek" gibi bir hastalığı vardı. Kendi alt kademesinde çalışan bir hanımı çok kıskanıyor ve kadına en ağır görevleri veriyordu. Bu kıskançlığın sebebi ise, kadının başarılarının patronları tarafından fark edilip, kendi yerine getirmelerinden duyduğu endişe idi. Daha doğrusu, bundan korkuyordu.
Rızkı veren Allah'tır. Taksimi de O yapar. Kimine az verir, kimine çok verir; bunlar hep imtihan sebebidir. Biz, kimsenin eline verileni, ne ondan alabiliriz, ne de verilenden fazlasını ona verebiliriz. Bu taksîmâtı da bilemeyeceğimize göre hasedin mânâsı nedir? İş, cinnet noktasına gelirse, ne yapılır?
İnsanları kıskanmak, daha ileri götürüp haset etmek gereksiz... Çünkü kimse bizim rakibimiz olamaz!.. Hepimiz, özümüzde biriciğiz ve özeliz. Ama şöyle düşünüyorsak:
"O kadın çok genç ve güzel, eşim onu sevebilir!.." Burada kendimizi çok küçümsemiş oluyoruz. Kişileri sevmek için sadece güzel olmaları mı gerekli? Eşi, onu güzel ahlâkı, iffetli bir anne olduğu için sevemez mi? Neden hemen kendimizi terazinin bir kefesine, kıskandıklarımızı da terazinin diğer kefesine koyup, kendimizi hafif buluruz. Bu, kendimize güvenmemek değil de nedir?
O güzeldir, ben insanlara karşı daha sevgi dolu ve şefkatliyim. O akademik kariyerde, ilmî çalışmalarda başarılıdır, ben iyi öğrenci yetiştiririm. O çok iyi bir annedir, ben iyi bir eğitmenimdir. Herkesin bir eksisi, bir de artısı vardır. Kimse mükemmel olamaz, mükemmel olan sadece Allah'tır. Ve "el-Hakîm" olan Allâh'ımız, hikmetin dışında bizlere rol biçmez.
Başımıza gelen her ne ise, Allâh'ın hikmeti gereği, o bizim için en iyisidir.
Mutlaka herkes bulunduğu her konumda Allâh'a hizmet edebilir.
Allah, kullarını niyetleri ile değerlendirir, mevkîleri ile değil.
Kalpleri ile değerlendirir, elbiseleri ile değil!..
Kulluğu ile değerlendirir, çocuk sayısı ile değil!..
İnsanlara faydalı olması ile değerlendirir, insanların ona hizmet etmesi ile değil!..
Hizmetçisi olanı değil, hizmet edeni sever!..
Değer yargılarımız, Allâh'ın koyduğu esaslar olunca hayat pek de güzeldir. Ve gerçekten hepimiz en güzel hayatı yaşıyoruz. Hiçbir hâne, sadece mutlu ya da sadece üzüntülü değil...
Padişahın biri, mutsuzluk hastalığına yakalanır. Her şeyi vardır, ama zerrece huzuru yoktur. Ne yediklerinden zevk alır, ne giydiklerinden... Bir eli yağda öbür eli balda olsa da, hele hele padişah olsa da, herkes kendisinin kulu olsa da fark etmez, mutsuzluğun had safhalarındadır. Bu derdine derman arar ve hakîmin birinden mutlu olan birisinin gömleğini giyerse mutlu olabileceğini öğrenir.
Kralın adamları, bütün ülkeyi arar, tararlar mutlu birine rastlayamazlar. Kimi zengin ama eşinden dertli, kiminin çocukları akıllı fakat kendisi yoksulluktan dertli, hâsılı hemen herkes bir şeyden yakınıp hayatından şikâyet etmektedir. Kralın adamları saraya dönmeye karar verip ormanlık bir yerden geçerken mutluluktan şarkılar söyleyen bir adamın sesini duyuverirler. Adam, eskice bir kulübenin içinde hem şarkı söylemekte ve hem de:
"-Allâh'ım, sana şükürler olsun. Bugüne dek ne istedimse verdin. Ben mutlu olmayayım da kim mutlu olsun?!" diye şükürler etmektedir.
Kralın adamları, bu mutlu adamın gömleğini sırtından almak için hemen içeri dalarlar. Bir de ne görsünler, adamın sırtında gömlek bile yoktur!..
Bu hikâyeden sonra insan düşünüyor; gerçekten kıskanılacak şeylere sahip olan mutsuzken, hiçbir şeyi olmayan insan mutlu... O zaman kıskanmak ne için ve ne diye?
Kıskançlık ve onun had safhası hased, haramdır dinimizde... Çünkü işin özünde Allâh'ın kulları arasındaki taksîmine râzı olmama vardır. Ebû'l-Leys Semerkandî Hazretleri, haset edenin şu beş kötülüğün içine düştüğünü söylüyor:
1-Hased edenin kederi ve gamı hiç bitmez.
2-Hased, onu daima günaha sokar, sevapları yok olur gider
3-Hased ettiği için kınanır, sevilmez
4-Allah Teâlâ, ona gazap eder.
5-Allâh'ın yardım ve ihsân kapıları kendisine kapanır.
Mâdem ki taksimatı yapan Allah -celle celâlühû-'dür; rızâ lâzımdır kullara... İyi niyet ve kadere rızâ... Kıskanç kimse, hiçbir şeyi elde edemez, etse de asla mutlu olamaz. Allâh'ın rızasına muhalif işlerde huzur yoktur zira..


Fatma Hale Liman


Konu Başlığı: Ynt: Kıskançlık ALLAH'a İsyandır
Gönderen: Rüveyha üzerinde 23 Nisan 2014, 02:20:22
Kıskanmak, aslın da kişinin kendisine zarar veren çok kötü bir haslet..Dizginlenemediği zaman zararları,oldukça fazla olabilir..Aslında insanoğlun da  fıtraten bir çok kötü haslet mevcud..Önemli olan nefis tebiyesi ve ve ahlakı güzelleştirebilmek..İnsaAlah Mevlam bizleri kötü hasletlerden uzak eylesin..Nefsimizle mücadele içerisinde olabilmeyi nasip eylesin inşaAllah..


Konu Başlığı: Ynt: Kıskançlık ALLAH'a İsyandır
Gönderen: Pelinay üzerinde 23 Nisan 2014, 08:07:06
Esselamü alekum; amin ecmain inşALLAH ....Rabbim bizleri her türlü kötü söz ve davranıştan muhafaza eylesin...KIskançlıkta da sınırı aşanlardan   eylemsin...
Kıskançlık öyle bir şey ki insanın içini yer bitiri.Bütün güzel amellerini yok eder.İnsanın kalp ve ruh huzursuzluğuna yol açar ki bu durum uzun süre geçmez...Kıskançlık ya sevdiğin ya da sevmediğinden gelir.....ama Kıskançlığın en büyük nedenini beklenen kkişilerden   yeterli sevginin görülememesi diye düşünüyorum.Kişi sevdiği de kendisini sevsin ,değer versin istiyor....Sevdiğini sahipleniyor..Ama ona duyduğu bu sevgi bazen aşırıya kaçabiliyor.....Bu da hem kendine hem de çevresine zarar veriyor,kişdie çeşitli psikolojik sorunalra bile yol açabiliyor....


Konu Başlığı: Ynt: Kıskançlık Allah'a İsyandır
Gönderen: Haktann üzerinde 12 Nisan 2015, 20:30:59
Ve Aleyküm Selam .
Ne Olursa Olsun Kimseyi Kıskanmamalıyız . Paylaşım İçin Allah Razı Olsun .


Konu Başlığı: Ynt: Kıskançlık Allah'a İsyandır
Gönderen: Ruhane üzerinde 11 Şubat 2016, 22:50:38
Kıskançlık insan ilişkilerini zedeleyen insanları birbirinden uzaklaştıran zararlı haslettir.. Kıskanan insanın ruhsal durumuda sıkıntıya girer.. mutsuzluk had safada olur.. buda yaşamını ceklimez hale bile getirir.. bu zararlı hasletten uzak olanlardan oluruz inşaallah


Konu Başlığı: Ynt: Kıskançlık Allah'a İsyandır
Gönderen: Rabia 7 üzerinde 12 Şubat 2016, 07:29:30
Ve aleykümselam.
AMİN AMİN AMİN.Kıskançlık insana öyle bir şey yapar ki.Kıskançlık yapan çok insan var ama onlarda kıskançlığını bitirirler ve Allah'a hizmet ederler inşallah. (AMİN).
Allah c.c razı olsun.


Konu Başlığı: Ynt: Kıskançlık Allah'a İsyandır
Gönderen: Sevgi. üzerinde 12 Şubat 2016, 08:15:07
  Aleyna Ve Aleykümüsselăm ecmain. Gerçekten insan tahammülsüz ,hırslı ve sabırsız yaratılmıştır. Başına bir fenalık gelince feryat eder, hayr dokundumu da kıskançlık ve cimri kesilir. Mevlam bizleri bu gibi kötü hallerden muhafaza eylesin inşaAllah..


Konu Başlığı: Ynt: Kıskançlık Allah'a İsyandır
Gönderen: SeLiNaY 8 üzerinde 18 Şubat 2016, 16:49:15
Selamun Aleykum
Kıskançlık çok kötü bir davranıştır. Kıskançlık yaparak kendimize zarar vermiş oluruz.Rabb'imiz bizleri kıskanç kişilerden eylemesin inşallah.
Allah razı olsun


Konu Başlığı: Ynt: Kıskançlık Allah'a İsyandır
Gönderen: Damla üzerinde 18 Şubat 2016, 17:49:19
Bismillah..Bir kardeş diğer kardeşi nasıl kıskanmıyo ve paylaşım yapıyorsa biz de öyle yapmalıyız..Zaten hepimiz kardeşiz..Bir müslüman kardeşini kıskanmamalı..Rabbim razı olsun..


Konu Başlığı: Ynt: Kıskançlık Allah'a İsyandır
Gönderen: Mehmed. üzerinde 23 Eylül 2019, 16:00:13
Ve aleykümüsselam Rabbim bizleri kötü hasletlerden arındırsın Rabbim paylaşım için razı olsun