> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Dini Konular > Dini makale ve yazılar  > Kilometre taşları
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Kilometre taşları  (Okunma Sayısı 782 defa)
18 Kasım 2010, 16:11:43
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 18 Kasım 2010, 16:11:43 »



Kilometre Taşları


İnsanlığın geçmişinde “kilometre taşları/işaret taşları” diye niteleyebileceğimiz pek çok olay vardır. Kimileri çok keskin kırılmalar, kimileri de tedrici gelişmelerin başlangıçları niteliğinde olmakla birilikte, bunlar insanlık için belli alanlarda birer dönüm noktası olmuşlardır: Tekerleğin icadı, sıfırın matematikte kullanılması, radyo dalgalarının bulunması, bilgisayarın yaşama girmesi.. Ya da Roma İmparatorluğunun kurulması, Haçlı Seferleri, Osmanlı Devletinin ortaya çıkışı, Fransız Büyük İhtilali, iki büyük Dünya Savaşı, petrolün gücünün anlaşılması, Demir Perde’nin yıkılması.. Yahut Yunan’da “felsefe”nin okullaşması, Abbasîler Dönemindeki “çeviri” furyası, Nizamiye Medreselerinin “eğitim”e başlaması, Rönesans, Reform, Aydınlanma Hareketleri, Evrim Teorisi, Tarihsel Materyalizmin dinleşmesi, Psikanalizin bilimsel bir yöntem sayılması.. Veya günümüzde toplumların/bireylerin biricik egemen inanışına dönüşen Ekonomizmin filizleşerek yaygınlaşması.. Ve irili ufaklı daha birçok şey...

Bir de insanların iç dünyalarını değiştiren ve iç dünyalarındaki bu değişiminin dışa da yansımasına kapı açarak yaşamlarını bütünüyle etkileyen olaylar vardır. İnsanların içinden Yüce Allah tarafından seçilip kendisine Elçilik verilen kimselerin gerçekleştirdikleri çağrının oluşturduğu eylemlerle başlayan büyük olaylar.. İster belli bir bölge ya da kavme gelmiş olsun, ister bütün bir insanlığa gönderilsin, her Elçi’nin çağrıya başlamasıyla birlikte dünya bütünüyle değişir, büyük bir dönüşüme sahne olur. İsterse bu Elçi’ye inanan hiç kimse çıkmasın; onun saçtığı tohumlar, kafalarda uyandırdığı sorgulama eğilimi başlı başına bir olay olarak yeter.

İlle de “işaret taşları” denilecekse, ancak bunlara denilmelidir; başkasına değil. Yukarıda sayıp durduğumuz şeyler, bunların yanında olsa olsa minicik dalgalanmalar, yüzeylerde titreşimlere yol açıcı olaylar...

Elçiler dolayımlı olarak gerçekleşen/gerçekleştirilen “insanların dünyasını değiştirici” bu olaylar arasında biri insanların soyunu, diğeri de imanını ilgilendiren iki ayrı dönüm noktası vardır ki, insanlık tarihine silinmez birer damga gibi oturmuşlardır. Çünkü bu oluşumlarla hem soy bakımından, hem inanç açısından dünya adeta yeniden kurulmuş; Yeryüzü yenilenmiştir.

Bunlardan insanı “soy” bağlamında ilgilendireni, hepimizin bildiği gibi, Nuh Tufanı… O tufanda Yeryüzünün tamamı, en azından Âdemoğullarının yaşadığı bölgelerin tümü sular altında kalmış; Nuh Âleyhisselâmın gemisinde bulunanlar dışındaki bütün insanlar yok olmuşlardır.1 Bu yüzden, Nuh Âleyhisselâm insanların soy bakımından “ikinci ata”sı olmaktadır.

İnsanların inançları bakımından dönüm noktası ise, İbrahim Âleyhisselâma Risalet/Nübüvvet görevinin verilmesi olayıdır. Adına ister Risalet diyelim, ister Nübüvvet, ister İslâm/İslâmiyet, İbrahim Âleyhisselâmın Elçiliği ile birlikte bu alanda da bir tür yenilenme olmuştur.

Nuh Tufanıyla, kökleri Âdem Âleyhisselâma uzanmakla birlikte, insan soyunun yenilenmesi gibi, İbrahim Âleyhisselâm ile de, yine damarları Âdem Âleyhisselâma dayanan, İslâm yenilenmiştir. Bir bakıma, insan soyunun Tufanda yok edilmesi örneği, insanların inançları da İbrahimî Öğreti’nin gelişi ile birlikte bütünüyle yenilenmiş; öncesinin üzerine adeta bir sünger çekilmiştir.

Gerçekten de, bugün yaşayan dinlerin tamamı şu veya bu yolla İbrahim Âleyhisselâma, O’nun öğretisine ulaşmaktadır. “İbrahimî Dinler” olarak adlandırılan İslâmiyet, Hıristiyanlık ve Yahudilikten başka,  bu küme içinde yer verilmeyen Brahmanlık, belki az sayıda inananı hala bulunan Sabiîlik, izleyicileri kalmamış olmakla birlikte Mecusîlik de, geçirdikleri dönüşümler sebebiyle İbrahimî Öğretiden büyük ölçüde uzaklaşmış olsalar da, aynı kaynağın verimleridir. Brahma adının “İbrahim”le benzeşmesinden tutunuz da, Brahma ile ilgili anlatılanların İbrahim Âleyhisselâmın yaşamıyla örtüşmesini, Zerdüşt’ün Elçi olup olmadığı konusunun İslâm Âlimlerince tartışılmış olmasını, Mandenlerin/Sabiîlerin ise Yahya Âleyhisselâma nispet edilmelerinde ihtilaf bulunmadığını hatırlarsak, bu vurgumuz daha iyi anlaşılır.

Bir noktaya daha değinmemiz gerekecek, burada: Kendini İdris Âleyhisselâma nispet eden Harranîler (bunlara Sabiî demek yanlıştır) ile Şit Âleyhisselâma dayandıklarını öne süren Mısırdaki Şisîler’in varlığı.

Şit ve İdris Âleyhisselâmlar, bilindiği gibi İbrahim Âleyhisselâmdan öncedir ve bu durumda da bu iki inancın taşıyıcılarının varlığı, öne sürdüğümüz “yaşayan dinlerin tamamı İbrahim Âleyhisselâm ulaşmaktadır” yollu belirlememizi sanki açmaza sokmaktadır. Bu görüntüye karşın şu bir gerçektir ki, İdris Âleyhisselâm nispetliler, onu Hermes adıyla öğretmen belleyip, işi tamamen felsefeye dökmüş, Şisîler de bir tarikata dönüşüp, bir bakıma Müslüman kitle içine girmiş bulunduklarından bu iki Elçi’nin dinlerinin “din” olarak yaşadığını söylemek artık mümkün değildir.

Öyleyse, Nuh Âleyhisselâmın, soy bakımından insanlığın “ikinci ata”sı oluşu gibi, İbrahim Âleyhisselâm da inanç bakımından insanlığın “ikinci ata”sıdır.

Nitekim Kur’an-ı Kerim’e baktığımızda, İslâm’ı tanıtmak/anlatmak üzere kullanılan ifadeler için her atıf/gönderme yapıldığında “İbrahim’in Dini” ibaresini görürüz.2 Daha önce Âdem,3 İdris,4 Hud5 ve Salih6 âleyhissellâmlara elçilik verildiği halde, gönderme hep “İbrahim”in adına yapılır.

Ondan önce gönderilenlerden olan Nuh Âleyhisselâm7 ile bağlantının bulunduğu ayetlerde de durum daha farklı değildir. Bunlardan birinde elçilerden söz alma olayı aktarılırken her ikisi bir arada anılır,8 bir diğerinde her ikisinin de “gönderildiği” bildirilir,9 bir diğer ayette ise Nuh Âleyhisselâm ve sonraki elçiler gibi Efendimiz Âleyhissalâtvesselâma da vahiy edildiği belirtilir ve bunlar arasında İbrahim Âleyhisselâmın da adı anılır.10

İbrahim Âleyhisselâm ile birlikte adı anılan kendisinden önceki elçilerden İdris Âleyhisselâmın anılışı ise,11 doğrudan doğruya “kendilerine nimet verilmiş elçilerden” olması bağlamındadır.12 On ayetten oluşan bu bölümde de, yine “Din” için öncekilere gönderme yoktur.13

İbrahim Âleyhisselâm ile kendisinden önceki elçiler arasında “İbrahim’in Dini” bağlamında bağlantı kurabileceğimiz tek elçi olarak, belki, Nuh Âleyhisselâmı gösterebiliriz. Çünkü “İbrahim de Nuh’un kolundandı” haberine sahip bulunuyoruz.14 Buraya “kolundandı” biçimindeki anlamını aldığımız kelimenin aslı, Kerim Kitap’ta “şiatihi” olarak geçmektedir; “Onun şiasındandı”… Şia, bilindiği gibi, “taraftar, yandaş, izleyici, kol” anlamında bir kelimedir. Bu ayete göre, İbrahim Âleyhisselâm, Nuh Âleyhisselâmın izleyicisi oluyor.

Bununla birlikte, “din” söz konusu edildiğinde, yine de “izlenen” Nuh Âleyhisselâma değil, onun “izleyicisi” İbrahim Âleyhisselâma, “İbrahim’in Dini” diye ona gönderme yapılıyorsa, bunu belki de iki seçenekle açıklayabiliriz:

Bunlardan ilki, burada kastedilen “şia”nın, izleyiciliğin, sonradanlık anlamında soyca o koldan olduğunu ifade ettiğini düşünmek. İkincisi ise, aradaki Hud ve Salih âleyhisselâmların kendi kavimlerine gönderilmiş olmalarına karşın, İbrahim Âleyhisselâmın da Nuh Âleyhisselâm gibi bütün insanlık nezdinde elçilikle görevlendirilmiş bulunması…

İdris Âleyhisselâmı izlediği Atamız Âdem Âleyhisselâm ile birlikte düşündüğümüzde, İbrahim Âleyhisselâmın Nuh Âleyhisselâmı “izliyor” olmasına karşın “Din” bağlamında “Nuh” değil de “İbrahim” adına gönderme yapılması olayını anlamak için üçüncü bir seçenek daha olduğunu görürüz.

Şöyle ki: Din/İslâm, Atamız Âdem Âleyhisselâm ile gelmiş olmakla birlikte, Nuh Tufanı öncesinde yaygın bir biçimde İdris Âleyhisselâmın adıyla bilinmiş ve yayılmış olsa gerek. Tufan sırasında Nuh Âleyhisselâma inananlar dışındaki bütün insanların telef olmasına ve dolayısıyla onlarla birlikte dinlerinin de ortadan kalkmış bulunmasına karşın, Tufandan sonra bir dinin ve üstelik de İdris Âleyhisselâma izafeten tekrar Mezopotamya’da görülmesi, bizde, bu kanının oluşmasına yol açmaktadır.

Zayıf bir olasılıkla Gemiye binenlerden biri mi bu dini “yeni” dünyaya taşıdı; yoksa hala bugün de Harranîler tarafından “İdris’in Kitabı” diye gösterilen kimi yazılar bulundu da mı bu “din” ortaya çıktı; bunu bilemiyoruz. Bildiğimiz bir şey varsa, “İdris”in ilk öğretmen olarak nitelendirildiği ve adına Hermetizm denilen bu öğretinin varlığını çok geniş bir alana yayılmış olarak sürdürüyor olduğudur. İster Hindu Dinleri bağlıları, ister Yahudiler, ister Hıristiyanlar, ister Müslümanlar, ister başta Masonluk ve Tapınak Şövalyeleri olmak üzere bütün gizli örgütlerin mensupları olsun.. Bunlar arasında çok geniş bir kitlede ve kiminde “Hermetizm”, kiminde “Tasavvuf”, kiminde “Mistisizm” ve kiminde de başka adlarla sürüp giden ve andıklarımız arasında semavî olan dinlerden bir bölümünü bütünüyle, bir kısmını da kısmen bozmuş/yozlaştırmış olan bir yaygınlık içinde hem de…

Nuh Âleyhisselâm kendisine indirileni Tufandan kurtulmuş olan kavmine tebliğ etmişti. Hud ve Salih Âleyhisselâmlar ile ilgili haberlerden öğrendiğimize göre de, onlar ancak kendi kavimlerinin sapkınlıkları ve çirkinlikleri ile savaşmışlardı. İbrahim Âleyhisselâm ise, işte, inançları arasına gök cisimlerine tapınmayı da katmış bulunan bu andığımız inançla karşılaşmış ve kavgasını onlara karşı vermişti.  Demek ki, artık, “İdris’in Dini” diye öne sürülen inancın/öğretinin karşısında bir de onunla savaşan “İbrahim’in Dini” vardı… Birincisi, Nuh Tufanında inananları ile birlikte yok edilen; ikincisi ise, ilk kez Atamız Âdem Âleyhisselâma indirilmiş olmakla birlikte Nuh Tufanından sonra Nuh Âleyhisselâma indirilen ile “yenilenen” din. Ve ilkine karşı savaşımı sürdüren İbrahim Âleyhisselâm olduğu için adlandırma da “İbr...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Kilometre taşları
« Posted on: 26 Nisan 2024, 15:43:23 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Kilometre taşları rüya tabiri,Kilometre taşları mekke canlı, Kilometre taşları kabe canlı yayın, Kilometre taşları Üç boyutlu kuran oku Kilometre taşları kuran ı kerim, Kilometre taşları peygamber kıssaları,Kilometre taşları ilitam ders soruları, Kilometre taşlarıönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes