> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Dini Konular > Dini makale ve yazılar  > Kıblesi Diri Toplumlar
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Kıblesi Diri Toplumlar  (Okunma Sayısı 607 defa)
13 Kasım 2010, 14:57:52
Zehibe

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 31.681



Site
« : 13 Kasım 2010, 14:57:52 »



Kıblesi Diri Toplumlar

Ahmet Taşgetiren

“Durdum divanına...

Uydum Kur’ân’ına...

Yönüm Kıbleye...

Kıblem Kâ’be’ye...

Yer küreyi düşündüğümüzde, milyonlarca Müslüman, günün beş vaktinde, kalbini namaz niyetinde toparlayıp oraya yöneliyor...

Milyonlarca kalb Ka’be’ye raptoluyor.

Kıble, kalpleri Ka’be etrafında toparlıyor ve bir bütün halinde Yaratan’a sunuyor.

Günde beş akit milyonlarca kalbten oluşmuş bir buket sunuluyor Yaratan’a...

Kıble şuuru, kalbi dağınıklıktan, sapmalardan, savrulmalardan kurtaran, toparlayan ve sürekli yön hassasiyeti içinde tutan bir şuur hali.

İslam, bunu Müslümanın olmazsa olmaz bir kalb diriliği olarak vaz’etmiş.

Namaz Müslümanın olmazsa olmazı ve Kıble namazın olmazsa olmazı.

Namaz nasıl, günü gün yapan bütün köşe başlarında, yani sabah, öğle, ikindi, akşam, yatsı vakti, insanı, Yaratan’ın huzuruna çağırıyor, ve böylece Yaratan’la sürekli kalbi rabıta kurulmasını temin ediyorsa, Kıble hassasiyeti de, namaz bünyesinde kalbi, dünyevi dağılmalardan,  savrulmalardan, kayboluşlardan çekip toparlayan bir misyon ifa ediyor.

Kıble hassasiyeti, Müslümanda bulunması gereken “İstikamet” bilincinin bir gereği. Müslüman kişiliği, başka başka yollarda değil, dosdoğru yolda - sırat-ı müstekıymde bulunma gibi bir zarurete bağlı ise, sırat-ı müstekıymde bulunmak da, kalbde, mutlak bir kıble işareti bulunmasına bağlıdır.

Kalbte yer etmiş bir sıratı müstekıym ibresi Kıble.

“Fe eyne tezhebuuun? Nereye gidiyorsunuz?”

İnsan, yer yüzünde sürekli yolculuk halinde. Hayat bir yolculuktan ibaret. Gökte, yerde, yerin altında seyrederken kalbin odaklandığı soru şu:

Kıbleniz neresi?

Kuzey, güney, doğu, batı, neresi?

Yönlerin bizatihi bir anlamı yok. Yönler bir iman ve hayat tercihini ifade ediyorsa, işte orada Kıble tercihi başlıyor ve İslam, mü’minlerden kalblerini, “Allah’ın evi”ne yöneltmesini istiyor.

Müslüman gittiği her yerde ilk iş olarak, Kıbleyi arar. Çünkü az sonra namaz vardır. Namaz, yani Rabbin divanına duruş eylemi. Namaz, yani varoluşun sırrını idrak eylemi.  Namaz günde 5 kere “Lebbeyk Allahümme leybbek – Çağrına uydum geldim Yarabbi” deyip esas duruşa geçme eylemi. Namaz, yani kulluğun en anlamlı sunumu.

Eğer Müslüman namaz duyarlılığını kaybetmemişse, Rabbi ile kalbi rabıtalarını da kaybetmemiş demektir.

Rabbi ile kalbi rabıtalarını kaybetmeyen insanın Kıble bilinci de kaybolmaz.

Bunlar, Müslüman kişiliği için birbirini besleyen damarlardır.

Bunun zıddına, gittiği yerde Kıble arayışı olmayan insan, namazla irtibatında problem olan insandır.

Namazla irtibatında problem olan insanın ise, Müslümanca bir hayat hassasiyeti içinde bulunması zordur.

Bu anlamda Kıble hassasiyeti, Müslüman kişiliği açısından bir bilinç diriliği gibidir.

Kabe, Hac mevsimlerinde apayrı bir gerçeklik olarak girer Müslümanın dünyasına...

Günün beş vaktinde yöneldiği Ka’be, artık gözle müşahhas olarak görmek için, etrafında pervane gibi dönmek için, eteklerine tutunmak için durur ufkunda...

Hac ömürde bir defa, gücü yetene farz kılınmıştır.

Ama Ka’be orada durur ve yılın bütün mevsimlerinde, günün bütün saatlerinde, dakikalarında, saniyelerinde ziyaretine gelenlerle, kalben ona yönelenlerle  buluşur.

Ka’be, Allah’ın, yer yüzünde ilk inşa edilen evidir.

Kur’an’ın bize öğrettiğine göre, insan nereye yönelirse yönelsin, Allah’ın zatı oradadır. Allah elbette mekandan münezzehtir, ona bir mekan isnad edilemez. Bu manada Ka’beye yönelmek, asla Ka’be’ye tapınmak anlamına gelmez.

Ka’be, kalblerin tevhid ve ubudiyyette odaklaştığı bir makamdır. Ka’be bu manada taştan inşa edilmiş bir yapıdan öte bir şeydir. Ka’be belki de bizatihi kalbin kendisidir. Denebilir ki, kalbler yönele yönele, Ka’be’yi tevhidle yoğrulmuş bir mümin kalbine dönüştürmüştür.

Sufilerin, kalb ile Ka’be arasında alakalar kurması ve zaman zaman kalbi öne geçirmesi, Ka’be’yi bizatihi kalbe dönüştürmelerinden dolayı olmalıdır.

Mü’minler hacca gider, Arafat’a varır, dünyevi statülerden soyunur, Mahşer’i görür, Rabbin divanında durur, büyük muhasebede hayat defterinin hesabını verir, derin yakarışlarla, af dilekleriyle hücreleri yenilenir, sonra Ka’be ile gönül gönüle bir buluşma yaşar, etrafında aşıkane döner, onu içine alır, her çizgisini yüreğine nakşeder, onunla “Kıble ahdi”ni, şuurunu yeniler ve yurduna döner.

Tıpkı mü’minin camiye girip, kalbini ve bedenini namazla buluşturup, kıyam ile, rüku ile, secdelerle donanıp, sonra yeniden hayatın içine yönelmesi gibi...

Kıble diriliği, asıl, hayat içindeki savrulmaları önlemek içindir.

Yoksa insan, Ka’benin yanına varırsa, zaten onun cazibesi kuşatacaktır onu. Onu, etrafında pervane gibi döndürecektir.

Arafat’a varıp da, duaya durmamak mümkün mü? Birkaç milyon yürek, ilahi rahmeti sağmak için çırpınırken, onlardan kopup, ayrı mekanlarda dolaşmanın mümkünü var mı?

İnsan namaz için camiye girdiğinde de cami tarafından kuşatılır. Her camide, her mihrapta,  Ka’be ruhaniyetinden akisler mutlaka vardır.

Bir anlamda yeni doğan bebeklerin korunup gözetildiği küvözler gibidir bu iklimler.

Bir anlamda steril, kirlerden, günahlardan olabildiğince arınmış iklimlerdir.

Ama buralarda devamlı kalınmaz.

Hac ömürde bir keredir ve hac günleri sınırlıdır, gelir ve geçer. İnsanlar mukaddes beldelere gider ve dönerler.

Namaz saatleri de sınırlıdır. 5 vakti toplasanız, 24 saat içinde bir – iki saati bulur, bulmaz. İster istemez camiden çıkılır.

Cami dışında hiç de steril olmayan bir hayat vardır.

İşte hüner, bu, şeytanın taşlandığı ve kovulduğu iklimlerden ayrılıp, dünya gerçeğine dönüldüğünde, o iklimi koruyabilmektir.

Hayati soru şudur:

Hacca giden, Ka’be’yi içine alıp getirebiliyor, artık bundan böyle, yüreğinde bir Ka’be damarının atışını hissederek yaşıyor mu?

Namaza duran mü’min, Kıble’nin kazandırdığı, Rabbin huzuruna duruşun inşa ettiği istikamet hassasiyeti içinde bir hayat kurabiliyor mu?

“Zayıf atın kıblesi olmaz” diye bir halk deyişi vardır.

Yani, ayaklarında ya da vücudunda derman olmayan bir atı, bir istikamette tutma imkanı yoktur. En küçük bir darbe savurur, yıkar onu.

İnsan da farklı değildir.

İnsanın kıble hassasiyeti, fiziki bir dayanıklılık meselesi olmasa da, mutlak surette kalbi bir dayanıklılık meselesi olduğu muhakkaktır.

Hacca giden Arafat duasını kalbine nakşetmeli.

Ka’be’yi tavaf eden, Ka’be’yi bir kıble ibresi gibi yüreğine kazımalı.

Camiye giren, kıbleye yönelişin ahengini yüklemeli kalb atışlarına...

Müslüman toplum, bir kıble toplumu haline gelmeli.

Her yıl, onbinlerce insanını Ka’be ile buluşmaya gönderip, sonra da, Kıble ile ilişkileri problemli bir toplum olmanın Müslümanca bir hassasiyet içinde izahı kolay olmaz.

Deriz  ki bu yıl da mukaddes yolculuğa çıkanlar, daha yola çıkarken, kalblerini, Ka’be’yi içine koyup gelebilecek kıvama getirmeli, ve döndükleri coğrafyalarda Kıblesi diri olan toplumlar inşa etmek için oralarda ne alabiliyorsa almalıdır.

Müslüman toplumlar Kıblesini şaşırmış toplumlar olmaktan kurtulduğunda, dünya değişecektir.

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Kıblesi Diri Toplumlar
« Posted on: 27 Nisan 2024, 07:25:17 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Kıblesi Diri Toplumlar rüya tabiri,Kıblesi Diri Toplumlar mekke canlı, Kıblesi Diri Toplumlar kabe canlı yayın, Kıblesi Diri Toplumlar Üç boyutlu kuran oku Kıblesi Diri Toplumlar kuran ı kerim, Kıblesi Diri Toplumlar peygamber kıssaları,Kıblesi Diri Toplumlar ilitam ders soruları, Kıblesi Diri Toplumlarönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes