๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Dini makale ve yazılar => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 25 Haziran 2010, 15:10:53



Konu Başlığı: Kıble istikametli yaşamak
Gönderen: Sümeyye üzerinde 25 Haziran 2010, 15:10:53
Kıble istikametli yaşamak



Her Müslüman kıble istikametli yaşamayı arzu eder Her hayırlı işimizde kıbleye yöneliriz Kıbleye saygımızdan dolayı ayak uzatmaz, tuvaletleri buna dikkat ederek yaparız Yeryüzü Müslümanları hep birlikte ibadetlerinde Mescid-i Haram’a yönelirler Çünkü Mekke’deki Mescid-i Haram Müslümanların kıblesini temsil ederken, Mescid-i Haram’ın içindeki Kâbe de kıblenin kalbini teşkil eder Bu sebeple bizler hem ibadetlerimizde hem de diğer bütün hayırlı ve helal olan işlerimizde kıbleye yöneliriz, kıbleye yönelerek yapılan işlerde hayır, bereket ümit ederiz Yani kıble istikametli bir hayat yaşamak isteriz Nitekim kurbanımızı kıbleye yönelik olarak keseriz Zemzemi kıbleye yönelerek içeriz Hatta en sonunda mezarımızda da kıbleye yönelik olarak yatarız Hülasa, kıbleye yönelmeyi hayatımızın hayır ve bereketi olarak biliriz Buna mukabil **** işlerimizde de aksi istikamete yönelmeyi bir edep ve saygı gereği olarak görürüz Bundan dolayı ayağımızı kıbleye doğru uzatmaz, yıkanırken çıplak olunduğu için kıbleye yönelmez, yanımızı çeviririz Tuvalet taşı kıbleye yönelik konmuş dahi olsa biz yine yana meyleder, o halde iken kıbleye yönelik olmaktan haya ederiz İnşaat yapanlar da tuvalet taşlarını kıbleye yönelik koymamaya baştan dikkat eder, gaflette bulunmazlar Ayrıca kıble anlayışımız dar ve küçük de değildir Kıble, Kâbe’nin hem altına aşağı, hem de üstüne yukarı devam eden uzunlukta sonsuz bir manevi direk sayıldığından yerin dibine aşağı inen de, göklerin üstüne yukarı yükselen de kıbleye yönelebilir Önünden geçtiğini tasavvur ettiği manevi direği her yerde hedefinde hayal edebilir Derinliği böylesine sonsuz olan kıblenin bir de sağına soluna doğru kırk beş derecelik genişliği de söz konusudur Yani kıble bir (nokta) değil bir (yöndür) Ayetin ifadesiyle (Mescid-i Haram yönü) Bu sebeple Mekke şehri içinde olanlar Kâbe’yi görerek kıbleye yönelmeleri gerekirken uzakta olanların sadece Kâbe cihetine yönelmeleri kifayet eder, aynı noktaya isabet şartı aranmaz Kıblenin bu derinlik ve bu genişliğinden dolayıdır ki bazı evlerde ve camilerde kıble tartışmasına gerek olmaz Çünkü bilinen kıble tarafına yönelmek yeterli sayılır Kıblenin zıddına bilgi yoksa kıbleye şüphe ile bakmaya gerek de yoktur Ancak, kıblesi bilinmeyen yerde sorularak namaza durulur, isabet etmediği sonradan anlaşılsa da namaz tamamdır Şayet sormadan namaza durmuş da isabet etmediği anlaşılmışsa namazın iadesi gerekir Çünkü kıblenin bilinmediği yerde rastgele durulmaz, bilenlerden sorularak kılınması gerekir Hacca gitmiş olan hanımlar muayyen hale maruz kalırlarsa kıblemiz olan Mescid-i Haram’a saygılarından dolayı bu halde iken girmezler Dolayısıyla da tavaflarını yapamazlar Muayyen halleri duracak, gusledip temizlendikten sonra kıblemize girip tavaflarını yapacaklardır Bu endişeden dolayı bazı hanımlar hacca giderken mazeretlerini durduracak ilaçlar alıyor, böyle bir zorlukla karşılaşmayı da o ayda önlemiş oluyorlar Ömer bin Abdülaziz’in hocası meşhur alim Said bin Müseyyeb’in bir asra yaklaşan ömrünün son dakikalarını yaşarken bir ara gözlerini yumduğunu görenler hemen yatağının iki ucundan tutup çevirirler Bu sırada gözlerini açan Said bin Müseyyep sorar: - Ne yapıyorsunuz? Derler ki: - Yüzünüzü kıbleye döndürmek için yatağınızı kıbleye çevirdik! Elini yorganının altından çıkarıp havada büyük bir esefle sallayarak söylenir: - Koskoca bir ömrü geride bırakan Said bin Müseyyeb şimdiye kadar yüzünü kıbleye dönememiş de son anında sizin yardımınızla kıbleye yöneliyorsa yazık olmuş onun kıblesiz geçen hayatına! Şimdi soru şudur: - Acaba bizim kıble ile ilgimiz ne kadardır? Kıble istikametli bir hayat yaşıyor muyuz? Yoksa bizim de mi hayatımıza yazık oluyor?


AHMED ŞAHİN