๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Dini makale ve yazılar => Konuyu başlatan: ღAşkullahღ üzerinde 02 Haziran 2010, 16:26:10



Konu Başlığı: Kibir ve tevazu
Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 02 Haziran 2010, 16:26:10
Kibir ve Tevazu

Kibir psikolojik bir hastalıktır. Hataların başı ve insanın en büyük düşmanıdır. İblis’in Cennetten kovulmasına sebeptir.

Kibirli insan kendini herşeyin merkezi ve doğrunun kaynağı sayar. Kendinde kusur, başkalarında meziyet görmez. Hasta olduğunun farkına varamayan, dolayısıyla da tedavi ihtiyacı duymayan hasta gibidir. İlaç kabul etmez, nasihat dinlemez. Kusurlarını görmeyen, gösterilmesinden de hoşlanmayan kimse kendini mahvettiği gibi, etrafındakileri hatta bütün bir dünyayı bile mahvedebilir. Nemrutlar, Firavunlar, Neronlar, Ebu Cehiller, eski ve yeni diktatörler hem kendilerini hemde toplumlarını felakete sürüklemişlerdir.

Yüce Allah insana haddini şöyle bildirmektedir: “Yeryüzünde böbürlenerek yürüme. Çünkü sen ne yeri delebilirsin, ne de boyca dağlara ulaşabilirsin?” (İsra: 37)

İnsan hem başının üstündeki engin dağları hem de ayağının altındaki uçsuz bucaksız yerleri görüp mütevazi olmayı öğrenmelidir. Yeryüzü, olanca genişliğine rağmen insanların ayakları altına serilmiş, âdeta ayaklarını öpmekte, dağlarda olanca ululuğuna rağmen tepelerinden insanlara yol ve geçiş vermektedir. Mevlana ne güzel söylemiş: “Deniz olanca büyüklüğüne rağmen bir saman çöpünü başının üzerinde gezdirmektedir.”

Tevâzu saygının en güzel ifadesidir. Tevâzuyu en güzel sergileyen de Hz. Peygamberdir.

Hz. Peygamber’den

Tevâzu Örnekleri:

• Hz. Ömer’den rivayet edildiğine göre Efendimiz şöyle buyurmuştur: Hrıstiyanların, Meryemoğlu İsa’yı aşırı şekilde methettiği gibi beni övmede ileri gitmeyin. Bana, Allah’ın kulu ve elçisi deyin, kâfidir.

• Enes (r.a)’in bildirdiğine göre; birisi Rasûlullah’a gelip: “Ey en hayırlımız! En hayırlımızın oğlu! Ey Efendimiz! Ey Efendimizin oğlu” dedi. Bunun üzerine Allah Rasûlü: “Ey insanlar yerli yerinde konuşun, şeytan sizi şaşırtmasın. Allah beni hangi makamda görüyorsa, siz de o makamda görün. Ben sadece Allah’ın kulu ve elçisiyim.”

• Hz. Aişe’nin haber verdiğine göre bir keresinde Rasûlullah’a yemek getirildi. Ben de: “Dayanarak yeseniz! Zira yaslanarak yemek daha rahattır” dedim. Gördüm ki Rasûlûllah başını yere eğdi. Nerede ise alnı ile yeri süpürecekti. Sonra buyurdular ki; “Kul nasıl yerse, ben de öylece oturarak yerim, dayanarak değil.” Hz. Aişe dedi ki; ölünceye dek Rasûlûllah’ı yaslanarak yemek yerken görmedim.

• Enes b. Malik’in bildirdiğine göre Allah Rasûlü kaba yün elbise giyer, eşeğe biner, elbisesini yere serip oturur, yaşlıların davetini kabul eder, keçiyi dizleri arasına alıp sağar, sadece paça çorbasına davet edilse bile giderdi.

• Hz. Peygamber (s.a.v)’e; “Sana yüksekçe bir yer yapsak da insanlara oradan hitab etsen” denildiğinde: “Cenab-ı Hakkın beni yüceltmesi için-veya kendi katına çekip vefat ettirinceye kadar- ökçemin etrafında toplanacak şekilde aranızda olmaya devam edeceğim” buyurdular ve şunu ilave ettiler: “Beni hakkımdan fazla yüceltmeyin. Allah beni Peygamber yapmazdan önce kul yaptı.”

• Hz. Peygamber (s.a.v) hastaları ziyaret eder, cenazelere katılır, büyük-küçük, fakir-zengin herkesin davetini kabul eder, eşeğe binerdi. Hayber, Kurayza ve Nadir savaşlarında liften yapılmış bir iple yularlanmış br merkep üzerindeydi, altında liften bir yaygı vardı.

• Efendimiz şöyle buyurmuşlardır: “Kim yün elbise giyer, ayağına terlik geçirir, eşeğine biner, koyununu sağar, aile fertleriyle birlikte sofraya oturursa Allah ondan kibri uzaklaştırır. Ben kul oğlu kulum. Kul gibi oturur, kul gibi yerim. Bana mütevazi olmanız emredildi. Kimsenin kimseye üstünlüğü yoktur. Allah’ın rahmet eli bütün yaratıklara açıktır. Kim kendini üstün görürse Allah onu alçaltır. Kim de mütevazi olursa Allah da onu yüceltir. Bir kimse Allah’ın hakimiyetine göz dikerek bir karış yürürse Allah mutlaka onu yüz üstü yere serer.”

• Ebu Hureyre’den şöyle nakledilmiştir: Hz. Peygamber’de diktatörlerde olmayan üç haslet vardı. Eşeğe biner, kim davet ederse etsin icabet eder, yere düşen hurmayı alıp siler ve ağzına kordu

• Hz. Peygamber (s.a.v) fatih olarak Mekkeye girerken insanlar kendisini yüceltmesin diye tevâzudan başını bineğin üzerine değecek şekilde eğdi.

• Simsiyah bir köle bile Rasûlûllaha gelir, O’nun elinden tutar, istediği yere götürür. İhtiyacını anlatırdı.

Rasûlullah yürürken yanımda kalabalıklar olsun istemedi. Asla kapıcı edinmedi. Kimseye kapısını kapamadı. İsteyen O’na kavuşurdu, yere oturur, yemeğini yere kor, kaba elbise giyer, terkisine başkasını alır, yemekte parmaklarını yalardı.

• Yanında titreyen birisine şöyle dedi: “Sakin ol, ben kral değilim. Ben ancak güneşte kurutulmuş et yiyen Kureyş’li bir kadının oğluyum.”

•Allah Rasûlü şöyle buyurmuştur: “Allah’ın her peygamberi koyun çobanlığı yapmıştır.” Sende mi ey Allah’ın Rasûlü dediklerinde: Evet, bende Mekkelilerin koyunlarını basit bir ücret karşılığında güttüm, diye cevap vermişlerdir.

• Rasûlullah ashabından bir grup insanla birlikte yolda idi. Bir kadın geldi ve: “Ey Allah’ın Rasûlü! Sana ihtiyacım var” dedi. Efendimiz de: “Yolun en yakın yerine otur, ben de yanına oturayım” dedi, kadın oturdu. Efendimiz de yanına oturup derdini giderdi.

• Allah Rasûlü şöyle dua ederdi: “Ya Rabbi! Sana söz verdim beni sözümden döndürme. Ben ancak bir beşerim. Herhangi bir mü’mine eziyet ettim, azarladım, dövdüm veya lanet ettiysem bunlar onun için, kıyamet gününde Sana yaklaştıracak namaz, zekat vs. ibadetler haline çevir.”

• Abbas oğlu Fazl anlatıyor: Hastalandığı zaman Rasûlullah’ın yanına vardım, başında kırmızı veya sarı bir sarık vardı. Bana: Ey amcamın oğlu! Bu sarığı al, başıma sıkıca bağla dedi, ben de bağladım. Sonra bana dayanarak mescide girdik, şöyle seslendi: Ey insanlar! Ben de sizin gibi bir inasnım. Öyle zannediyorum ki aranızdan ayrılma zamanı yaklaştı. Kimin şahsiyetini incitmişsem, kimin kılına dokunmuşsam, kimin malına el sürmüşsem işte Muhammedin şahsiyeti, işte saçı, işte vücudu. Kalkın kısas yapın. Hiç kimse, ben Muhammedin düşmanlığından ve kininden korkarım demesin. Çünkü düşmanlık ve kin benim tabiatımdan değildir.¸

 

Kaynak: İbn Asakir, Muhtasar-u Tarih-i Dimaşk. 2/240-245. Beyrut-1984.

yüceltmeyin. Allah beni Peygamber yapmazdan önce kul yaptı.”

• Hz. Peygamber (s.a.v) hastaları ziyaret eder, cenazelere katılır, büyük-küçük, fakir-zengin herkesin davetini kabul eder, eşeğe binerdi. Hayber, Kurayza ve Nadir savaşlarında liften yapılmış bir iple yularlanmış br merkep üzerindeydi, altında liften bir yaygı vardı.

• Efendimiz şöyle buyurmuşlardır: “Kim yün elbise giyer, ayağına terlik geçirir, eşeğine biner, koyununu sağar, aile fertleriyle birlikte sofraya oturursa Allah ondan kibri uzaklaştırır. Ben kul oğlu kulum. Kul gibi oturur, kul gibi yerim. Bana mütevazi olmanız emredildi. Kimsenin kimseye üstünlüğü yoktur. Allah’ın rahmet eli bütün yaratıklara açıktır. Kim kendini üstün görürse Allah onu alçaltır. Kim de mütevazi olursa Allah da onu yüceltir. Bir kimse Allah’ın hakimiyetine göz dikerek bir karış yürürse Allah mutlaka onu yüz üstü yere serer.”

• Ebu Hureyre’den şöyle nakledilmiştir: Hz. Peygamber’de diktatörlerde olmayan üç haslet vardı. Eşeğe biner, kim davet ederse etsin icabet eder, yere düşen hurmayı alıp siler ve ağzına kordu

• Hz. Peygamber (s.a.v) fatih olarak Mekkeye girerken insanlar kendisini yüceltmesin diye tevâzudan başını bineğin üzerine değecek şekilde eğdi.

• Simsiyah bir köle bile Rasûlûllaha gelir, O’nun elinden tutar, istediği yere götürür. İhtiyacını anlatırdı.

Rasûlullah yürürken yanımda kalabalıklar olsun istemedi. Asla kapıcı edinmedi. Kimseye kapısını kapamadı. İsteyen O’na kavuşurdu, yere oturur, yemeğini yere kor, kaba elbise giyer, terkisine başkasını alır, yemekte parmaklarını yalardı.

• Yanında titreyen birisine şöyle dedi: “Sakin ol, ben kral değilim. Ben ancak güneşte kurutulmuş et yiyen Kureyş’li bir kadının oğluyum.”

•Allah Rasûlü şöyle buyurmuştur: “Allah’ın her peygamberi koyun çobanlığı yapmıştır.” Sende mi ey Allah’ın Rasûlü dediklerinde: Evet, bende Mekkelilerin koyunlarını basit bir ücret karşılığında güttüm, diye cevap vermişlerdir.

• Rasûlullah ashabından bir grup insanla birlikte yolda idi. Bir kadın geldi ve: “Ey Allah’ın Rasûlü! Sana ihtiyacım var” dedi. Efendimiz de: “Yolun en yakın yerine otur, ben de yanına oturayım” dedi, kadın oturdu. Efendimiz de yanına oturup derdini giderdi.

• Allah Rasûlü şöyle dua ederdi: “Ya Rabbi! Sana söz verdim beni sözümden döndürme. Ben ancak bir beşerim. Herhangi bir mü’mine eziyet ettim, azarladım, dövdüm veya lanet ettiysem bunlar onun için, kıyamet gününde Sana yaklaştıracak namaz, zekat vs. ibadetler haline çevir.”

• Abbas oğlu Fazl anlatıyor: Hastalandığı zaman Rasûlullah’ın yanına vardım, başında kırmızı veya sarı bir sarık vardı. Bana: Ey amcamın oğlu! Bu sarığı al, başıma sıkıca bağla dedi, ben de bağladım. Sonra bana dayanarak mescide girdik, şöyle seslendi: Ey insanlar! Ben de sizin gibi bir inasnım. Öyle zannediyorum ki aranızdan ayrılma zamanı yaklaştı. Kimin şahsiyetini incitmişsem, kimin kılına dokunmuşsam, kimin malına el sürmüşsem işte Muhammedin şahsiyeti, işte saçı, işte vücudu. Kalkın kısas yapın. Hiç kimse, ben Muhammedin düşmanlığından ve kininden korkarım demesin. Çünkü düşmanlık ve kin benim tabiatımdan değildir.

Alıntı


Konu Başlığı: Ynt: Kibir ve tevazu
Gönderen: sultan aktay üzerinde 06 Nisan 2015, 15:06:29
kibir tedavisi olmayan bir hastalıktır nede ilacı vardır. kibir iblisin cennettn kovulmasına neden  olmuştr


Konu Başlığı: Ynt: Kibir ve tevazu
Gönderen: Haktann üzerinde 09 Nisan 2015, 14:09:01
Ve Aleyküm Selam . Yüce Allah Bizleri Kibirden Uzak Eylesin İnşallah . Kibir İblis'in Cennetten Kovulmasına Neden Olmuştur . Paylaşım İçin Allah Razı Olsun .