๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Dini makale ve yazılar => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 07 Temmuz 2010, 18:22:52



Konu Başlığı: kendimi arıyorum gören var mı
Gönderen: Sümeyye üzerinde 07 Temmuz 2010, 18:22:52
kendimi arıyorum gören var mı...  

KALPLERİMİZ ÇOK GENİŞTİ İÇİNİ HEP BEN’LERLE DOLDURDUK SANKİ BEN’LER KALPLERİMİZİ DAHA DA GENİŞLETTİ KALPLERİMİZ GENİŞLEDİ GENİŞLEMESİNE AMA İÇİNDE O KADAR ÇOK BEN VARDI Kİ SEN’LERE YER KALMADI KALPLERİMİZİ BEN’LERDEN SEN’LERE AÇMAYI BAŞARAMADIK BUNU BAŞARMANIN BELKİ DE TEK YOLU VARDI… BEN’İ ÖLDÜRMEK
kendimi arıyorum gören var mı...
Mevlana Mesnevi’sinde bir hikâye anlatır:
Bir adam, dostunun kapısına gelip, kapısını çalar İçeriden gelen ses:
-Kapıyı çalan da kim, diye sorar


Adam:
-BEN’im, diye cevap verince, dostu:
-Git, şimdi zamanı değil, sonra gel der
-Adam, kapıdan ayrılır ve bir yıl dostunun hasretiyle yanıp tutuşur Bir yılın sonunda dostunun kapısına tekrar gelir Reddedilme korkusuyla kapıyı çalar
İçeriden gelen ses:

-Kim o, diye sorar Adam:
-SEN’im, diye cevap verir
Dost, adamı içeri davet eder:

-Mademki BEN’sin, içeri gir Ev dar iki kişi sığmıyor, der

Kaçımızın SEN’ im diyebileceği, ruhunu birleştirebileceği bir dostu var? Kaçımız BEN’ini SEN yapmayı başarabildi? İşimiz hep BEN'lerle Çok sevdiğimizi söylediğimiz halde SEN’im diyemiyoruz sevdiğimize Ya sevgimizde bir problem var ya da BEN’imizde Eğer sevdiğimizle SEN olabilseydik, arada mesafeler olsa bile SEN'imiz hep yakın olurdu Bu yüzden “gözden ırak olan gönülden de ırak olur” sözü, SEN olamayan BEN’ler için doğru olsa gerek SEN olmayı başarabilseydik maddi mesafelerin bir önemi olmaz, gözümüzden ıraklık, gönlümüzdeki ıraklığa engel olurdu

Biz BEN’likleri ne zaman aşarsak SEN’likler o kadar yanı başımızda olacak “Gerçek aşk” da bu olsa gerek SEN-BEN değil, sevdiğimizle bir olmak

BEN’ini Leylası ile SEN yapan Mecnun’a "adın ne?" diye sorduklarında, "Leyla" diye cevap vermişti Mecnun’un karşısına bir gün Leyla çıktığında, önce onu tanıyamamış, Leyla olduğunu anladığında ise ona şunları söylemişti; “Bir bütün idim ben Leylâ ile Sense Leylâ’yım diyorsun Sen Leylâ isen eğer; beni yakmaya hayalin yeter, takatim yok sana kavuşmaya Varlığı olmayan bir zerreye aynadan ne fayda? Canım gideli hayli zamandır, cismindeki bir başka candır; bir özge candır Sensin beni benden ayıran, uzaklaştıran Ben yokum, senin tecellin var Vuslatının ağır yükünü kaldıramam ki Önceleri sen vardın, şimdi ben yok oldum Manevi dünyamda dostum daima sensin”(2) Leyla öldüğünde ise Mecnun’a "Leyla ölmedi mi?" diye sorduklarında "Hayır, BEN Leyla’yım" diye cevap vermişti

Hallac-ı Mansur, 'tan başka her şeyin batıl ve yalnız 'ın hak olduğuna kesin kanaat getirince, “sen kimsin?” sorusuna muhatap olduğunda "Ene'l-Hakk" (ben Hakk’ım) diye cevap vermiş ve bu cevap onun id----- sebep olmuştu BEN’ini SEN yapmanın ne demek olduğunu bilmeyenler, kelime mânâsı; "Ben Hakk'ım" demek olan "Enel-Hak" sözünün hakîki mânâsının: "Ben yokum, Hakk var" demek olduğunu anlayamamışlar ve bu Hakk aşığını idam etmişlerdi

Bir rivayete göre Hallac-ı Mansur’u darağacına astıkları vakit İblis yanına gelmiş ve "Bir sen “ENE (BEN)” dedin, bir de ben (Sen ene'l-Hakk dedin, ben "ene hayrun minhu" [Ben ondan hayırlıyım] dedim) Nasıl oluyor da , bu yüzden senin üzerine rahmet, benim üzerime lânet yağdırıyor?" diye sormuş Hallâc-ı Mansûr şu cevâbı vermiş: “Sen "Ene" dedin, kendini ortaya koydun, ben "Ene" dedim, kendimi ortadan kovdum Benliği ortaya getirmenin kötü, benliği ortadan kaldırmanın ise iyi olduğunu bilesin, diye bana rahmet, sana lânet etti"

Ene'l-Hakk’ı bir başka şekilde ifade eden Yunus Emre de “Beni bende deme ben bende değilem… Bir ben vardır bende benden içeru” demiştir

Hakk’ı dost edinip BEN’ini unutanlar bu birkaç örnekle sınırlı değil Şimdi soralım BEN’imize, SEN’im diyebileceğimiz bir dostu bulmayı başardık mı? Birinin SEN’im diyebileceği kadar dost olabildik mi?
Kalplerimiz çok genişti İçini hep BEN’lerle doldurduk Sanki BEN’ler kalplerimizi daha da genişletti Kalplerimiz genişledi genişlemesine ama içinde o kadar çok BEN vardı ki SEN’lere yer kalmadı Kalplerimizi BEN’lerden SEN’lere açmayı başaramadık Bunu başarmanın belki de tek yolu vardı… BEN’i öldürmek BEN’i öldürmek kolay kolay olacak bir şey değildi BEN’e SEN dedirtebilmek için BEN’in iyi bir terbiyeye ihtiyacı vardı BEN terbiye olmazsa SEN’i bulmak mümkün olmazdı Bu terbiye de sevgi ve aşk ile olurdu

BEN’imizi terbiye etmek için uğraştık mı? Böyle bir amacımız oldu mu?

Muhyiddin İhyâ Efendi, “Rabbim, sen beni bana verdin,/ Ben de kendimi sana veriyorum” diyor Bizi, bize veren O’na BEN’imizi verebildik mi? “Kendimi arıyorum, gören var mı?” diyecek kadar BEN’ini O’na veren ve O’nunla SEN olabilen Erzurumlu İbrahim Hakkı, O’ndan gelen her şeye razı olduğunu şu dizeleriyle bildiriyor:

Hoştur bana senden gelen,
Ya gonca gül, yahut diken
Ya hayattır yahut kefen,
Nârın da hoş, nurun da hoş,
Kahrın da hoş, lütfun da hoş
Gelse celalinden cefa
Yahut cemalinden vefa
İkisi de cana safa
Nârın da hoş, nurun da hoş,
Kahrın da hoş lütfun da hoş”
Ne mutlu SEN’ini bulabilene…



ALINTI